29 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

29 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 Birinciteşrin 1936 CUMHURÎYET SON TCLEFON HABERLER TEICRAF ve TELSİZLE Hâdiseler arasında iki cinsin bayramı demohrasiler insan olarak yalnız erkeği tanırlar. Bazı diller de insan, ayni zamanda erkek manasına da gelir ve en yüksek hayvanın seretini tek bir cinse izafe eder. «Hukuku fceşer» beyannamesinin verdiği haklar, yalnız, beşer nev'i altında tanıdığt erkehlere aiddi. Fran sız hadını hâlâ bu nev'e dahil bir mahluk olduğunu Fransaya kabul ettirebilmiş değildir. Türk demokrasisi iki cinsin de müşterek inkılâbıdır: Kadtn için mutfaktan, erkek için de sokaktan parlamentoya çıkan yolu açmış, iki cinsin yaşama hahkını müsavi derecede tanımıs, peçe altındaki yüzlere ve fes altındaki başlara hava almak hakkını bir seviyede bağışlamıştır. Bugün, tek değil, iki cinsin de bayramıdır ve Türk inkılâbını Steki demokrasilerden ayıran en büyük vasıflardan biri de budur. Madrid etrafındaki çem ber gittikçe darlaşıyor İhtilâlciler, hükumet kuvvetlerinin büyük zayiatla gerilediklerini bildiriyorlar Toledo 28 (A.A.) Nasyonalift besile neticelenen bu harekette General kuvvetler, dün Toledo Madrid yo!u i'r Ps7as kuvvetiprj bin ölü bırakmışlardır 2erine doğru büyük bir taarruz yapmı? • Portekiz, Burços hükumetini lar ve İllescasseden itibaren 10 kilomeiro tanımamış daha ilerlemislerdir. Lizbon 28 (A.A.) Pcrte'.izin Madrid üzerine yürüyüş Burgos hükumetini tanımıs olduğu res • Madrid 28 (A.A.) Havas ajatr men tekzib edilmektedir. sımn İllesca cephesindeki muhabinnden • Portekiz, bitcrrnfhk komitesinden Madride karşı cenub cephesindeki büçekiliyor yük taarruz, başlamıştır. Kuvvet!) bıı Londra 28 (Hususî) Bitaraflık lopçu, tanklar, tayyareler ve süvarüeı tâli komitesi bu sabah anî bir toplantı tarafından takviye edilen üç kol, payi tahta doğru ilerlemektedir. Şimdiden ilk vapmıştır. Tâli komiteden sonra umumî cevabî hedefler, elde edilmistir. Sabahleyin nas komite toplanarak Sovyetlerin notasını tetkike ba?lamıştır. Sovyet muyonalistler, Ugena, Cezarrubuelos. Ou bas ve Torrejon de Calesco kasab^larını rahhası, Almanya, îtalya ve Portekiz taisgal etmişlerdir. Saat 13.30 da albiy rafından verilen cevabların müşevveş olTella ile albay Monasterionun küman • duklarını, binaenaleyh kabul edilemiye ceklerini söylemiştir. dalan altındaki kuvvetler, Madrd tav yare meydanına on iki kilometro mesa • Salâhiyettar mehafilden alınan malu fede kâin Torrejon Dela Calzadaya gır mata göre, Portekiz hükumeti bitaraflık mişlerdir. Saat 14 te General Varelarün ceki1m»5;e karar vermiştir. kumandasındaki kuvvet, payitahtm ce Madfdde askere alınanlar nubundaki bütün yolları işgal etmiştir Londra 28 (Hususî) Madrid hüHalkçılar cephesinin kuvvetleri, yalnız kumeti tarafından neşredilen bir beyanTorrejon Dela Calzadada mukavemet name 20 den 45 yaşına kadar büiün e r göstermislerdir. kekleri silâh altına çağırmaktadır. Hü thtilâlcilerin bir muvaffakiyeti kumet ayni zamanda telefon sirketı meSeville 28 (A.A.) Hükumetçı murlarını da askere almağa karar ver General Pozas idaresindeki altı bin ki miştir. Akşamüz.eri alınan haberlere göre, aşilik kuvvet, üç gün Illescassee hücum etmişlerse de nihayet geri çekilmeğe mec siler bugün Madride 7 mil daha yaklaşbur edilmişlerdir. Nasyonalistlerin sale mıslardır. tııiınnııınnıllll|||||||||l!|ini|[|llll!lll!llllllllllllinııuıımıiMiMnıu.... AZILAR URDDAN HFM NALINA MIHINA 14 üncü yıla girerken ugün Cumhuriyetimiz 14 yaşına bastı. 13 yıl, bir milletin tarihinde, hele binlerce senelik bir mazisi olan Türk milletinin hayatında bir lâhza demetkir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti bir an demek olan bu kısa zaman içinde asırların kucağına sığmıyacak büyük işler görmüştür. Memleketi ecnebi istilâsmdan, padişah istibdadmdan, kapitülâsyon belâsından kurtaran, hakikî ve tam istilklâe kavuşturan cumhuriyet olduğu gibi, medeniyetin her sahasında Türk milletine yeni yollar açan ve bu yollarda onu dev adımlarile yürüten de cumhuriyet rejimidir. Cumhuriyet, bu millete benliğini tanıtmış, varlığını öğretmiştir. Daha evvel, kendimizi, yüksek kabiliyetlerimizi, damarlanmızda dolaşan kanın cevherini bilmiyorduk. Nelere kadir olduğumuzu, neler yapabileceğimizi unutmuştuk. Bâtün bunları, bize cumhuriyet rejimi öğretti, hatırlattı. Cumhurreisi Atatürkün o ilâhî, gür sesi, milletine: « Türk sen, herşeyi yapabilirsin, sen harikalar yaratabilirsin!» dedi. Cumhuriyet devrinin yaptığı büyük işlerin içinde, en kıymetlisi, en büyüğü budur: Türke kendini tanıtmış, onu kendine inandırmış olmasıdır. Cumhuriyetin evvelâ filen başladığı, sonra resmen ilân edildiği tarihlerdenberi, Türk milletinin kazandığı bütün zaferler, kendi kendimize inanmış olmamızın eseridir. Çünkü bu kadar büyük işleri, bu kadar az zamanda başarabilmek ancak böyle sonsuz bir imanla mümkündü. Cumhuriyet rejiminin bize verdiği kendimize inanış o kadar kuvvetlidir ki başka devirlerde, düşünülmeğe bile cesaret edilemiyen ilerileme hamlelerini en tabiî bir şekilde yaptık. Cumhuriyet rejimi yaşlan^kça, bu imanımız daha kuvvetlenecek ve Türk milleti, Cumhuriyet devrini tarihe «harikalar devri» diye geçirtecek daha büvük isler görecekrir. Yazan : ismail Habib Kozludaki kuyu Eskiden vatanın sathı altına yalnız ölülerimiz girerdi. Artık vatanın yalnız üstünde değiliz Zonguldağm garbine doğru güzei bir şose üzerinden, lüks bir taksi içinde Varna radyosunu dinliyerek, Kotdazurun dağ yolundan gider gibi, tepelerin yeşilliğine gömülü, denizin kıvrak kıyılarını seyrede ede altı kilometro sonra Kozluya vardık. Yarım daireli bir kavis yapan koyda irili ufaklı dokuz kadar vapur var. Belli, hareketli bir yerdeyiz. Ötede Asma, beride Kozlu, bugün ikisi de birer mamure körpesi, fakat ikisi de fidandan devliğe çabucak çıkan medar ağacları gibi büyüyorlar. Kozlu, kıyıdan biraz içeride, o da Asma gibi bir dere vadisinde. Soldaki tepe üstünde, yeni biten büro dairesi temiz çizgili bir medeniyet gövdesi gibi duruyor. Karşı sırta memur evleri yapılmak üzere. Asmada önce ev, sonra, büro; burada önce büro, sonra ev; of'da gecenin yatma, burada gündüzün çalışma rahatı; şimdilik iki rahat ta yarım, fakat yakm yarının tamamı iki rahatın da gündüzünü ve gecesini kaplıyacak. Buranın elektrik santrali kudret itibarile bütün Türkiyenin îstanbuldan sonra ikincisi ve son sistem olmak itibarile de birincisidir. Zonguldak ve etrafını nura boğan santral. Zonguldağı hele donanma geceleri görmeli. Mehtaba minnet etmiyen beldelerimizin başında orası ge'iyor. Lâvuar fabrikası, tepenin dibinden iistüne kadar yükselen, beş altı katlı, dağ gibi bir yapı. Yukarıdan kömürler, içi basamaklı uzun yalaklara dolduruluyor. Bol su ile akan kömür, bu yalaklar içinde çalkalanarak, basamaktan basamağa sıçrayıp, yalakların zeminindeki deliklerden döküle döküle; iriliklerine göre, en üstte ceviz kadar olanlar, onun altında fındık cesametindekiler, daha altta zerodıs denen en küçüğü; her cins kendı katında kendi yerine ayrılıyor. Krible veya blok denen parça kömür, o kömürün kaymağıdır, yıkanmağa ihtiyacı yok. Elmas, kara kömürün katre halinde cevherlenmesi, yığının komprimeleşip, kemmiyetin keyfiyetlenmesi; ne renkleri birbirine uyar, ne rolleri. Birini tonla, birini miskalle tartıyorlar. Birbirine hiç benzemiyen o kara ana ile bu ışıldak yavru arasında bir tek birleşme noktası kalmış: İkisinin de irisi makbuldür. Kömürün ocaklardan çıkışı iyi, fabrikada yıkanıp ayrılışı iyi, oluklu ambarlardan vagonlara gürül gürül doluş iyi, vagonlardan mavnalara gene oluk oluk akış... Hep iyi, hep mihaniki, hep son sistem; fakat mavnalardan vapurlara veriş; ah, işte bizim kömür meselesinde aksıyan tek iş. Ağzı tıkalı nehir gibi bizim kömür de son kertede duraklıyor. Şimdi iki milyonu aşan kömürü bugünkü vasıtalarla bile dört milyona çıkarabilirmişiz. Fakat neye yarar, yükletemedikten sonra. Havzada vapurlara kömür veren yere ağız dıvorlar. Ereğliden Amasraya kadar bir düzine agız var. Sürüyle açık ağız yerine kapalı iki liman: Türk kömürür.ün asil saltanatı o zaman baslıvacak. Ağza kadar getiriş mihanikle, ağızda vapura veriş insan sırtile; kömürümüzün başı ve gövdesi mamur, sonu zavalh. Zavallıyı bırakarak başa gidiyoruz. Kömüriş şirketinin incir harmanı kuyusuna ineceğiz. 180 metroluk kuyu. Ceketi ve pantalonu yekpare amele elbisesini giydik. Sırtımızda muşamba, başımızda kasket, ayaklarımızda iki kiloluk ayakkabları: Lak, luk; lak, luk... Kafes geldi, buyurun dediler. Amele, asansöre kafes adını vermiş. Asan?ör çift ve her biri iki katlı. Her katta bir vagonet, ikisi dolu çıkıp ikisi boş iniyor. Asansörün dabanı çamurlu ve tavanından sular akmaktadır. Elimize bir mader feneri verdiler. Üç dört dakikada dibe indik. Deniz sathından 140 metro aağıdayız. Cıvık zeminine raylar döşenmiş, üstünden sular sızan, zifiri karanlık bir dehliz içinde, elimizdeki ince fenerlerin titrek ışıklarile gölgelerimiz canlanarak ve biz gölgeleşerek gidiyoruz. Yavaş yavaş gözlerimiz alışıyor: Büyük dehlizin yanları bazan ağac direklerle, bazan betonla örülmüş. Eğer duvar kayalıksa birincisi, yumuşaksa ikincisi tatbik ediliyor. Uzaktan, çok derinden, karanlığın öte ucunda; üç beş lane ateşböceği pırıltısı, pınltılar sallanıytr: pırıltılar birdenbire söndüler. Baska bi< yerden, belki daha yakından başka pırıltılar, bunlar ecinni gözleri gibi. Bunlar hep yer değiştiren madencilermiş. Burada insanın kendisi değil pırıltısı var. Tulumbalar dairesine girdik. Maden kuyuları kör değil, kuru değil; sızan sular büyük havuza dakikada dört metro mikâbı su döküyor. Bereket tulumbalara, dolan suyu hemen çıkarmaktadırlar eğer bir müddetçik işlemeseler burada suya boğulurmuşuz. Amanın tulumbalar durmayın. Yürüyoruz. İleriden sağır bir gürültü geliyor. Issızlıkta, ses daha kabarık, koyu karanlıkta ses daha vehimli, dehlizin duvarlarındaki akislerle büyüyen ses daha heybetlı; görünmiyen devlerin homurtusunu işitiyor gibiyiz. Ses yaklaştıkça netleşti ve ta yanımıza gelince anladık. En önde bir katır, gerisinde kömür yüHü beş altı vagonet, çekiyor tıkır, tıkır. Burada 19 katır var. Bu hayata başka hiçbir hayvan dayanamazmış. BütÜD ömürleri burada geçecek. Dünyayı an cak ölümlerinde görüyorlar. At asaletile eşek inadının birleşmesinden doğan katır, tahammül ve çilekeşliğin sembolü olan mahluk; ahırlarına girdik; istirahatte olan altı tanesi bize bakjyor, gözlerinin adeselerini büyülte büyülte karanlığı yenmişler; gözleri birer pencere cami gibi. Ahırlan konforludur, samanlan balya halinde istifli. Banyo daireleri bile var. Katırın birini çıkardılar. Ellerimizdeki fenerlerin gölgeli ışıklan altında bir kaç defa daha büyümüş gibi görünen katınn betondan yapılma geniş banyoya alışkın bir eda ile girerek, mitolojik bir mahluk gibi yıkanışını seyrettik. Bazan üç dört günlük bayram tatillerinde dünya görsün diye onları yukarı çıkarırlarmış. Tabiî, zavalhlar ziyaya çıkınca uzun müddet körleşip kalıyorlar. Bu, lutuf değil azabdır; bırakın yerinde onu: Kısa aydınlık onun uzun karanlığını gırtlağa saldırılmış pınltılı bir bıçak gibi kesecek. Yürüyoruz. Sağımızdan gri renkli iri bir sıçan geçti. Hastalıklan mekik gibi taşıyan çirkin nesne, buralara kadar nasıl inmiş; Meğer inmese indirirlermi«. Sıçan buralarda emniyet müjdesi. O varsa demek ki zehirli gaz yok. O kaçarsa kaçmalı, ölüm geliyor; duruşu hayat görünüşü beşaret; sıçanm da işe yaradığı yer varmış. Bir kilometrodan fazla yürüdükten sonra ocaklara vardık. Dünyanın ilk devrindeki bol karbonlu hava ile yetişen dev ağaclı çılgın ormanlann, yer altüst olduğu zaman, istif istif tazyiklenmesinden doğmuş kömürü karşımda tabaka tabaka, helezonlu dalgalar halinde uzanmış görüyorum. Kömürün uzanışına damar deniyor. içinde kan yerine kalori taşı yan damar. Amele burada Mehmedcik gibi; ordunun Mehmedciği, düşmana karşı; madenin Mehmedciği, tehlikeye karşı; ocaklarda çöküntüler olabilir, zehirli gazler çıkabilir. Ocakta çalışan yalnız kayayı değil geceyi de deliyor. Orası ebedî gece; ölüm de ebedî gecenin kendi. Ocağa gidenler şöyle uğurlanır: «Selâmette ol arkadaş.» Bu selâm tunc bir paroladır. Teknik ilerledikçe tehlike ve zahmet azalıyor. Eskiden cehennem sıcağında çalışırlarken çocuklar el pervanelerile onlan yelpazelemeğe uğrasırlarmış; şimdi sun'î hava cereyanları serin serin esip duruyor. Eskiden kömür hep kazmayla parçalanırdı; şimdi oksijen şuleli potkabaç makinesi ekmek diler gibi kömürü kesiyor. Fakat bu makinenin işlemediği yerlerde işi gene kazma görmektedir. Orduda ateş kesilince süngüye sarılan Mehmedcikler gibi buradaki Mehmed ciklerin de makine duraklaymca öyle bir kazmaya sarılışları var ki... t j PEYAMI SAFA Terfi eden valiler, kaymakamlar ve diğer mülkiye memurları Ankara 28 (Telefonla) Terfi eden vali, kaymakam, mülkiye memurlarının listesi şudur: Seyhan valisi Tevfik Hâdi, Konya valisi Cemal 2 nci smıftan birinci sınıfa. İfparta valisi Fevzi üçten ikiye, Salim (Bolu), Ziya (Çorum) dördüncü smıftan üçüncü smıfa terfi etmişlerdir. Sürmene kaymakamı Hilmi, (Merıç) Niyazi, (Bozdoğan) Akif, (Alaşehir) İhsan, (Biga) îsmet, (Salihli) Fikri, (Bartova) Mustafa, (Tezcan) Şe^kel, (Hopa) Sabri, (Soma) Hamdi, (Kilis) Necmeddin, (Kemaliye) Mazhar, (Karamürsel) İhsan, (Reşadiye) Ferid, (Manyas) Talât, (Sındırgı) Rıdvan, (Eminönü) Agâh, (Osmaneli) Ragıb, (Gemlik) Zeki, (Tuğrul) Celâl. (İrrr roz) Selim, ve (Bürhaniye) Ibrahim ikinci smıftan birinci sınıfa terfi etmışler dır. (Iğdır) Nedim, (Sındırgı) Kerim, (Kâzımpaşa) Kemal, (Silivri) Asaf, (Burçka) Fahreddin, (Menemen) E min, (Zizre) Fikret, (Ovacık) Abdül kadir, (Bolancık) Nihad, (Malazkird) Fahri, (Seyhan) Nureddin, (Eıccyiş) Nadir, (Kigı) Rıza, (Bartuğ) Ham za, (Zara) Bedii, (Daçya) A ta Şükrü, (Kadirli) Hakkı Ker varı) Hakkı, (Şavşak) Hüseyin, (Saideli) Said, (Anamur) Necati, (Kuruçay) Halid, (Savur) Nâzım, (Görele) Harrr di, (Beytülşebab) Eşref, (Kozan) Avnı (Göle) Yusuf, (Pazar) Ahmed, (Ta<pof) Necmeddin, (Nusaybin) Necati, (Alaca) Kamil, (Çıldır) Rifat, (Ah lat) Mazlum, (Elezgird) Cevdet, (A rabsun) Nasuhi, (Gölcük) Rebiî, (Düzce) îsmail üçüncü smıftan ikinci sınıfa terfi etmişlerdir. Kayseri mektubcusu Neşet, (Diyar bekir) Nazım, (Rize) Kâni, (Anteb) Vehbi, ikinciden birinciye (Kastamonu) Tevfik, (Çanakkale) Talât, (Gümüşane) Seyfeddin, (Elâziz) Mithat (İzmir) Salâhaddin, üçüncüden ikinciye (Bilecik) Kadri, dördüncüden üçüncüye (Sinob) Rifat beşinciden dördüncü sını fa terfi etmişlerdir. Çorum nüfus müdürü Hadi, (Sey han) Mithatın maaşları 30 dan 35 liraya, (Denizli) Rıza, (Bilecik) Kemal, (Bursa) Nihad, (Bolu) Kemal, (Si nob) Fikrinin maaşlan 22 den 25 liraya. (Eskişehir) Memduh, (Afyon) Osman, (Ordu) Sabrinin maaşlan da 20 den 22 liraya çıkarılmıştır. Küin Marinin süvarisi öldü Şimal denizindeki fırtınalarm yaotıçı tahribat Londra 27 (Hususî) Dünkü fırtınada Queen Mary transatlantiğinin geçirdiği kazada yaralananların arasında bulunan gemınin süvarisi Sır Edgar Britten bu sabah South Hampton hastane sinde ölmüştür. 62 yaşında olan süvari Umumî Harbde Almanlar tarafından batırılan Kuzvitania gemisile birçok büyük transatlantikleri idare etmiştir. Fırtına bugün de bütün şiddetile de vam ettiğinden, şimal denizinde bir çok yeni kazalar da olmuştur. Bugün iki vapurun daha battığı ve 14 kişınin boğul duğu haber verilmektedir. İngilterenin başka taraflarında da fırtına yüzünden muhtelif sebeblerle 7 kişi daha ölmüştür. Habeşistandaki İtalyan hakimiyeti Ingiltere tarafından da tasdik edilecekmi? Londra 28 (A.A.) İyi haber alan mehafildeki kanaat, lngiliz hüku metinin pek yakında Habeşistan üzerin deki İtalyan hakimiyetini kısmen tanı yacağı merkezindedir. Adis Ababadaki îngiliz elçiliği başkonsolosluğa çevrile cektir. Bu ise îtalyan hükumetinin mu vafakatini istilzam etmektedir. Mitomafih îngiliz hükumeti bu teşebbüse yalnız başına girişmiyecek ve daha evvel Fransa ve Amerika hükumetlerile bu mesele etrafmda müzakerelerde bulunacaktır. On üç yıl sonra büyük bayram kutlulanırken [Eaşmakaleden devam] i Yunan Kralı Atinaya dönüyor Atina 28 (Hususî) Kral, dün akşam dörtte Lârisaya varmıştır. Ahali tarafından hararetli bir surette karşılan miştir. Akşam belediye tarafından Kral şerefine bir ziyafet verilmiştir. Bugün Lârisa ordusunun geçid resminde bu lunarak orduyu teftiş ettikten sonra Atinaya hareket etmiştir. Balkanlar deniz ticaret konseyi Atina 28 (Hususî) Bir haftadan beri Pirede içtimalar yapmakta olan Balkan devletleri deniz ticareti konseyi dün işini bitirmiştir. Konseyin her se nenin ilk üç ayı içinde toplanmasına karar verilmiştir. fedadan çekinmiyerek kanlar ve ateşler içinden çekip çıkarmışızdır. Bunun için onu ayni azim ve feragatle de müdafaaya her zaman hazır bulunuyoruz. Türk milleti cumhuriyet rejiminde inkişaf ve itilâsının en kuvvetli mesnedini bulmu^ur. Az zamanda akıllara hayret veren terakki ve tekâmüiümüz işte bu sağlam temel üstüne oturmasını bilmiş olan millî kaynaktan fışkırmış ve fışkırmaktadır. Rejim, haklı olarak onunla övünen millete kutlu olsun. YUNUS NAD1 tzmire gelen yeni muhacirler İzmir 28 (A.A.) Hisar vapurile Romanyadan 1543 göçmen gelmiştir. Urla tahaffuzhanesinde sağlık muaye neleri yapıldıktan sonra Çeşme, Dikili ve Kemalpaşa kazalarına gönderilip iskân ettirileceklerdir. Başvekil Serezde Yunan bankaları ticaretle meşgul olmıyacak Atina 28 (Hususî) Dün neşredilen bir kanunla Yunanistanda bulunan ban kaların ticaretle meşgul olmaları menedilmiştir. .. Belçika faşistlerinin faaliyeti Brüksel 28 (A.A.) M. Leon Degrelle, taraftarlarma hitaben Maria Louise bahçesinde bir nutuk söylemiş ve bu esnada bir de propaganda filmi çekil miştir. Rexisteler bahçeyi bırakıp gitmediklerinden zabıta, münakalâtı işgal ettikleri töhmetile bir zabıt varakası tanzim etmişse d e M . d e Grelle, bir motosiklete atlıyarak süratle kaçıp uzaklaşmağa mu vaffak olmuştur. Kahirede siyasî konuşmalar Kahire 28 (A.A.) Birkaç gündenberi burada bulunmakta olan Ibnis süudun Dış Bakanile Nahas Paşa ara sında müzakereler yapılmaktadır. İki memleket arasında geçen ilkbaharda imzalanan dostluk muahedesi üzerine Mı sır Arabistan münasebatınm inkişaf ettirilmesi mevzuu bahsolmaktadır. Maveraüşşeria Emîri Abdullah ta Kahirede bulunmaktadır. Atina 28 (Hususi) Başvekil Me taksas, Serezde ahalinin büyük teza hüratile karşılanrmştır. Söylediği nu tukta daha iki ay evveline kadar aha linin hükumete karşı emniyeti olma dığını. dahilî ihtilâflarla birbirini im haya uğraştığını, halbuki. 4 ağustosta ilân edilen rejimin bu sefil vaziyeti süKaymakamlardan kıdem alanlar sunrükleyip götürdüğünü söylemiş ve hü lardır: kumetin programını anlatmıştır. Baş Hasan (Keşan), (İhsan Nuri (Ka vekil, Serezdeki askerî kıt'aları teftiş ğızman), Rıza (Beşiktaş), Refik (Tezetmiştir. can), Mustafa (Hartova). Kastamonu Efgan Harbiye Vezirinin mektubcusu Tevfik, (Erzurum) nüfus müdürii Rüsuhi de kıdem almışlardır. telgrafı (Şibin Karahisar) Nuri, (Iğdır) Ankara 28 (A.A.) Efgan Har Nedim, (Tuzluca) Abdülkerim, ( E biye Veziri Altes Şah Mahmud Han ruh) Avni, (Sivrili) Nureddin, (Ka memleketimiz topraklarını terkederken sımpaşa Kemal, (Sivrice) Asaf, (Sö General Kâzım Ozalpa Nusaybinden şu ke) Ömer, (Malazgird) Sıtkı, (Bin telgrafı göndermiştir: göl) Remzi, (Beşiri) Rahmi ile Anka«Türkiye Cumhuriyeti topraklarından ra mektubcusu Cemal Erzurum nüfus ayrılırken sevgili memleketinizde bulunmüdürü rusuhi, Hakkâri nüfus müdürü duğum müddetçe hakkımda gösterilen Sabri, Muş mektubcusu Sadettıne de ukardeşçe muhabbetten ve çok saminıî zaklık zammı yapılmıştır. hüsnü kabulden dolayı çok memnun ve müteşekkir olarak zatı devletlerine, bü Sovyet Mançuko hududuntün Türk ricaline candan muhabbetlerimı da bir hâdise arzeder ve kardeş millet ve meınieketin Moskova 28 (A.A.) Kabarovsk ve çok muhterem Büyük Reisinin refah dan bildirildiğine göre, hudud çizgisin ve saadeti hakkındaki en har ve samimî den 500 metro içeride Sovyet arazisinde temennilerimi bu vesile ile bir daha tek bulunmakta olan yedi kişilik bir Sovyel rar eylerim.» hudud muhafaza kıt'ası hududu geçen iki Almanya ile îtalyanın siyaseti Romanya Kralı Karol Praga vardı Prag 28 (A.A.) Romanya Kralı Karol, beraberindeki zevatla birlikte saat 9,15 te buraya gelmiştir. Kendisini istasyonda Reisicumhur M. Benesle bir çok zevat istikbal etmiştir. Kralın muvasalatında 21 pare top endaht edilmistir. PARİS BORSASl Paris 28 (Hususî) Paris borsasmm bugünkü kapanış fiatlan sunlardır: Londra 105.12, Nevyork 21,47 1/2, Ber lin 863, Brüksel 361,87 1/2, Madrid , Amsterdam 1161,25, Roma 113,10, Lizbon 95,54, Cenevre 493,62 1/2, bakır 46 1/2 47, kalay 205,15, altın 142,02, gümü§ 20 1/8. Japon Mançu kıt'ası tarafından hücunıa maruz kalmıştır. Bir imdad kıt'asile takviye edilen Sovyet hudud muhafıziarı, Japon Mançu kıt'asını Mançu arazis'.nc çekilmeğe mecbur etmişlerdir. Tas ajansının öğrendiğine göre, Dış İsleri halk komiserliği, bu hâdiseden dolayı Japon hükumeti nezdinde protesio'la bulunmak için Sovyetlerin Tokyo BüyüJf Elçisine talimat yollamıştır. Roma 28 (A.A.) Tevere gazetesi Fransız ve İngiliz gazetelerinin guya Alman İtalyan müzakerelerinde müte caviz maksadlar takib edildiği hakkın daki neşriyatma şiddetle hücum etmektedir. Bu gazete, mezkur müzakerele rin hiçbir neticeye varmadığma dair yapılan neşriyatı da tenkid ederek di yor ki cÖyle anlaşılıyor ki, A\Tupanm garbinde münhasıran nazarî veya tecavüzî olmıyan bir teşriki mesaiye akıl erdi rilemiyor ve ancak Cenevre toplantılarınm semeresiz siyaseti veya dolam baçlı ittifaklarm entrikalarından başka bir şey bilinmiyor. Avrupanm iki gene ve dinc milleti olan Almanya ve İtal yanm hiçbir kimseye karşı harbe gi rişmekte menfaatleri yoktur. Gene milletlerin Avrupa sulhunu temin için güttükleri usul Avrupanm bugünkü yeni ihtiyaclarma tekabül etmektedir. Bu, Kuyudan tekrar bizim dünyaya çıkın*v'h metodudur.» ca o karanlıktan kurtulduğuma sevinecek yerde vaktim olup ta daha fazla kalamaBursada ikramiyeli yenice dığıma yanıyorum: Orada yalnız maden sigaraları yok âlemini değil vatan derinliğinin fethini Bursa (Hususî) İnhisar İdaresinin görmüştüm. Eskiden vatanın satkı altına içine yeni ikramiyeler koyduğu Yenice yalnız ölülerimiz girerdi.Artık vatanın sigaralar buraya gelmemiştir. Buna sebeb yalnız üstünde değil böpründeviz de. olarak elde mevcud eski Yenice stokunun İSMAİL HABİB bitmesi için beklenildiği söylenmektedir. Memlekete zinde bir res'l vet'ş tirmek için çalışan, uyu ; turacu ? • •hirlere karş. mücadele eden Yeş< Ayın rozetini geri çevirme; Vatandaş Su halde Bursa bu yeni ikramiyeli pa • ketlerden daha birkaç ay istifade ede miyecek demektir ki bundan herkes şikâyet etmekte ve böyle bir intizarın manaîi7 olduğunu söylemektedır. Yahud hiç olmazsa buradaki eski Yenice paketlerine bandrol halinde birer etiket yapıştırılması temenni edılmekrerlir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: