9 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

9 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎTET 9 Nisan 1936 Iki sıkı dost Birkaç kadın sözleşmişlerdi. Bir pastahanede çay içeceklerdi. Sever: Galiba bizden önce gelen olmamışî* dedi. Arkadaşı cevab verdi: Öyle olsa gerek. tlk defa olarak iki kadın uzun uzun konuştular. Nekadar iyi anlaşıyorlardı. İkisi de uzun boyhı, çok şişman ve fazla boyalı idiler. Gezer: Hemşire, bir sandalye alın, koltuk]ar o kadar rahatsız ki, dedi. Garson sandalye getirirken kendi kenidine: Burasını yüz kiloluklar kulübü yaptılar, çıktılar, yahu, diye mmldanıyordu. Sever: Doğrusu erken geldiğime hiç müteessir değilim, sizinle başbaşa görüş mek o kadar zevkli ki. Rica ederim... Şişmanlıklanndan bahsetmeğe başla dılar. İkisi de boğazlanna pek az düşkündüler. Uzun uzun birbirlerini metettiler, fakat her biri kendisini daha zayıf buluyor ve için için seviniyordu. Ayrılırken, birbirlerini sık sık göreceklerini vadettiler. Akşam eve döndükleri vakit Sever kocasma: Çok kibar ve çok güzel bir kadınla, Gezerle tanıştım, dedi, biraz fazla şişman amma neyse, iyi kadın... Gezer de kocasma: Bugiin Severle tanıştım. Benden on defa daha sisman olmakla beraber öyle tatlı, öyle zeki bir kadın ki! diyordu. Kocalan ise, bir türlü anlaşamıyorlardı. Hatta bir gün bir briç oyununda, eğ.r kadınlar araya girmeseydiler az daha kavga edeceklerdi. Bunun üzerine iki kadın bir sürü derdleştiler... Ah şu kocalar!.. Bütün asabiyetleri hep mideden... Yerler, yerler, hazmedemezler... Haydi bir kavga çıkarıverirler. Bu mevzu üzerinde fazla durmadılar. Ve basbaşa tatlı günler geçirmek vadile ayrıldılar. Her akşam saat dörtte buluşuyor ve bir pastahanede oturarak pastalan deviriyorlardı. Sokaktan geçen bazı kaba insanlar onlann şişmanlığma taş attığı zaman, hicbiri üzerine alınmıyor, söylenen sözlerin diğerini alâkadar ettiğini zannediyordu.. Bir gün beraberce bir terzi aradılar. Öyle birisini buldular ki kendilerini sporcu genc kızlar kadar ince gösterecek güzel elbiseler yapacaktı. Bir gün Sever arkadaşını sözleştikleri yerde bulamayınca hemen Gezerin evine koştu, kapıyı açan kadın ona: Hanım çok hasta. Doktorlar sari olduğunu söylüyorlar.. Giremezsiniz? Diyince Sever hemen geri çekildi; hastalığm kendisine derhal bulaşacağından korkuyormuş gibi.... ve aynldı. Iki ay, her gün muntazaman arkadaşının sıhhatini sordu. Nihayet bir gün şu telgrafı aldı: «Bugün öğleden sonra çıkabileceğim. Gelip beni alır mısınız? Artık korkacak birşey kalmadı, apartımanı dezenfekte ettiler.» Sever arkadaşının evine gidip te karşısında incecik bir kadın görünce adeta şaşaladı. Gezer: Evet, dostum, işte böyle, bir mum gibi eridim. Oh, birşey değil, bir ayda gene toplarsınız.... deş! Aman, istemem, senin olsun kar M. îbrahimin ölümü Paris Üniversitesi Türkîyat merkezî Bir Belçika gazetesinin Anvers konsolosumuz hakkındaki teessürleri Anvers konsolosumuz Münir İbrahimin vefatını geçen hafta yazmıştık. Anverste çıkan (Matin) gazetesinin 28 mart nüshasında Münir tbrahime dair yazılan şu yazıyı alıyoruz: <Anvers konsoloslar ailesi, Türkiye nin kıymetli ve çok nazik konsolosu Münir tbrahimin kısa bir hastalıktan sonra ansızın ölümile büyük bir acı içinde kalmıştır. Münir Ibrahim, meslekten yetişme ve 50 yaşlarmda idi. 20 eylul 1934 te tayin edildiği Anversten önce İranda ve Belgradda genc Türk Cumhuriyetini tem sil etmişti. Kendisi cidden çok sevimli ve memleketine aşkla bağlı, en asil fikir meziyetlerile en yüksek kalb has letlerini mezcetmiş bir adamdı. Anverste güzel konsoloshaneyi açar açmaz orada derhal bir Türk Belçika dostluğu kurmağa muvaffak oldu. Ve az bir zamanda Anvers cemiyetinin istisnasız muhabbetini de kazanmış oldu. Gazetemiz, muhterem Bayan Münir İbrahim Akgüle ve kızına heyecanlı taziyetlerini sunar. Anvers konsoloslar ailesi, bu matemden dolayı hizmeti biterek avdet etmek üzere olan İtalyan general konsolosu ve bayanı şerefine verilecek veda ziyafetini 4 nisana tehir etmiştir.> Türk medeniyetini Fransaya tanıtmak için büyük gayretle çalışıyor (Baftarafı 1 inci tahifede) «Akdeniz tetkik merkezinde» ayni mevettikleri ve her kış orada, Türk alimlerile Türk münevverlerinin, Fransız ve yabancı mütehassıslarla birlikte, Türk medeniyetinin muhtelif safhalan hakkında seri halincl konferanslar vermeğe davet edil1 c " 'sri "alumdur. Bu sene, bütün mart ayı zarfında de vam eden konferanslar geçen senekinden daha büyük bir ehemmiyet arzetmiştir, edebiyat, tarih, lisan, arkeoloji ve coğ rafya sahalanna da teşmil edilmiştir. Bununla beraber bu konferanslar da, hal ve mazinin prestijlerine feda edilmiş değildir. Türk inkılâbının tarihini anlatan ve Kemalizmin değerini ve manasını ortaya koyan iki konferans verilmiştir. Istanbul Fransız Enstitüsü azasmdan M. Saussef verdiği üç konferansta, Türk halk edebiyatının ehemmiyetini izah et mistir. Brüksel Üniversitesi profesörlerinden M. Witek Selçukiler devrindeki Anadoludan ve Osmanlı tarihinde gazilerden, hususî bir salâhiyetle bahsetmiştir. Şark lisanlan mektebi türkçe profesörü M. Deny şayanı dikkat iki ders, Fransız Enstitüsü direktörü M. Albert Gabriel de Türkiyede yaptığı seyahatler ve arkeolojik araştırmaîar hakkında bir konferans vermiştir. Dijon Üniversitesi profesörlerinden M. E. Chafut ta Anadolunun jeolojik vaziyetini anlatmıştır. Geçen sene, Fuad Köprülü, çok takdirle karşılanan üç konferans vermişti. Bu sene türkiyat tetkik merkezinde kon ferans vermek üzere Fazıl Ahmed Aykaç seçilmiştir. Fazıl Ahmed Aykaç konfe rans mevzuu olarak «Türk inkılâbı ve Kemalizm» i intihab etmiştir. zu etrafında konferans vermeğe davet et;c m 'ir. Bu konferanslar, Fransa ile Türkiye arasındaki fikrî münasebetlerin inkişaf ve takviyesini temin edecek çok mükemmel bir vasıtadır. Açılış konferansı esnasında Fazıl Ahmedin yanmda, Türkiye Eelçisi Suad Davaz oturuyordu. Paris Üniversitesi Rektörü M. Charlety, Fazıl Ahmedi, dinleyicilere bizzat takdim etmiş, vaktile kendisini son derece dostane karşılamış olan Türkiye hakkında beslediği muhab bet duygulannı ifade etmiştir. Sorbonda bir türkiyat tetkik merkezi ihdası fikri Istanbuldaki Fransız Arkeoloji Enstitüsünde doğmuştur. Bu Enstitü, M. Gabrielin idaresi altında, Fransız Türk münevverleri arasındaki iş birliğinin en kuvvetli vasıtalanndan biri haline gelmektedir. Bunu ispat etmek için, son üç sene zarfında, Arkeoloji Enstitüsünün yaptığı neşriyatı zikretmek kâfidir. Başta, M. Gabrielin Anadoludaki Türk abidelerine tahsis ettiği iki mühim cild prelir. M. Gabriel, yakında, «Şarkî Türkiyede Arkeoloji Gezileri» isimli iki cHdlik bir eser daha neşredecektir. Bundan sonra, Fehmi Etemin Ivan Stchau kinele birlikte yazdığı «Istanbul Üniversite kütübhanesindeki meşhur şark el yazmalan» ismindeki eseri, M. Ernest Cha putnun jeolojiye aid bir kitabı, M. Sausseynin «Muasır Türk nasirleri» adlı eseri, M. Louis Robertin Anadolu şehirleri» ve Fuad Köprülünün «Osmanlı Imparatorluğunun menşei» eserleri vardır. İşte üç sene zarfında vücude getirilen eserler bunlardır. Hiçbir eser, bu derece menfaat endişesinden uzak olamaz. Bu mesainin hedefi ancak ilme hizmettir. Fakat övle medeniyetler var ki, nekadar iyi anlaşılırsa o nisbette takdir ediliyor. Umid olunur ki, türkiyat tetkik merkezinin mesaisi Arkeoloji Enstitüsünün faaliyetine inzimam ederek, iki memleket arasında daha iyi bir anlaşma husule getirecek ve iki memleket, birbirini, günden güne, daha ivi tanıyacaktır.» RADYO Ç Bu akşamki program J İSTANBUL: 17 İnkılâb dersl. Ünlversiteden nakll. Ra. ceb Peker 18 Ayda operası: Birinci ve iklnci perdeler 19 haberler 19,15 muhtelif plâklar ve Sigan muslkisi 20 sıhhî konferans; operatör Dr. Kâzım Lsmall tarafmdan 20,30 stüdyo orkestraları 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu AJansının gazetelere mahsus havadis servisi verilecektlr. , VİYANA: 18.30 piyano şarkı . 19,05 muhtelif 20 haberler 20,30 Bach rmısikisi 20,45 Erkek korosu 21,15 Viyana filarmonLsi 23 haberler . 233,20 yaylı kuartet (Beethoven). BERLİN * 19 şarkıiı oda musikisi 20,15 Org tnusikisi . 20,45 aktüallte 21 haberler 21,10 orkestra . 23 haberler 23,30 sessiz eğlencell havalar. BUDAPEŞTE: 18,30 plâk 20,15 Mozart flüt konseri 20,40 «Passion> adîı piyes . 23,10 haberler 23.35 salon musikisi. BÜKREŞ: 19,15 plâk (dlnî musiki) . 20,15 plâk 20.40 tiyatro 21 dinî konser 22 koro konseri. , LONDRA rRegional]: 17,05 konser 18,05 paskalya musikisi 18,50 dans musikisi . 19.20 çocuklarm zamanı 20,05 havadis 20,35 konser 21,20 konser . 21,50 orkestra . 22 45 muslkili pl. yes 23,45 oda musikisi 24,35 dans musikisi . 1,35 havadis . 1,45 konuşma. ROMA: 18,05 havadis . 19 seyahat 19,05 mem leket yayını 20,05 gramofon . 20,25 ingilizce haberler 20,50 fransızca haberler 21.10 konuşma 21,40 dlnî musiki . 22,55 Org konseri. 1 Sustular. Sever: Elbiselerin'z şimdi size iyi gelmese gerek, dedi. Terzimize giderek yenilerini ısmarlasak bari. A.. Artık ona gidemem dogrusu, kendimi daha fazla ince göstermeğe ne lüzum var ki?... Birbirlerine o kadar yabancı olmuşlardı ki... Aralarında birşeyin kınldığını anlıyorlardı. Şurası tahakkuk etmişti ki arkadaşlıklan sadece; müşterek zâf ve müşterek eksikliklerden ileri geliyormuş... Birbirlerinden soğuk soğuk ayrıldılar. Sever evine döndüğü zaman kocası sordu: Aziz dostunu nihayet gördün mü? Gördüm. Nasıl, iyi mi? İyi. Hayrola. Tek heceli cevablardan baska ağzmdan birşey çıkmıyor. Keyif sizsin galiba? Yoksa arkadaşmla artık anlaşamıyor musunuz? Onu çok değişmiş gördüm... Hiç te lehinde bir değişiklik değil, doğrusu! Merhum komiser Münirin ailesinin teşekkürü Vazife başında vefat eden kardeşim Kumkapı birinci komiseri Münirin ölümünden doğan acılarımızı teselli lut funda bulunan muhterem gazetenizle merhumun cenazesinde gösterdikleri ulüvvü cenab ve kadirşinaslıktan dolayı Istanbul Vali muavini, Emniyet müdürü, şube müdürleri, meslektaşlanna ve merhumu sevenlere derin şükranlarımızın iblâğını gazetenizden istirham ederiz. Fazıl Ahmedin Türk edebiyatında işMerhumun efradı ailesi namına kardeşi Emin gal ettiği yüksek mevki malumdur. Sor bon salonlannı işgal eden Fransızlar, o îrtihal nun, Türk inkılâbı tarihinin muhtelif saftnhisarlar umura müdürlüğü levazım halan, Türk inkılâbının vasıflannı ve heve mübayaat komisyonu sabık reisle rinden merhum Su Nazırı Galib Paşa deflerini zarif ve rengin bir tarzda anlatının oğlu (Amca) lâkabile maruf Bay şına havran olmuşlardır. Onun ifadesin Sadık düçar olduğu hastalıktan kurtu deki samimiyet, sözlerini dikkatle dinliyen lamıyarak rahmeti rahmana kavuştu. kalabalık üzerinde çok müsaid bir tesir Cenaze namazı bugün öğleyin Teşviki ye camisinde kılınarak Feriköy kabris bırakmıstır. tanına defnedilecektir. Allah rahmet M. Paul Valery, Fazıl Ahmedi Niste eylesin. Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlaFdırt İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Esad), Bakırköyünde (İstepan), Beyazıd. da (Belkis), Eminönünde (Salih Necati), F#nerde (Emilyadi), Karagumrükrte (Suad), Küçükpazarda (Hasan Hulusl), Samatyada (Teofilos), Şehreminlnde (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Hamdi). , Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Asrî İttihad), Hasköyde (Halk), Kasımpasada (Turan), Sanyerde (Asaf), Şişllde (Kurtuluş), Taksimde (Garih), (Limonciyan). Üsktidar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Tanas), Kadıköy, Pazaryolunda (Rifat), Modada (Sıhhat), Üsküdar, Çarşıboyunda (İttihad). NÖbetçi eczaneler ^ Çapınlar, konferanslar, kongreİeT) 10/4/1936 cuma günü saat (17,30) da Eminönü Halkevinde Dr. Etem tarafuıdan (Veremden korunma) konulu bir konferans verilecektir. Bu konferans bütün yurddasiara açıktır. Verem Mücadele Cemiyetl TJmum Merkezinden: Cemiyetlmizin senelik kongreai nisanın 26 ncı pazar günü saat 10 da Ca|aloğlunda Kızılay mümesslllik binasında toplanacaktu*. Sayın üyelerln teşrifleri rica olunur. 11 nisan 936 cumartesi günü saat 15 te Gülhanede Alay köskünde Ankara Liselerinden yetişen gender bir konser vereceklerdir. Konserde kıymetli san'atkârlardan Bedriye Tüzün, Hâdiye, Keleci ve Bülend Tarcan tarafmdan muhtelif parçalar vardır. Ankara Lisesinden yetişen bütün gencler bu konsere davetlldirler. Fransız tiyatrosu Konferans Kongreye davet SUMER ve SARAY B U A K Ş A M Türkkuşu şubesi açılıyor Konser Sinemelannda birden. Bu senenin Fransız sinemacıhğmın abidesi Her yerde zafer tacını giyen en muazzam filim JÜLES VERNE'in meşhur olmez romanınm ilk iraesi şerefine Büyük G A L A M U S A M E R E L E R I Oynayanlar: ADOLF WOHLBRUCK COLETTE DARFEUIL C H A R L E S V A N E L Yerlerin evvelden aldırılması rica olunur Amerikanm en meşhur caz şarkıcısı BING KROSPY ve en ŞEN, en tatlı şanşm yıldız MARYON DAViSYüzlerce dansöz 150 kişilik orkestra Nefis musiki STROGOF İŞEL Halk Opereti Kayteri fabrikasında yapılan Ps • 2 tipinde bir plânör Bu tarihe kadar da Rusyada staj gören tayyarecilerimiz gelmiş bulunacak ve hemen Türkkuşunun Izmir, Istanbul ve Bursadaki şubelerinde vazife alacaklar dır. Kayseri tayyare fabrikasında Türkkuşu için yapılan plânörlerden birkaçı şehrimize gönderilecektir. Türk Hava Kurumu, mayısın birinde Istanbul Türkkuşu şubesini açmağa ka rar vermiştir. Cemiyet bu işe fevkalâde ehemmiyet vermektedir. Bir iki güne kadar Türkkuşu uÇuş mahalli ve hangarlannın vücude getirileceği yerler taayyün edecek ve hemen tesisata başlanacakhr. Bu akşam ' saat 20,45 te FLORYA Senenin son . büyük operetl Bugün TüRK Sinemasında ilâhlâr Eğleniyor HENRY GARAT ARMAND BERNARD JEAN BOÎTEL FLORELLE MARGUERiTE MORFNO HOLiVUT EGLENİYOR Fransızca sözlU ve orijinal şarkılı büyük Metro Goldwyn filmi. ^ ^ ^ ^ AŞK ZEVK EGLENCE MUSiKi ve DANS FiLMi ""••••••• Bu NAŞİD HALiDE CEMAL SAHiR birlikte BELVU SAZ HEYETi H a m İ y e t Konseri M E L İ H A Lâkin bu akşam niçin buraya geldiniz? Sizi buraya gelip bu kapıyı çalmağa sevkeden nedir? Delikanlı kadına elini uzattı ve yavaş yavaş kalkmasına yardım etti. Kadın bir makine gibi polis memurunu takib etti ve masanın yanında bir koltuğa yıkılıverdi. Cedrice bakmakta devam ediyordu. Cedric onun cevab vermekte tereddüd ettiğini anladı: Hiç çekinmeden konuşunuz, dedi, burada bir maksad için bulunuyoruz. Amcanıza yardım etmek ve onu kurtarmak... Bu sözler onu temin etti ve söz söylemeğe karar verdirdi: Alçak sesle: Çünkü, diye cevab verdi, anlıyordum ki korkuyor ve bu korku beni ondan uzaklaştınyordu. Korkuyordu: Ötekinin öldürüldüğü gündenberi... Bu sözleriniz niçin geldiğinizi izah etmiyor. Evet, çünkü dün akşam birisi bana telefon etti ve dedi ki... Yeniden tereddüde düştü, Cedric Lacy onun elini avuclanna alarak cesaret verdi. Mısırdan gelen Arab saz heyeti ve Şehzadebaşı T U R A N T i y a t r o s u S E L A M E akşam ^•^•••••••••••••^••i Bu akşam M E L E K Sinemasında ^ llâveten : PARAMOUNT JURNAL havadisleri ni! diye yalvardı. Cedric Lacy vaziyeti öğrenmek üze're Pumpkinsin gözüne baktı; polis: Ona hakikati anlatmak kabil de ğil Sir, dedi. Zannediyor ki onu öldüreceğiz, kendisini yakaladığım zaman feryadile bütün mahalleyi uykusundan uyan dırdı. Yayakaldınmma sarılmış, ayrılmıyordu. Yakalayıp buraya getirmek için, bütün muhalefetine rağmen ağzını tıkamağa mecbur kaldım. Cedric Lacy polise: Tabancanızı saklayınız, emrini verdi. Görüyorsunuz ki onu korkutan silâhbr. Sonra kadına doğru iğildi. Kadın korkutulmuş bir hayvan gibi geri çekildi. Cedric kısa bir tereddüdden sonfa büfeye gitti, birşeyler aradı, bulamayınca bir bardak alarak musulktan su doldurdu. Bardağı kadına vermek üzereyken Paddy Mills cebinden bir şişe çıkardı: Alınız Sir, dedi, bundan birkaç damla damlatınız. Hemen kendisine gelmesine yardım eder. Kadını yeni bir korku aldı ve ağzı yu Üsküdar Hâle Sineması ŞEN DUL Janet Makdonald Möris Şövalye ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Devam ediniz... Hiç korkmayınız. Birisi bana telefon etti ve şöyle dedi: «Yann da onun sırası. Yann da her zaman için saat beşi kırk iki geçe olacak.» Peki, siz bu sözlerden maksad ne olduğunu anladınız mı? Kadın başını kaldırdı ve titredi: Hayır, fakat bu sözlerin amcamı dehşete düşürdüğünü biliyordum. Nasıî? Bir gece hastaydı, ben onu bekli yordum. Humma içinde o cümleleri mırıldandı. Sabahleyin sayıklamalannı anlatarak bunlarla ne demek istediğini sorunca o kadar değişti ki üzerine bir f enalık gel mesinden korktum. Deli gibi olmuştu, bana yumruklarını göstererek eğer bu sözleri bir defa daha tekrar edersem beni döveceğini ve kovacağını söyledi. Lâkin ben onları hiç aklımdan çıkaramadım.Pek çok geceler, kâbus içinde ayni cümleleri tekrarladığını duydum. Sanki korkuyor ve yalvanyordu. Besikırkikiffece *CumhuriyetT> in zabıta romam 1 6 Yazan: Charles de Richter Bu düşünce Cedric Lacyye biraz ümid verdi, ve vakit kaybetmeden arkadaşlarile beraber geriye, neticesiz kalan bir takib İçin terkettikleri eve döndü. Içeriye adım atar atmaz vaziyetten memnun oldu. Altkattaki odada bir kadın vardı ve polis Pumpkins elinde tabanca ile karşısında duruyordu. Oldukça genc bir kadın, fakat ne halde? Şapkası yoktu ihtimal çılgmca koşarken düşürmüştü saçlan dagınık, elbisesi yırtıktı. Duvann dibine çömelip büzül müştü, yüzünde son hadde gelen bir dehîetin ifadesi vardı. Cedric Lacynzp ayak seslerini ve arkasmda iki adamla beraber içeriye gioJiğini görünce: Beni öldürmeyiniz, beni öldürmeyi hamlede içti, ve gözlerini kapadı. Kendini toplamış gibi görünüyordu. Nihayet gözlerini açarak bakışlannı, önünde hareketsiz duran Cedric Lacyye dikti. Bitkin bir sesle: Siz kimsiniz? diye sordu. Scotland Yarddan gönderildik, diye Cedric Lacy izah etti. Kadını yeni bir kork ualdı ve ağzı yumuldu: Fakat o nerede o halde, o nerede? O, kim? Amcam, Isaac Levinstein? Şimdi de titreme sırası Cedric Lacyye gelmişti. İşte biraz evvel burada olmadığına teessüf ettiği, ihtiyann yeğeni karşısında bulunuyordu. Onun vasıtasile bu esrarı halletmekte daha çabuk ilerliyebilirdi. Amcanız hakkında hiçbir korkuya düsmeyiniz.. O benim evimdedir. Londradaki evimde ve tam manasile muhafaza altında... Kadının serbestçe nefes aldığı göriil dü ve göğsünden derin bir ah çıktı. Cedric Lacy devam etti: Telefon eden erkek miydi? Hayır, bir kadm. Evvelâ ne yap mam lâzun geldiğine karar veremedim; sonra bana düşen vazifenin gelip amcama; olanları haber vermek olduğuna kanaat getirdim. Çünkü biliyorsunu o benim hakkımda çok iyi davranırdı. Derhal yola çıktım. Fakat param yoktu ve yürüyerek gelmeğe mecbur kaldım. îşte şimdi de.... Ellerini yüzüne örterek hıçkırmağa başladı. Cedric Lacy yavaş yavaş onun ellerine vurarak teselli etti: Durun canım, dedi, görüyorsunuz ki teessüre kapılmanız için hiçbir sebeb yok. Amcanız tehdid edilmişti; lâkin o şimdi bizim himayemiz altındadır ve başına hiç birşey gelmiyecektir. Onu hiç terketmiyeceğiz ve ihtiyar Templetonun katilini zindana atıp cezasını çektirmedikçe bırakmıyacağız. Her zaman için saat beşi kırk iki ge Sonra, dün akşam size telefon ettik çecekti, fakat şimdi saat hemen hemen lerini söylüyordunuz öyle mi? altı! İşte, karşıki saate siz de bakınıı! Evet, saat yedi buçuğa doğnı. (Arkan X

Bu sayıdan diğer sayfalar: