5 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

5 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdü HABER — - Akşam Postası Ihamit Ve Gözdeleri Tariht tefrika: 25 Geçen kısımların hulasası Abdülhamit, Trbbiyeli (Noodet) | Pariste- xi Jön WW mMuhadere ettiği vehmile nu- rayın zindanlarında hapşetmişti. — Kızıl Sul- tanım gözdelerniden Sandet, Necdeli seviyör ve Padişahı ikna öderek Necdetle birlikle 4-| Taydan çıkıyor. Fehim Paşa sahnede, Parlali rükkase sorguya çekilmiştir. Bu serada gizli bir teşkilât Tatanbulda Padişahiı — yıkmağa “alıştyar.. Fehim Paşa hayretle: — Ne diyorsun kâfir?.... Diye haykırdı. Rakkase sözüne devam etti: — Padişahı avcunuzun - içine almışsınız! Sarayın etrafında kur- duğunuz entrika çemberini istedi- ğiniz gibi çeviriyorsunuz! Hüküm darı mevhum ve esrarengiz kuv- vetlerle tethiş ederek, sarayda her biriniz ayrı ayrı birer- hükümdar olmuşsunuz! Beni de bu uydurma yalanlarınıza âlet etmek - istiyor- sanız, aldanıyorsunuz! — Yarm Fransız sefiri Padişahı ziyarete geldiği zaman, bana vurduğunuz tokalın size neye mal olacağını öreceksiniz ! Matmazel Meyan ilk rolünde daha fazla devam — edememişti. Mücrim vaziyetinde kaldıkça, bu basit ruhla adamın tazyikinden kurtulamıyacağını anlamıştı. Fehim Paşa böyle tehditlerden yılar bir adam olmadığı halde, rakkasenin son sözleri kendisini düşündürmeğe başlamıştı. Eğer rakkasenin dediği gibi, Fransız sefiri Padişahtan Matmazel Me- yan'ın tahliyesini istiyecek ve iş- kence gördüğünden dolayı zatışa- haneye şikâyet edecek olursa, Fe- him Paşa müşkül vaziyete — düşe- cek'ti. — Şimdi, biraz evvel söyledik- lerini neden inkâr ediyorsun? De- min herşey! itiraf etmiştin! Sefir gelirse, senin yakanı kolay bıra- kır mıyız san:yorsun? Matmazel Meyan fazla bir şey söylemedi: — Beni yarma kadar rahat bı- rakmanızı rica ederim ! Diyerek başını arkaya çevirdi.. ' Fehim Paşa sefirin gelmesi ih- Himalini düşündükçe yumuşuyor ve bütün korkaklığına rağmen genç kızm yanaklarını ve çıplak boynunu okşamaktan kendini ala- mıyordu: —Seni serbest bıraktıracağım...| Gel, şöyle boynuma bir defa olıııııı Tefr | umarası Yazan: Ishak Ferdi sarıl! Haydi.. Kaçma benden! Ben hayatımda hiç bir kadına bu kadar yalvarmış bir adam deği- lim. İstediğim kadına ya para, ya- hut kamçı ile derhal muvaffak olu rum! Ve cebinden bir avuç altın çı- kararak: — Şunlara bak.. Ne kadar par- lak! Darpaneden yeni — çıkmış.. Sen ince bir kadınsın.. Para ile da ha çabuk yola gelirsin! Al baka- yım şu altınları..! Matmazel Meyan altınları aldı: — Ateş gibi sıcak... Fehim Paşa dişlerini sıkarak güldü: 5 — Tıpkı vücudüne benziyor! — Hakikaten çok güzel... Fehim Paşa biraz daha sokul- du: — Gözlerin kadar parlak..! Bu sırada Fehim Paşa birden ellerini yüzüne götürerek bağrıyor. du: — Alçak... Bana hakaret.. Öy- le mi?! Parisli rakkase, avucunun için- de evirip çevirdiği altınlarr Fehim Paşanın suratına fırlatmıştı. Fehim Paşa hiddetle elindeki kamçısını sallayarak rakkasenin| üzerine atıldı: — Haydi, paraya yaptığın gibi, kamçıya da mukavemet göster ba kalım ! Kızıl Sultanın kamçılı hafiyesi Rakkasenin sıtma üstüste üç kam- çı darbesi birden indirmişti. Matmazel Meyan odanın için- de: — İmdat.. Sarayda insan öldü- rüyorlar! Diye haykırınca, bu fer- yada ilkönce Mabeynci Celâl Bey, koşmuştu. — Aman paşam, — rica ederim fazla gürültü yapmayınız! Bir genç kadın bu kadar dövülür mü? Celâl bey içeriye girer girmez arkadan da Cafer ağa görünmüş- tü.. Harem ağası dışarda — dolaşır- ken, acı bir kadın sesi duymuş ve: — Aman yarabbi.. Gece yarısı sarayı şeytanlar mı bastı? Diyerek odadan içeriye dalmış- tı. Âşk mı, Servet mi? Nâkili : (Vâ - Geçen kısımların hülâsası İlhami Bey, - servetini kaybetmiş bir Paşazadadir. Fakat, eski debdebeli hayatı terketmek istemiyor. Onun için, kızt Türkân Hazırmı Cemal Bey ismin- de bir zengine vermek emelindedir. Halbuki, Türkânla Fikret sevişiyorlar. İlhami Bey, Fikreti, oğlu gibi büyüt- mektedir. Öna, kızdan vazgeçmesi için | rica ediyor. Banka memuru olan Fik- retin Önüne, tesadüf, Şadiye Hanım isminde zengin bir kadın çıkarıyor. Bu hanım, da delikanlı ile alâkadar oluyor. Sanır ki, naleü âhrm ana eser kır- maz Amı mürür ile âlemde derbeder kıl- maz. Sizin Fikret Bey de, naleü âhımın Sizin Fikret Bey do, nalcu âhımın kendisine tesir etmiyeceğini, onu der- beder kılmıyacağımı zannediyor. “ . "Fakat, gene Fuzulinin söylediği Nü) gibiz v Mamane içte mücerreyptir intikamı zaman “Her halde, intikamım almacaktır. 'Türkân, bu geveze şairden kurtul- mak istiyordu. Ondan, artık, bütün | öğreneceklerini öğrenmişti. — Evet, öyle, hakkınız var., - de- di. - İntikamınız alınacaktır... Hakkı- niz var.. Hattâ o intikamı ben alaca - üım... Bizzat ben.. Merak etmeyin... — Hay Allah razı olsun... — Lâkin, bir şartım var. — Söyleyin... — Hiç arkanıza bakmadan tanka: nıza gireceksiniz: Ve benim burada olduğumu belli etmiyeceksiniz.. — Baş üstüne.; — Şadiye Hanımla Fikret Bey oto- mobile iki kişi biniyorlar... Değil mi?.. Otomobilin spor olduğuna bakılırsa şoförleri yok... Hem sonra, burada a- sılı duran müsande kartından da Şadi- Fıkra müsabakası Eaiyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. Bekle bakalım Bir adam bir derenin kenarın- da oturmuş, derenin içine dikkat- K, dikkatli bakıyordu. Yoldan ge- çenlerden biri sordu: — Yahu dereye ne bakıyorsun? Şu cevabı verdi: , — Testimi dereden doldura - caktım.. Elimden kaçırdım.. Bek - liyorum ki dolsun ve suyun yüzü - ne çıksın... Fehim paşa Cafer ağadan çok çekinirdi. Harem ağasiyle yüz yü- ze gelince: — Matmazelin sinirleri gevşe - Mİş... Diye gülümsedi... Artık bu ko - medya gece yarısından sonra bun dan fazla devam edemezdi. Fehim paşa oyunun — mabadini başka bir geceye brrakmıştı. Matmazel (Meyan) 1 tekrar o- dasına götürdüler.. O gece Fehim paşa Abdülhamidi tatmin edecek bir çok şeyler öğrenmişti.. Parisli rakkasenin kasten yalan söylediği sözlerin hepsini ciddi telâkki ede- rek kaleme sarılmış ve — padişaha uzun bir jurnal yazmağa — başla- mıştı. Fehim paşa o gece sabaha doğ- ru, yazdığı jurnalı baş mabeyinci ye vererek saraydan ayrıldı... Necmiseher kıskançlığından çat lıyordu. ' Saadet (Necdet) beye çırağ e- dilsin! Bu olur şey miydi hiç?!.. Abdülhamidin sarı saçlı gözde- si de sarayda birini bulup uzaklaş mak sevdasına düşmüştü. Yaver Kâzım bey pek âlâ yakı- şıklı ve âsil bir aileye mensup ze ki, faal bir gençti. Necmiseher, Kâzım beyi çoktan gözüne kestirmişti. Padişabimi bir günü diğer günü- ne ve bir saati diğer saatine uymı- yan siyaseti Necmiseheri az mı usandırmıştı! Her gece vakitli vakitsiz: —”“Sarışm kızr çağırın bana!,, Diyerek Harem ağasını gönde- ren ve Necmiseheri tatlı uykusun dan uyandıran padişaha her daki- ka baş sallamak ve nabzına göre şerbet vermek kolay bir iş değildi. Si (Devamı var) ye Hanımın arabayı bizzat anlaşılıyor. — Evet”. Bit küllaniyori, Fil- ret Bay de onun yanına oturuyor... — Öğreneceklerimi öğrendim... İn- tikammız alınacaktır... Merak etme - yine Yalnız, bana, derin bir reverans yapiın ve söylediğim gibi, arkanıza baktsadan, bânkaya girin. Haydi ba- kalım... Şair, genç kızın söylediklerini ye- rine getirdi. Derin bir reverans yaptı... Ve arkasına bakmadan gitti. Bu sırada, cadde gayet kalabalık - bı. Buna rağmen, bir erkek tarafından teşyi edilmekten cesaret alarak, Tür- kân, spor otomobilin tokmağına elini götürdü. Kapıyı açtı. Tçeriye atladı. Bu, açık bir otomobildi. Arka tara- fında, bir de, bir diz örtüsü duruyor- du. Şadiye Hanım, gecenin serin — za- manına tesadüf ederse Üüşümekten korkmuş olacak ki, mevsimin yaz ol - masına rağmen, bunu almıştı. Türkân, ne yapacağımna karar ver. memiş bir tarzda, bir müddet, otomo- bilin içinde oturdu. El çantasını sıktı. Tabancası buradaydı: © miyuorua tvmar Nakıl ve tercüme hakkı mahfuzdüf a » YN Anilin Formülü; C* H'N H” Molekül vezni: 93 Anilin, nitrobenzol — cisminin bir taktir cihazında demir kırıntısı ve ha- mızı hal ile ısıtılması sureti ile elde o- lunur: C HNO'-3HsCH' NH --2H'O Müberritte anilin ve sudan — ibaret bir mahlüt toplanır. Anilin sudan ağır ve gayri münhal olduğundan asağıda toplanır ve musluklu bir huni vasıta « | siyle sudan ayrılır. Bu cisim zeyt kıvamımdadır. Bida- yette renksizdir. Tedricen esmerleşir. Rayihası keskin, lezzeti acı bir mayi- dir. 180 derecede galeyan eder. ÂAdi derecede bile teneffüsü tehlikeli gazlar neşreder. Anilin esas vazifesini görür, Hamız- len alınırsa öldürür. Bu zehirle zehir- lenenlerin dudakları morarır ve göz W hadakaları büyür. Anilin esas vazifesi güder. Hamuz- larla birleşerek milihler vücuda geti - rir. Asid kloridrik ile birleşmesinden kloridzat danilin — CLHC'H'NH” ve asid sülfürik ile birleşmesinden de sülfat danilin S O* H* (C' H* N H*)> husule gelir. Anilin boya imalinde kullanılır. Anilin uzvi ve azoti cisimlerin amin zümresine dahildir. Aminlerin hepsi amonyti gazının 1, 2, 3, gram idroje- ni yerine küul cezirlerinin kaim olma- husule gelir. Meselâ amonyakla kütlü etilden şu mahlülleri alırız: N H* C* H" — Moncetilâmin N H (C* H')? — Dictilâmin N (C* H")* — Trietilâmin. Amonyakla küulü metil ise şu a - minleri husule getirir: NH? CH' — Monometilâmin. N H (C H")* — Dimetilâmin l N CC HYY S rAMAtilümin! Aminler amonyak gazına benzerler. Ziyadesiyle uçucudurlar. Gaz ve mayi halinde bulunur. Suda erir. Kırmızı turnstolu maviye boyarlar, Hamızlar « la birleşerek amonyak mi'hlerine ben- zer milhler husule getirirler. Bunların bazı nevileri sanayide bo- ya imalinde ve sairede kullanılır. Tahlili kimya Cisimleri iyi tetkik edebilmek için mahlât cisimler ve saf cisimler diye iki kısma ayırırlar. Mahlüt cisimler: “Eritme, taktir etme, — sulplandırma, — billürlaştırma bir mayide halletme” — gibi u- süllerle — mühtelif — sahada — iki veya daha fazla mahsule ayrılabilen gisimlerdir. Bu cisimler ya gayri mü- tecanis yani melanj eterojen yahut | mütecanis yani mahlül — melanj orno- jen “solüsyon" olurlar. Granit gayri mütecanis bir cisim - 'diye söyleniyor ve kendi ken- dini sanki teşvik ve ıınıflırıııı takvi- ye ediyordu. Bir müddet, diz örtüsüne baktıktan sonra, aklına bir şey geldi. Tebessüm ederek şöyle düşündü: * — Her şeyi öğreneceğim... Öğ - rendikten sonra, harekete geçeceğim.. Her halde, bunlar, şoför ve muavin yerlerine, yanyana oturacaklar... Ben, bu örtünün altında yalnız kalabilirim ve onlar tarafından görünmem...” Yavaş yavaş, otomobilin - otlurma yerinden ayak basma yerine kaydı. Bir müddet, orada, bir şey arıyormuş gi- gi yaptı. Eğer gelip geçen yolcular a- rasında onu gören varsa nazarı dikka- ti celbetmemek istedi. Sonra, örtüyü kaldırdı. Altma girdi. İyice örtündü.. Sokaktan geçenlerin aslı celbetmemişti. Ayni zamanda b? atine baktı: * — İşin bitmesine bir şey kalma- dı. Neredeyso gelirler... Burası gerci sıcak, boğuluvorum amma, neylersin?.. Sabır lâzım..." Ön iki on üç dakika kadar bekle - dikten sonra, otomobilin — sarsıldığını hissetti. ç “muasına asli tahlil — Yazan: M. Gayur dir. Çünkü yekdiğerinden kolaylıll ayrılabilen kuartç, mika ve feldapaât * tan müteşekkildir. Siyah barıtta güyri mütscmilü Bi cisimdir. Çünkü mikroskop altında ayene olunursa karbor, kükürt ve li herçile zerreleri kolaylıkla görülür. Halbuki tabil su mütecanis bir simdir. Çünkü —muhtelif tıbbi sulaf muhtelif miyarlarla başka başka net” celer verirler ve burların en hassâf bir mikroskopla tetkikinden terkiple” rindeki maddeler tamamen görüli Mai mukattara gelince saf bir citiif yahut bir kimyevi rükündür. çuııd_ 1 — Âdi tazyik altında daima yü* derecede galeyan eder. 2 — Galeyanı etnasında sühunet | derecesi daima sabittir. 3 — Âdi tazyik altında daima #6 * fır derecede incimat eder, 4 — Incimadı esnasında deresei *Ü" hunet daima sabittir. Şimdi mai mukattar gibi tebellür, tüf tir, tasallüp gibi hâdiselerde muh! vasıflarda iki veya daha ziyade ı»ıh « sule ayrılmıyan ci Her kimyevi rüknün galeyan, 9# veban, tasallüp dereceleri sabit ve mü* ayyendir. Ve muhtelif nümüneleri ma ayni terkip ve havası haizdir. Kimyevi erkân ikiye ayrılır: St tuz, kireç gibi gayri uzvi cisimlere mf” deni erkân ve şeker, glükoz, ispirto, © ter gibi uzvi cisimlere de uzvi RU' denir. ASLI TAHLİL — Mahlüt bir &” sim teşkil eden kimyevi rükünleri 8) mağa hizmet eden usullerin heyeti mer Analis immed * yat denir. Asli tahlilde bir çok usullef — vardır. Maamafih ekseriya —aşağıı dört usula müracaat olunur: .—— Mihaniki vasıtalar. 2 — Muhtelif mühalliller: 3 — Tebellür, taktir, zeveban, — 4 — Kimyevi miyarlar. MİHANİKİ VASITALARA MI . SALLER: A - Klorüform ve su gibi ihtilât et miyen iki mayü birbirinden —a için mahlât dibi musluklu bir buniyt dökülür. Klorüform sudan ağır oldu * Zu için dibe çöker. Musluk açılındi altına konacak bir kaba evvelüâ ki form akar. İki mayii tefrik eden musluk hizasına gelir gelmez musl! kapatılırsa hunide klorüformsuz su K” lır. B - Sulp cisimleri mayiden — tefrik için aktarma — dekantasyon yakvt hiş — filtrasyon isullerine n edilir. Terşih için ekseriya filtre KAĞ” dı kullanılır. Bazı ahvalde pamuk, diklenmiş amyant yahut cam pa: kullanıldığı da vardır. — Sonu var << Evvelâ bir vücut, sonra diğer vücut, ön tarafa bindi. Kapı, kapâtt * di... (li Şadiyonin sesi: 1 — Ne tarafa gitmemizi ıı(aı'*' Fikret Bey?... — Siz nasil isterseniz.: Hanği . rafı tercih ederseniz... A Türkân: y “ — Henüz sizli bizli konuşuyd' lar... - diye düşündü.” Buna evvelâ memnundu. LAW? sonra, birdenbire kalbi burkuldu: “ — Demek ki, aşkları vücut İ değil.. Zira, müddelen sevişen intü), Tar, homen teklifsizleşir... Manen ' şenler arasında ise, mutlaka bovı' M Hi bizli bir teklif ve tokellüf katır. Ü nevi aşk ise, en tehlikeli bir rabıtadif” Bu kadın, tam manasiyle benim rı“ b;hL--" Çantasını gene sıktı. Yavaş yavaş örtünün altından v şını çıkardı... ; Otomobil, hareket etmişti. Aitet daireye doğru gidiyordu. — Demek ki, nereyo gitsek,; için müsavi. Elverir ki, dendinizi *f | yalamanız mümkün olsun.u o! (Denıd'd )

Bu sayıdan diğer sayfalar: