13 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

13 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdülhamit Gözdğleri Yazan: Ishak Ferdi — Ya sen... Senin vazifen yok- mu? Evde oturduğunuz zamanlar, siyasetten, İttihat ve Terakkiden, Paristeki haşarattan bahsetmiyor- musunuz? — Paristen hiç bahsetmiyor.. İt tihatçılardan dem vurduğum za- man kulaklarını tıkıyor: “Ben a- teş ve barutla oynamaktan korka- rım!,, diyor. Siyasete ait bir söz bile söylemiyor. Fehim Paşa Saadetin Necdet- ten hoşlandığını tahmin ederek, genç kadını korkutmak istedi: — Ohalde delikanlının hiç bir suçu olmadığı anlaşılıyor. Bu vazi yet karşısında senin de rolün bit- miş demektir.. Hazırol .. Seni ya- rın saraya götüreceğim ! Saadet birdenbire beyninden yıldırrmla vurulmuşa döndü: — Aman Paşacığım, ne diyor- sunuz? Bütün plânlarımız alt üst| olur. Ben Necdeti, sizin zannetti- ğiniz kadar masum ve siyasetle uğraşmaz bir adam zannetmiyo-| rum. Fakat, ağzı okadar sikı ki, böyle onbeş gün içinde kendisine itimat telkinine imkân yoktur. He Tarihi tefrika: 83 O günlerde Fehim Paşa Nuri| Beye görünmez olmuştu. Saraya geldiği halde Celâl Beyin odasın- dan ayrılmıyor ve jurnalları Baş| Mabeyinciye bırakıp gidiyordu. *ı Matmazel (Meyan)ın tahliye- si ve Fransız Sefarethanesine tes- Kimi hâdisesi Fehim Paşanın bur- nunu haylıca kırmıştı. Fehim Pa- şa Parisli rakkaseyi elde edeme- dikten başka, Mabeynci Nuri Be- yin yanmida-da küçük düşmüştü. O, (Meyan)ı avucunun İçine ala- cağını ve diğerleri gibi parmağın-| da oynatacağını zannediyordu. | Nari Beyin bryık altından -ken- disini görünce- güleceğinden emin 'idi. Zaten Nuri Bey müstehzi ve soğuk kanlı bir. adamdı.. Fehim Paşa ile karşılaşınca ona neler söylemezdi ! ! .. . . Fehim Paşa © gündenberi Tıb- biyeli Necdeti takip ettirmekten usanmıştı. Akşamüstü Paşaya ge- Ten hafiyeler Necdetin hiç bir şüp- heli adamla konuşmadığını ve şüpheli yerlere girip çıkmadığını söylüyorlardı. Fehim Paşa bir gün -Necdet so- kağa çıktıktan sonra- Saranca Bey yokuşunda Saadetin evine gitti. — On beş gün oluyor, dedi, da- ha ortada bir şey yok. Haniya sen bu işleri beş on gün içinde —meydana çıkaracaktın? Yoksa işi “ilerlettiniz mi? Evlilik tatlı mı gel di? Fehim Paşa çıkışmağa başla yınca, Saadet bu kurnaz tilkinin ceksiniz ki, ben her şeyi meydana çıkaracağım! Fehim Paşa Saadeti yan gözle süzerek: — Beni ve Padişahı atlatmanın meye mal olacağını sen takdir e- dersin! -dedi.- Eğer biz Necdetin bu işlerde alâkası olduğuna kani olmasaydık, seni bu işe memur et- mezdik! Ve Saadetin yanağını okşaya- vak sözüne devam etti: — Sen kendine sahiden bir ko- €a arıyorsan, intihapta yanılma- manı tavsiye ederim, yavrucu- ğum! Çünkü, Necdet Padişah na- zarında vatan haini bir genç ola- rak tanmmıştır. İstikbali sönmüş- tür..Ve hayatı da istikbali gibi çok yakmda sönmeğe mahkümdur.. Biz böyle muzur mikropları fazla yaşatmamakla mükellefiz. Necde- tin Parisle muhaberesi tesbit edil- miştir. O ölümü çoktan hak emiş- tir, anladın mı? Saadet titremeğe başlamıştı. Fe him Paşa bir cellât gibi konuşu- yordu. — Paşacığım, insan ağzından lâf almak, deveye hendek - atlat- maktan güçtür! Siz bu işleri ben- den iyi bilirsiniz! Necdetin neka- dar inatçı ve dili pek bir genç ol duğunu söylemeğe lüzum gör- mem, Zindanda aylarca istirap çeken bir adamın on beş yirmi gün istirahat etmen pek tabiidir. Nec- det bundan sonra sik sık sokağa, çıkacak.. Bir iş arayacak. O vakit dışarda kimlerle buluştuğunu ta- kip ettirip anlarsmız! Fehim Paşa hiddetle gözlerini açtı: T'k numarası : İ Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) ! " — Gidiyor musunuz?.. Nıu-!eılılı.îıhımhı,lıılmdinkv kit?, » diye hemen hemen ağlarcasına ! meğe taraftar olmadığı için: — Fazla kalmıyacağım... Bana mü> saade.. - diye yerinden kalktı.. nun kalırım... maklar geçiriyordu: "F—îlwl::ıh' Mtr — Ah, bir tanecik hanımcığım, ah, Pit iritd güzel yavrucuğum kendini — vurdu... Paser eee kl. Ben demedim mi size, Beyefendi, ben demedim mi size?... Kız kısığına ta - banca alınmaz diye... — Canım, Peyker... Tabancayı ya- nına alıp ta gitmedi.. İşte bende... Mesele tabancada değil.. Fakat, cid- den ben de merak etmeğe başladım... Sant ön buçuk oldu.. Kız nerede kal- dı?.. Bu saate kadar gelmemesi kabil değildir... Başından mutlaka bir ma - sera geçti... Polise haber versek... Telefonu açtı.. Ance teller... Duyğularını tzun uşqyı anlata- Je beş on gün daha geçsin. Göre-| —e GELA ' K HABER —- Akşam Postası Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize göm- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- Maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzundır. Pişmiş mısır ektim Tüoccarın biri iki, üç defa yatıp kalktığı bir hancıdan her seferin- d& yumurta yemeği yer ve parasi- ir vermezmiş. Nihayet sıra ba gelince hancı bin lira borç gös- termiş, ve bu bin lirayı yediği yu- murtalardan çıkacak civciv, tavuk meselesine istinat ettirmiş.. Bir kavga, bir gürültü mahkemeye düş müşler, hükim tüccarı borçlu çı - karmış.. 'Tüccar itiraz etmiş: Nasrettin Hocayı vekil tutmasını tavsiye et- mişler, mahkeme günü Hocayı a- lıp mahkemeye gitmiş. Mübaşir Hocayı aramış.. Hoca cevap ver - memiş ve neden sonra Hoca mah - kemeye girince hâkim: — Neredeydin! diye sormuş. Hoca: — Pişmiş mısır ektim.. Gelecek seneye leblebi almak için.. Hâkim: — Pişmiş mısırdan bir şey çıka: mı? diyince, Hoca da: — Siz pişmiş yumurtadan ci civ çıkarıyorsunuz ya,ı. cevabını wermiştir. Yedikule — Fahri Daver Fehim Paşa kaşlarını ayağa kalktı: — Sana bir haftş daha veriyorum! İkinci gelişimde şey bitmiş, meydana çıkarılmış ol malı.. O akşam Necdet eve döndüğü zaman tayrında ve bakışlarında göze çarpan bir değişiklik vardı. Yalnız bukadar mı ya...? Biraz da başı dönüktü. Saadete mânalı bir tebessümle bakarak: — Beni candan sevdiğine bir türlü inanamıyorum! Diye söze başladı.. Başmı otur- duğu kanapeye dayamıştı.. — Bu akşam Galata meyhane- lerinden birinde temiz yürekli bir polis komiserile ahbap oldum, Sa- adetciğim! Okadar iyi bir adam ki... — Hayır, taporlar, hiç vukuat kaydetmiyor... Her halde - gelir... Gençlerin hali malüm... Azıcık gez - meğe gitmiştir... niyet âmirinin verdiği bu nasihat ü - zerine, adamcağız büsbütün hiddet - lendi.. Odanın içinde, aşağı yukarı dolaştı: “ — Sakın kendini denize atma - sın?... - diyordu. - fakat, neden?.. Dün, ne kadar ümütli idi.. Hemen der- hal, bu derece bedbinane bir karar vermiş olamaz.. Hem, Fikretin İzmi- re gittiğini e ÖĞ âş ol n Ansızın kaşlarınıçattı: — Ya öğrendiyse?.. Derhal yukarı çıktı. Peykere: — Şu senin anahtar tomarımı ver bakayım... » dedi. Genç kızın dolaplarını birer birer açıp karıştırmağa başladı. Hhami Bey, taharriyatında devam edodursun, biz, İzmir vapuruna gele- | Tim.. Gemi bütün ışıklarını yakmış, l eX Nakıl ve tercüme hakkı .. ga Meselâ Kloru sodyom mahlülünün azotiyeti gümüş mahlülü ile muamc'e- sinden husule gelen klorü gümüş rüsu- daha dün derecede zeveban eden diğer şahıni hamızlardan terşih ve tazyik &- keti ile tefrik olunur. € » Slup cisimleri birbirinden tef- vik: Meselâ madan filzlerini acine , — kiyat bür kaç defa tekrar edilirse maden az çok temiz bir hale getirilir. Un hamuru su cereyanına biraki » harak nişasta * amidon ile glütenin ay- rıldığını mukaddema işaret etmiştik. Unda yüzde on ilâ on dört gflüten ve yüzde elli ilâ yetmiş beş nişasta bulun- duğunu da ayrıca kaydedelim. Eğer ayrılacak cisimlerden — biri, “uçucu bir cisim olursa taktir yahut tas'id usyllerine müracaat mümkün - naftalin gibi cisimler tas'it ile elde e- — Eşyan kâfi gelecekir ; oğlum! - * demişti. » iki bavulun şimdilik sana yetişir.. Bir kaç gün sonra, köşkte nen kaldıysa, onları da çıkartır, yol- Tarımı. Üzülme.. Taşaallah — hayatta mes'ut olursun, zenginleşir, istediğin bir kadınla evlenirsin... Türkân ile siz, birbirinizi betbabt — edecektiniz... Her halde, bu izdivacın sonu ikiniz i- rum.. Gel, seni öpeyim.. Evlâdımsın, tam manasiyle senin babanım.. — Gel, öpeyim.. | velâ izabe edilir. Sonra Yazan: M. İşpirtolu mayiin üçte Yununca ameliyat durdurulur tir edilmiş olan kızmen küdü ”4 min çoğaldığı ve taktir mesi mürkün olur. Pa Kısmi taktir ameliyatı ” İZABE USULU — Bu selâ serbest kükürdü — havi larda filzler yığılır ve ateşe W | rakılır. Kükürt erir, dışarı S# rak maddeler ise odanın tortu halinde kalır. Bazı ahvalde tebellüâr V* izabe usulüne müracaat a Hü derüz sayu kısmen inciiiii lirse saf sudan müteşekkil bf lamı hasıl olur. Ve suyut milhler donmamış olan cisimtif Bu usüle müracaat ederek mamlekatlerde deniz sayasirli Kezasimli kurşundan Y çikarmak için İ “plomb orgentiföre", milen ameliyata maruz , oağa terkolunur. — Ve höıl": gümüşçe zenginleştirilir. EĞE yat bir kaç defa tekrar li iki, iki buçuk gümüşü olan bİF | balitası elde edilir. ; “DİSSOLUTİON” HAL 5 deni milhler ve umumiyetle © eden cisimlerde tahlil —h,j tebellür usulü ile yapılır. yah barutu teşkil eden kürt ve karbon bu usulle bi avvılır. Bunun yapılma tarzlf Barut evvelâ sıcak su ile Sunur. Bu esnada küherçile #4 Mablül fitre kâğıdından *7 ayrilir ve teshin usulü ile tet IŞ t İz u taçi, vardı.. Bir türlü cesaret edip * | yordu. | Nihayet dedi ki: — Ben dün size telefond 4 vermedim. Fakat, benim dt ay — gidecektim. — Yalnız , yapacağım diye tereddüt

Bu sayıdan diğer sayfalar: