22 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8

22 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Cumhuriyrf 22 Mayıs 1935 İsyan değil bir zabıta vak'ası var! Sinema artistleri arasında evlenme düşmanlığı artıyor Izdivaçların bir ikî hafta sonra ayrılmakla neti celendiğini görenler birbirlerine bağlanamıyorlar Holivud mayıs (Hususî) Burada evlenip, boşanmaların devam etmesi, bazı izdivaçlanıv birkaç ay, hatta birkaç haftadan fazla devam eyliyememesi bir kısım artistler arasında müthiş bir bekârlık taraftarlığı uyandırmıstır. İzdivacm koyu aleyhtan erkek artistler arasında Ramon Novarro, Buddy Roger, Joel Mak Krea ve kadın artistler arasında " Silvia Sidney, Glenda Farrel, Mirna Loy başta geliyorlar. Geçen gün Glenda Farrelle konuşuyordum. «Mumyalar Müzesi» nin en mühim kahramanlarından olan sarısın yıldız kalın dudaklannı tuhaf bir su rette kıpırdatarak: Ben, dedi, evlenmeyi kat'iyyen aklımdan geçirmiyorum. Çünkü erkekler evlendiler mi ne pahasına olursa olsun tahakküm etmek istiyorlar. Neler istiyorlarsa karılarının onları yapma larını, neler düşünüyorlarsa kanlarınm da öyle düşünmelerini, neleri seviyor larsa karılarının onları sevmelerini azu ediyorlar. Bu bana gelmez. Çünkü küçüktenberi çok serbest büyüdüm. Sevdiğim adama dahi esir olmakhğım imkânı yoktur. Anlaşılıyor ki bu şekilde bir zevce olamıyacağım. O halde neden hem kendimi, hem de beni alacak adamı bedbaht edeyim. Birkaç gün sonra Ramon Novarroya rastgeldim: Henüz bir kadma bağlanacak yaşa gelmedim, dedi, evlenirsem zevcem rahatsız olduğu gibi, benim de rahatım kaçacak. Evlendiğim zaman ise eski tarzda terbiye görmüş sadık, iyi huylu, uysal bir genc kız almak isterim. Şim * diki kızlarda aradığım hasletler vok. Başkalan gıbi bugün evlenip, yarın ayrılmak fikrinde de değilim. Onun için bekâr yasamayı tercih ediyorum. Dorothy Yordanı bir mağazada alışveriş ederken yakaladım. Bu husustaki fikrini bana şöyle anlattı: Benim için sinema âlemile alâkası olmıyan bir adamla evlenmek çok güçtür. Çünkü bu işin ne kadar meraklı bir meşguliyet olduğunu muhakkak ki takdir edemiyecek, stüdyoda çalışılırken koca ile alâkadar olmak değil, yemek yemenin bile hatıra gelmediğini anla mıyacaktır. Bir artistle evlenirsem, ergeç bir kıskançlık meselesi baş gösterecektir. Çünkü bu işte karı koca ayni zamanda angaje olmak ve ayni zamanda istirahat koparmak kabil değildir. Biri çalısırken, öteki evde kalacak, öteki çalısırken beriki stüdyo haricinde yaşıyacaktır. E buna herkes razı olamaz. Silvia Sidneyi evinde rahatsız ettim. «Madam Buttrfley» in kahramanı: Zamanımızda, dedi, artık aşk tan ölen yok. Vaktile erkekler severler, sevdikleri zaman da bütün hayat lannı o kadına hasretmek isterler, buna muvaffak olamazlarsa ölürlerdi. Şimdi hiç bir erkek bu fikirde değildir. Ça lışma ve para kazanma her şeye hâ kim... Sonra serbest kalmak erkeğin de, kadının da daha ziyade işine ge liyor. Hürriyetimi niçin bizzat kendi elimle bağlıyayım?.. Kapıdan çıkarken Joel Mak Krea ile karşılaştım; «Cennet Perisi» nin kahramanı: Eğer evlenirsem, dedi, baba, büyük baba olmak, çoluk çocuğa karısıp başka hiç bir şey düşünmiyerek mes'ud yaşamak isterim. Halihazırdaki haya bmız buna müsaid değil... Durup din lenmeden didiniyoruz.. Evlenmek neyime gerek! Erol vapuru hâdisesinin içyüzü budur Maruf profesör şeker hastalığile son tedavi Mahmud isminde bir armator ta şekillerini çok güzel bir konferansla anlattı rafmdan yeni alman ve Erol ismi konulan bir şilep memlekete gelirken Polonyanın Gidinya limanında tayfa larla kaptan arasında bir gürültü ol muş, fakat mahallî zabıtasının müdahalesile hâdise daha ileri gidememişti. O zaman bu hâdiseyi tafsilâtile yazmıştık. Erol vapuru aylarca süren bir seferden sonra evvelki gün Pireden limanımıza gelmiştir. Bir gazete dünkü nüshasına bu eski ve ehemmiyetsiz hâdiseyi ecnebi sularda bir Türk vapurunda vu kua gelmiş hatın »ayılır bir isyan hâdisesi gibi aksettirmiştir. Bu gazetenin verdiği malumata göre, gemi sahibi ile süvarisinin malumatına müracaat e dilecek, Pireden mevkufen getirilen maznunlar da isticvab olunacaktı. Halbuki bizim yaptığımız tahkikata göre ortada ne bir isyan hâdisesi, ne de tevkif edilmiş kimse vardır. Mesele mürettebatın aylardanberi aylıklannı alamamış ve buradaki aile lerini de gene uzun müddet parasız bırakrrriş olmalarından dolayı gemide bulunan gemi sahibine müştereken müra caat ederek aylıklarınm verilmesini istemelerinden ileri gelmiştir. Tayfalar aylıklannı alamayınca ısrar ve tazyika başlamışlar. fakat va pur sahibinin paralannın Pirede yük boşaltıldıktan sonra verileceği hakkındaki teminatı ve mahallî zabıtanın tava^sutu üzerirçe işlerine devam etmiş lerdir Dr. Frank açış dersinî dün Universitede verdi Profesör Frank ve dinleyicileri Üniversitemizin kadrosuna katılan yeni profesörlerden maruf doktor Erich Frank dün Tıb Fakültesi birinci dershanesinde açış dersini vermiştir. Şeker hastalığı mevzuu üzerinde verilen bu konferansta Rektör, de kanlar, profesörler, birçok doktorlar, tıb talebeleri ve Alman kolonisinden bazı kimseler hazır bulunmuşlardır. Konferans almanca verilmiş ve do çent doktor Nebil Bılhan tarafmdan tercüme edılmiştir. Halen Tıb Fakültesinin üçüncü dahilî hastalıklar seririyatı ordinaryüs profesörü olan doktor Frank şeker hastalığı üzerinde hocasının keşıflerini ve kendi etüdlerini şu şekilde hulâsa etmiştir: « Hayvandaki şeker hastalığı, ilk defa olarak hocam Minkovski tara fından keşfedılmiştir. Hayvandaki şeker hastalığı pankreas denilen uzvun vücudden çıkarılmasile husule geli yor. Ondan evvel pankreasın bir ameliyatla çıkarılamıyacağı iddia edili yordu. Minkovski bu amehyatı yap tı. Ameliyattan sonra pankreası çı karılan hayvan pek çok idrar yapı yordu. Bunu gören Minkovski hayvanlarda şeker hastalığı olabıleceğini dü şunerek bir cam boru içine hayvanın idrarını aldı ve içinde şeker olup olmadığını araştırdı ve hayvanın idrarında. yüksek miktarda şeker buldu. Hocamın derın tetkıkatı, pankreasın herhalde herhangi bir madde ifraz ettiğini ve uzviyetin şekerden istifade edebilmesi için bu maddenin herhalde mevcud olması lâzım geleceğıni ortaya çıkardı. Fakat ne Minkovski ne de o devrin âhmleri bu esrarengiz maddeyi bu lamadılar. Bu, ancak 32 yıl sonra genc Kanadalı hekim Bantin tarafmdan bulundu. Bantin bu maddeyi bulabılmek için bir hayvan pankreasının ifraz kanadlarmı birbirıne raptetti. Bunun üzerine pankreas harab oldu. Fakat pankreasın içinde, mevzuu bahsolan esrarengiz maddeyi ifraz eden bir nesiç baki kaldı. Sonradan, Ensolin adı verilen bu maddeyi doğrudan doğruya, mezbahalardan tedarık edilen pankreaslardan bol bol çıkarmak yolu bulundu. Bunun içinde guddenin hamızî bir alkol ile hulâsası yapılarak Ensolin alkole geçiyor, Ensolınin tesirini giderecek olan musöç ediyor ve tütün tarlalannın birinde çahşıyor. Kızın aldığı terbiye tam eski Avrupa terbiyesid>r. Ailenin inandığı prensip şudur: Kadın cahsmava, her işi yapmava mecburdur. Erkek o nun efend'sidir.» Filimde bu genc k'z rolünü oynı yan Anna Sten bir gün Amerikah bir genc muharrire rastgeliyor. Bu mu harriri de Gary Cooper temsil edivor. Genc k'zm muharrirle münasebeti ilerledikçe önünde yeni bir havat açılıyor. Görüvor ki dünvada kadmların esir olmadıkları, erkeklerle müsavi oldukla rı .hatta erkeklerden daha fazla haklara sahib bulundukları bir muhit te vardır. Icınde bir mücad^ledir baslıvor: Ruhunda yerleşmis eski anane ile yük selme ve tekâmül etme temayülleri arasında.. İşte bu mücadele insanî ve hakikidir. Esası bu olan vak'anın etrafindaki teferrüatta, diğer ikinci derecede sahsivetlerde de ayni gayeyi takib ettim. Her sahsm, her sahnenin seyircilerin üzerinde ayrı bir heyecan uyandırmasmı, bütün bu sahsiyetlerin vazifeleri nin senaryovu yazmış adamın sözlerini tekrar eden birer kukla olarak kalmamalarını temin eyletnek isterim. Otedenberi benim fikrime göre sa delikle güzellik birbirinin eşidir. Filimlerimde de sade ve basit insanlann günlük hayatında tesadüf ettiğimiz heyecanlı safhaları göstermek en büyük gayemdir. zır hazım muhammirleri de alkolde te ressüb ederek Ensolinden ayrılıyor. Halbuki eski tecrubelerde bu cihet gözönüne alınmamıştı. Neticede bü tün guddelerin bu suretle çıkarılmış olan hulâsanm içinde bulunan hazım muhammirleri Ensolini harab ederek tesirsiz bir hale koymuştur. İşte bu se bebden dolayı Ensolinin ağızdan verilmesi kabıl değildir. Zira mide usaresi ve bağırsağa akan pankreas usaresinın muhammirleri Ensolini hareb ederler.» Profesör, Frank Ensolin bahsi ile kendisinin de meşgul olduğunu söyliyerek Ensolinin kompleks formülün de şeker üzerine icrayı tesir eden kimyevî grupun neden ibaret olduğunu araştırdığmı, kendisinin ve daha birçok maruf kimyagerlerin Ensoli nin kimyevî terkibini bulmağa mu vaffak olmadıklarını fakat bununla beraber tetkikatını derinleştirerek kendisinin nihayet şeker üzerine icrayı tesir eden ve Sentalin adı verilen bir kimyevî terkib bulmağa muvaf fak olduğunu söyliyerek dedi ki: « Bu madde Ensolinin hilâfına olarak ağızdan da verildiği zaman şeker hastalıklarında şeker miktarını indırerek hastalık üzerine icrayı te sır ediyor. Maamafıh Sentalin, ancak nisbeten hafıf şeker vak'alarında kullânflabflir. •r • i Erol vapuru yük alıp vererek Pireye kadar gelmiş, burada da yükünü boşaltmış, navlununu almıştır. Tayfalar edilen vaide rağmen burada da Daralarını alamayınca gene sızıltıya başla mışlar ve Yunan zabıtasının müdahalesi üzerine işin limanımızda hallıne karar vermişlerdir. Evlenme aleyhtarlarımn en kuvvetlilerinden sarısın yıldız Glenda Fanel ((Sinemada her şeyden evvel heyecan hâkim olmalıdır)) Amerikalı rejisör King Vidor yazdığı mühim bir mal^cde bıı tezi müdafaa ediyor Bütün mesele gemi sahibi ile mü rettebat arasında aylık meselesinden çıkan basit bir kavgadan ibarettir. Nitekim gemi süvarisi de gazeteye verdiği beyanatta şunları söylemekte dir: « Çarlcçı ile telsiz memurları tayfaFan teşvik ettiler. Onlar da gemi sahibile beni sıkıştırmağa başladılar. Mesele konsolosun ve zabıtanın tavassu tile büyümeden bastırıldı. Pirede de geminin yükünü, boşaltırken ayni hâ dise tekerrür etti.» Şehrimizdeki isticvab hâdisesine gelince beşinci şube müdürü bu iş hak kında şunları söylemiştir: « Ortada izam edilecek bir mesele yoktur. îş alelâde bir kavgadan ibarettir. Bir hakaret ve döğme suçu vardır. Şikâyet olursa tahhikatmı yaparak işi adliyeye veririz. Kimsenin isticvabı mevzuubahis değildir.» "•" •' Dünva ve ınsatt mevcud olalıdan beri muhakkak k heyecan ve hale • can da mevcuddur Yalnız bunun in • sanlar tarafmdan gerek duyuluş, ge rekse gösteriliş itibarile erginliği za • manla olmuştur. Benim de Ho livudda yükseli şim beşerin. ruhundaki heyecanı harekete getirmek usulünü bulmuş ol mak sayesindedir. Yaptığım bütün filimlerde daima se yircilerin kafasına, aklına, muhakemesine değil, kalbine hitab etmek yolu nu tuttum. Yalnız küçük bir zümre yi alâkadar edeceK filim vücude getir mek san'at değil dir. Bilâkis zengin fakir, genc, ihti , yar, kadın, erkeV her milletten bütün Rejisör King Vidor sınıflara mensub insanlann anlıyabi memnun eden iyi bir filim karşîsinda leceği bir eser yaratmaktır. Bunun için bu yüksek smıf ta takdirini göstermekde insanların hak'kî heyecanlannı ha ten geri kalmaz. Bazılarınm sözleri makul ve haklı.. rekete getirmeği bilmek gerektir. ÇünBen bütün bu müşahedelerim yir Dünyamn her tarafmdan ziyade ka kü heyecan denilen şey geneldir. O hermi senedenberi yaDtığım tecrübelere isnşık bir soysal hayat yaşıyan burada kesin ruhunda müşterek bir şekilde huevlenmek süphesiz büyük bir cesaret tinad etmektedir. Ele bir misal alalım: sul bulabilir. Aşk veya kin gibi hisleri ür. Bu cesareti de tabiî herkes göste Büvük bir resmigeçid filmi. bir milyarder de, bir cebidelık te ayni remez. Bırçok konuştuklarım bu kordelâ tarzda duyar. Her ikisi de ıstırabı, ezida şimdi aramızda bulunmıyan Rene yeti, neşe ve sevinci pek iyi bilirler. Her Adorenin cepheye giden Jhon Gilberikisi de bir erkekle bir kadın arasın tin arkasmdan koşarak onun kollarına, Eddie Cantov «Rüyalar memlekedaki sevgi heyecanını, yahud anne şef bacaklanna ve ayaklanna sanlması sahtı» nammda bir filim çevirmeğe baş katini, bir kadının aile yuvasma olan nesini beğeniyorlar. Çünkü kadın o erlamışbr. Bu filim vaktile Harold Loyd bağlılığmı mükemmelen anlarlar. Her keğin artık hayatında kaybolduğunu tarafmdan sessiz olarak yap.Imıştı. ikisinde de hayat mücadelesi için iç biliyor, onu elinden kaçırmamava ca ten gelen insiyak, yeme, içme, giyinme hsıvordu. Seyircilerin hemen hepsi ihtiyacı ve nefsini muhafaza insiyakı ni bu sahne ağlatmıştır. Çünkü onları Friç Langm Amerikada ilk y a birdir. hevecanlandırmıştır. pacağı filim bir bahriye kordelâsı o Bazılarınm «yüksek smıf» dedikle Sevdiği erkeği kaybetmek istemiyen lacaktır. îsmi «Atma canım!» dır. ri tabakanm zihniyeti, düşüncesi ise pek bir kadının boş olduğunu bildiği halde karışıktır. Bunların sayısı diğer insan bövle mücadele etmesi herkesin hissikütMerine nazaran pek azdır, pek nane hitab eden bir hâdisedir. Heyecan «Görünmiyen adam» filminin re | dir filimler onJann hoşuna gider ve ayhareketle, yüzün bir takım ifadelerile, jisi «Notr dam dö Pari» kordelâsını j ni kordelâ'ar halk tabakasını memnun lâalettavin bir teşebbüsle, hatta alelâ sesli olarak çevirecekür. edemez. Halbuki asıl halk tabakasını de bir kaş kaldırmakla kendini göste Bu misal size flmî sahada büvük Ifciradamın (hocası Minkovskiyi kMdediyor) kendi yarattığı veya hazır bulduğu vazıyetlerde şahsî kudreti • ne dayanarak ne suretle istıfade et tığini gösterir. Fen ve sıyaset için bu aynidir. Fa kat ben dehanın ne olduğu ve dâ hinin nasıl ve nelerden istifade ettiği hakkında Türk çocuklarına misal verecek mevkide değilim. Bunu Büyük Önder Atatürk size ve bütun dunyaya göstermiştir.> Dr. Rutinin dersi Tıb Fakültesi yeni profesdrlerin • den maruf doktor Erich Rutin bu • gun saat 17 de Üniversıte konferans salonunda açış dersini verecektir. Bu konferans (Gürültülerin işitme uzuvlarına yaptığı zararlar) mevzuunu taşımaktadır. Lizbonda bir komiinist ' suikasdi Lizbon 21 (A.A.) Hükumet, bir komünist suikasdi meydana çıkar dığmdan makinelitüfek bölükleri, şehrin başlıca noktalarını ele almışlardır. Birçok kimseler yakalanmıştır. Teh likenin atlatıldığı sanılmaktadır. rebilir. Halbuki yüksek smıf denen insanlann hissiyatmm biraz kanşık olması, onlann heyecanlannı böyle basit bir surette ifade etmelerine mânidir. On lann heyecanını ifade edebilmek için uzun hitabeler irad etmek, aktörleri durmadan konuşturmak gerektir. Vak'anın hareketi durdurulmak ve o oyu nun başhca şahsiyetlerinin heyecandan doğan aksülâmellerini en küçük teferrüata vanncıya kadar izhar eyleme leri icab eder. Tabiî bunun nebcesi vak'adaki hareket, sürat ve şeniyet kaybolur. Şarlo, her halde dünyada heyecanın ifadesini herkesten iyi bilen bir adam dır. Zaten bunun içindir ki hemen her tarafta, her memlekette tanınmıştır. Doğudan batıya, Holivuddan Tomboktuya kadar kadın erkek, beyaz siyah, san kırmızı renkli her insan onun ye diği tekmelere mukabil gözlerinde peyda olan ifade ile ayaklannın bütün ?lemi istihkar eder tarzda yürüyüşünü anlar ve bunlann cemiyete ve inzibata karşı bir isyan mahiyetinde olduğunu duyar. Şarlo ba<;tanbaşa bizzat heye canı temsil eden bir adamdır. Binaenaleyh konusmaya, duyduklarını seyircilere lâfla anlatmaya ihtiyacı yoktur. Belki söz onun bu ifadelerine mâni olacak tır. Ben de yeni filmim (The Vedding Night Düğün gecesi) nde gene eski prensiplerime sadık kaldım. Bu kordelânın kahramanı Polonyalı bir köylü kızdır. Ailesile beraber Amerikaya Felâketin ortaya koyduğu hakikat Bursada çıkan bir yangm keresteciler çarşısını yakıyordu Bursa 20 mayıs (Hususî) Burada çok^anberi esaslı bir yangm olma mıstı. Bugün öğleden sonra Kavan çarsı«ı yanmdaki dar aral'klardan bi r'nde yeni yapılmış olan bir evin mutfağm^an cıkan ateş birdenbire etrafı sarm^k istidadını gösterdi ve beş on dakika içinde çarsınm üstünü sivah biı duman kapladı. Bilhassa ateşin Keresteciler çarşısına bitisik bir evden çık ması herkesi te'âsa düşürmüştü, bunun için civardiki halk işini bırakıp yangın yerine kosmuşlardı. İtfaiyemiz ateşi çıktığı ve olduğu yerde bastırmak için epice caliştı, nihayet buna muvaffak oldu. Fakat yangmın burada çıkması bize şunu hatırlatmış oldu ki: Keresteciler çarşısının mahalle arasmda bulun ması doğru bir şey değildir. Iki sene evvel Cıra pazarında çıkan bir yan^ının 19 dükkânı tamamen kül ettiğini bildiğimiz için buradaki çar şmın olsun ateşten ve yangından korunması için tedbirli bulunmak gerektir. Rüyalar memleketi Atma canım! Notr dam dö Pari Feci bir infilâk Bi'enosAİres 21 (A.A.) 5000 kilo dinamiti yüklü olan bir vagonda infilâk vukua gelmiş, beş amele o anda ölmüş ve altı amele de ağır surette yaralanmıstır. KİNG VİDOR

Bu sayıdan diğer sayfalar: