20 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

P HABR'in hikâyeleri Mühendis ve kimyaker Antoni, sağ yanında kocaman bir kulu sa-| rı tuz, sol yanında bir şişe dolusu mayi, yere çömelmiş, — saatlerdon beri topra&ta bir şeyler yordu. Coem arık #ahilinde petrol mad Epeyce mu- Şimdi artık ehemmiyetli denecek bir ser- veti vardı. Parasımı, şimali Afri-| kadaki bankalara yatırmıştı. Sa - hilde daima emrine mü törü mevcuttu. — Fakat, araştır -| malarına devam ediyordu. İstikbal için geniş plânlar ha - zırlamıştı. Bunların en başında Maria ile evlenmek vardı. Fakat Maria.. Ona kavuşabile - cek miydi? Biçare kız, petrol iş - lerinde — kendisinin şeriki ve bu hücra kırların alikıran baş keseni araştırı- Amerikanın bu kurak ve ara- yıp bulmağa gelr vaffakıyet te elde etmişti. mo-| olan Arturun esiri gibiydi Sakallı, iri yarı, terbiyesiz küs- tah ve bir dev kadar kuvv, Artur, amca 2> lesi Marla himayesi altına almıştı. Fakat, onu hakikatte son derece kıskanırdı .| Genç kızm kendisini sevmediğini| anlayınca “bari diğer bir erkeğe ,, felsefesini güdüyordu..| n olur, başkasını bulama -| mak yüzünden — elbette beni se- ver!,, diye düşünüyordu. | Fakat, Maria, — amcazadesini| sevmek şöyle dursun, bu kaba sa - ba heriften neret e«liyordu. Çok- Üküdir Vöi biraleip' gidecek - t. — Avrupada, Amerikada - sefil| olmak, bu küstah adama esir ol - maktan elbette daha iyiydi. Fakat, neyelersiniz ki mühendis Antoni - ıden ayrılamıyordu. Zi-| ra, bu adamı son derece seviyor - du. Ancak uzaktan uzağa bakışa- rak, gülüşerek, —İilânı âşk etme - den hendiş de kendisini delice sevdi -| anlaşmışlardı. Maria, mü - ğine emindi.. Sanki konuşmaksızın, su nokta- da mutabik — kalmış — gibiydiler:| Antoni, bir iki sene daha burada çalışıp artık servetini son haddine| getirecek; sonra — kaçacaklar, ö- mürlerinin sonuna kadar — rahat| yaşayacaklar.. İşte böyle bir emel bcılediğiı içindir ki, Maria, dişini sıkıyordu. Kimyaker de, bütün gayretiyle Ç—ı'l lışmaktaydı.. Nitekim, şimdi, top- rak üzerinde tetkikatla meşf;UıdÜ—! Birdenbire, kulağına bir at na- l sesi çalındı.. Dönüp baktı. hızlı çarptı: | — Maria.. —diye gözlerini tes-| tekerlek açtı.— Siz, burada yapa- yalnız, ha? Daha ilk defa olarak Artursuz evden ayrılmak cesareti- ni gösteriyorsunuz. — Fakat, bunu niçin yaptınız?. Kendisini nasıl çi-' leden çıkartacağınızı düşünmiyor musunuz?, Size de, bana da yap - madığını bırakmıyacak.. Onun ne| kadar kıskanç ve mütecessis oldu- ğunu biliyorsunuz.. — Biliyorum, Antoni!.. —diye! genç kız, heyecanla cevap verdi.— Fakat, artık bu adama dayanamı -| yorum., Her şeyi göze aldım.. Al -| lak aşkımna.. Allah aşkına beni bun dan kurtarın.. . Ve, yüreği hızlı| Genç adam: — Sahi mi söylüyorsunuz? —de di.— Bana karşı hafif bir mu - habbetiniz olduğunu bilirim. Lâ- kin böyle bir kararı bugün vere -| ceğiniz hiç te aklımdan geçme i mişti. Memnuniyetle, Maria.. Mo- Brüm ıahildedîr.. Binip Mortis ıı'l | Alev duvar | caksınız ... | anın kalbine bu şüphe girdi mi ?.. ——— "RBER — Akışam Postası , Fıkra müsabakası dasına geçeriz.. Oradan da akşam üzeri bir vapur kalkıyor. Burada nemiz varsa kalsm.. Şimale gön- derdiğim küçük servet bizi mil ner gibi değilse bile, orta halli iki Amerikalı gibi yaşatmağa kâfidir. Biribirimizin yanında bulununca milyarderlerden fazla mes'ut olu- ruz. Ömrümüzü burada çürüte - ceğimize., Hem belki başımıza da bir felâket gelebilir.. Bu adam.. Genç kız, mihaniki bir surette; — Bu adam.. —diye titriyerek, başımı, geriye doğru çevirdi.. Ve, tepeden tırnağa kadar ür - geliyor.. — diye fısıldadı: — Kim ?. — O.. İşte, kimıldanan minimi- ni gölgeyi görüyorsunuz. — Bir sü- vari be.. Bu vakit, bu Allahın kır- larında bu istikamete kim dört na- le gelecek? Benim kaçtığımı anla- dı, Takibe koyuldu.. Eyvah. Atı bizimkinden mükemmeldir.. Hem bizim hayvan ikimizi birden götürmek mecburiyetinde! Mahv- olduk.. Yakalanacağız.. | Kimyaker: — Evet.. —dedi.— Motörümün| bulunduğu sahil buraya üç saat çeker.. Tabii şerait altında kaç - mamıza imkân yok.. Mutlaka tu -| tuluruz.. Fakat, durun.. kurşunları avda bitmişti.. — Yenisi gelecekti.. Dünkü posta paket - lerinden çıkmadı, değil mi?, — Çıkmadı.. — Öyleyse, korkmayız.. — Fakat kemendi var.. Hançe- ri var.. Ve o, üç ayıyı bir yumruk - ta öldürecek derecede kuvvetli - dir. Kimyaker, genç kızın omuzla - rından tuttu. Gözlerinin içine bak-| tı; — Bana itimadınız var mı?. de, Arturun En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. | 274 — Biliyor mu idi Gemi batmıştı. Denizin üze-| rinde küçücük bir saldan başka ir şey yoktu. Salın üzerinde du- ran bu iki kişiden maada herkesin boğulduğu anlaşılıyordu. Rüzgâr ve akıtrır salı meçhul u- fuklara doğru sürüklüyordu. Kaza zedelerin biri ihtiyar, âlim kılkılı, diğeri çapkın, külhanbeyi tavrın - da idi. Bir ara ihtiyar inledi: — Rüzgâr ve akıntı bizi müte- madiyen engin denizlere doğru a- | çıyor. İmdadımıza yetişseler bile | bizi bulamıyacaklar. Bu şekilde öl meye mahkümuz.. — Fikirlerinize iştirak edemem. Ben bizi mutlak surette bulacak- larına eminim. — Nereden eminsiniz?. — Gayet basit.. Çünkü on iki memleketin zabıtası beni arıyor. '=ı- Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : Kaspa. Garsonlar şahı. Ben ve imparatoriçe. ESEREERTENA A İPEK: | MELEK: ELHAMRA: SARAY: SUMER: TÜRK: ASRİ: HİLÂL: Merkez tayyare filosu. | Atmaca. Boğariçi şarkısı Madam çocuk istemiyor. Ankara Türkiyenin kal-l| z kalb BŞIK: Budapeştede skandal. ğ ŞARK: — Satılık aşk ALKAZAR: Dehşet süvarileri. ALEMDAR: Ankara Türkiyenin. bidir. YILDIZ: MULI: HÂLE: Hata, Bir millet uyanıyor. (Üsküdar) İstanbul sokak- larında, — Ooo.. Elbette... — Öyleyse, siz burada dura - Ata — ben - binip bir yere kadar gideceğim.. ' — Bana itimadınız var mı diyo- rum, var diyorsunuz, öyleyse gidi- yorum.. Esasen fazla konuşmamız kabil değil.. Zira, amcazadenizin yaklaştığını görüyorsunuz., Yerde duran şişe ile kovayı al-| dı, Kızın geldiği hayvana atladı , Mariayı orada bıraktı.. — Atı, dört nala, yan taraftaki dağın sarp ka- yalarımna doğru sürdü.. Hile ile kaçıyor muydu? Alçak- lık ederek kızı, zalim herifin eline mi bırakmıştı. Bilmiyoruz, Mari - Fakat, sevgilisinin dört nala uzak- laşışına vecan — düşmanının ayni suretle yaklaşışına — baktı ve çok korktu.. Mühendis, sarp kayalara var- dıktan sonra, gene son sür'atle ge- ri döndü. Kızın yanımna vardı. Bu suretle vakit kaybedişinin mânası ne olabilirdi?. — Çıldırmış mıydı?, Hızla geçerken:; — Sakın kımıldamayın, Maria.. Şimdi geliyorum! —dedi.. Bu sefer de, dağın aksi tarafın- da bulunan ve ona müvazi nehre kadar koştu, geldi. Fakat, demin ufukta bir nokta küçüklüğünde görünen Artur, kor- kunç nâralariyle dört nala yakla- şıyordu., İki kilometre öteden: — Namussuzlar.. Sizi yakala - dıma!, —diye haykırdı.— Şimdi i- olan KEMAL BEY: FERAH: — Ankara postası FRANSIZ TİYATROSU: Karrmen. Attik. SESTLETTTTTTTTDMTTTTTTTTUTN ı edersin, hem de üç buçuk atarsın, | değil mi mühendis efendi?.. Sağa | sola ne beygir sürüyorsun?, Kaça- cak delik mi arıyorsun?. Ve, elindeki kemendi sallıyor - du. Bir buçuk, bir, yarım kilo - metre., Birazdan atacaktı.. Bu müddet zarfında, delikanlı kızı ata bindirdi.. Kendi de bir an| yere iğildi, Bir kibrit — çaktı.. Ve, kendi de kızın arkasına sıçrıyarak hayvanı mahmuzladı.. Aralarında yüz metrelik bir me- safe kalmış, Dört nala koşan atı - nın sağrısındaki Artur, kement - lerinden birini büyük bir meharet- le atarak, firarilrein — hayvanının boynuna geçirdi: — Hah hah hah.. — diye kor - kunç bir kahkaha daha attı. İşte, yakaladım.. Fakat, kahkahası, ağzında tıkan di kaldı, Zira, dağ — ile nehir ara- sınde yerden fışkıran — alev bıçak gibi bir parıltı havaya — yükseldi. Kement kesildi.. Bu alev, kimyakerin, yere dök- tüğü tozun parlamasından husule gelmişti. Şimdi, yerdeki petrollar da alev almıştı.. Kaçanlarla kova- lıyan araşında — ateşten bir duvar husule geldi.. Arturun hayvanı geri - sıçradı.. Zalim herif, kemendin kopuk u - cunu hiddetle yere attı. Yumruk - larını sıkarak: — Kaçırdım., Eyvah, kaçırdım! diye inlemekten başka bir $ey ya. kinizi de köpek gibi geberteceğim. Hah hah haah,. Hem zamparalık pamadı., | nüsip miktarda muhtelif maddeler ka- (Hatice Süreyya) Nakıl ve tercüme hakkı 20 Mayıs 1934 mahfuzdur Yazan: M. Gayur —4Iİ — Cuma, Pazar ve Salı günleri çıkar Alçı tozunün münasip miktarda su ile karıştırılmasından husule gelen hamur süratle katılaşır ve hacmi ar - tar. Bu hamuz bir kalıp içine dökü - Kürse tasallüp eder. Esnayi tasallüpte hacmi büyüdüğünden kalıbın en ince aralıklarına kadar girerek şeklini ta - mamen alır. Bundan istifade ederek cisimlerin kalıplarını alçı ile alırlar. | Alçı heykel imaliade kullanılır. - Alçı | tozunun sıcak — gomalaka mahlâlü ile | yapılan hamuru pek sert olarak donar | ve cilâ kabul eder. Sanayide bu tut - kallı alçıya stük denir. Stük Mermer taklitleri imalinde kulanılır. Kalsiyom Tebeşir Üüzerine —asid kloridrik “tuz ruhu” dökülürse hamızı karbon intişar eder ve klor kalsiyom — husule gelir. CaCO' 4 2H CI — CaC * COo-mHo Mahlül teksif edilince Klor kalsi - yom billür haline gelir. Eğer müzab Klor kalsiyomdan elektrik geçirilirse klor anode katod'a toplanır. CaC — (—Ca) -( cereyanı kalsiyom — ise 2C1) : 1 Besmer mübeddili MUHTELİF ÇELİKLER — Mü - | rıştırılmiş olan — çeliklerde hususi - bir takım vasıflar vardır. Kromlü çelikler çok serttir. Bun- lardan tahrip taneleri, top namlusu, zırb levhalar yapılır. Nikelli çelikler | de öyledir. Yüzde 23 nikelle karışık çelik miknatıslanmaz. Havaya gayet mukavimdir. Yüzde 45 nikeli olan çe- | lik te inbisat emsali adi çeliğinkinin 1/20 si kadardır. Bununla rasat âlet- leri, tul vahidi kiyasileri imal olunur. Plâtin tel yerine de kullanılan bu çeliğe plâtinit derler. Krom, Volfram, Molibden, Alümi: yom'lu çelikli hamızlardan az müteecss- sirdirler. KİMYEVİ HASSALARI — De- mir, font, çelik, adi derecei hararette kuru havadan mütcessir değildir. Ru- tubetli hava esnasında betaetle taham muz ederek kırmızı venkte pas tabaka- sı Fet Ot, 3 HO tabakası hüsüle ge- lir. Demiri tahammuzdan korumak i - çin ya boyamalı, yalnız sathını taham muz etmiyen bir maden ile örtmeli - dir. Müstamel boyaların en iyisi sü- lüyen'dir. Bezir yağı ile karıştırılarak kırmı- zı bir boya olur. Demir kalayla örtü- lerek de tahammuzdan korunur. Ka- lay örtülü demire teneke denir. Çinko ile kaplanmış demir galva- nize demirdir. Demir yahut nikelle de kaplanır. Demir oksijen veya hava yüksek derecei hararette yanar ve humzu miknatisli hadid, Fe'O* olur. Demir hararetin tesirinde kükürt. | le, klorla birleşir. Ekseri hamızlarda | inbilâl eder. Ve bir taraftan idrojen, | | | içinde bir taraftan milih husule gelir, 2H CI * Fe & Fe CP 4 Ht | FRENK MÜREKKEBİ — Frenk | mürekkebi ismi verilen kullandığımız | mürekkep Kibritiyeti hadid ve tanen- | den yaprlır. Böyle mürekkeplerde ya. zılar zaman geçtikçe siyahlaşır. Mürekkebin terkibi şudur: Tanen gram 23,4 Kibritiyeti hadid gram 30 Asid gallik gram 7,7 Zamkı arabi gram 10 Asid kloridrik gram 3,5 Asid fenik gram 1 Su Btre 1 H Kırmızı mürekkep: — Fuksin veya eder ve demir serbest kalır. roini zamklı suda eriterek yahut kır- | mızı renkte karmen boyasını amon - yakbı suda eriterek yapılır. Diğer mü- rekkepleri yapmak için Anilin boya- larımma müracaat edilir. Demir bir çok mürekkeplerde iki kaymetli olarak bulunur. Bu mürek « keplere ferro denir. Bazı mürekkep - lerde de üç kıymetlidir. Bunlara ferri denir. Demirin başlıca filizleri karbani - yetleri ve humuzlarıdır. Demirin en meşhur mürekkepleri İsveç ve Norveçte kesretle bulunan humzu miknatisii hadid Fe' O*, Elbe adasında güzel billürlar halinde bulunan oölejist demir veya humzu yeknimi hadid — Fe' Ot, Ingilterede kesretle bulunan karboniyeti hadid; Fe>C Or, arzın her tarafında mü * teneşşir olan Pirit — Fes* dir. Demir insanın kanında da vardır. Büyük bir | adamın vücudünde takriben 7 gram demir mevcuttur. ISTİHSALI — Humuz veya kar « boniyet halindeki demir kömürle birlik« te teshin edilir. Karboniyetlerin — ha- raretin tesirinde tahallül ederse ha - mız> karbon intışar vde. Humzu ha- did hasıl olur. Kömür bu aeeecn a. ” 2 Fet O* - 3C — 4 Fe sco' Fet 0*4-3C0—2Fe43C 0? Demirin bu suretle istihsali için “yüksek fırm” denilen tesisat kulla - nılır. Bir yüksek fırım 24 saatte vasati olarak 70 - 100 ton Font husüle gi rir, buna mukabil 100 ton kok kömü- rü ve 300 ton filiz madeni sarfolunur. DEMİR IMALI — Font'u saf de- mire tebdil için havi olduğu karbon, kükürt, fosfor ve silisyomu —ayırmak Tâzımdır. Bunun için demir reverber fırınım” da kâfi miktarda kils ile karıştırılıp hava temasında şiddetle ısıtılır. Bu a- meliyata püdlâj denir. ÇELİK İMALİ — Çelik sanayide üç suretle imal olunur: a - Font'un kömürünü kısmen ya Demir dökmiye mahsus kalıp Goi b - Demiri kömürle inbilâl ettirt rek. € - Font ve demirden mürekktP mahlâtü beraberce izabe ederek. — a » Font'tan yapılan — çeliğe PU' & çeliği denir. Müzap font, püdle Mıı- nında cereyanı havaya tâbi twtü rak teshin suretiyle yapılır. ç b - Semantasyon çeliği saf dm': den yapılır. Bunun için çelik yapıla cak demir, toz kömür, kül ve mevaddi havaiyeyi havi — sandıklara W"_ semantasyon fırınlarında umun müd det teshin edilir. € — Simens Marten çeliği: Marten Simens fırmında eski demir parçalar? veya paslı Fontları izabe etmekle Y” pilir. Besmer çeliği: Font ile J?-M :;: n mer fırınında karıştırarak imal * nur, K )

Bu sayıdan diğer sayfalar: