16 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

16 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Büyük konserimiz (Baftarafı 1 mâ aahifede) ât bulunuyorlardı. Hcr iki kıymetli san'at adamı tnüsabakamızla alâkadar olmuşlar ve ricamız üzerine fahrî jiiri azası olarak Konscnratuar heyetile beraber konserimize gelmişlerdir. Saat 7 de kıymetli müzisyenîmîz Mes'ud Cemil sahneye gelerek kua bir söylev verdi. Jiiri heyeti namma söz söyliyen arkadaşımız «Oumhuriyet» musiki müsabakasının mahiyetinden ve garb tekniğile yapılmış tam Türk besteleri bulmak gayesile yapılan bu hareketia musiki tarihimizdeki chemmi yetinden bahsetu'. Jiiri heyetine 57 eser tevdi edildiğini, bunlann miihim bir kasmınm kıymetli olmasına rağmen müsabaka şeraiu'ne uygun bulunmadığı için jeçilemediğini, nihayet 7 cser üzerinde ittifak olunduğunu aniatn, Şitn di bunlann haJk buzurunda çahnacağını ve rey toplamak suretile kat'î hükmün halktan alınacağıru da üâve ettL Mes'ud Cemil iyi bir tesadüf eseri olarak şefarimizde bulunmakta olan Rus artistlerinin müsabakamızla çok alâkadar olduklannı, bu müsabaka konserinde fahrî jiiri sıfatüe bulunmağı kabul ettiklerini izah ettikten sonra alkıjlar arasında sahneden çekilcti. ticesi san'atkârîar faînî ara oîarak İürimize ginnişlerdi. Bu arada, bizim şicndi yapmakta olduğumuz musiki inkılâbını 100 sene evvel geçiren Rus müziğinden bazı parçalar çalarak halkımıza iki musiki arasında mukaye seler yapmak imkânmı vermek vadinda bulunmuşlardı. Fakat şayanı esef bir tesadüf eseri olarak Türkiyede 2 0 gün zarfmda 25 konser vermek gibi fevkalâde bir kudret sarfma mecbur kalan Rus artistlerinden şantözlerle bariton, bas ve tenor da dahil olmak uzere pek çoğu rahatsız bulunuyor lardı. Maahaza buna rağmen halka bazı nümuneler vermek üzere genc Rus bestekân Şostakoviç alkışlar arasmda »ahneye geldi ve kendi eserlerinden iki parça çaldı. Misafirler bu bekîenmfyen vazîyet mecburiyetile bize ve halka verdik leri vadi tamamen yerine genrememiş bulunuyorlardı. Buna rağmen daha fazla eser çalamamaktaki mustar mazeretlerinden müteessif bulunuyorlar ve bunun halka iblâğını isn'yorlardı. Vaziyet gerek bizim, gerek onlann namına dinleyicilere arzedildi. Ilâve olarak Rus artistleri tarafından çalınacak eserlerin bu suretle halka verilmemiş olmasındaki irademiz haricindeki sebeblerden dolayı müteessif bulunu • yoruz. Konsere kna bir ara verildikteıı sonra program harici ve halkunız için yeni bir ilâve olmak üzere kıymetli mugannimiz Münir Nurettin tarafından da «Bebek» türküsü söylendL Bu e ser halk türküleri arasmda mümtaz bir yeri olan bestedir ve yegâne folklor cumuz olan Konservatuar Müdürü Yusuf Ziya tam bir kitabla bu oriji nal türkünün hikâyesini yapmıştı. Konser Münir Nureddinin Türküsile sona ertniş bulunuyordu. Dün yazdığnmz gibi halkm rey varakalarmı hemen burada tasnif ve neticeyi tes bite imkân yoktu. Reyler toplandı, bugün jüri ve noter huzurunda tasnif edilmek üzere matbaamıza getirildi. Tasnifin neticesi yannki sayımızda i]ân olunacakbr. Hulâaa etmek lâzım gelirse konseri muvaffak saymak için pek çok kuvvetli aebebler vardır. Jüri ara • n n d a e n •elâhiyettar Türk m ü t e hassıslanndan başka Avrupanm datanınmış musiki kıymetleri bulu nuyordu. Eserler halk tarafından hakikî bir alâka v e sevgi ile dinlenmiş v e hepsi çok alkışlanmıştır. Beatel«rin çahnma8inda san'atkârlann mühim muvaffakiyeti vardır. Millî musiki inkılâbı hesabma büyük bir deneme hareketi olan müsabaka mız v e konserimiz ispat etmiştir ki bizde de garb tekniği için tam mîllî karakteri yasıyan eserler yaratmak pekâlâ kabildir. D ü n eserleri çalınan gencler kendilerinden b u g ü n v e y a n n kıymetli mahsuller beklenen istidadlardır. Kısa bir zaman da müsabakaya yetiştirdikleri e serlerin kendilerine verilen müddet imkânma nazaran bu şerait altında muvaffnk olmuş besteler olduŞunu muhakk?k saymak îâzım dır. Bu demektir ki san'atkârlanmı • za daha geniş zaman v e imkân verilirse daha mükemmel eserler ibda olunacak ve bir müteselsil hare i 16 Mayu 1935 Hergün 5 kelime karşıhğı Evvelce haber vertiiğimiz üzere | hergün Dil Kurumundan aldığı mız beş osmanlıca kelimeyi öz Jtürkçe karşılığile beraber burada basacağız. îlk listeyi bugun veriyo ruz: 1 Hâkim (Souveraine) = Ege Imen. Hâkimiyet = Egemenlik. iMisal: HâMmiyet milletindir = Egemenlik ulusundur. ı2 Müstakil = Erkin, bağınsız. 'îstiklâl = Erkinlik, bağınsızlık. ıMisal: 1 Biz müstakil bir mületin çocuklanyız = Biz erkin bir ulusun çocuklarıyız. I Îstiklâl Mücadelesi = Erkinlik Savaşı. | 2 Müstakil meb'uslar = Bağınsız saylavlar. | Türkiyede mahkemeler müstakil » dir = Türkiyede hakyerleri bağınIsızdır. 3 Sanayi = Endüstri. İSınaî = Endüstriel. 4 Hür (T. Kö.) = Özgen. İHürriyet (T. Kö.) = Özgenlit 5 Serbest = özgür. İMisal: Serbest mıntaka = özgür • 'bölge. Not: Cazelemize gonaeruecek yazdarda bu kelimelarîn osmanhcalan hullandmamasmt rica ticıiz. Inadı tuttu Bir görüşme DDfi ç akşam evvel Halkevinin Fransız tiyatrosunda tertib ettiğj Rus san'atkârlan konse rinde iki arkadaşımla birlikte başımı za gelen istiskal, ve kovulma hâdise sinden bahsetmiştim. Duyduğuma göre Halkevi erkâmndan bazılan bu yazıya kınlmişlar. Vazîyeti tasrih etmek isterim: Evvelâ bu hâdise sebebfle ne Halkevini, ne de muhterem idare heyetmi muaheze etmiş degilim. Onla • nn oasıl hüsnüniyetle ve nasıl gayretle çahştıklannı hep biliriz. Ancak kon • serin iç tarafındaki güzelliğe, şaşaya rağmen dı; kapıdaki vaziyet hiç te iyi değildi. O akşam Fransız tiyatrosu kapısında bana ve iki arkadaşuna Halkevinin oraya diktiği üniformalı bir hademe ve bir polis memuru ağır muamele etmijlerdir. Nihayet, her vatandaş gibi bu memleket iflerinde eli ve emeği olaa bir gazetecinin artık hademe makulesinden de tekdir isitmelerine, a zarlanıp kovulmalanna bu muhterem zevatın da tahammülü olmadığına i nanınm. O yazı işte bu inancla ya zılmıştır. Gazeteci kendini umumî menfaatlere kul köle yapmışür. Gazetelere müracaat eden en basit vatan daş, başrnuharririnden en küçük fer dine kadar gazetecilerin en geniş dostluk, kardeşleik, kolaylık, yardım muamelelerini görürler. Hadde hesaba gelmiyen sayısız halk hizmetlerinin arkasmda bu kadar küçülen bir vatandaş kapıdan kovulursa elbette müteessir olur. Bu kabil topluluklarda, davet ve müsamerelerde kapılara hademe de ğil, adamla konuşmasım bilir yurd daşlar konulmalıdır. Bunlar gelenleri içeriye almasalar, çevirseler bile bu işi vatandaş gönlü ve haysiyea" kırmadan yaparlar. Yazımdan müteessir olan Halkevi erkânına o tenkidimin asla kendileri ne müteveccih olmadığım tekrarlanm. Bu muhterem zatlann böyle bir mü • nasebetsizlikten haberleri bile olmadı ğına ve vukuundan benim kadar te • essür duyduklanna şüphem yoktur. Bir yanlış anlayışa meydan vermemek ve o güzide zatlan rencide et memek için bu sanrlan yazmaga lü zum gördüm. Bunlar da kim yahu. demiş.. Sana söylemeğe sıkıldundı. İlk kocamdan üç çocuğum vardı. Bir akrabamda duruyorlardı. Artık daha fazla onlardan ayn yaşamağa tahammülüm yok... Tabiî buna muvafakat e dersin... Zavallı Katiç etmesin de neylesin. Boynunu bükmüş.. Ü ç ay sonra Madam gene bir gün eve daha küçük boyda üç çocuk getinniş. Adamcağızda yeni bir hayret: Bunlar da kim yahu? Sana söylemeğe sıkıldımdı. lkind kocamdan da üç çocuğum vardı. Tabiî. .. Katiç sinirlenmîş, rengi atmıj, iştihası kaçmış ama, oldu olacak katlanma?a karar vermij. Fakat aradan bir üç ay daha geçip te madam gene bir gün üç çocukla gelerek: Sana söylemeğe sıkıldımdı. Ü çuncü kocamdan da... Deyince herif «aman Allah» diyip şapkasmı kapmış ve soluğu mahkemede almış. Hakkı da yok değil zavallmın.. Her Gç ayda bir üç yeni üvey evlâdla bir yeni seleften haber aldıkça haklı olarak akıbetinden korkmağa başlamıştır. Khnbilir işler böyle devam etseydi birkaç sene sonra refikasmm 18 incı kocasmdan olan üç çocugile evlâdlar serisinin elli dörde çıkhğmı görecek, bu sefer mahkemeye değil, jüphesiz bmarhaneye gidecekti. Işin garibi adamı mahkeme haksız çıkarmış ve kadmla ilk kocalarmdan olan 9 çocuğu beslemeğe mahkum etmiş. Bir evlenme pahasına başa alınan ne feci ve komik belâ, değil mi? Aüe hukuk mahkemesL Çamaşırcı Havva. Faik Çama|ira Havva. Faik 7£ ote misin/B £ *** I ö n d e kırk yaşlannda kısa boyht, fişman, esmer, şaşı gözlü bir kadın. Yanmda biri dört biri sekiz yastnda iki çocuk. Arkada uzun boylu, iriyan, saray kapısı gibi bir adam. *** Davacı yerinde Faik usta. Oava edilenin yerinde Havva. Hâkim soruyor: Kocan senden dava ediyor. O« na itaat etmiyormuşsun... îzni ohnadığı halde çahşmağa gidiyormuşsun. Bay hâkim. Kocam inşaat kal • fası... Kışın alb ay işsiz. Yanımdakiler iki. evde de bir çocuk var. Aıtan var, bzkardeşi var, kızkardeşinin çocuklan var. Kazana az. Çocuklanmı doyurmak için çamaşıra gidiyorum. Faik usta bak, karm çocuklarînı doyurmak için çalışıyormus,. Senin kazancm yetmiyonnuş... Istemiyorum efendim, aç geber«in... N e kazamrsam onu yesinler^ Istemiyorum, istemiyorum, istemiyorum, dedik a... İstemiyorum... Kocanm dediğini yapmağa meo* bursun. Medenî kanun oyle diyor. Ko» can seni isterse çalışünr, isterse çahjbrmaz. Çalman eserler Ilk olarak Konservatuar talebesioden Nuri Saminin Efe türküsü Kon servatuar profesörlerinden piyanist Omer Refik ve talebeden Tİyolonist Iskender tarafından çalındı. Eser diğerlerinde olduğu gibi uzun alkışlarla karfilandı. Bu iik intıba halkm, kendi takdirine arzolunan yeni besteleri yadırgamadığını gosteriyordu. Bunu müteakıb gene ayni besteki nn Yürük türküsü çahndı. Bu sefer yalnrz piyaooda Ömer Refik varda. Üçüncü eser Balıkesir ortamekteb müzik muallimi Halid Ozanm A y jşem parçasrydı, piyanoda Şefik bu Junuyor, Bayan Bedriye Tüzün ve Bavan Dredoryan taganni ediyorlardı Döndüncü olarak bestekâr Faikia K ö y düğünü çalındı. Piyanoda Kon servatuar profesörlerinden Ferdi von Ştatzer vardı. , Bundan sonra konsere beş dakika ara verildi. îkind kısım başladıgı za • man prosrramda halen Amerikada tahsilde bulynan genc müzisyenlerimizden Vecdi Moralının Zeybeği vardı. Bu parça 7 kişilik küçük bir orkestra Urafından çalındı. , 6 ncı eser bestekâr A . Samimin «Turkü» sü ve son 7 nci eser gene ayni bestekânn Kayseri türküsü idi. Her iki beste çalınırken piyanoda eserin sahibi bulunuyordu. llkinde Bayan Birsen, ikincide Avni taganni ettiler. , Bütün parçalar halk tarafından derin bir alâka içinde dinlendi. H e men hepsi alkışlandı. Diş doktorlannın bir toplantısı Paris Diş tababeti mektebi piyore hastahğı ve tedavisi profesörü Roy geçen y ü şehrimize gelerek bu hususta konferanslar vermşiti Bu bü • yük profesörün ahiren piyore hakkında yeni ve çok kıymetli bir eseri çıkmıştır. Bu eserin diş doktorlarımız için çok faydalı olacagım düşünen tstanbul Üniversitesi Diş tababeti Fa • kültesi profesörleri eserin teşrihi ve hastahğın tedavisi hakkında filî tecrübeler yapmak üzere önümüzdeki pazar günü Etibba Odasında saat 18 de ilmf bir toplantı yapmağa karar vermişlerdir. Bu toplannya diş dok • torlarile Diş Tababeti mektebi tale beleri davet edilmiçtir. Toplanbda evvelâ Suad îaraail Gürkan profesör Roynn hayatını anlatacak, bundan sonra profesör Ziya Cemal Aksoy Piyore kitabını şerhedecektir. •*• Hâkimin soylediğini anladm mı Ba« yan Havva?.. Kadmlar Birliğindeki hemşirelerin her haklarmı aidıklan *• çin salonlanna döndüler ama, teni böyle yoksul ortada bırakhlar. Faik ustalann inadı tuttu mu, Bayan Havvalar hapı yutarlaT. Faik ustalann ina* dı tutmıyagorsün!... Hatirlıyor rnmuımı t 1 Suçlulan «tuz yememek> cezasına çarptıran memleketler var nudır? 2 Mikroskopu ilk bulmaya çah şan kimdir ve bu aleti mükemmelleştirmek şerefi kimindir? 3 En uzun ömürlü hayvan? 4 Çayın zaran var mıdır, varsa nedir ve nedendir? 5 Otları, ağaclan, hayvanlan fennî surette ilk tasnif eden adam kimdir? 6 Sun*î gübre koyarak toprağı kuvvetlendirmeği ilk düşünen kimdir? 7 Meşhur Darwin, ilmî muvaf fakiyetlerini en çok neye borclu bilirdi? (Cevablan yannki sayımızda) Dünkü sorgular ve karşıhklarr 1 Sicilyeyi zapteden Türk hü kümdann adı? C Ağlep oğullanndan ayni adı taşıyan AŞlep. 2 Eflâk ve BuŞdan hangi y ü (Romanya) adı altında birleşti? C (1859) da. 3 Balık gölü nerededir? C Haleb taraflarındadır. Agndağı eteklerinde de bu adı taşıyan bir göl vardır. Suvunun fazlası Aras ır mağına dökülür. 4 Berbers denilen v# Afrikada yasayan büyük ulusun aslı? C Bu milletin Fırat ve Dide kıyılanndan eski devirlerde Afrikaya geçen Türkler olduğu anlaşümaktadır. 5 Brutus kimdir, adının tarihe gecmesi nedendir? C Sezann nikâhsız anadan dogan ogludur, babahgını Sldürenlerle elbirliği yapmakla ün almıştır. 6 Boğazicindeki Paşabahçesi bu adı nereden aldı? C On dokuzuncu asır Osmanlı vezirlerinden ve Maliye Nazırlann onun hanrasile, onun nüfuzu altında himayesiz ve kimsesiz bırakıyor, beni ona bırakıyor... Atlas yorganın içiade titriyerek büzülüyorum. Bu gürültü nedir... Galiba uzakta, çok uzakta gök gürledi. Sızhyan başımı yumuşak yasuklara gömüyorum. Ağlamaktan yanan gözlerimi ka ranlıkta dost bir göz gormek ümidile açık tuhıyor, dost bir yüz görmek ü midile açık tutuyorum. Halbuki bu zulmette ne dost bir yüz, ne de dost gözler var.. Bu zul mette hiçbir şey yok. Şekil, renk, çizgi, ziya, gölge yok... Yalnızım... Onun benliğimdeki hayalile.. Kabahatimin azabile yalnızım.. Karanlıklar içinde.. Onu bekliyorum, erkeğimi bekli yorum. Çılgm bir ümid, hayır bir emniyetle onu bekliyorum. Gelecek.. Beni bir kere daha gör meğe, beni bir kere daha görmeğc ve affetmeğe gelecek... Mademki ruhlar herşeyi bilir, o nun beni aniamaması kabil midir?.. O gönlümü, gönlümdeki nedameti, ısb rabı. sevdayı gorüyor. Ben aldanmif ve kendini aldatmış bir zavallı kadı SABİHA ZEKERtYYÂ Şişhane yokuşnnda garib ve heyecanlı bir vak*a (Baş taraft birinci »ahifede) miş ve iki çocuğu olmuştur. Son a manlarda bu kan kocanın aralannda geçimsizlik başlamış, iş mahkemeye intikal etmiştir. Evvelki akşam Meziyet yanmda çocugile Şişhane yokuşundan çıkarken karşısında kocası Şerefeddini görmüftür. Kocası yanıha yaklaşnuş ve cçocuğu bana ver de ben baka yım» demiştır. Çocuğunun zorla elinden alınacağını aniıyan anne, krana sarümış, fakat karşısında kocasının kardeşini elinde tabanca ile ateş etmeğe hazırlandığıru gördüğünden yavrusunu kurşunun tesirinden ka çırmak için arkaya dönmüş, bu su^ıda Şerafeddin çocuğu kaptığı gibi bir sokak içinde duran otomobile götür müştür. Otomobil hareket edeceği nrada Meziyet bağırmağa başlanuş, son günlerde halkm kulağı çocuk kaçırma dedikodularile dolu olduğundan büyük bir kalabahk otomobilin yolunu kesmiştir. O sırada yetisen mahalle bekçisi tbrahim otomobilin basamağına atlamış ve arabayı dur durtmuştur. Bundan sonra hâdiseden sinirlenen halktan bazı kimseler o • tomobile yetişmiş ve camlanru kır mıştır. Nihayet vak'a yerine otomobillerle polisler gelmiş, halkı dağıtnuş, çocuğu annesine vermiş, suçlulan yakalamışlardır. dan Rifat Paşanuı ilkin orada bir yalı ve bahçe yapmasından. 7 Paskaî kimdir? C Fransızdır. Hem büyük bir fen adamı, hem büyük bir edib şöhretini t>sır. nım.. Ben kabahatli degilim. Onu sevdiğimi, onu hâlâ sevdiğimi bihyor.. Evet ben aldanmış bir kadınım. aşk Fazla beğenmeği, takdir etmeği ketler gitgide tam verimli bir inkılâba varacaktır. Konser hasılah Dünkü konsere halkın göste receği tehalük malumumuz olduğu için hem hücum şeklini alabilecek bir izdihama yer vermemek, hem de almacak hasılattan millet yar dımcısı hayır cemiyetimiz Hilâli ahmeri menfaattar etmek üzere, davetlilerimiz haricinde bir kısım halk için ücretli biletler de haar lanmıştı. Ayni zamanda halkımı zm cemiyete olan hamiyetine va sıtalık mahivetinde bulunan bu karanmızı; herhangi bir nümaviş şekli verilmekten sıyanet için ilâ na lüzum görmemiştik. Konser varidarmın masrafian çıktıktan sonra kalan safi hasıları cumarteai gunu Isranbul Hilâliahmer veznesine tevdi olunacaktır. kim. Yataklığımın karanlığı içinde yal nızım. Niçin henüz yürümedi.. Niçin du ruyor... N e bekliyor. Gözlerim kır • mızı ziyadan çizilmiş bu çizgide onu dinliyorum. Odanın sessizliği içinde bir cismm şiddetle dönüşü havayı ihtizaza ge tirdi. N e hassas bir samiam var. Onun dönen vücudünün etrafmdan havanın iki yana kaçtığını duyuyorum. Kahn halılann tamamile boğama dığı ayak sesleri yatakhğın yanmdan uzaklaşıyor... Kapmın boncukla işlenmiş perde sini açn. Kırmızı çizginin üstünde yıl dızcıklar kaynaşıyor... Pınldaşıyor lar. O ilerliyor. Elektrik düğmesîni çevirdi. Gözümdeki kızıl çizgi birdenbire kayboldu. Kenardaki kırmızı aba jurlu lâmbayı söndürmüş olacak.. Işi tiyorum. Hayır artık işitmiyor, hisse diyorum... Tuvalet odamdan kendi yatak odasına açılan perdelere doğru değil... Koridora. iş odasına gıdıyor Koridora açılan kapıya gidiyor. Bir ipek hışütısı, bir sırma sesi var. Başa gelen belâ! F. O. Rus misafirlerî . Eserlerin çalınmasma başlandıktan .bir müddet sonra Moskova Akade rnik tiyatrosu müdürü Arkanof Yol daş başta olarak misaflr Rus artistleri salona dahil oldular ve alkışlar arasmda jüri heyeti arasındaki yerleri ne geçtiler. Evvelce haber verdiğimiz veçKile Rus müzisiyenleri ilk defa garb tek niğile işlenmiş millî Türk besteleri müsabakasile çok alâkadar olmuşlardı. Onlann arzusu ve bizim dileğimiz ne alk ağzında bir tekeTİeme vardır: Biri vardı mı geceden biri daha düştü bacadan! derler. Darbı mesel hazır gibi başbelâsından adamın canı yanmıjken daha suntur lunun veya sunturlulannın araba dolusu geldiğini anlabr daha doğrusu yanar yakıhr. Şikagoda bunun daha içler acısı olmuş. Bekârlar güruhundan M. Katiş kendisine sakin bir hayat, ve tam bir konfor temin eden bir dulla ev lenmiş. Kadınm kimsesi yokmuş, hiç bir erkek veya kadmın aile sükunetini bozmıyacağma inanan Katiç ce nablan paçalan zil çalarak dünya evine girmiş, birkaç ay da rahat gecmiş. Günün birinde Madam Katiç sokaktan eve dönmüş: Yanmda üç tane çocuk.. Koca şaşalamış: Sırmalı perdeleri açtı... Kapınm tokmağım çeviriyor.. Ka pryı açtı. Işitiyor muyum yoksa his mi ediyorum.. Açılan kapı tekrar kapandı Yabancı adam odamdan gittL Olmuş kocamın matemile bu n a tem gibi karanlık içinde yalnızım. E vet onu seviyor.. Onu bekliyorum. Korku ve ümidle bütün gürültüleri dinliyorum... Onun beni benim için seven kalbine hasret çekiyorum. Korkuyorum... Korkarak bekliyo rum. O gelinciye kadar, o gelip te ben korkumdan, azabımdan... utancundan Ölünciye kadar bu gccenin, bu zulmeu'n devam etmesini istiyorum. Karan lığın asabı tahrik eden, korkuyu cin net derecesine çıkaran ne evham ve rici, ne müteheyyiç edici bir kudreti var... Karanlığa açılmış gözlerimde onun hayali, onun şakağındaki yaranın kanı.. Dudaklanndan sızan kanın rengı ve gözlerinin kinli bakışları var. Korkuyorum.. Korkuyorum. **• Edebî tefrika: 26 zannetmiş; mantıklı, hesablı duygulan aşk zannederek kendini aldatmış za vallı bir kadm... O bunu biliyor... V e ben de hakikati biliyorum. Ar tık hakikati biliyorum. Kadm erkeğini aklı için, dehası için, meziyetleri ve kıymetleri için değil, sevdiği için, sevmesi mukadder olduğu için seviyor.. Işte ben... Ben bir asnn yetiştire bildiği en akıllı, en büyük, en fev kalâde erkeğin yanmda hâlâ iyi yü rekli, sade, düz, basit erkeğimi sevi yorum... Hem öyle çok ki.. Yazan Suad Derviş Siyah tülden bol geceliğimin için de boncuklardan, tüllerden sızan kırmıa ziyanih albnda kimbilir nekadar güzelim. Yavaş, yavaş örgümü açıyor... Saçlanmı, siyah ipek bir şal gibi omuz lanmı, kalçalarımı dizkapaklarıma kadar örten sert telli saçlanmı dağıtıyorum. Yataklığımın ayakucundaki alçak koltuğa oturuyorum, terliklerimi, sonra mavi ipek çoraplanmı çıkanyo rum... Kocam elinde tuttuğu mavi ipek komonomu kenardaki koltuğun üstü * ne bırakıyor. Yatakhğın perdelerini açıyor. Onun kolunun altından geçerek yatağ; giriyorum. Çirkin ve fırnnalı sesi: Bana dargın değiUin ya, diye • > <• Hayır. Gene yalan başlıyor. Iğiliyor, al nımdan opüyor... Korkmuyorsun yal Hayır. Doğrüyu soylemek neye yariyor. Allah rahatlık versin. Tesekkür ederim. Doğruluyor.. Boncuklardan sızan kızıl ziyanın üstüne bir sekil gibi çizilmiş muhayyerülukul bir kuşu düşün düren profili nekadar çirkin... Acaba ben nekadar zaman yabancı ve uzak gözlerle bu profili seyrediyorum. **• Böyle zulmette yatmak hoşuma gidiyor... Bu zulmet beni yoklukla, bu zulmet beni ölümle, beni onunla bir 'leştiriyor... Bu karanhkta ziya, gölge, renk, şekil yok... Hiç, hiçbir şey yok... Burada korkudan titriyerek.... Onu bekliyorum. •*• Çekildi. Şimdi perdenin iki yanmda iki büyük el var... *** Bu iki el perdeyi bırakıyor. Gözümün önündeki kızıl renk dar laşh. Perde sallandıkça bir hattı münhani oldu. Sonra üstünde renkli yıl • dızcıklar panldıyan bir hattı müsta • Kocam odasında artık beni düşün meden çahşıyor.. Beni onun hayalile, BITTI

Bu sayıdan diğer sayfalar: