3 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

3 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 3 Birinciteşrin 1936 Bibliyoğrafya Şefiğe uğradığım zaman evde yoktu. Halbuki o gün kendisi geleceğimi biliyordu. Çaresiz otunıp beklemeğe başladım. Yarım saat sonra da Bay Şefik teşrif buyurdular. Yahu, dedim. Aşkolsun sana! Insan böyle mi misafir bekler? Az kalsın gidiyordum. Şefik bir koltuğa çökcrek: Sorma birader, dedi. Bir saattir bizim Zekiyi teselliye çalışıyordum. Malum ya! Karısı bugünlerde doğuracaktı. Doğuracaktı değil ya, bu sabah dogurmuş. Yüzümdeki korku ve merakı görmüş olacak ki: Yok, diye ilâve etti. Birşey yok... Anne de sıhhatte; çocuklar da. Çocuklar mı dedin? Şefik bir sigara yakarak dumanını tavana üfledikten sonra: Çocuklar ya! dedi. Çünkü doğanlar bir tane değil, iki tane. Allah bağlŞlasm. Allah uzun ömürler versin amma Zekinin vaziyeti malum. Kendilerini zor geçindiriyorlardı. Ve tabiî bir çocuk için hazırlanmışlardı. Şimdi masraflan iki misli artacak. Zavallı Zeki ne yapacağını şaşırmış. Gülsün mii, ağlasın mı? Hakkı da var. Bu zamanda ikiz çocuk büyütmek kolay mı? Analan için de güçr. Biri hastalansa öteki de hastalanır, biri düşse öteki de düşer. Garib tesadüfler değil mi? Hem her hâdiseyi evvelâ Ahmed çıkarıyor, Mehmed de şuursuz bir şekilde onu taklid ediyordu. Evvelâ Ahmed bacağını kırmış, evvelâ işini bırakan Ahmed olmuştu. Bu garib tesadüfler benim nazarı dikkatimi celbetmişti. Bu iki çocuğun hayatını adım adım takib etmeğe karar verdim. Işlerinden istifa ettikten sonra ikisi de Anadoluya gittiler. Bir iki sene kadar bunlardan hiçbir haber alamadım. Fakat bir gün gazetede, birinin Samsun4a, diğerinin Ankarada ayni gece bir evi soyarken cürmü meşhud halinde yakalanarak altı ay hapse mahkum olduklannı okudum. Nişan Eski sermürettiblerden Bay Mustafa Emek kızı Nimetle merhum kaptan İbrahim Beyin oğlu yarsübay Daver Davranın nişan merasimi dün gece Feriköyündeki hanesinde her iki tarafm aileleri arasında tes'id edilmiştir. Genc nişanhları tebrik ederiz. VEFAT Topkapı Sarayında Eski Haritalar Zaman Kitabhanesi 1936 • Fiatı 300 Kr. Topkapı Sarayı her bakımdan tarihî vesikalarla dolu, tükenmez bir hazinedir. Orada her şey çok değerli bir vesika mahiyetini haiz olduğu gibi, bulunan vesikalar da birbirinden değerlidir. Saraym itina ile hazırlanmış, etraflı malumatla dolu güzel bir kataloğu vardır. İçinde tabiatile Saray kütübhane leri hakkında da izahat vardır. Fakat bu kütübhanelerin, ne de olsa, zenginliği hakkında tam bir fikir vermeğe kifayet edemez. Topkapı sarayında mevcud haritalar hakkmdaki bu eseri İbrahim Hakkı Konyalıya borçluyuz. Epeyce bir müddettenberi bu mevzula uğraşan müellif bu kitabı vücude getirmekle irfanımıza büyük bir hizmet etmiş olmaktadır. Türk tarihile uğraşanların çok işine yarayacak olan bu kitabı yazarken müracaat edilen kitabların listesini oku mak eserin ne gayretlerle hazırlandığım anlamıya kifayet eder. Piri Reis haritası Topkapı sarayın daki bu tarzda vesikalann en eskisidir. Türk Tarih Kurumu tarafından onun neşredilmesi bütün dünyada derin alâkalar uyandırmıştı. Bonu müteakib bir paftası Evliya Çelebi Seyahatnamesinin onuncu cildinde de çıkan Macar Ali Reisin atlası neşrolundu. Bunu da denize aid mevzulan derin bir heyecanla canlandıran Fevzi Kurdoğlunun him metine medyunuz. Topkapı Sarayı kolleksiyonlarındaki diğer kıymetli haritaları da tbrahim Hakkı Konyalının yorulmak bilmez çalışmalan sayesinde öğreniyoruz. tbrahim Hakkı Konyalı, Piri Reis haritasım ilk defa nasıl neşrettiğini de burada anlatmaktadır. Bu münasebetle de Kemal Reisin Türklüğü ortaya çıkarılmış, Piri Reisin hayatı hakkında malumat verilmiş ve yedi harita hakkın da tetkikat yapılmış olduğundan eseri takdirle anmamak kabil değildir. Kitab dokuz fasla ayrılmıştır: Piri Reis haritaları Hacı Ebülhasen haritası 1428 de yapılmış ispanyolca bir harita Lâtince harita Ali Macar Reis atlası On beşinci asırda yapılmış bir kozmoğrayfa ve coğrafya kitabı On üçüncü asırda yapılmış yunanca koz moğrafya ve coğrafya kitabı Tunuslu îbrahimi Kâtibinin 1413 te yaptığı harita îçinde 94 siyasî teşekkülün hakiVrî ronlrleria 110 !•••* I 1 ASRÎ SiNEMADA 15 kuruşla iki film Bu günden itibaren KLEOPATRA CLAUDETTE COLBERT tarafından Hapisten çıktıktan sonra ikisine de Konya taraflannda iş buldum. Gene para etmedi. Evvelâ Ahmed, sonra Mehmed istifa ettiler. Şefik, yeniden bir sigara yaktı. Bir müddet sustu. Sonra içini çekerek devam etti: tşte şimdi en son, en mühim hâdiseye geldik: Ahmed Konyadan Adanaya geçiyor ve orada C Bankasmı soymağa karar veriyor. Banka eski bir banka. Ahmed, bu bankada hırsızlığa karşı modern tertibat bulunmadığma emin. Bir gece nöbetçisi de yok. Yalnız bankanın üstündeki odalardan birinde oturan bir ihtiyann saat tam on birde bir kere bütün binayı baştanaşağı dolaştığıBirdenbire kendimi tutamıyarak gül nı biliyor. düm: Mehtabsız bir gece. Ahmed sessizce Acayib, dedim. O nasıl şey oyle? Biri hastalansa öteki neye hastalan bankaya giriyor, ve doğru kaıalann busın? lunduğu odanın kapısına giderek işe başŞefik hayretle yuzihne bakarak: lıyor. Teşebbüsünün muvaffakiyetle ne Bilmez misin? dedi. Ikizlerde vü ticeleneceğini gördükçe neş'eleniyor, ve cudler ayn olduğu halde şahsiyetler bir dikkatsizleşiyor. Ufaktefek gürültüler çıdir, derler. karmaktan çekinmiyor. Çünkü daha bir Haydi canım, böyle saçma şey kaç gün evvel ahbab olduğu ihtiyar bekolur mu? çi, meyhanede Ahmedin ikram ettiği raŞefik sigarasmdan bir nefes çekerek: kılan yuvarlarken: Ben de, dedi. Bir vakitler böyle Bankayı dolaştıktan sonra yata şeylere inanmazdım. Fakat çok yakmdan ğıma girdim mi, on dakika sonra kıyatakib ettiğim bir vak'a beni bu umulmı met kopsa uyanmam, demişti. yacak gibi görünen şeye inandırdı. Bak Kasa kapısı delindikçe Ahmed yukasana da anlatayrm. Ondan sonra ister nda horul horul uyuyan ihtiyan düşüinan, ister inanma. nerek kendi kendine gülüyor. Fakat işte Ve koltuguna biraz daha gömülerek Ahmed burada yanılıyor. Eğer ihtiyaanlatmağa başladı: nn hastalanarak hastaneye kaldınldığmı Bundan yirmi sene kadar evveldi. ve onun yerine genc bir nöbetçinin gelFatihte oturuyordum. Yanımızdaki evde diğini bilse elbette ki bu kadar gürültü verdım. Zaten bırbırlenne o kadar benziyorlardı ki insan çok defa hangisinin Ahmed, hangisinin Mehmed olduğunu şaşınyordu. Fakat şeklen birbttrlerinin bu kadar ayni olmakla beraber ahlâklan da şimal kutbu ile cenub kutbu kadar ayni olmaktan uzaktı. Ahmed haşari, yaramaz, gürültücü, Mehmedse uslu, çalışkan ve sakin. Bir gün Mehmedi Gülhane parkındaki müzelere götürmüştüm. Baktım halinde bir tuhaflık var. «Nen var?» diye sordum. «Bilmem neden, dedi. Kırıklığım var». Tabiî hemen eve döndük. Evde bir de ne göreyim? Ahmed yatakta yatmıyor mu? Meğer ikisi de kızamığa yakalanmışlar. Azizim, dedim. Bunda şaşılacak ne var? Hergün beraber oynıyan, beraber yatan çocuklardan biri kızamığa tutulursa elbette öteki de tutulur. Şefik muzafferane gülerek: Evet, amma, dedi. Ya altı ay sonra ayni gün ikisinin de sol bacağuım kmlmasına ne dersin? Tesadüf değil mi? Dur daha bitmedi. Ahmedle Mehmed mektebden çıkınca biri bir bankada, öteki de sigorta şirketlerinden birinde çalışmağa başladılar. Fakat bir gün Ahmed bankadan çıkageldi. Istifa etmiş. Bir saat sonra da Mehmed aruk şirkette çalışamıyacağım söyliyerek eve döndü. Genc nöbetçi yukarıda uyuyor. Ona bankayı kaçta dolaşması lâzım geldiğine dair hiçbir talimat verilmediği için zilli saati ikide çalması için âyar ediyor. Ahmedin o gece şansı yok. Çünkü, saat ikide çalsa Ahmed zili işitecek ve vaktinde kaçacak. Halbuki yeni nöbetçi ikiye çeyrek kala uyanıyor. Yatağında doğrularak uyku sersemj saate bakıyor ve gayriihtiyarî, ikide çalmaması için ziIin düğmesini çeviriyor. Birdenbire ku laklannı kabartarak dinliyor. Aşağıda tıkırtılar, gürültüler var. Hemen yerinden fırlıyor. Eline bir elektrik feneri geçirerek arka merdivenlerden bankaya ini yor. Gecenin sessizliği içinde kasa odasının kapısından gelen tıkırtılar kolayca işitiliyor. Nöbetçi yavaş yavaş kapıları a çarak sessizce Ahmedin bulunduğu yere geliyor. Feneri yakarak kasa kapısında herşeyden bihaber çalışan gölgeye tutuyor. Ahmed birdenbire kendini yana atarak ışık hizasından çıkıyor, ve cebinden bir saniyede çıkardığı tabanca ile fenerin biraz soluna ve biraz yukarısına nişan alarak iki el silâh atıyor. Nöbetçi bir inilti ile yuvarlanırken Ahmed çantasını kapıp kaçıyor. ÇILGIN KAN ANNABELLA ve GHARLES BOYER tarafından büyük film ve bir filmi bütun tamnm?ş şohretlerl LOREL HARDİ HiNDiSTANDA Y U M R U K T A N A K A V T etti. tath bir ECNEBİ şivesile TURKÇE KONUŞUYOR LOREL • HARDi Tavdgirize General Ahmed Çuruksulu kısa bir hastalıktan sonra Çamlıca daki köşkünde vefat etmiştir. Cenazesi bu sabah saat on birde Çamlıcadaki hanesinden kaldırılacak, namazı Üsküdar iskelesindeki camide kılmdıktan sonra İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi . 12,50 havaKaracaahmeddeki aile kabrine defne dis 13,05 plâkla hafif müzik 13,25 muhdilecektir. telif plâk neşriyatı 18,30 çay saati, dans musikisi 19,00 Amb&sadörden varyete müzlki, nakil 20,00 Vedia Rızanm iştiraTAKSİM B AHÇES1 kile Türk musikisi ve halk şarkıları 20,30 KAPALI Münir Nureddin ve arfcadaşlarının iştiraHALK OPERETi kile Türk musikisi ve halk şarfcüan 21,00 kısmmda solo plâklar 21,30 orkestra 22,30 Ajans haberleri . 23,00 son. H A L K VİYANA: OPERETİ 18 gramofonla konser, halk şarkılarını öğrenellm 19,35 konuşma, saat, haber Bu akşam ler, hava raporu 20,15 piyano konseri 21,15 konser: Kolmanm eserlerinden par 21,45 te çalar 23,05 haberler, hava raporu, fllimTelefoncu Kız lere dair 23,15 gramofon 24,15 konuş 24,30 Son temsiller maBERLİN: Viyana musikisi. 19,05 spor 19,20 gramofon . 20,05 HamPazartesi Kadıköy Süreyyada burgdan nakil 21,05 haberler 21,15 eğ • TELEFONCU KIZ lenceH orkestra konseri 23,05 hava ra * poru, havadis, spor 23,35 hafta sonu münasebetile eğlenceli yayın 1,05 gramo • fonla dans musikisi. BUDAPEŞTE: 18,35 Macar şarkılan, konuşma 20,05 936937 sinema mevsiminin orkestra konseri 21,05 haberler 21,15 2 bliyUk filmi birden bir tiyatrodan nakil 24 gramofon . 1,05 son haberler. Minimini yıUbr ŞHiRLEY TEMPLE BÜKREŞ: re JOHN BOLES'in en son filmleri 19,05 askerî konser 20,05 konferans 20,25 gramofon 21,10 konferans 21,25 orkestra konseri 22,35 haberler, spor 22,50 dans musikisi 23,50 fransızca ve almanca haberler 24 haberler. LONDRA: BUyUk sergüzeşt filmi • m 20.05 havadis 20,35 oda musikisi 21,05 konuşma 21,20 keman konseri 21,50 a• • " ŞEHZADEBAŞI çık hava konseri 22,40 musiki 23,25 havadis 23,35 dans musikisi. PARİS [P. T. T.]: 17,35 gramofon 18,05 şarküar 19,35 Bu akşam havadis 20,40 konuşma 21,35 ulusal orkestra konseri 23,35 havadis 23,50 dans musikisi. Birleşiği ROMA: 19,25 yabancı dlllerde konuşma 20,05 Birinci defa olarak eğlenceli konser, gramofon 20,45 memle ket yayını 20,55 Yunanistan için yayın « Vodvil 3 Perde 21,10 havadis, turizm haberleri 21,45 pi yes, sonra eğlenceli musiki 23,50 dans musikisi, istirahat esnasmda havadis24,20 ineilizce haberler. RADVO BU akşamki program J Millî Sinemada 1 SHiRLEY ASi Aynca: YILDIRIM KAPTAN TURAN Tîyatrosu Naşid, Halide, Fahri • Yaryete Solo Kanto Dans Sinemasının Dörde kadar Dün akşam T U R K NOBETÇI ECZANELER BİR ihtiras ve zengin mizansenli film. MAYIS GECESİ Neşe, Emsalsiz bir muvaffakiyet kazanmıştır. Başrollerde : Fevkalâde küşad programı olan KATE DE NAGY FERNAND GRAVEY LUCİEN BARR0UX K A D I K Ö Y J, yolca bir seyahatname. OSMANLI BANKASI İLÂN % 5 faizli, 1334/1918 ihraçlı Istikra» Dahilî tahvillerine aid olup vadesi 1 sonteşrin 1931 de gelen ve ayni tarihte tediyesine başlanan 28 numarah kupon lardan ibraz edilmiyenlerin 1 sonteşrin 1936 da Türkiye Cumhuriyeti hükumeti lehine mürnru zamana uğnyacağı, mezkur tahvilât hâmillerinin malunıu ol • mak üzere ilân olunur. KAHRAMAN HAYDUT'la açıyor. Yeniliklerimizi holOmüzdeki ilânlarda okuynnuz. 1936 37 sezonunu bugün H A L E Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetlndekiler: Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (Sırn Rasjpı), Bakırköyde (Hilâl), Beyaadda (Haydar), Eminönünde (Mehmed Kâzım), FeneTde (Arif), Karagümrükte (Arif), Küçükpazarda (Hikmet Cemil), Samatyada (Teofilos), Şehremininde (Nâzım), Şehzadebaşmda (İsmail Hakkı). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde fNesim Aseo), Kasımpasada (Müeyyed), Merkez nahiyede (Della Suda), (Kinyoli), Şişlide (Nargileciyan), Taksimde (Umonclyan). Üskiîdar, Kadıköy ve Adalardakller: Büyükadada (Merkez), Heybellde (Yu • * suf), Kadıköy, Pazaryolunda (Merkez), Modada (Faik İjkender), Üsküdar, Selim iyed e f Selimiye). Dehşetli sahnelerile Zenginliği Güzellîğî ve ihtişamile herkesi hayrette bırakan FRANSA Fransızca sözlü. Arkadaşlık Kahramanlık Aşk ve ihtişam şaheseri İHTİLÂLİ S Ü R P A G O P ' t a ediliyor. Şefik sustu. Bir müddet devam et mesini bekledim. Sonra dayanamıya rak: Ha göreyim seni, dedim. Ayni gece Mehmedin de bir bankaya girdiğini, ve nöbetçiyi öldürerek idam edildiğini söyle de tamam olsun. Şefik sigarasmdan son bir nefes çekerek tablada ezdikten sonra: Hayır, dedi. Öyle birşey sÖyliyecek değilim. Fakat o güne kadar bu iki ayn vücudü idare eden tek şahsiyet ve tek fikir o gece de kendini gösteriyor. Çünkü nöbetçi Mehmeddi ve bankayı Ertesi sabah nöbetçiyi ölü olarak bu soymak için bu nöbetçi olmak plânını luyorlar. Ortada hiçbir ipucu yok. Ah kurmuştu. med kurtulabilir. Fakat nöbetçinin öl Nakleden: düaünü duyunca teslim oluyor ve idam BEYZA BIRSON i P E K sinemasında emsalsiz bfr muvaffakiyetle gösterilivor. Bugfin saa 1 de talebe seansı CiDDEN GöRüLECEK ŞEY! KLUDSKi KLUDSKİ P A N G A L T I ' d a HergUn daha bUyUk bir muvaffakiyetle devam ediyor. SiRKi SiRKi 70 den fazla vahşî hayvan Arslanlar, Kaplanlar, Filler Beyaz Ayılar Yabanî Eşekler v. s. Çin CANBAZ AiLESi vesaire meraklı ve eğlenceli numaralar. Herğün saat 6 da metine ve 9 buçukda suvare Cnmartesi ve pazar günleri 2 buçuk ve 6 da matine, ••••^••^••••••••••••••••••••••i 9 buçukta suvare. BBVaiaVHB^B^BBaBBl^B^B^^^^^^^^^H yı da göze alamıyordu. Bu bitkin ve ya dud şimdi muhakkak pek yakında onu ralı halinde nasıl koca bir bayır çıkabi gözetliyordu. Arada bir durup etrafı lirdi?.. dinliyerek birkaç adım attı ve nefesi tı Bayın önündeki çukura doğru geç kanarak, soluk soluğa: meğe çalıştı. Belki daha düz bir yol bu Ah iblis, dedi. Çık karşıma, haylarak tırmanmak ümidi de vardı. Tam di çık. Göreyim kahbe seni... çukurun kenarma geldiği zaman dizkaDerken biraz yukarıdaki dallann a pağına bir demir çarptı ve Salih yüzü rasından irice bir kaya parçası hrladı. koyun çukura yuvarlandı. Ondan sonra Salihin tam alnınm ortasına çarptı ve tekerlenerek ta aşağıya, su birikintileri Salihi arkaüstü tekrar batağa, fakat bu nin bulunduğu dibe varınca kıvnldı, sefer cansız olarak serdi. kendini topladı. Ayağa kalktı. Dizlerine Adilin arabasındakiler kadar batağa saplanmıştı. Başmı kal dırarak yukanya baktı. Dizine savTu Arabacı Salihin Dolayoba köyüne lan demirin sahibini beyhude aradı. Bu yolculuğu böyle feci ve acıklı bir suret0 idi. Fakat nerede?.. Salih dişlerini gı te bitti. Bu vak'ayı düşünen Adil, aracırdatarak: basma binen genclerin iyi insanlar ol Ah, diyordu. İsterse öleyim, am duğuna kanaat getirmiş olduğu halde korkmaktan kendini alamıyordu. Hele ma bir elime geçse... vakit te gece idi ve arabası esrarengiz Çok parlak bir yıldızm aksini gördü bir taarruza da uğramışh. ğü bu durgun sudan ayaklarını çekip Arabanm içindekiler düşünceye dal kurtararak çukuru tırmanftıağa çalıştı. mışlardı. Ağızlanndan hiçbir şey çık Fakat bir taraftan da dört gözle karanlıkları yarmağa uğraşarak can düşma madığı halde sanki birinin mevcudiyeti nını arıyordu. Arabadan tekerlendikten ötekine emniyet ve itimad veriyormuş, sonra saatlerce kendini bekliyen, belki cesaretlerini artırıyormuş gibi, arabanın anyan, belki kendini toplamağa çalışa hafif sarsıntılan onları gayriihtiyarî birrak bir tesadüfle karşısma çıkan hay birlerine yaklaştırmıştı. Kenan, zihninde hep Ö markasını imza gibi cinayetlerinin üzerine bırakan haydudun kim olabileceğini düşünüyor, şu dakikada bu mel'unun nasıl bir cinayet hazırladığını, nerede olduğunu bulmağa çahşıyardu. Başıkomiser Kutsinin bir sözü akhndan çıkmıyordu: Kenan Bey, kimbilir bu ö mel'ununun nekadar cinayetine daha şahid olacağız!.. Nerminin tatlı sesi onu daldığı düşüncelerden uyandırdı: aci Pendikteki beyaz ev Zabıta romanımız: 43 Bu yuvarlanış, mütiıiş oldu. Çünkü araba, dizginsiz hayvamn arkasında sü füklene sürüklene bir bayınn kenarma gelmişti. tki iri vücudlü adam arabadan bayıra yuvarlanmışlardı. Ellerine geçen çalıçırpıyı tutarak hızla bayınn sonuna kadar gitmekten kendilerini pek az kurtarabildiler. ikisi birden gözden kayboh du, gitti. Salih kendine geldiği zaman saatler geçmişti. Akşam oluyordu. Gözlerini açb. Başını kaldırmağa imkân bulamı yarak etrafım yokladı. İki ağac kökü nün arasında sıkışmı; kalmışü, sanki başı ortasından yanlmış gibi sancıyordu. Gözleri bu sancının şiddetinden pek u zaklan göremedigi için beyhude yere tepesinde, bayınn sırnnda birisi olup olmadığmı araştırdı. Zaten olsa da ses Ienmek istediğî halde sesinin çıkmadığını anladı. kün Bütün bu ağnlara, tahammülü müm olmryan vaziyete, kınklığa rağmen rek oturdu. Etrafını kolladı, yukanya kulak verdi. Uzaktan, çok uzaktan mı nltılar işitiyordu. Belki bu, yoldan ge çen birinin ayak sesi idi. Belki bir hayvan sürüsü... Sesin çok derinden gelmesi, o taraftan hiçbir ümid olmadığını Sabirkaç dakika içinde hafızasını topîadı. lihe anlatıyordu. Başmdan geçenleri düşündü. En büyük Bir aralık bir hışırü işitir gibi olarak tehlikeyi hahrladı: Meçhul müşteri. O Salih titredi. Başını sağa sol a çevirdi. ne olmuştu? Belki ölmüş, belki kaçmış «Acaba o mu?» diye bakındı. Sağında tı!.. Fakat ya o da kendisi gibi civarda, ve ayak tarafında derince bir çukur varbelki pek yakmda kıvranıyorsa. Ya ken dı. Oradan mel'un adamın başı uzana disinden evvel canlanır, gelirse. îşte bu cak gibi geliyordu. Sonra hiçbir ses işitihtimal Salihi kudretinin fevkinde bir i meyince rahat etti. Bu kimsesiz, ucuburade hamlesile bulunduğu yerden kımıl cu bulunamıyan bayır, çalıçırpı, iniş danmağa, iki kütüğün arasından kurtul çıkış arasında sessizliği dinledi. mağa sevketti; topraga yuvarlandı.. Bir O zaman biraz daha kuvvet bularak elile kütüklerden birini tutmasaydı daha toplandı, ayağa kalkn. Kendi kendine: aşağıya yuvarlanacaktı. Bereket iyice Gebermiş olacak mel'un! dedi. sarılmıştı. Sendeliyerek, iki taraftan çalılan tutVaziyetini degiştirmekten, nisbeten tu. Yukanya baktı. Bu bayın bu nok düz bir toprakta beş on dakika uzanmak yüzünden belinde ve bÖğründeki agnlar tadan çıkmak mümkün değildi. Evvelâ hafifledi. Yalnız başını kaldıramıyordu. ta aşağıya kadar inmeli, sonra düz yola Gözlerini açmak istedikçe sanki büyük çıkacak bir yer aramalı idi. Fakat ka bir ka^a, bütün ağırlığile başını eziyor ranlıkta, hele bücür ağaclar ve dallar arasından daha nekadar aşağıya inmesi du. Ortalık iyice karanrken Salih son bir lâzım geldiğini takdir edemediği için u gayretle kendini topladı. Kütüğü çeke zun bir yol inip ayni yolu tekrar çıkma Ne düşünüyorsunuz Kenan Bey? Söylersem ne faydası olur Ner min Hanım! Başkalarının fikirleri ve düşünceleri bazan çok faydalıdır. Peki, ya bu düşünce size karşı fena bir cebir ve şiddete aid ise... Siz böyle birşey yapamazsınız. Nasıl yapamam?.. Sizin dehşetli tehlikelere atıldığınızı görürsem, sizi bu tehlikelerden kurtarmak için cebir ve şiddete başvuramaz mıyım?.. Ben sizin yanmızda bulundukça kendim hiçbir tehlikenin tehdid edemiyeceğine kailim. [Arkatı var\

Bu sayıdan diğer sayfalar: