9 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

9 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Nisan 193» CUMHURİYET Bulgaristanda ziraat ve sanayiin inkişafı... Filibede açılan sergi pek çok fabrika makinelerinin de Bulgaristanda yapılabildiğini gösteriyor Intıbalar Amele kasaları Bir okuyucumdan bugün bir mektub aldım. O mektubun bazı yerlerini birşey lâve etmeden sütunumda yazıyorum: «Cumhuriyet gazetesinde çıkan «Günü gününe yaşıyanlar» a yani bizlere, daima yazdığınız yazılan okuyorum. Şimdiye kadar bu mevzu etrafmda âdet yerini bulsun kabilinden birçok şeyler söylendi ve yazıldı. Fakat sizin kadar bu işe yürkten lâkadar olup günü gününe yaşıyan bizlerin feci akıbet ve vaziyetlerini bütün acıığı ve doğruluğile canlandırarak efkârı umumiyeye anlatan olmadı. Fakat buna rağmen bir sürü facialardan ibaret olan bu hayatın bütün hüsnüniyetinize rağmen siz bile sathmda kalıyorsunuz. Eğer bu tetkiklerde devam edecek olursanız daha nelere şahid olacaksınız. İşte size iki mial: Bunlardan biri Devlet Matbaasında yirmi sene çıraklık, mürettiblik, ustabaşıık ve nihayet sermürettiblik eden ve bu sene ölen İsmailin macerasıdır. Bu namusu ve çahşkan işçi öldü. Müessese bu işçisinin ailesine, dul karısı ve çocuklarına bir santim ikramiye vermedi. Yalnız bu da değil, yirmi senelik emeğine karşı müessese resmen bir memur gönderip ailesini teselli ve taziye ederek bir takdir eseri bile göstermedi. Sanki matbaada o simde bir adam yirmi sene çalışmamış giîi ısmi bile anılmadı! Gene yirmi beş sene bu müessesede çaışan bir Mehmed vardı. O da öldü. Müessese onun ailesine bir cenaze parası bile vermedi. Gerek bu arkadaşın, gerek sermürettıb İsmailin ailesine arkadaşlan haftada beşer onar kuruş vererek topla dıkları para ile bir müddet yardım ettiler. Hiç şüphe yok ki Cumhuriyet hükumetimiz her sınıf vatandaşı olduğu gibi işçiyi de düsünüyor. Fakat her nedense daha şimdiye kadar İş Kanunu çıkmadı. Belki bu kanunun çıkması tetebbü ve tetkiklere muhtacdır, belki etraflı yapılmış olması çin geciktiriliyor. O halde şimdi büyük teşkilâtlardan sarfmazar edelim. Hiç olmazsa yalnız teavün şekil ve mahiyetinde umumî bir teşkilâtı muvakkate yapılabiirdi. Buna lüzum ve ihtiyac vardır.» Okuyucumun bu fikrine tamamile iştirak ederim. Yirminci asırda insanlar teker teker yaşıyamazlar. Amele kasalarına, teavün cemiyetlerine lüzum ve ihtiyac vardır. Yumurta ticaretinde bizim vaziyetimiz nedir? Yapılacak işler arasında köylümüzün kazanmasını temin etmeyi unutmamalıyız Yeni yumurta kontrol nizamname sinin tatbik tarihi olan 21 mart 936 tarihinden 6 nisan tarihine kadar on beş gün zarfmda beş bin küçük sandık ihrac edilmiştir. Yumurtalarm çoğu îs panyaya, bir miktarı da Yunanistana gönderilmiştir. Almanya ve Fransadan da yumurtalarımıza taleb varsa da şu sırada İstanbul piyasasmda fazla mal bulunmadığı ve ora piyasalarınm fiat ları da elverişli olmadığı için şimdilik henüz Almanya ve Fransaya sevkiyat başlamamıştır. 935 senesinde Türk yumurtaları için Almanyanm ayırdığı kontenjan 30 bin kental olduğu halde bunun ancak yarısının gönderilebilmesi, Anadolu içle rinden îstanbula ve diğer ihracat li manlarımıza kâfi miktarda yumurta yetiştirilememesinden ve fiatların da umulduğu gibi çıkmamasından ileri gelmiştir. Bu sene kânunusani iptidasm dan mart nihayetine kadar Fransa hükumetinin yumurtalarımız için ayırdığı üç bin kental kontenjandan bilhassa rakiblerimiz karşısında fiatların idaresizliğinden dolayı hiç istifade edileme miştir. îspanya ile hükumetimiz arasmdaki yeni ticaret anlaşmasma göre, bu sene çinde İspanyaya 70 bin kenta lyumurta gönderebiliriz. Fakat İspanya piyasa sında kaybettiğimiz mevkii tekrar elde edebilmekliğimiz için çok çalışmaklığımız, yumurtalarımızın gerek kalitele rini ve gerek ambalâjlarını tamamile rakiblerimiz derecesine çıkarmaklığımız lâzımdır. îspanyaya Türkiyeden başka yumurta gönderen memleketler, Polonya, Bulgarya. Romanya, İrlanda, Holanda, Danimarka, Belçika, Fenlandiya, Fransa Fası, İspanya Fası, Arjantin, Uruguay ve sairedir. Yerli mahsulün miktarı da mühimcedir. îspanya piyasasında yumurtaları mızm en büyük rakibleri Polonya, Belçika, Holanda, Bulgar mallarıdır. Son zamana kadar memleketimizden giden yumurtalarm gerek evsafına ve gerek sandıklarının intizamına ve te mizliğine pek dikkat edildiği yoktu. Bu yakınlarda bu cihetlere kontrol komisyonu ve ihracat tacirleri tarafın dan çok ehemmiyet verilmeğe başlan mıştır. İspanyadan gelen bir tacirimizin an lattığma göre, yeni nizamnamenin te min ettiği evsafta seçilmiş temiz yu murtalar yeni ve muntazam sandıklarla gönderilmeğe devam edilir ve biraz daha gayret gösterilirse Belçika tara fından işgal edilen mevkiimizi geri almaklığımız ve hatta en çok yumurta gönderen Polonya ile başbaşa kalmak lığımız pek mümkün ve kolaydır. Kalite ve ambalâj hususunda bu yumurtalarımızı rakiblerimiz derecesine çıkardığımız takdirde yumurtaları mızı piyasada diğerlerine tercih ettirecek faik meziyetler vardır: İspanyol Yumurtacılar Birliğinin yap tığı birçok tecrübelerle anlaşılmıştır ki Türk yumurtaları kadar buzhaneye dayanıklı mal yoktur. Bilhassa bu sebebden yumurtalarımız aranmaktadır. Berlinde gıda kimyagerleri tarafın dan yapılan analizler neticesinde kimyevî terkib ve lezzet itibarile Türk yumurtalarınm Avrupa ve Amerikanm her tarafından gelen diğer yumurta lara nazaran daha sıhhî, daha gıdalı ve lezzetli olduğu tahakkuk etmiştir. Bunda ikhmin ve toprağın da tesiri olmakla beraber bilhassa tabiî gıdanm büyük ehemmiyeti vardır. Yumurtalarımızın bu vasıfları İspanya ve Almanya tacirleri arasında ta nmmağa başlamıştır. Bizim de hem dışan piyasalara iyi vasıflı ve temiz sandıklı mallar yollamak, hem de propa Cevahir minaresi Füibe sergisi binalarından birisi... Sofya (Hususî) Bulgar hükumetinia Bulgaristanı iktısaden tanıtmak ve onun sınaî ve ziraî inkişafını muntazam bir plân tahtında idare edebilmek için yaptığı en büyük işlerden birisi de dört senedenberi Filibede ilkbaharda açtığı büyük sergidir. İnsan bu sergide yalnız Bulgar sanayiinin dev adımlannı değil, ayni zamanda Bulgar çiftçiliğinin, Bulgar hayvancılığının, Bulgar madenciliğinin de en son terakkiyatını görmektedir. Bugün Bulgaristanda artık herşey yapılmaktadır ve Bulgaristan haricden yalnız ham mevad almaktadır. Bunların hepsi de bu sergide teşhir edilmektedir. Meselâ bu sergide, tam teçhizatla bir mensucat fabrikasının, bir deri fabrikasının, bir un fabrikasının, bir mobılye fabrikasmm, bir elektrik fabrikasının ve daha birçok fabrikalann bütün makinelerinin artık tamamile Bulgaristanda yapılabildiği görülmektedir! Bu az bir iş değildir. Biz daha birçok seneler "bunu kendimiz için temenni edeceğiz. Bu Bulgaristan için artık çok büyük bir terakkidir. Yalnız bunlar değil; bize lâzım olan bütün eşyalar da artık tamamile Bulgaristanda yapılmaktadır. Diğer taraftan bu sergide Bulgar çiftçiliğinin, Bulgar ormancılığının ve Bulgar hayvancılığının da bütün terakkiyatı gözönüne konmaktadır. Yüzlerce nevi buğday ve zahire nümuneleri, hindyağ tohumları, flitin yapıldığı nebat tohumları, Japon fasulyeleri gibi birçok yeni sanayi nebatlarile birlikte bu sergide Bulgar sebzeciliğinin, Bulgar bağcılığının ve Bulgar yemişçiliğinin de bütün son terakkiyatını göreceksiniz. Felemenk ve îsviçrede yapılan bütün peynir ve kaşar nevileri bugün aynen Bulgaristanda da yapılmaktadır! Ve Bulgar malları hiçte Felemenk ve Isviçre mallarından aşağı kalmamaktadır! Avusturya ve Finlândiya gibi ormancılık sanayiinin inkişaf ettiği memleketlerde yapılan bütün orman sanayii bugün aynen Bulgaristanda da mevcuddur! Yani bugün Bulgaristanı hakikaten bir Bulgaristan olarak tanıyabilmek için bu sergiyi görmek kâfidir. Bu sergi bu sene 13 nisandan 26 nisana kadar açık bulunacaktır. Bize çok yakın olan komşumuzun her sahada yaptığı büyük terakkileri görüp ondan kendimiz için de birçok nümuneler almak ve ayni zamanda bu memleketle ticaret münasebatımızı daha fazla inkişaf ettirmek bizim için faydalı olur. MÜTEFERRİK Balkan konseyi içtimaı 4 mayısta Belgradda Balkan Antantı Hariciye Nazırlarının yapacakları top lantı dolayısile Türk gazeteleri Başmu harrirlerile müdürlerinin de davet edile cekleri haber verilmektedir. ECNEBİ MEHAFÎLDES. Haşlye: Okuyucularımdan K. A. oğlu C. K. ye Meşrutiyet mahallesinden hasta Yusuf Te Elli Rumen meb'usu Kelek soteağı 13 numaradakı Hasan vasıYarın elli Rumen meb'usunun şehri tamla yaptığınız nakdi muavenetten dolamize gejmesi beklenmektedir. Meb'uslar yı size minnettarlıklarını bildirirler. Mektubunuzda Kızılay veya Veremle MüIstanbulda be? gün kalarak, paskalya tatilini geçirecek ve memleketlerine döne cadele Cemiyetintn bu hastalara muavenet edip etmediğini soruyorsunuz! Hayır. Mu. ceklerdir. avenet etmemişlerdlr. Otomobille şehrimize gelen Amerikalılar SUAD DERV1S Dâhilerin başardıklan işler, alelâde fanilere mucize gibi görünür. Fakat Allah ile ilgilendirilmiyen işlere mucize demekten çekinilmek te âdet olagelmiştir. Onun için dâhilerin işleri ve eserleri bir ganda yapmak suretile yumurtaları takım efsanelerle süslenir ve onlann umızm rakiblerine faik rüçhan ve im yandırdığı hayret bu süslerle asırdan asra tiyazlarını ora halkına tanıtmaklığımız miras kalır. lâzımdır. Bugün namma bir ihtifal tertib oluAlmanya dünyada en çok yumurta nan ve gazetemizin çıkardığı güzel bir ithal eden memleketlerin ikincisi ol broşürle hayatı, eserleri mükemmelen duğu halde ora piyasalarında Türk yuaydnınlatılmış olan mimar Sinan da o murtaları henüz iyi tanınmamıştır. dâhiler zümresindendir. Hakkında çesid Almanyaya, Yugoslavya, İsveç, Norveç, Estonya, Macaristan da mal gön çeşid hikâyeler, menkıbeler, fıkralar uyderiyor. Bu memleketler arasında maa durulmuştur, eserleri üzerinde sayısız rivayetler yaşatılmıştır. Cevahir minaresi lesef Türkiye sonuncudur. Fennî ve iktısadî sistem dahilinde bi efsanesi işte onlardan biridir ve mimar raz gayret göstermekle Almanyada yu Sinanın eserlerinde akla sığmıyan bir gümurtalanmıza çok yüksek mevki temin zellik, mucizevî bir üstünlük bulaniarın, etmek mümkündür. o eserleri nasıl telâkki ettiklerini ghsterBu haftalarda Avrupadan yumurta mek bakımından dikkate değer bir hikâlarımıza fazla talib olduğu halde Ana yedir: doludan İstanbula kâfi derecede mal Yalnız dillerde değil, kitablarda da gelmemektedir. Bu sene kış hafif olduğuna ve tavuk yer alan efsaneye göre Süleymaniye calar kânunusaniden itibaren yumurtla misi yapılırken temelin çöküp çökmiyecemağa başladığına göre bu geri kalma ği anlaşılmak için bir sene kadar çalışnın havalardan ileri geldiği söylene mağa fasıla verilir. Komşu hükümdarîarmez. dan biri bu vaziyeti hazinede para kalBu aylar tavuklarm en bol yumurt madjğına hamleder, armağan adı vererek ladıkları aylardır. Önümüz yaz olduğu İstanbula bin denk akçe ve bir sandık na göre köylülerimizin şimdiden yu cevahir gönderir. murtalarının bir kısmmı saklamaları da Camiyi yaptıran hünkâr, tabiatile, kıhatıra gelemez. Şu halde yumurta fiatlarının ucuzluğu nisbetinde yem fiat zar. Bin denk akçeyi hemen dilencilere larının yüksek olması köylülerimizin dağıttırdığı gibi o cevahiri de taşlar, çatavuklarından bir kısmım elden çıkar kıllar ve kireçler arasına katıp yapıda dıkları ve yumurtalardan bir kısmını da kullanmak üzere mimar Sinana verir. kendilerinin sarfettikleri düşünülebilir. Dâhi san'atkâr, pek kıymetli olan cev Bugün İstanbul piyasasında yumur herlerin heder olup gitmesini istemez, tanın bir büyük sandığı 18 19 lira arasındadır. Bu fiatın mühim bir kısmmı onları minarelerden birinin şeşhane zihleri nakliye ve ambalâj masrafları, cerci, arasına ve tabak biçiminde yaptırdığı yükçü, bakkal, kumusyoncu, tüccar gi mermer oymaların içine serpiştirir. Orta bi mutavassıtların kazancları teşkil et çapta değirmi bir kâse kadar büyük olan mektedir. Çok yerlerde köylünün eline bir firuze taşını da caminin kıble kapısı yumurta başına 20 para bile geçmemek kemerine kondurur. Mabedin sol tarafıntedir. daki üç şerefeli minareye «cevahir minaİstihsalâtı çoğaltmak için köylüyü resi» denilmesi bu yüzdenmiş. kazandırmak, fakat Avrupa piyasaları Bu, bir efsanedir, fakat mimar Sinanı da tutmak için nakliye ve amblâj masraflarmdan kısmak, temiz ve taze nın Süleymaniye minarelerini elmasia işyumurtaları vaktile piyasalara sevk i Ienmiş sanılacak kadar parlak nakışlarla çin diğer memleketler gibi teşkilât yap süslemesinden ve bu nakışların göz kamak lâzımdır. Bu cihetlerin izahını da maştırıcı pırıltılar taşımasından doğma bir ayrı bir yazıya bırakıyoruz. efsane. Halk, bu mucizeyi başka türlü Yerli mallar müsabakasında tefsir edemezdi ki?.. kazananlar *** Geçen sene ve bu yıl yapılan Yerli Mallar müsabakasının neticeleri tesbit edilmiş ve kazananlara madalya tevzii için bir merasim tertib edilmiştir. 19 ni sanda yapılacak bu merasımde, İstanbul ve Beyoğlu cihetinde kazananlara, îs tanbul Halkevinde, ve Kadıköy tarafında kazananlara da Kadıköy Halkevinde madalyalar dağıtılacaktır. O gün ayrıca, Kadıköy ve İstanbul Halkevlerinde ulusal arttırma hakkında birer konferans verilecektir. Mimar Sinanı anarken her dâhi gibi onun da yaratıp yaşattığı münevver peykleri hatırlamamak kabil mi?.. Me selâ Karınca kaptan!.. Bu mahir denizci, Süleymaniyenin .en muhteşem süsleri sayılan iki nefîs mermer direği İskenderiyeden sallara yükleterek Unkapanma getirmiş, oradan Vefa meydanı yolile camiye kadar yürütmüstü. Vaktile birinin üzerinde Venüsün, birinin üzerinde de Büyük Justinienin heykeli bulunan bu direklerin azameti ve sıkleti gözönüne Merasime Vilâyet erkânı ve ticaret getirilinçe Kannca kaptanın basardığı mümessilleri davet edilmiştir. işin ehemmiyeti anlaşılır. Takozu kırılan tramvay Dün akşam saat yedide Gülhane parkı Amerikadan Londraya, oradan da oönünde bir tramvay arabasının takozu tomobille şehrimize gelen Con Kelli ve kınlmış bu yüzden bu hat üzerinde araFrederik Porokos isimli iki Amerikan balar birikmiş ve münakalât bir müddet üniversitelisi dün aksam ekspresle Bel durmuştur. grada gitmişlerdir. Otomobillerini vapur la Triyesteye gönderen Amerikalı gencler Belgraddan Triyesteye giderek, oraînhisarlarm tüccardan aldığı dan otomobille Avrupayı dolaşacaklar tütünler dır. Dük dö Kent ve karısı Belgrada geliyorlar tmlSARLARDA tnhisarlar Idaresi ellerinde stok mal kalan tüccarların yeni sene piyasasına sermayelerile ve daha faal bir halde gi rebilmesini temin için tüccarlann ser mayelerini bağlı tutan tütünlerden kendi ihtiyacına elverişli olanlannı satın al mağa başlamıştı. Eski bir îngiliz Nazırmm kızı şehrimizde Afyon tetkik heyeti Ingilterenin eski Hava Nazın Lord Londonderrinin kızı ledi Margarit Mantz ve kocası Mr. Mantz, kendi tayyarele rile Kahireden şehrimize gelmişler ve Perapalas oteline inmişlerdir. Ledi Margaİdare şimdiye kadar Izmirde tüccar e rit bu sabah kocasile beraber tayyare ile linde bulunan 1 milyon kilo tütününü ta Londraya dönecektir. mamen satın almıştır. İnhisar Idaresi lsLeh ejçisi tanbul ve Samsun piyasalanndaki tüccar Lehistanın Ankara elçisi Kont Potocki, stoklanndan da lâakal 500 bin kilo tü dün kansile birlikte Ankaradan gelerek tünün satın almmasını ikmal etmiştir. Perapalas oteline inmiş, akşam Buda Tütünlerini İnhisar Idaresine satan peşteye hareket etmiştir. EIçi on beş gün tüccarlar, müstahsil piyasalardan ihraca kadar Macaristanda kaldıktan sonra Variçin yeni tütün mübayaa etmeğe başla şovaya gidecek, oradan tekrar Ankaramışlardır. ya dönecektir. îngiltere Kralı Edvardm dördüncü kardeşi Dük dö Kentle Yunan Prensi Nikolanın kızı olan karısı tayyare ile Parise gelmişlerdir. Oradan Belgrada giderek Düşesin ebeveynini ziyaret edeceklerdir. Resmimiz Dükle kansını Pariste tayyareden inerlerken gösteriyor. Ecnebi memleketlerdeki afyon piya sasmı ve afyon mahsullerini tetkik etmek üzere îktısad Vekâleti Avrupaya bir heyet göndermeğe karar vermiştir. Üç kişiden mürekkeb olan bu heyeti Türk delegesi Ali Sami, Yugoslav delegesi Dr. Mihaloviç ve İstanbul Uyuşturucu Maddeler Direktörü Hamza Osman teşkil etmektedir. Heyet azaları evvelâ Yugoslavyada tetkiklere başlıyacaklar, sonra da Fransa, İngiltere, Almanya ile diğer Avrupa memleketlerinde afyon istihsal ve isrihlâki ile yakından alâkadar olacaklardır. Seyahat mayısta başlıyacak ve bir ay de vam edecektir. hakkak haber verirdi. İhtiyar kadın, ne zaman, nereye gitmişti? Ali Tuncun bulanık kafası büsbütün kanşmıştı. Yorgunluğunu, uykusuzluğu nu unuttu; banyoya koştu, soğuk bir düştan sonra açılır, gözleri daha iyi görür, kulaklan daha iyi duyar, kafası daha iyi işlerdi. O, yokken, apartımanda bir «hâdise» olmuştu. Bu «hâdise» ne idi?.. Bunu, iyice anlamak icab ediyordu. Banyodan çıkınca esvablarını giydi ve yatak odâsını, bir polis hafiyesi gibi, tetkike başladı. Tuvalet masasının üzeri, yatak yorgan arası, yastıklann altı; «bir şey aranmış gibi», karışmış, karıştınl mıştı. Salonda, ayni «kanştınlma izleri» gördü. Yazı odasma geçtiği zaman, tüyleri diken diken oldu. Artık iş, şüphelikten çıkmıştı, bir hakikatti. Yazı masasının bütün gözleri açılmış, kâğıdlar kanşmış, masasının üstündekiler, yerlere dökülmüş, saçılmıştı. Sonra sarhoş îbrahim?. Eğer Sinan bu san'atkârı kullanmasaydı Süleymaniye biraz karanhk ve biraz basit kahrdı. Çünkü mabedin birer şaheser olan o renk renk camlannı sarhoş İbrahim yapmıştı. *** Sinan, Türk san'atını yükseltmekle kalmadı, o yüksekliğin çökmemesi icin kendine yaklaşacak âyarda sakirdler de yetiştirdi. Gönül, yannın dahi yeni veni Sinanlarla şan ve irtifa almasını ishyor. Çünkü «dün» ün serefile iftihar olunursa da tegaddi edilemez, her yeni gün yeni şeref ve yeni gıda ister. M TURHAN TA*> Ali Tunc, bütün odalardaki eşyalan birer birer hatırlıyarak düşündü. Bir şey çalınmamıştı; fakat apartıman, elek elek araştırılmıştı. Apartımana, hırsızlık icin girilmemişti; bu, apaçıktı. O halde, gi renin, yahud girenlerin maksadlan ne idi? Ali Tunc, telefonu açıp polise haber verecekti. Yalnız, Arziniyaz kalfanın apartımanda bulunmayışı, onu düşündü rüyordu: Kalfa, acaba, kendisince mühim bir iş için mi, kalkıp gitti? Onun, mühim, ne işi olabilir? Yoksa, dayımın evinden mi çağırdılar? Bu ihtimali de kabul edelim. Apartıman, ne diye karıştınlıyor? Ali Tunc, düşünceleri arasında, irki lir gibi oldu: Acaba Solmaz? Nişanlısınm, birdenbire bir kıskançhk nöbetine tutuluvermesi ihtimalinin, aklma gelmis olmasından utandı: Solmaz, böyle şımarıklık yapmaz... Arziniyaz kalfanın marifeti ola cak!.. Aşk ve macera romant Dedi; sinirlenmek; keyfini, neş'esini kaçırmak istemedi. Fakat gömleğinin düğmelerini çözerken durdu; düşünmek istemdiği halde düşünüyordu. Masanm üzerinin karışıklığı, ihtiyar kalfanın «marifeti» ne, pek benzemi yordu. Ali Tunc, yaşlı kadmın bir ter tibsizliğini, pasaklılığını görmemişti; ArYazan: MAHMUD YESARI ziniyaz kalfa, bir odayı düzeltirken, bozan, kanştıran bir kadın değildi. Hatta 67 işini gördüğü insanın huyunu, alışıklığı Nereden gelmişti? Nereye gidecekti? yatak odasına girmişti. nı düşünerek, gözeterek, hiçbir şeyin ye Fazla içtim... Bu kadar içmeğe rini, duruşunu değiştirmeden toz alıyor; Ali Tunca, düştüğü ümidsiz çaresiz liğin ortasmda, kollannı kavuşturup gül sebeb, lüzum da yoktu... siliyor, süpürüyordu. Bahar sabahlarının eflâtun alacalı aymekten başka, yapacak birşey kalmıyorAli Tunc, onun bu halini sevmişti. dınlığı, Ali Tuncun, uykusuzluktan yadu... nan gözlerini yormuyordu. Elektriği aç Masanın üzerinin karışıklığı, onun «ma]2 rifeti» olamazdı. madı; ağır ağır soyunmağa başladı. Ali Tunc, masaya yaklaştı, iğilerek Boyunbağını çıkarırken, gözü tuvalet baktı: masasma ilişti, biraz şaşalar gibi oldu. Buraya yabancı bir el değmiş... Gözleri, tertibliliğe o kadar alışıktı ki, Döndü, elektriği açtı, odaya dikkatle kafasının bulanıklığına rağmen, masa Bir eğlentiden, gün ağarırken dönen nın üzerinin kârışıklığını hemen görmüş göz gezdirdi. Yatak ta karışmış, «ellen 'Mi Tunc, ayakta güç duruyordu; sal lanmamak için, adımlannı hesaplı atarak, ( i : 'ahut Apartımandaki yabancı izler Yabancı el!.. Bu, kimin eli olabilirdi? Apartıman da, ikisinden başka, kimse yoktu. İhtiyar kadının, huyu mu değişmişti? Ali Tunc, Arziniyaz kalfanın çok erken kalktığını biliyordu. Sofaya çıktı, seslendi: Kalfacığım... Kalkhn mı? Durdu, bekledi. Apartımanda, kendi sesinin sağır aksinden başka ses duymadı. İhtiyar kadın, belki gece geç vakte kadar Ali Tuncu beklemiş ve sonra derin bir uykuya dalmış olabilirdi. Ali Tunc, tekrar seslendi, gene cevab alamayınca, merak etti; Arziniyaz kal fanm yattığı odaya gitti, kapıyı açtı. Odada kimse yoktu ve karyola, hiç buzulmamıştı. Ali Tunc, önce, ihtiyar kadını, erkenden sokağa çıkmış sandı. Fakat, bu sa nişa kendi de güldü: Kalfa, bu saatte nereye gider? Peki, nerede? Bir yere gidecek olsa, Ali Tunca, mu * CArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: