4 Haziran 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

4 Haziran 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* - —— | .. | 4 d , öi 'nrğıı HABR'i; Bedbaht Dürz İ —re ——— — eeei ıhiklyelerl, İ — Sekizinci sayıfada resme ba-! kınız ! — ı Son defa olarak Cebeli Lühnı-: ra gittiğim vakit, o memleketin| her yerini dolaştım. “Elrimad,, denilen kumlukta, cayır cayır gü- neşe nazır hapishanesini gezmek- ten de, bittabi, kendimi alama- dım. Böyle bir ziyarette nazarı dik- kati celbeden, en ihtiyar ve garip | suçlu mücrim değil midir?.. | Benim de öyle oldu.. Bir deve postu üzerine bağdaş kurmuş, iki yana sallana sallana zikreden süt beyaz sakallı İbnül- hadi gözümden kaçmadı. Bilhas - sa, onun Samedaniye şubesinden bir Dürzü asilzadesi olduğunu öğ- renmek ,büsbütün alâkamı celbet ti. Eski devrin adamı olduğu için.| meğer, türkçe de biliyormuş.. Ba- na macerasını, memnuniyetle an- Tattı: Ah, sorma, sorma, Yâ Efendi!.. Ebedi küreğe mahkümum.. Tam elli iki senedir burada mahpu- sum.. Ama, bana müstehaktır, | müstebaktır!.. | Meşrutiyette, Sultan Reşadın cülüsunda, kaç kere affı umumi- ler oldu. Lâkin, Cebeli Lübnan muhtariyettir diye, bizler bundan istifade edemedik. Şimdi de, be- ni bu Elrimada indirdiler.. Kav -| rulup duruyoruz.. Ben, en büyük Dürzü şeyhi Ab- dülkadirin biraderzayesiydim. ! Merhumun hiç evlâdı doğmadığı için, mirasına konacaktım.. Postu! “na da cülüs edecektim.. Kendisi ihti: lediğim an yakındı... Fakat, günün birinde, bana bir şey haber verdiler. — Amcan, Beyruttan bir Fran- sız kadını ile bir kız getirdi.. Kız- la beraber, koru'ukta dolaşıyor... Hatta onu öptüğünü bile gören-| ler var.. Meclisi ruhanideki ihti- yarlara da haber vermiş: Bu kızı| pek yakında, bizim mezhebe res - men sokacakmış.. Duasını okuya- caklarmış.. “Ondan sonra da, şa-| şacağınız bir şey yapacağım!,, demiş. Anlaşılan, kızı, Dürzü ta -| rikatine soktuktan sonra, onunla evlenecek.. Amcan, ihtiyarlığına yağmen, zinde bir erkektir.. Haya tında asla evlenmedi.. Binaena- leyh çocuğu da doğmadı.. Lâkin, bu kız, ona, bir halife doğurursa, hapı yuttun.. O zaman, ne — post-| nişinlik, ne de miras.. Anladın mr şimdi?.. Gözünü aç, yavrum!.. 1 Aldığım ikaz edici bu haber ü-| zerine, fena halde tepem attı. Bildirilen evin etrafında gün - lerce dolaştım.. Evvelâ, şunu söy- liyeyim ki, kızı görür görmez pek beğendim.. Yirmi yaşlarında ka -| dar, sarı saçlı, mavi gözlü bir ha - rikaydı.. Adeta âşık oldum.. Lâkin, tarassudumu — arttırıp amcamın bu 'uxzla ormanda dolaş tığını; onun ise boynuna nnIı-’ rak ihtiyarı öptüğünü görünce, | çok müteessir oldum.. Aşkım, der| hal kin halini aldı.. Bunun üzeri- ne, servet ve şöhretimi kaybet- mek, postu kaçırmak endişesi de ilâve edildi; kendimi kaybettim. İki gün sonra, Şumşukiye bay - ramı vardı. Bu, biz Dürzülerin pek mukaddes günüdür. Artık, kulaktan kuağa şu haber doaşı - yordu: olduğu için, bu bek-| | ikincisi sarığımı deldiyse de ba - — Sarı kız, o gün, bizim mez- u hebe girecek.. Sonra, şeyhin sa - rayına taşınacakmış.. Annesi olan Fransız kadını Beyruta, da Fransaya dönecekmiş.. Ayni| gün zarfında, meclisi ruhanide, şeyhin bir resmi tebliği okunacak | mış.. Buna herkes !nşzukmış_. Acaba, tebliğde ne yazılı?.. Fazla düşünmeye hacet görmü- yordum: Evleneceğini ilân ede - cekti.. Buna emindim.. Onun için, dimağımda olgunla- şan fikri, kuvveden füile çıkar- dım.. Birkaç arkadaşımla beraber, tenha bir zamanda, kızın ve an- nesinin oturduğu evi sardım. Üze rimize saldıran bekçi köpekleri dürürken, içerdekilere: — Tesşlim olun!.. - diye haykır- dım. Kapıları açacak yerde, pence - relerin bile kapaklarını örttüler.. Evin içinde, eşya namına ne var- sa, bunlarla methalleri tıkadılar. Konsollar, dolaplar, halılar.. Hep sini üst üste yığdılar!.. Kız, ne de acar şeymiş.. Bir ta- banca bulmuş.. Boyuna atıp duru- yor.. Karşı dağdaki karakoldan duyarak imdadına gelecekler.. Onun için, acele etmek lüzu - munu duydum.. Kapılardan içeri girmenin uzun iş olduğunu anla-| yınca, dama tırmandım.. | Bizim orada, evlerin damı, sa- manlarla örtülüdür.. Aynı Ferde -| nin havası bunu götürür.. Binaenaleyh, tavanı deşmek güç bir iş olmadı.. Sarı kız, beni, samanları eşelerken görünce son iki kurşununu üzerime boşalttı. Mermilerden biri, boşa gitti. oradan, ni na zarar vermedi.. Fakat, artık, deliği adamakıllı delmiş bulunuyordum.. Annesi: — Ma fiy! Ma fiy! - diye fran- sızca haykırıyor, duruyordu. Fakat, kinimi, mirasımı, postu- mu düşündüğüm için bütün bun - lar, bana vız geldi, Hatta, kurşu- nu kalmıyan sevgilimin sol elini kaldırarak: — Yapma.. Kıyma bana.. - de- mesine de aldırmadım.. Namluyu çevirdim.. Ateş ettim.. Genç kız, servi endamiyle, ye- re yuvarlandı.. Güvercin yavrusu gibi çırpınan minimini eliyle, kanlı göğsünü sıktı.. Kirpikleri, açıldı, kapandı.. Mavi g i sü züldü.. Her yeri raşeler i sıldı.. Ağlıyan, yolunan annesinin kol ları arasında hareketsiz kaldı.. Ben, büyülenmiş gibi, ayni yer- de durmuş, manzarayı seyredi yordum.. —Arkadaşlarımzın beni çağırdıklarının, sonra kaçtıkları - nım, askerin gelerek beni yakala - dığının farkına — iş işten geçtik- ten sonra — vardım.. Bir sevgiliyi vurmak kolay de- ğil.. Hatta ona kin bağlamış ol - sanız bile.. Fakat, Yâ Efendi.. İşin asıl fe- ci tarafı bundan sonradır.. Amcam da bu haberi duyunca füc'eten öldü.. İki gün sonra, ruhani mecliste resmen okunacak tebliği bulun - du.. Açıldı! İçinde ne yazıyormuş, biliyor| musunuz?, Diyormuş ki: “Allah beni affetsin! Gençli « gimde bir günah işledim: Bizim| tarikatta olmıyan bir Fransız ka - dını ile seviştim.. Onu din deği tirmeye razı edemediğim için bir| | dereceklerin yazıları; burada neşredi- | HABER — Akşam Postası — — Fıkra müsabakası Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- | maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. 285 — ip gibi Eski zamanlarda bir vezir ken disine yeni bir nedim alır. Yalnız bu nedimin bir kabahati varmış. Müthiş surette mübalâğacı ve ya- lancı imiş. Vezir birçok defalar kendisine ihtar etmişse de bir tür- lü nedimini yola getirememiş. hıy'et şuna karar vermişler. UpakW her yalan söyledikçe vezir öksü - recek, o da bunu anlıyarak yala « nını düzeltecek. Gene bir gün vezire birkaç tane paşa ahbabı gelir, konuşmıya baş- larlar. Biri: — Benim şu kadar çiftliğim, şu kadar öte berim var. Diğeri: — Benim de şuyum var, buyum var diye öğünürlerken nedim de dayanamamış: — Benim de bir tarlam vardır. Boyu on bin arşın.. Bu esnada vezir öksürür. Nedim yaptığı yalanı tashih etmek için: — Fakat eni yarım — arşındır, der, Paşalar hayret ederler: — Bu nasıl tarla böyle? Şerit gibi.. deyince, nedim de: — Ne yaparsınız diye cevap ve- rir, Vezir paşa öksürdükçe şerit gi bi değil, ip gibi de olur. Anadolukavağı: Şükran 287 — kürdün sırtı Yıkanmamakla meşhur bir kürt | evlenmeğe karar verdiğinden bil- zarure hamama gider. İçeriye girip te kalabalığı gö- rünce yanındakilere: — Aman, demiş, bugün amma da çok kişi evleniyor? | Ingilizce 13 (XIl) Thirten is a number; the next I (*sertin iz e namber, zi nekst.. on üç dir bir sayı daha sonraki on üç bir sayıdır. number is fourteen, Then comes fifteen, namber iz fortin |*zen kamz fiftin sayi dir on dört sonra gelir on beş Daha sonraki sayi on dâörttür. Da- ha sonra.. Sixtecen, seventeen, eighteen, ninteen. sikstin, seventin, eytin, nayntin. on altı on yedi, ön sekiz on dokuz. On beş; ön altı, on yedi, ön sekiz, on dokuz gelir. Twice ten are twenty, add ten Tuvays ten ar tventi, ed ten. iki kere on dirler yirmi ilâve et on İki kere iki on yirmi eder, yirmiye en katınız, otuz olur, to twenty and you have thiry, ten tu tventi end yu hav (*serti, ten ye yirmi ve siz malik otuz on. On daha katmız. more and you have forty. Five tens. mor end yü hav forti. Fayiv tenz. daha ve siz mülik kırk beş kere Kırk olur. Are fifty, three times twenty are sixty. ar fifti, (*sri tayimz tventi ar sikst! dirler elli üç kere yirmi dirler altmış Beş kere on ellidir. Üç kere yirmi altmıştır. Twice thirty five are seventy, add ten.. t Tuvaya (* serti fayv ar sevinti, ed temk iki kere otuz. beş dirler yetmiş ilâve et on.. iki kere otuz beş yetmiş eder. Ön katınız. | And you have cighty, then comes. ninety. €nd yu hav eyti, (*zen komz nayinti ye siz malik seksen, sonra gelir. | doksan.. Seksen olur, sonra doksan gelir, Twice fifty are a hundred, '_.Ğıdılebılecîk“ eğlence yerleri SİNEMALAR : IİPEK: - Tehlikeli yollar. MELEK: Hüküm gecesi ELHAMRA: Şen mülâzim. SARAY: Beyaz şeytan. TÜRK: — Hulyalı dudaklar, SUMER: - Paprika. SARAY: HİLAL;: ŞIK: Hayatım sana feda. ŞARK: Kongre eğleniyor. ALKAZAR: H ğ ALEMDAR: — Ankara Türkiyeni kalbidi: MİLLİ: Deli gönül, ; YILDIZ: Niçin öldürdüm. KEMAL BEY: — Şehvet adası. Palyaço. Yüzü damgal adam. İstanbuldan geçerken HÂLE: Ben ve İmparatoriçe. FERAH: zi ETÜLEZ Sandu. türlü evlenemedik.. Fakat, bir kız çocuğumuz oldu.. Yirmisine ka - dar annesinin terbiyesinde kalma sına, ondan sonra ise, kendi hali- ne bırakmıya karar verdik.. Kı - zrm, hürriyetine sahip olunca, çok şükür, babasının tarikatini ihti - yariyle kabul etti.. Binaenaleyh, | kızım, artık resmen aramıza karı- şıyor.. Onun, bugün, veliahtım Ibnülhadi ile evlenmelerini emre- diyorum.. Ben de istirahate çeki - leceğim için, bütün mevkiimi ve servetimin idaresini biraderza - dem damadıma terkediyorum!,, Bu maceraya ne dersiniz, E - fendina?, Bu zindan köşelerinde hatta bu dünya yüzünde benden daha betbaht kim vardır?. | When it is thirty minutesş past three, tuvays fifti ar e handred.. iki kere elli dirler bir yüz İkâ kere elli bir yüz eder. Count from 10 to 25. Kavnt from 10 tu 25 say dan on © yirmi beş, Ondan yirmi beşe kadar say.. 10, 25 ar figars.. on, yirmibeş dirler şekil. 10, 25 are figurs. | 'There are sixty minutes in an hour. (*zer ar siksti minits in en aver.. vardir altmış dakikalar ta bir saat Bir saatta altmış dakika vardır. How many in balf an hour. Hav'n in half en aver, kaç ta yarım bir saat Yarım saatte kaç. wen it iz (* serti minitş past | *ari, me zaman o dir otuz dakika geçe üç. Üçü otuz dakika geçtiği zaman ve- riz. We say: it is half - past three. Vi sey: it iz haf - past (*eri Bir dir o o dır yarım geçe üç. Üçü yarım geçiyor. 'Tell me the time, tel mi zi tayın söyle bana vakit. Vakti söyle. 'Tell me the date. tel mi zi det. söyle bana tarih.. Tarihi söyle. Tt is the fourth, thirtcenth, twentieth, | zi fors*), Sertins*), tven o dır dördüncü on üçüncü yirminci Twenty fifth, twenty cighth of the tventi fifs*), tventi eyta*) ov zi. Mugamniyeler: Kız Fatma H. Okuyucular: Saz heyeti: Kemâni Nubar, (va-«Nü) ARGASOSİTİSDİRSIKARTURKLAUKLEM ZL FİKRIİYE * Harziran 18924 dersleri |-Perşembe ve pazartesi günleri çıkar / Müellifi: ömer Rıza 83 — Yirmi beşinci yirmi sekizinci nin Aym dördüncü, on üçüncü, yirmin ci, yirmi beşinci, yirmi sekizinci gü -« nüdür. Month. mans*) aye How many months are there.. Hav meni mans*Jz ar (*zer.. kaç aylar vardır. in a year.? in e yi bir yılda. Bir yılda kaç ay vardır. There are twelve, Üzir ar tvelv. var on iki.. On iki vardır. The first half of the year. zi ferst haf ov zi yir ilk yarım nin sene Senenin ilk yarısı.. The first month of the January, zi ferst year İa mans*) ov (özi yir iz | Januveri, ilk ay nin sene dir Kânunusani., Senenin ilk ayı Kânunusanidir. then the snow is on the ground. İt covers. (*zin it kaverş.. © zaman kar dir üzerinde zemin o örter.. O zaman yer üzerinde kar vardır. 'The ground and all is white. İn February Zi gravnd februveri.. zemini ve herşey dir beyaz ta Şubal Kar zemini örter, her taraf beyaz- dır. We sometimes have much rain; it Comes. vi samtaymz hav kamz.. »kiz bazan malik çok yağmur o geli Şubatta bazan çok yağmur yafar: From the clouds, This month has only twenty- From zi klavidr. (*zis mans*) haz onli tventi- den bulutlar bu ey maliktir yalnız yirmi. Yağmur bulutlardan gelir. Bu ayın yalnız yirmi tekiz günü vardır. cight days, excopt in İleap « yenr, then it. eyt deyz, eksept in lip - yir, (*zen ti sekiz günler, müstesna de gece yıl © zaman o geçen sene müstesnadır, bas öne möre. The next month is March; haz van mor. zi mekst mana*| iz Czi ao iz on zi gravnd. end oliz vayit. in mâç ren; İt març. Maliktir bir fazla daha sonraki ay tır Mart.. O zaman bir gü daha olur. sonraki ay Marttır. We now see some flowers, and we Daha sayı vi nav Si sam flaverz, end vi sey: biz şimdi görür bazı çiçekler ve biz der. Bu sırada bir miktar çiçekler görü- rüz. Ve deriz. “Spring is Comingi,, The days are Tess.. spring iz kamin! zi seys ar les. bahar geliyor günler dırlar daha az Bahar geliyor. Günler daha az kı - sadır. Short and the sun is warm; not. şort end zi sam İZ Vorm, it iz not, kısa ve güneş dir lık © dır değil, Sıcak değildir. Güneş ılıktır, dt ia ETETEETETTENMEEÜNERMZT T DEZERTİREEMEN Şehrimizin en güzel ve asri m PANORAMA Bahçesinin alaturka kısmı açıldı HAMİYET H, Melâhat H. Dürdane H. Bereli Agyazar Ef. Hafız Yaşar Ef, Kemâni Anjel, Udi Mısıtlı İbrahim, Klarnet Ramazan Demir Ali, Piyanist HANIM ! a

Bu sayıdan diğer sayfalar: