10 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

10 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BB LAŞ E,,_/:?—' D vi dGAR Hakik? vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL 10-5-934 Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra Istanbulda A. nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyı_nıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve İ arladaşlatile temasa geçmiye — çalış- mıştı . Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış: fakat ,Kâhyanın arkadaşları — tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat. mıya çalışıyordu. Fakat, Feridun Beye Mehmet Bey süra'tle lâzımdı. Dün gece gö- züne muhtelif sebeplerden — bir damla uyku girmemiş mütemadi- yen akıl danışmak ihtiyaciyle kıv - rş_ıq!ı. Bu ihtiyacı yarına kadar gideremezse bu gece gene muhak- kak kendisine uyku haram olacak- tı. Her hakkı Şefik Beyle daha fazla konuş- madı.. Yalnız: — Ben, dedi, Bugün yerlerde kendisini Teşadüf etmek imkânını — bulur- sana konuşurum. — Fakat, siz her ihtimale karsı bu brraktığım kâğı - dı eline geçirmiye çalışın. bulamam. Sonra müşkül bir vazi - | yette kalırım. — Sen merak etme.. —- Teşekkür ederim.. — Allaha ısmarladık.. — Güle güle Feridun Bey.. muhtelif Feridun Bey, Şefik Beyden ay-| rıldıktan sonra doğruca Beyoğluna çıktı. Saat ona yaklaşıyordu. Meh- met Beyi bir an İlhaminin nerede | bulunabileceğini bilmesi ihtimalini düşündü ve Galataya uğramayı a- kıletti. Uğradı. İlhaminin iki günden- !ıeri bir vazife ile uğraştığı için istihbarata uğramadığı neticesine vardı, Belki evinde bulabilirim diye Beyoğluna geçti. Orada da yoktu. Kendisine kapıyı açan genç ve güzel bir hanım: — İlhami Bey bugün gelmiyecek efendim, dedi. Beykoza gitti. — Bir iş için mi . — Şüphesiz, oraya — başka ne "' VA '.'—v"/"x/o'_—..—ı KE D! İvüvw Üİ arayacağım, | Belki | Tefrika: 57 mabfuzdur di. — Kendisini söyliyeyim ?. — Feridun dersiniz, hanımefen- di, tanır... — Sizi ben de tanırım, Feridun Bey, fakat şimdiye kadar görüş- | mek kabil olamamıştı. İçeriye bu- yuramaz mismiz. — Bir kahvemizi içersiniz?. — Acaba tanışmışmıydık Ha- | nrmefendi. Affmızı rica — ederim, Hiç hatırlamıyorum. Tanışmışsak ihtiyarlığıma veriniz.. — Hayır.. Tanışmamıştık. Fakat | Ilhami sizden çok bahseder, Müsa- ade ederseniz kendimi tanıtayım . | Hhaminin zevcesi: Fatma.. Feridun Bey, biran — durakladı. Yalnız: — Memnun oldum hanımefen - di. Çok teşekkür ederim.. Müsaaa- de ederseniz çok işim var.. Hemen ayrılmak mecburiyetindeyim. İn - şaallah bir başka gün.. dedi. — İşiniz varsa, mâni olmak is- | temem. İlhamiye kendisini aradı - ğınızı söyliyeceğim.. Tekrar uğra- yacak mısınız, yoksa o mu sizi ara- | yıp bulsun.. — Zahmet olmazsa o beni ara- yıp bulsun hanımefendi, yarın bir arkadaşı, saat on ikide — Moskova pastahanesinde bekliyeceğim.. O da o saatte uğrarsa çok faydalı o - ur, — Söylerim efendim. . — Teşekkür ederim, Tanıştığı- | mrza çok memnun oldum. Müsaa- | denizle hanımefendi.. T — Güle güle Feridun Bey.. Feridun Bey, İlhaminin evli ol- duğunu işitmemişti. Bir aralık du- raklaması da bundan ileri gelmiş- | ti. O, Fatma Nüzhetin, Ilhamile o- lan alâkasmdan habersiz değildi. Fakat onun Fatma Nüzhetle, hele bugünkü hayatmı bildiği halde, evlenecek kadar ileriye gitmesini pek hayırlı telâkki edemedi. Yol- da, nereye gideceğini bilmeden, yavaş adımlarla ilerlerken hep bu- nu düşünüyor ve bir türlü hallet. mek imkânımı elde edemiyordu. * Bir an, kat'i kararını verdi; Ar- tık İlhamiden tamamile ümidi kes mek icap edecekti; vatan işine bü-| yük bir alâka ile atrılan ve kendi- kimin aradığını | rın gözdesile beraber yaşamaktadır. | mek doğru değildir. HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 42 Geçen kısımların hulasası | Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın - ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman Istanbuldaki kız- ları bu delikanirya teslim ederek, Kal- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ianda (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızr vardır. Ali baba bu kızı | kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali baba intikam almak üzere İstanbuldan | lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Ali bak tevkif ederek Pe- tersburga getirmi r. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - Ali baba bu arrada zmdana girip çıkmıştı. Ştanka bir tuzaga düşerek ya- kalandı. Ve mülâzim (Petroviç) Sivas- tapol sahillerinde donanma: başına geçerek ikinci bir Ştanka oli — Ertesi günü göremedik. Fır- sat bulamamışsındır. diyerek onu gönderdik. İsmailof hiddetlendi: — Bir insana böyle mühim bir iş tevdi edildiği zaman, o işin ne- ticesini öğrenmeden hüküm — ver- | Bu hâdise kulağınıza küpe olsun.. Böyle iş- lerde istical insanı ele verir. | — Senin oralara beyanname ya- du ki, herşeyi bir gönü edivermişti. şine İe;i.ı Feridun Bey, bu —düşünceler,; içinde Galatasarayın köşesine ka- dar gelmişti. Galatasaray baktı: 11,35, Bu saatte nereye gidecekti. Ye-| mek vakti yaklaşıyordu. Recep B'; ekseriya öğle yemeklerini Beyoğ- hanun dar sokaklarınmdan birindeki| ufacık bir lokantada yerdi. Bu lo- kantayı bir dostu işletiyor, güzel kızı da müşterilerine servis yapı- yordu. Babasile kızı, Recep Beyi çok iyi tanıyorlardı. Hattâ bazı günler, kendisini orada arayanla-. ra Recep Beyin gelip gelmiyeceği- ni bile söyliyebiliyorlardı. | Feridun Bey, buküçük lokanta-| ya uğramayı kararlaştırdıktan son| ra gerisin geriye döndü ve oraya lisesinin saatine için gidebilir Aşk, macera, kahrama Müellifi : ( Geşen kısımların hulâsası Genç Türk diplomatı Muhsin Ra- Şit, uzun seneler, Erci Behzadis ismin de bir Yunamlıya kin beslemiştir. Zi- ta, Ercinin, millt mücadele esnasında, nişanlısı Ferihayı öldürdüğüne zahip olmuştur. Fakat, bir çok maceralar - | dan sonra, genç kızın Yunanistanda bir hastahanede hastabakıcılık - ettiği anlaşılryor. Feriha da Muhsini öldü sanryormuş. — Biribirlerine — meselenin nasıl cereyan ettiğini anlatıyorlar. Senki, biribirlerinden utandıkları, bi- ribirlerine kahramanlık göstermek is- tedikleri için böyle yapıyorlardı! “Netekim, Erci, tekrar kaşlarını çattı. Pürüzlenen sesini düzelterek: “— Haydi! dedi, - benim — yaraladı- ğım adamın çete başı olduğu anlaşılı- , ik nlık ve siyaset romanı sinden cidden çok istifade edilebi- Va - Nü ) yor.. Onu, sonradan istintak — edece- ğiz... Sakın ha, kaybolmasın... Aksi takdirde gözünüzü patlatırım ha.. “Bu adamda bir musikişinas, bir | şair, bir doktor hali vardı... Hiç te | böyle sözler ağzına yakışmıyordu. “Esasen sonradan öğrendim ki, me- gerse, asıl mesleği askerlik değilmiş. Ikhtiyat zabiti imiş... Gerçi, megalo i- den peşinde buraya isteye isteye gel- miş, daha ilk olarak harbe gidiyormuş ve ilk salladığı kılıç sana imiş... Ilk döktüğü kan, senin kanınmış... *“Bu kılıç darbesi, onun ilk ve son cengâverliğini teşkil etti... *“Yaptığı hareketten pişman olmuş gi- biydi... Bunu, halinden okuyordum... Erci: — Nişanlınız, o zamaeki haleti ru- gitti. (Devamı var) iyemi çok iyi ediyor, Bey! Dedi. Esason bu bahsi, kendisi- le pek çok defalar konuştuk. “1313 harbinde, eniştemi de ayni suretle vurmuşlar... Teyzem dul kal- maş, bütün ömrünü ağlamakla geçir- mişti.... Gençliği, tıpkı Ferihaya ben - Oksüz olduğum için, o, be- ütmüştü... Feriha Hanımı, pen- eere önünde çırpınırken görmek, ve sizi beş on dakika evvel vurmaklığım, benim bütün megalo ideam üzerine sanki bir kova soğuk su döktü. “Kendi kendime: “ — Ben bu işlerin adamı deği- lim!... Diye hüküm verdim... “Ondan sonra cephe gerisi hizmet- | leri aldım... Hattâ, zevcemin de balo- | da size söylediği gibi, harp içinde, sul bün, Türk - Yunan dostluğunun bir tohumu gibi dolaştım... Elimden gel- diği kadar, zülmün önüne geçmeğe ça Lıştım. * Bir çok arkadaşlar, benimle; — “Sulhperver muharip!... Diye a - 10 Mayıs 19834 10 Mayıs 1Y34 Müellifi: /shak FERDI pıştırdığını sonradan anladık. Fa- | Bomba.. Belediye reisi.. Zındat kat iş işten geçmişti. Arkadaşımız | Papas.. Zincirler. Kanlı duvarler» zındana atıldı.. — Çok acıdım, Yazık.. Delikan- h tecrübesizliğinin cezasını çeke - cek. Ismailof, sivil zabite bir — votka getirmişti, Zabit yavaşça mırıldan- dı: - Bir anda zengin olmak ister İsmailof sevinçle gözlerini açtı: — Şüphesiz ... — Öyle ise kulağını bana ver.. İsmailof sokuldu: — Seni dinliyorum.. — Bu gece gene her zamanki gi- bi dükkânın kapısını aralık bırak.. — Beyanname getireceksen hiç zahmet etme!.. Çünkü vaziyet de- ğişti, Sivil memurlar ortalıkta ta - | bur halinde dolaşıyorlar.. — Beyanname falan değil.. Se- nin için kolaylıkla — yapılacak bir İşL, — Çabuk bastırdı.. Sivil zabit, ahçı yamağının ku- | lağına fısıldadı: — Bir bomba getireceğim. Ya - rım akşam üstü bir ziyafetten dö - necek olan belediye reisinin ara- basma atacaksın!. . İsmailof bu sözleri işidince sar- | sıldı.. — Benimle alay mı ediyorsun?. — Ciddi söylüyorum.. Komite böyle karar verdi.. — Bu işi sen ya- pacaksın!.. — Ben canımı sokakta dım., Haydi git işine!, Sivil zabit soğuk kanlılığını mu- hafaza ederek: — İki bin ruble getirdim., İster- | sen şimdi vereyim! | Dedi ve yavaşça cebinden ufak | bir paket çıkarıp uzattı.. İki bin ruble!.. Ismailof bu parayı reddemez-| di, | Bir müddet tereddüt içinde sen- deledikten sonra, kendi kendine: — Hele bir defa şu parayı ala - yım, Ötesini gece düşünürüm.. Diyerek, kimseye sezdirmeden iki bin rubleyi — aldı.. Koynuna koydu Zabitin yanından ayrıldı. Ismailofun beyninde müthiş bir söyle!., Kalabalık | bulma- akıyor... diye haykırdı.. “— Eğilip ben de baktım.. *“Filhakika, © heyecan içinde, far- kına varmamışım... Zaten meşhurdur: Bazı kimseler, yaralandıkları halde a. et duymazlarmış.... Atılan kurşunlar. dan biri bana da isabet etmiş. “Yunan zabiti beni kolumdan çek- ÇÜ “ —- Geliniz.... çabuk... yaranızı sar dıralım, “Ben: — “Tstemem... — Sizin yardımımıza ihtiyacım yok.. Ben, burada kalaca- #am... Nişanlım... Nişanlım... Doye ağ- lamakta devam ettim. “Fakat, beni, âdeta zorla tutarak, evin kapısından dışarı sürükledi “Götürürken de: “ — Sizi temin ederim ki, yaptı- ğrm hareketten — dolayı pişmanım'... Dedi.. - Nişanlınızı size getireceğim. | Ona dair malümat alacaksınız... Ken- | disini, sizin hastahanenize naklettire- lay ediyorlardı. “Lükabım böyle olmuştu. Feriha devam ettii. i — Erci, o srada birdenbire bana baktı: geğim... Fakat, haydi evvelâ, sizi gö- türeyim... Yemin ediyorum, sonra, ©- munla meşğul olacağım... Muhsin Re- tidi vurduğum için çok istirap çekiyo | bi. Ne şekilde anlattılar.. | Tel kamçılar., Cellâtlar.. Ve rubleler!!.. İnkilapcı zabit gece yırll*' doğru aşçı dükkânma ıelma gündüz İsmailofa cöylediği bef” bayı bırakıp gitmişti. Zabitin getirdiği bomba sert bir yere temas edince patlayan ne' indendi. İsmailof bu bomb arabanın içine atacak ve en sadık ve zalim adamlı biri olan Petersburg Belediye "” isini bu bomba ile öldürecekti. Sabahleyin ustası gelince İsmk ilof o gün hastalandığını ederek izin istemişti. sahibi uysal bir adamdı. © gün yevmiyesini almamak tiyle ustasından izin almış öğ doğru dükkânda karnını doyt'| rak sokağa çıkmıştı. İsmailof ogün hayatınm dönüf Dü | noktasını yaşryordu. Ya kurtul kaçacak.. yahut yakalanıp | edilecekti. Cebindeki — rubl hatırladıkça bu tehlikeli işten türlü vazgeçemiyordu. Gümrük sokağındaki çocukıf | dan birine sordu: — Buralarda neden doİM'Yİ sunuz? a — Belediye reisi geçecek.. Bis' etaif ef l mef gümrük önünde hammallık mize müsaade etmesini rica ceğiz. — Saat kaçta geçecek...? — Saati belli degil ama, batmadan geçer.. İIsmailof bu haberden nun oldu. Çocuklara tekrar sordu! — Memurlar sizi reisin ıf, sına sokulmaktan men etmi mi? f # — Biz hep bir ağızdan e. sın belediye reisi) diye bı(ğ ğız. Reis bizi görünce nrıw durdurur.. Bizde yanına 50 derdimizi açarız. Sokaklarda kalabalık ır'a/ başlamıştı. Güneş bıtmak/ idi. Köşe başlarında sivil m' lar dolaşıyordu. İsmailof kalabalık arâ* yavış yavaş konuşan iki ıiv"_ murun sözlerine kulak vcrd':: tem içindeyim... “Sözlerinin samimiyetine © Esasen inanmasam da yurüını;_,, burdum... Köyün ortasından, / na dayanarak yürüdüm... — Yart, çok kan alayordu... ı-ı.ı.'ııı—ın:;“) Başım dönüyordu.. Bayılacak muştum... M “Civar evlere gizlenen kadif ğir Şerükdi” Sökyarak — Çek diklerini o halimde farkettim- p *“ — Kim bilir ne düşünü # diye aklımdan bir an, bir Şit &. “Bayılmışım... Erci, beni alıp götürmüş... Muhsin: “Evet, evet.. dedi.. Işte bt | rayı, Beşpınar köyünden y#’ tek tük adamlar, bana sonra * Yattılar.. 1/ *“Fakat, ne şekilde.— Aman H;j düşünmekte haklıdırlar yâ- den başka türlü nasıl mana di?

Bu sayıdan diğer sayfalar: