4 Haziran 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

4 Haziran 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hakiki Sirer tasnif eden ve YA bağlıyan Kadri CEMiL | 46-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde çalışanlar arasına ka- | tılan İlhami, İngilizler lehinde çal - şan Fatma Nüzhetle tanışıyor ve O - nunla beraber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhanesinde milli kuv - vetlere çalışan Feridun Bey Pantik - yan taraimdan takip ettirilmektedir. Hepsi de kabul ettikleri- ni söylemişler. Moris tarafından ibraz olunan bir muvafakatname-| yi imza etmişler ve bunu müteakip te ayrılmışlar. Dün sabah saat on birde gene Pantikyanın yazıhane: sine gelmişler. Pantikyan kendile- rine iki yüz ellişer Pasaportlarının salı günü yaptırı- lacağını ve Perşembe günü de ha- reket için hazırlanmalarını söyle- miş, lira vermiş. | İ Delilim bunların nereye gönder) rileceğini o anlıyamamış. o Yalnız harbiyedeki mülâkatta Hamdi Pa-| şanın itimatlarını haiz Bilimi! Pantikyan, Morise Fransızca söy- lemiş, Pasaportların herhalde dini den geçecek resimlerile nereye sevkedilmekte olduklarını arz ve| takdim ederim, Harbiyedeki deli- limin keyfiyetten kat'iyyen haberi yok. Zannıma kalırsa bunlar Mus) sula ve belki de Kürt Mustafa Pa-| şanın maiyetine gönderiliyorlar. * İhtiyat zabitanmdan Hasan Tahsin Efendi namında biri Ana- doluya gitmek üzere müracaatta bulunmak üzeredir, Bu hreif uzun boylu, zayıf, koyu sarı gözlü, cemal hayale, kulakları biraz bür Yük Bir adamdır. Yedi ay evvel Tahsin Beyin delâlet ve lavsiyesi-| le istihbarata dahil olmuştu. Üç! ay ifayı hizmetten sonra vücudün-| den istifade edilemediği kaydile| hizmteine nihayet verilmişti. Şim- di işsiz kalmış, dün kendisini elin- | bir) nüfus kâğıdı ve altı adet fotogra-| fi olduğu halde köprü üzerindel gördüm ve bittabi görüştüm, Ana- | doluya gideceğinden bahsetti. * Silivride iki Yunan taburunun vapur beklemekte olduğunu istih- barat mensubininden (o Yaniden öğrendim, Yani Silivriden yeni| geldi. İ * S5... veya A... Beye, Belkis ha- nımın fotografı elde edildi. Yarım bir sureti takdim olunacaktır. Fo- tografla maballi malümda tetki- de Hüsnü namına muharrer Kader Geçen simli İslim; Mekteplerde okutulan ve tarihte, & debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef. wnesi vardır, İşte, o gün, falcı Fati i, Edip Beye, Kral Ödipin felâ- | ketine uğrıyacağı er veriyor. De- Wkanlı, istrrap içinde, ne yapacağın: bi- emiyor. Eve dönüyor. Annesine ne söyliyeceğini şaşırıyor. Onun yüzüne bakamıyor. Kendisine, Osman Bey ismindeki ahbabınm geldi- ğini haber veriyorlar eden bü alamdır. Falcıyı tavsiye Osmari Bey, sakal bırakmıştır. Edip, arkadaşına meseleyi söylüyorsa da, an- nesine bir türlü açılam'yo dip, Aliye Hanım isminde ta kadının evine gitmiştir. Kafalar manladıktan sonra Osman Beyi şağrıyorlar. Her bakkı mahfuzdur | kat icra edildi. Buna müşabih hiç İ yün ediyor. Casusluklarına ve ya- | le hükmedebilecek delâil olmadı- | sinden olup berayı ticaret * bulda bulunan Yakup Efendi na- | Onun için, on sekizindekilere ba- | galiba... Yahut da, tabiat beni 1s Tefrika: 32 | bir resme tesadüf olunamadı, Yal- nız tabkikatımızda elyevm bazı İngiliz zabitanının ara sıra valide- sinin hanesine uğradıkları tebey- hut casus olmadıklarına kat'iyyet- ğından bunlar hakkında kat'i bir söz söylemek mümkün olamıyor. Yalnız mevcut fotograflar meya- nında bir sureti dört beş gün son- ra takdim edilecek olan bir resme pek cüz'i bir müşabehet hissettim. Fakat hüküm vermeğe yarıyacak bir şekil ve kat'iyyette değil. Bi- naenaleyh yarın elde edilen res- min kopyası ve onu müteakıben de mahalli malümdaki fotograf takdim olunacaktır. Bir de tarafı âlilerinden tetkikini rica ederim. Bu aile hakkmda pek mufassal malümat aldım, Bizzat arzederim. * Şilede bulunan bazı hükümet memurlarının bususi vasıtalarla Kuvayi milliyeye mensup zevatla muhabere etmekte © olduklarını, Edip Bey nammda millici bir yüz- başımın bugün Şilede ve rüsumat memurunun nezdinde misafireten bulunduğunu Şilenin yeni mahalle| 7 İstan. mında bir kimseden işittiğini söy- liyerek Agop imzasile bir rapor verilmiştir. Rapor ehemmiyetle nazarı dikkate alınmıştır. İstihbasi rattan bir zabitin birdenbire Şile- ve giderek Edip beyi tevkif etmesi muhtemelmiş. Nazarı dikkati âlile rine arzeylerim. * Mecır Hey tarafmdan istih- barat memuriyetine yazılan bir tamimde İstanbulda, Ankara hü- kümetini temsil eden ve en Ziya- de sahibi salâhiyet olan zatın tah- kik ve isminin sıhhatle 1ş'arı talep ve beyan olunuyor, Şimdiye kadar gelen cevaplardan 70 adedi Esat Bey, 90 adedi mekâtibi askeriye müfettişi Pertev paşa 9 adedi Zi- ya Paşa, 115 adedi Hariciye Naz rı İzzet Paşa, 67 adedi binbaşı Sey fi Bey, 13 adedi erkânı harp yüz- başı Ekrem Bey, 49 adedi Onafia müsteşarı Bürhanettin Bey, 3 ade- di Salih Paşadan bahsediyor, * İstanbul Yunan istihbarat da- ivesi i berveçhizir pezimieyi İngiliz Tefrika No.23 4-6-934 Aşk ve ma- cera romanı! Nâkıli (Vâ-N0), aramağa başlar. Her halde, senin de bu kaideden müstesna olma - man lâzımdır... Çünkü, daha şim- diden genç kızlara başlarsan en - camın neye varacak? Ben yaşa gelince, olgunlaşmış hanımlara hiç bakamıyacaksın... Ölünciye kadar onlardan mahrum kalacak- sın... Ben, senin yaşında iken yaş- hı ve olgunlardan başladım. Son- ra, sinnim ilerledikçe, maşukala - rımı küçüklerden seçmek yolunu tuttum... Ellisine üç senem var... yılıyorum... Bir kaç sene © sonra| büsbütün tehlike teşkil edeceğim! kartaya çıkaracak... Ha?.. Ne der- 4 Haziran 1934 4 Haziran 1v34 o Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDİ Geçen kısımların hulasası | Ali baba, İstanbulla Rusya, iki memleket arasnda kadm £ ticareti yapmakla meşguldü. Alibaba kilçlik - ken hadım yaptığı Ferhada İstanbul- K daki kızlarım teslim ederek, Kafkas- yaya gidiyor. Tifliste valinin kona - ğında (Fatma) isminde bir Gürcü ki- zını kaçırmağa uğraşırken, Rüstem isminde bir gençle tanışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Tiflise gelmiş - tir. Rüstem Fatmayı kaçırıyor ve fail olarak Ali babayı zindana atıyorlar. Ve Rüstem, günün birinde Fatma ile İstanbula dönmeğe muvaffak oluyor. — Alacağın olsun ,kaltak! Diyerek bahçeden çıktı... Yalı» nın arkasından kıvrılarak sahile indi. Kayıkçı uykuya dalmıştı. Rür temin kayığa atladığını görünce gözlerini açarak güreklere sarıl- dı: — Gidiyor muyuz, beyim? Rüstem homurdanarak: — Çek İstanbula.. ! Diye bağırdı. Rüstem kayığın içinde hidde- tinden titriyordu. Uzaktan yalıya bakarak içini çekti: — Alçak kız... Beni nasıl da al- istihbaratına gönderiyor. (Tezke- re mealen tercüme edilmiştir) “Asaletmeap! Balkan harbini müteakıp ve bar) bi umumi esnasında Garbi Trakya! da resen ve vakayii ahirede Edir- nede Cafer Tayyar maiyetinde filen bir çok menfi faaliyetlerde bulunmak suretile o Trakya ihtilâl komitesi ile münasebettar olduğu esasen sabit olan ve Balkan ha-bi ni müteakıp gene faaliyeti men- husesine devam etmek üzere İltti- hat ve Terakki hükümetinin emir ve tensibile askerlikten istifa et- miş gibi gösterilerek Kavala Os- anlı konsolosluğu kitabetine ta- yin olunan ve harbi umumi esna- sında Türk ve Alman karargâhı umumileri nam ve hesabina olarak salâhiyeti vâsia ile Makedonya cephesinde teşkilâtile faal bulu- nan ve o esnadaki hizmetlerine mükâfaten Enver Paşa tarafından ihtiyat binbaşılığa terfi olunan ve| mukaddema teşekkül eden Trak-! | ya hükümeti muvakkatesi iylerimel de pek mühim roller ifa eden ve (Devamı var) sin? Böyle soğuk soğuk konuşuyor- du. Elini arkadaşının omuzuna koy du: — Hulâsa, lclâl hanımı bana bırakacaksın... Onunla ben meş - gul olacağım.. Kendisine ben kur yapacağım... Sen ise, annesini ka- çırma... Pek eyyam görmüş şeye benziyor.... Delikanlı, dimağına saplanan kara fikri tardetmek için her $e- ye razıydı... Bilhassa bu adam, iş- te, onu büyük bir tehlikeden al- mış, kaçırıyordu... Onun için, Os - man beyin bütün < söylediklerini körü körüne tatbik edecekti. Seyahat, bu ana kızın refaka- tinde, İzmire kadar devam etti. Delikanlı, bu sefer de, Osman Beyin söylediklerinden harice çı» kamadı, Genç kızı arkadaşma bı - rakarak, o, yaşlı kadınla alâkadar oldu.., , İ Yaylanm karından ak beyaz döşü,! dattı! Kafesten kuş kaçırır gibi,| onu, yakalamışken elimle bırak- tım, | Ca Rüstem, Cibalideki oturdukları evin bahçesinde bir ağacın dibine uzanmış, gür ve yanık sesile: Ala gözlerini sevdiğim dilber, Seni görmiyeli göresim geldi. Altın kemer sıkmış ince belini, Usul boylarmı sarasım geldi! Türküsünü söylemiye başlamış ti. Üç gündenberi Fatma ile Duşmuyordu. — Alçak kadın, beni aldattı.. Diyerek Haticeyi hatırladıkça arkasından mütemadiyen küfürler savuruyorsa da: — O kahpeyi bu kadar çok sev diğimi bilmiyordum.. Diye dövünerek ağlamaktan da ko- kendini alamıyordu. Türküsüne devam ediyordu: Aladır gözlerin, siyahtır kaşın, Aradım cihanı, bulunmaz eşin.. Yaylanın karından beyazdır dişin, Uzanıp üstüne ölesim geldi! Rüstem o gün çok dertliydi.. Bir sevgi yüzünden iki. sevgili- den olmuştu, Haliçten geçen her güzel kadı” na gönül vermek, her sevgilisinin boynuna sarılıp hasretini dindir. mek istiyordu, İşte gene, uzaktan yüzü yaşmak k bir genç kadını götüren zarif bir sandal geçiyordu.. Rüstem yüksek sesle, söz atar gibi, inlemeğe başlamıştı: Şurda bir güzele meylim aldırdım, Eğlenip orada kalasım geldi. Başına sokmuş gülü, nerkisi, El sünüp ucundan alasım geldi! Haliçten geçen sandal yavaşla- dı. Rüstem sesini yükseltti: Aladır gözü de karadır kası, Arasam bulunmaz menendi Yıkılıp üstüne ölesim geldi! Sandal Fenere doğru ilerledi.. Rüstemin gözleri sandalın arka» sına takılmıştı... İ “Güzel bir kadın.. Tıpkı Hatice-! ye benziyor.,, Diye söylenerke tekrar başını! ağaca dayadı: Yıkılası şu dağlarm ardına Şimdi artık İzmirdeler... İstanbulda son gece konuştuk- larını aynen tatbik ediyorlar... Ba- zan, Menemen civarmdaki çiftliğe! gidiyorlar... Orada, bir iki gün ka- İryorlar... Bazan da şehire iniyor- lar... O bar senin, bu bar benim!.. Osman Bey, İzmirin kurduydu... Bir çok randevu evleri tanıyordu... Edibi oralara sürükliyordu.. Ne âlemler yaşıyorlardı... Fakat, yalnız bununla kalmıyor. lardı.., Fransızların “dömi omonden,, dedikleri sınıftan bazı kadınlara rastlıyorlar; kır gezintileri tertip ediyorlardı... Osman Beyin, karşı yakada, gayet iyi döşenmiş bir evi vardı... Buldukları hanımları bu- raya getiriyorlardı... Hele ahbapları içlerinde Selma isimli bir kadın vardı ki, Edibi bir hayli meşgul etti... Bu, uzun boy- lu, siyah saçlı, kibar tavırlı bir ka- - Tdi Aşup gider bir gözleri sürmeli, Cenneti âlâda bir gül açılmış, Kokar gider bir gözleri sürmeli! Fatma Rüstemin sesini işitmiş" ti., Dayanamadı., Pencerenin iç ta” rafına sindi. Rüstem derinden bir of çekti: Kuru kütük yanmaymea tüter mi? Ak memede çifte benler biter mi? Vakti gelmeyince bülbül öter mi? Ötüp gider bir gözleri sürmeli! Bu sira pencereden akseden bir hıçkırık Rüstemin neşesini ka" çırmıştı.. Başını kaldırdı.. Yukarı" ya baktı.. Ve Fatmanın hüngür hüngür ağladığını gördü. Rüstem: — Tuhaf şey... Gene memleke- tini hatırladı galiba! | Diye mırıldanarak (o pencerey€ doğru seslendi: — Fatma... Niçin ağlıyorsun? Fatma saçlarını yolarak bağır” dı; — Gözümün önünde, uzaktan geçen kadınlara söz atıyorsun.» Maniler söylüyorsun! Utanmaz.» Buna tahammül edilir mi? Rüstem birdenbire şaşalıyarak içeriye koştu, Üç gündür Rüsteme: — Senden nefret ediyorum... Diye bağıran Fatma böyle bir” denbire neden ve nasıl hahrekete gelmiş.. Kıskançlık eseri göster” mişti? Rüstem, Fatmanın —uzun gür ler süren bir gerginlikten sonra— gösterdiği bu alâkayı hayretle kar. şrlayarak çarçabuk karisim yi nma gitti. — Ben ağacın dibinde kendi kendime söyleniyordum, Fatmact* ğrm! Kimseye lâf attığım yok... j Fatma, Rüstemin yakasına s8” rrldi: — Sen her zaman böyle yap” yorsun, İnsafsız: Gözümün önün de şu kadına atmadığın lâf kalma dı, (Cennette açılmış bir gül)” Gözleri (sürmeli). diyerek mani” | ler söyliyen sen değil misin? | Rüstem birdenbire karısının kol larından yakaladı ve kucağında #** karak, yanaklarından öpmeğe baf ladı. Rüstem o gün karısmı ve k#” dmları ; kıskandırmanın sırrın bulmuştu. N ' (Devamı İzmirde bu tarz bir hayat yaşamsnın sebebi bir türlü anlaş” lamazdı... Evlenmeğe o kalkış##” şüphesiz, mükemmel bir parti y#” | pabilirdi... Pek az erkek onun seh" har hali karsısında mukavemet © debilirdi... Hattâ, Edip bile, Selma ile e“ lenmeği değilse bile, uzun bir mü” nasebet tesisini düşündü. “İzmirden ayrılmazsam bu k# dından da ayrılmam!,, diyordu” | Selma da, ona karşı bir Nİ Ilık duyuyor gibi idi... Herahld* Edibin uzun zaman İzmirden 8 rılmağa niyeti olmadığına gör“ aralarında bir kaynaşma olac! benziyordu. Delikanlı, annesile mektupls?” yordu; Burada, bir ticari işe girif | tiğini, hayatından memnun ol©” $ ğunu, rahat yaşadığını, fakat uz” bir müddet İzmirden ayrıla cağımı yazıyordu. (Devam: v0#)

Bu sayıdan diğer sayfalar: