29 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

29 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CU3ÎHURİYET 29 Birinciteşrin 1936 Büyük güreş müsabakaları bugün başlıyor Pehlivanlarımız dün Cumhuriyet abidesine çelenk koydular, Kara Ali bir nutuk söyledi Antalya Halkevinin İmtihanı kazanan faaliyeti polis memurları Kültür ve köycülük işle Üçüncü komiser namzed' lerinin isimleri rinde iyi neticeler alındı Antalya (Hu susî) Şimdiye kadar Parti baş kanının uhdesinde bulunan Halkevi reisliği görülen lü zum üzerine eczacı Sabriye verildi. Bu münasebetle halkımızın her türlü bediî ve harsî ihti yaclarına karşılık veren Halkevi ko Antalya Haîkevi mite ve şubelerinden Reisi Sabri bazılannın faaliyetlerini kısaca bildiriyorum: Dil, tarih ve edebiyat şubesi 56 mani, 65 masal, 200 den fazla atasözü, 24 hurafe toplıyarak Türk Dili Kurumuna göndermiştir. Temsil şubesi, bu yıl içinde dört temsil vermiş, ve bu temsiller halk tarafından büyük bir rağbet görmüştür. Spor şubesinde, Muhlis Kentin şahsî mesaisile, a'afranga güreş dersi açılmış ve heveskârlara haftada iki gece ders verilmiştir. Son zamanlarda, deniz sporu meydana getirilmiştir. Halk dersleri devam etmiş, bilhassa Millet mektebleri açılarak 60 kişiden 31 ne «A» ve 24 ünden üçüne de «B» belgesi verilmiştir. Küycülük şubesinde; «Çakırlar», «Çirkinoba» ve «Örnek» köylerinde tesis edilen fidanhklar sürülmüş, Beypazarından getirilerek Çakırlar ve Örnek köylerinde ektirilen tohumlardan husule gelen dut fidanlan da civar köylere parasız olarak dağıtılmıştır. Nümune köyünde yaptırılan fennî iki gözlü kümes için Ankara Tavukçuluk Enstitüsünden Ziraat Müdürü tarafından 60 tane Rodayland ve Legorn cinsi tavuk ve horoz getirilerek elde edilen yu murtalarla damızlık olmak üzere civar köylere dağıtılmış ve halen de dağıtıl maktadır. İklim ve arazisi meyva yetiştirmeğe müsaid olup meyva ağacları bulunmıyan köylere önümüzdeki yıl mühim miktarda fidan dağıtılmak üzere şimdiden tertibat almmaktadır. Müze ve sergi için yapılması icab eden binaya lüzum görülen tahsisat Vekâletten istenilmiştir. Komi te başkanı, Müze müdürü, Fransız âsan atika mütehassısı M. Dönombez, «Li siya» kısmındaki harabeleri tetkik ve tesbitle meşgul olmuşlardır. Ayni zamanda Pisidyanm meşhur harabelerinden Sagalassusta tetkikat yapılmıştır. oynanmaktadır. Birinci ve ikinci liklerde 22 şer kulüb vardır. Üçüncü kümede ise 44 kulüb vardır. Bunlar şimal, cenub taksimatı üzerinden ikiye ayrılmışlardır. Geçen hafta yapılan birinci küme maçlannda 284,000, ikinci küme maçlannda 234,000, üçüncü küme likinde 21,121, şimal likinde ise 55,000 seyirci bulunmuştur. İskoçya, Gal ve îrlanda ayrı bir âlemdir. maçlan ise Ankara 27 (Telefonla) Emniyet müdür ve memurlarımız arasında ya pılan terfi, tayin ve nakillerı haber vermiştim. Bugün de, imtihanı kazanıp ta münhal olmamasmdan dolayı ikinci komiserliğe namzed kalan polis memurlarının isımlerini bildiriyorum. Bu memurlar peyderpey münhallere tayin edıleceklerdir: İstanbuldan 612 Hamdi, 1589 Mustafa, 954 Nejad, 746 Mehmed, 587 Ali, 718 Ali, 561 Hakkı, 422 Salih, 823 Şükrü, 1347 Kâzım, 1691 Servet. 537 Kemal, 1235 Sabri, 88 Dervış, 1101 Ata, 59 Haydar, 1247 Fevzi, 840 Şerefeddin, 1480 Nureddın. 1737 Tahsin, 1385 Ahmed, 175 Remzi, 1724 Irfan, 675 Ahmed, 634 Nazif, 1077 Nureddin, 1376 Salim, 666 Nihad, 558 Kâzım, 908 Tevfik, 1305 Süleyman, 822 Vahid, 545 Muammer, 824 Burhan, 493 Aziz, 1770 Rıza, 46 Şevki, 690 Ziya, 492 Bürhaneddin, 1439 Dur muş, 563 Necati, 492 Arif, 1675 Ziyaeddin, 1685 İskender, 1548 Reşad, 833 Hasan, 105 Muhsin, 832 Yaşar, 18 Hilmi, 1451 Mustafa, 1628 Asaf, 774 İhsan, 1313 Rasım, 901 İbrahim, 12 Fevzi, 903 Alâ eddın, 1433 Abdülka&r, 1798 Tevfık, 238 İzzet, 1032 Ahmed, 1664 Osman, 1682 Kecmeddin, 940 Kemal, 237 Nuri, 274 Etem, 524 Nazım, 937 Salıh, 282 Şük rü, 294 Alâeddin, 1717 Mustafa, 438 Ahmed, 1621 Kâzım, 1541 Hulusi, 953 Ahmed, 92 Hâmid, 1550 İhsan, 1117 Ab dullah, 934 Ali. 161 Tevfık, 401 Nured din, 412 Rifat, 450 Remzi, 484 İhsan, 1710 Emın, 1518 Osman, 1073 Mahmud, 1335 Salâhaddin, 151 Aziz, 1765 İsmaü, 1092 Kadri, 1780 Hüsnü, 613 Necmed din, 1539 Hüsnü, 713 Hayri, 1223 Cemal, 970 Halid, 1158 Zeki, 1221 Cevad, 1243 Adnan, 1252 Ahmed, 850 Süleyman, 328 Kemal, 1095 Yaşar, 809 Rıza, 1225 İskender, 1355 Lutfi, 969 Raşid, 662 Kad ri, 1070 Tahsin, 543 Abdullah, 1463 Mus tafa, 1105 Ahmed, 644 Rifat, 1159 Ser vet, 189 Mustafa, 626 Hadı, 913 Şükrü, 198 Receb, 224 Hakkı, 1739 Nuri,1384 Asım, 960 Bahaeddin, 844 Ali, 948 Kâzım, 1054 Kemal, 1155 Ali, 1703 Cemil, 1041 Abdülvehab, 1640 Sadullah, 1720 Mehmed, 838 Hasan. 1140 Hılmi, 1586 Hasan, 534 Halil. 591 İbrahim. 1559 Salim, 371 Tahsin. 911 Osman, 314 Rıza. 526 Mustafa, 1547 Nevzad, 459 Hıdayet, 429 Kemal, 907 Ahmed, 1386 Tevfik, 344 İzzet, 1113 Nevzad, 72 Hasan. Bunlardan başka Trabzondan Talât, Maraştan Nacı, Samsundan Nuri ve Ali, Tekirdağından Hüsnü, Balıkesirden Ha san, Kırklarelinden Hasan, Muğladan Mustafa, Samsundan Kâzım, Eskişehirden Vahdeti, Ankaradan Halıl. İzmir den Şukrü, Aydmdan Zeki, Ankaradan Şevket, Syhandan Atıf, Samsundan Tevfik, Seyhandan Ali, Eskişehirden Cengız, Afyondan Rıza, Çorumdan Sadık, Kastamonudan Muharrem, Denizliden Ali, Karstan Mustafa, Trabzon dan Ahmed, Trabzondan Yunus, Kocaelinden Kemal. İçelden Mustafa, Kü tahyadan Kâmil, Ankaradan Tahsin, Tokaddan Cemal, Tekirdağından Ke mal. Samsundan Muammer, Trabzon dan Mustafa, Trabzondan Rıza, Trab zondan Galib, Edirneden Kâzım, Er zmcandan Hamdi, Gazi Antebden Ahmed, Kütahyadan Mustafa, Tekirda ğmdan Hikmet, İzmitten Zeki ve Ek rem, Çanakkaleden Kâzım, Balıkesir den Mehmed, Vandan Hasan, Ordudan Rifat, Eskişehirden Şevki, Balıkesirden Edıb, Edirneden Nuri, Balıkesirden Ramazan, İzmirden Ali, Ankaradan Emin, Smobdan Tevfik, Karstan Tevfik, Edirneden İsmet, Trabzondan Mustafa, Ordudan Muammer, İzmirden Yusuf, Bilecikten Hüsnü, Gazi Antebden Tur han, îzmirden Ferid, Seyhandan Galib, Ordudan Osman, Kastamonudan Sırrı, Edirneden Yusuf ve Kemal, Tokaddan Rifat. Bursadan Zeki, İzmirden Rıza, Kayseriden Mehmed, İzmirden Süley tü. Uç odası, sofaları, üst katı fazla idi. Hele köşkün sahibleri olan iki kardeş, kiralarken bir de bodrumdan, bodrumda iki oda olduğundan bahsetmişlerdi; köşkün topraktan aşağıda, penceresiz, karanlık büyük bir avlusu, iki taş odası varmış ki bunlan bina yapıldığındanberi kullanan olmadığı için avlunun merdi * ven altma tesadüf eden kısmındaki ka pısı kapalıydı. Evin temizliğine nezaret ederken Nahide Hanımefendi bu kapıyı açtırmak, bodrumu da bir kere gözden geçirmek istedi. Fakat kapı açılır açılmaz burnuna çarpan küf ve rutubet kokusu, zifiri ka * ranlık onu ürküttü. Nadire kalfa da, Şükran da ona: Burasını hiç açmıyalım! dediler. Vaktimiz olunca bir iyi temizletiriz, lâ zım olursa kullanmz. Nahide Hanım da bu fikri kabule mecbur oldu. Düğün günü gelip çatmışh. îyi kalbli ve kardeşine çok düşkün olan Nahide tanımadığı, kimin nesi olduğunu bilmediği Nermini kendilerine misafir olduğu ilk günden sevmeğe başladığı için bü • yük bir şevkle hiçbir şeyi ihmal etmemeğe çalışmıştı ve düğün hakikaten parlak İRANDA Yazan: MURAD SERTOĞLU Isfahana girerken Yıkılan bir şehir Isfahan asrileşiyor Meydanı Şah Şah Abbasın meşhur sarayları 10Tahranm en şayanı dikkat yerlerin den biri de yeni teşekkül etmekte olan müzedir. Tahranın en güzel saraylarından biri müzeye tahsis edilmiştir. Ben orada iken müze henüz tamamlanma mıs ve umuma açılmamıştı. Buna rağmen içi fevkalâde kıymetli eşyalarla doluy du. Bunlardan biri Nadir Şahın tamamile altın ve gömüşten yapılmış, ayni zamanda üstü inci, yakut ve diğer kıymetli taşlarla süslenmiş tahtıdır. Bu taht bizim müzede bulunan Şah îsmailin tahlına benzemiyor, bu, bir koltuk şeklindedir. Tahranda mevcud fevkalâde tahtlardan biri de Gülistan saraymdaki meşhur mermer tahttır. Resimde de gördüğünüz gibi bu taht altı mermer heykele ve altı sütuna istinad etrnektedir. Üzerindeki yazılar ve oymalar da fevkalâde san'atkâranedir. Türkiye başpehlivanı Kara Ali abide onunde nutuk soyluyor Istanbul Halkevinin tertib ettiği ser Bundan sonra, Kara Ali, halka hita best ve yağlı güreşler bugün Taksim stad ben şu sözleri söylemiştir: yomunda saat 2 de başlıyacaktır. « Arkadaşlar, Bu güreşlerden gerek serbest ve ge Yüksek seciyeli kahraman milletimi rekse yağlı kısımlarının ayni derecede a zin bütün cıhan içindeki şan ve şerefini lâka ile takib edileceklerinden şüphe et Avrupa ve Amerikalara kadar yayan miyoruz. Türkiyede şimdiye kadar bu büyük babalarımız, bugün bizi görmüş derecede büyük mikyasta bir organizas olsalardı, nekadar sevinirlerdi. Aziz Reyon yapıp bütün pehlivanların bir araya isicumhurumuz Atatürkün yüksek himagetirilerek güreştirilmeleri kabil olma yelerile bugün de «Türk kadar kuvvetli» mışb. Bugünkü müsabakalarda ise yur sözünü, damarlarımızda taşıdığımız dun kendıne güvenen bütün pehlivanları Türk gücile ispat ettik ve edeceğiz. Yakisbetlerini sırtlayıp İstanbula gelmiş va şasın Atatürk, yaşasm Cumhuriyet». ziyettedirler. Bu itibarla serbest ve yağlı Müteakıben pehlivanlar, kendilerini güreşlerde şampiyon çıkacaklara Türki görmeğe gelen kalabalık halk kütlesinin ye şampiyonu dememek için ortada hiç alkışlan arasında otomobillerine binerek bir sebeb kalmış değildir. Halkevine dönmüşlerdir. Müsabakalarm birinci ve ikinci günLik maçları tehir edildi leri serbest güreşe tahsis edildiğine göre İstanbul mmtakası başkanlığından: bugün sejbest kısım üzerinden güreşler 30 birinciteşrin ve 1 ikinciteşrin 1936 yapılacaktır. Bu karşılaşmalar Tekir tarihinde yapılması mukarrer lik maçdağlı Hüseynin ringe çıkmadan orlaya ları, Eminönü Halkevi tarafından şeh attığı iddiaların yersiz olup olmadığım, rimizde ilk defa yapümakta olan ser Kara Ali ile Dinarlı arasında yan ka best ve alaturka güreşler dolayısıle teIan güreşin sonunu, Mülâyimin de ken hir edilmişür. Tehır olunan bu müsabakalardan disini Kadıköyünde besiye çekip çalış malarının ne dereceye kadar esaslı oldu başlamak üzere fikstürün tatbikına 7 ve 8 teşrınisamde devam edilecektir. ğunu ortaya koyacaktır. Bütün bunlardan başka, bu güreşlerin lskoçya Irlanda millî maçı en büyük faydası, şimdiye kadar meçÖnümüzdeki cumartesi günü Iskoçya, hul kalmış istidadların ortaya çıkmağa ve İrlanda millî takımlan arasında yeni sile olacağıdır. mevsimin ilk beynelmilel futbol maçı yaPehlivanlarımız abideye pılacaktır. çelenk koydular trlanda Macaristan Müsabakaya davet edilen pehlivan îrlanda millî takımile, Macar millî taların hepsi şehrimize gelmiştir. Pehlivan kımlan arasındaki beynelmilel futbol lar, dün, Taksimdeki Cumhuriyet abide maçı, 6 kânunuevvelde Dublin şehrinde sine, bir çelenk koymuşlardır. oynanacaktır. Çelenk, kırmızı beyaz güllerden yapılIngiltere lik maçlarını kaç mıştı. Üzerinde de «Eminönü Halkevi kişi »eyrediyor? tarafından tertib edilen 1936 başpehli Üç küme üzerinde yapılan Ingiltere vanlık müsabakası hatırası» ibaresi bululik maclan her hafta muhtelif stadlarda nuyordu. Isfahana girerken Nadir Şahm paha biçilmez îtalya 4, İsviçre 2 1934 senesinde yapılan turnovada dünya şampiyonluğunu kazanan îtalyanlar bu seneki ilk millî maçlarını geçen pazar günü Milâno şehrinde Isviçreye karşı oynamışlardır. Maç İs\açrelilerin 42 mağlubiyetile neticelenmiştir. Isviçrenin Lüsern şehrinde karşılaşan ayni milletlerin B takımlan maçını da İsviçreliler 31 kazanmağa muvaffak olmuşlardır. Bağdad caddesi üstündeki bu köşk üç senedenberi boş olduğu için badanaSÎ yapılmadan ve temizlenmeden evvel çok harab, hatta korkunc görünüyordu. Eski devir ricalinden birine aiddi. Ya pılışı hiç te kullanışlı değildi. Fakat pencerelerinin bolluğu, aydmlığı, odaları nın mazbut duvarlarınm temiz oluşu köşkün sevimsizliğini azçok gideriyordu. En üst kat, çatı arası olduğu halde pekâlâ kullanılabilirdi. Hatta genc çift, bu" rada yatmayı bıle düşünmüşlerdi. Fakat Kenanm ablası Nahide onları bu fikirden vazgeçirdi. Bir taraftan Adaları, diğer taraftan Marmarayı, İstanbulu gören üst katın çok yüksek ve soğuk olmak gibi mahzurlan da vardı. Yerleşmiş ol dukları halde orta kata inmeğe ve eşyayı tekrar taşımağa mecbur oldular. Üst kat hizmetçilere verilebilirdi. Fakat Nadire kalfa ta yukarıya çıkamıyacağını söyledi. Onun için en aşağı katta taşlığın bir tarafındaki yemek odasının karşısmdaki iki odayı Nadire kalfa ile Şükrana bıraktılar. Musdbakalara girecek olan pehhvanlanmız bir arada Tahranla Isfahan arasındaki mesafeyi kıymetteki tahtı tam bir günde aldık. Güneş doğarken desinin iki tarafını kapatan yüksek ve Tahrandan hareket ettik; güneş batma çok yapraklı ağacların arasından bazan bir caminin kubbesi, bazan da yüksek bir binanın çatısı birer gölge haIind^ görünüyor. Yarım saat kadar dolaştıktan sonra otele döndüm. Isfahanı ancak ertesi günü tanıyabüdim. Müteaddid defalar İran ve Selçuk hükümdarlarina payitahtlık yapan bu şehir, en sonra bundan dört yüz sene evvel Şah Abbası Safevinin payitahtı idi. O zamanlar Isfahan, mubalâğasız olarak yakın şarkın en büyük medeniyet ve san'at merkezi bulunuyordu. îranın en büyük ve kıymetli camileri, en uzun köprüleri. en yüksek kıymette eski sarayları buradadır. Bugün Isfahan yıkılıyor. Yalnız bu yıkılmanın bir ihmal ve lâkaydî neticesi olduğunu zannetmeyiniz. Bu yıkılma, IsfaIsfahanda Şah Abbasın Âlikapı hanı asrileştirmek için yapılan bir prograadındaki meşhur aarayı mın tatbikıdır. Yani eski Isfahanın sakağa başladığı anda Isfahanın ilk mahale lı tıraş. ediliyor, başındaki sarık, sırtın elerine vardık. daki cübbe çıkarılıp kendisine şapka ve Isfahan, bugün adedi çok mahdud asrî elbise giydiriliyor. yüksek kıymette tarihî eserlerı koynunda Içiçe girmiş dar sokakların iki tarafınsaklıyan bir şehirdir. lsmi bir efsane gi daki kıymetsiz medrese ve eski binalar bi kulaktan kulağa fısıldanan bu şehre yıktırılarak geniş caddeler, meydanlar girerken insan gayriihtiyarî bir heyecan, açtırılıyor. Banka gibi modern mües<esebir türlü tatmin edilemiyen ve hattı kus lerin temelleri atılıyor. Bittabi birçok evaya varmış bir tecessüs hissediyor. O serler de ikmal edilmiş bulunmaktadır. nun için kapısında «Mihmanhanei Fir Bunlardan biri de Meydanı Şahtır. devsî» Iranlılar Firdevsiyi Ferdosî şekŞehrin ortasını teşkil eden yerde yapıinde telâffuz ediyorlar yazılı otele eş lan bu meydan Tahranm en yüksek kıyyalarımı bile yerleştirmeden kendimi dı metteki binalarile çerçevelenmiştir. Bir şan artım. Gittikçe artan karanlığı del yanmda îranın en kıymetli camii olan meğe çalışarak etrafı görmek, Iran'n es Mescidi Şah, bir yanında İran mescidleki payitahtı olan asırlar geçirmiş bu rinin incisi olan Mescidi Şeyh Lutfullah, muhteşem şark beldesini bir anda görüp bir yanmda da Şah Abbasın meşhur tanımak istiyorum. «Ali Kapı» adındaki sarayı bulunuyor. Geniş Çaharbağ «Dörtbahçe» cad Meydanm ortasında içinde büyük bir havuz bulunan güzel bir park mevcuddur. Bizim Sultanahmed meydanmı andıman, Urfadan İhsan, Ankaradan Hıfzı, Seyhandan Celâleddin, Aydından Emin, ran bu meydanın uzunluğu 550 ve geAnkaradan Hiiseyin, Mehmed, İzmir nişliği 200 metrodur. Parkın içerisindeki den Remzi, Nakdeden Galib, Sıvastan havuzun eb'adı da 8 0 x 3 0 metrodur. Edib, İzmirden Talât, Ziya, İçelden CeIsfahan belediyesi bir taraftan yeni vad, Ispartadan Süleyman, Çankırıdan eserler başarırken, bir taraftan da yük Basri. Kırşehirden Hâmi. İzmirden Avsek kıymette eski eserleri tamir ettir ni. Karstan Hikmet, Bilecikten Ragıb, îzmirden Kâzım, Ispartadan Mehmed, meği ihmal etmemektedir. Bu suretle Muştan Hulusi, İzmirden Kemal, Van yüzlerce senedenberi bakımsiz bir halde dan İlyas, Ankaradan Hasan da imti kalan ve harabiye yüz tutmuş olan Isfahanda kazanmışlar, fakat münhal olma han saraylan harab olmaktan kurtulmuş masmdan üçüncü komiserliğe namzed bulunmaktadır. kalrmşlardır. MURAD SERTOĞLU oldu: Merhum bir mütekaidin kızı ve öksüz olarak tanıtılan Nermin kıvraklığı, ter * biyesi, şetaretile düğün günü herkesi cez* bediyordu. Erenköyünün, Göztepenio, Suadiyenin kibar yerlileri, eski aileleri herkese karşı çok nazik davranan, her kesle dost ve eski bir tanıdık gibi konuşan, hatır soran Nerminin hayranı olmuşlardı. Küçük köşkün her tarafı mükeırr melen ısıtılmıştı. Yemek pek şetaretli geçti. Nermin birkaç sofranın herbirinde bulundu ve misafirlerini izaz etti. Kenan onun bu halini görerek takdirlerini içinden ve ancak gözlerile ifadeye çahşırken kardeşi Nahide dayanamadı: Kenan, dedi, seni evlendirmek i çin ben, rahmetli kocam, annem neka dar uğraştık; sana nekadar çok kız ta nıtmak istedik. Sen hiçbirini beğenmedin, bizim hayran olduğumuz nekadar gencleri reddettin; eğer bu kızı o zamanlar tanımış olsaydın sana derhal hak verir dim; fakat tanımamış olduğun için böyle bir izdivacı beklemiş olmanı ancak ta lihine atfetmeğe mecbur oluyorum Şüphem yok ki mes'ud olacaksın. Çok ha • nım, çok terbiyeli, nazik bir kız... Belli ki asil bir aileden yetişmiş, kaderin bir cilvesile himsesiz kalmış... Ayni takdirleri Kenanm davetlileri vc arkadaşlan bile gizliyemiyorlardı. Kaç defa, tanıdığı ve tanımadığı davetli hanım ve beylerden, rasgeldiği bir salon veya bir sofa köşesinde şu sözleri işitti: Bravo Kenan Bey, harikulâde bir zevceniz var. Ve gece olurken en yakın dostların dan bir aileyi caddeye kadar teşyi eden Kenan köşeden kendisini çeviren iki ki şiden de ayni iltifatı, ayni tebrikleri duydu: Tebrik ederiz Kenan Bey; çek tiğiniz sıkıntıların mükâfatını muhakkak göreceksiniz. Çünkü böyle bir eş insanı muhakkak mes'ud eder. Bunu söyliyen Kutsi idi. Kenan, bütün gün misafirlerile meş gulken onu ve arkadaşı Kadriyi unut mamış, hem davetli, hem bir memur o larak iştirak ettikleri bu düğünde onları da izaz etmişti. Kutsi ile Kadri düğün gününü çoktan biliyorlardı. Fakat onlar bu davete belki vazifeleri dolayısile iş tırak edemiyeceklerdi. Ancak bir gün Kutsinin aldığı bir mektub ikisini, diğer üç memurla birlıkte düğün evine «irükledi. Mektub fundan ibaretti: lArkası varî Pendikteki beyaz ev Zabıta romanımız: 65 Nermin bu mor ve kokusuz kış çiçeklerini ahrken genc kızın yüzüne baktı, güldü: Teşekkür ederim Sükran... Ye mek odası da tamam mı? Evet... Yalmz büyük hanım masayı koyduğumuz yeri beğenmedi. Bir de sizin görmenizi istiyor.. Gıdelim... Hayır, hemen acelesi yok. Sonra da bakarsmız, büyük hanım kendi evine gitti şimdi... Peki, sen ne dolaşıyorsun? îşin yok mu? Çok yoruldum da biraz nefes al mağa çıkmıştım. Ali Ağa ile Nadire kalfa çalışıyorlar... Kenan, Nerminin can sıkıntısile fer.a bir cevab vermesine mâni olmak için: Peki kızım, dedi. Dinlenir, gene çalışırsın!... Şükran uzaklaştı. Nermin kendisine verilen çiçekleri göğsüne iliştirirken Ke nan: Bu iyi ve çalışkan bir kıza benziyor. Sana da çok sadık, değil mi? diye sordu. Nermin: Evet, işimize yarıyacak amma biraz mütecessis... Hep etrafımda do laşıyor. Ablam onun kulağmı büker; sen merak etme Nermin. Evimizi ablamın ihtiyar ahçısı Nadire kalfa ile bu k:z pekâlâ i8are edebilirler. Bu kızı tanıyor musunuz? Hayır, yeni tanıyoruz. Daha doğrusu ablam bizim için bulmuş. Fakat Nadire kalfa, rahmetli babamın gözbebeği idi. O emektardır. Yakın istikbale aid tasavvurları ko nuşa konusa köşke girdiler. Her taraf gıcır gıcır yeni eşya ile süslenmişti. Her odayı kimbilir kaçıncı defa dolaşırken bu Birinci kat salona, oturma odasma ve odalann kendilerine verdiği hazzı bir Kenanm yazı odasma; orta kat yatak obirlerinin yüzüne bakarak okumağa ça* dalarına hasredildi. Üst kat boş kal hşıyorlardı. dı. Zaten bu köşk genc evlilere büyük

Bu sayıdan diğer sayfalar: