27 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

27 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FN N İspanyol kadını Onun siyah saçları öyle bir tutam tel ki, Parlak dalgalarile süsler şakaklarını! _Cençliıii en kuvvetli bir selâmettir belki, Esefinden kahrolur görürse aklarını! Fransız kadını Onun şimşekler çakan arzulu gözlerini, Bir daire şeklinde kaplamıştır çürükler! — «© Yanma yaklaşmayın, duymayın sözlerini, Korkarım ki sizi de hicranına sürükler! Kumral, dalgalı saçlar, buğday renginde bir ten, Zayıftır bir parçacık, fakat şansız değildir! Canımdan fazla sever zevki, neşeyi.. zaten, Çapkın ruhlu olmıyan bir Fransız değildir! Bir tarafa çekilip sessiz oturmadansa, Şarkılar söylemeli, raksetmeli, gülmeli! Kitaranın sesiyle gene başladı dansa: Vücudu yılan gibi kıvrılıp bükülmeli! Uğrunda servetini mahvedip, kucağında, Ermiyen de meyustur, muradına eren de! O kadar kurnazdır ki: En görgüsüz çağında, Bazan kalbi yumuşar, bazan da bir tunç olur, Hem kendisi hıçkırır, göz yaşı döktürür hem! Eğer candan severse aşkı pek korkunç olur, Acımaz hiçbir şeye bu alev gözlü bohem, O, gençleri koşturmuş, arzu onu sürümüş, Tatmış bütün zevkiyle aşkın gecelerini Çıplak omuzlarına ince bir şal bürünmüş, Gezer Valânsiyanın limon bahçelerini. — Azirim gene mübalâğa ediyor- sun? — Yahu, daha dim! — Evet, amma söyliyeceksin! bir şey söyleme - Tecrübeli şöför! Otomobil sahibi kendisinden iş istiyen şoföre şordu: — Bundan evvelki patronunuz- dan bir vesika getirmeniz lâzım. Şoför: “ — Peki efendim, dedi, bir aydan evvel olmaz.. — Niçin?. fakat — Eski patronum son otomobil kazasındanberi hastanede.. Bir aydan evvel çıkamaz! — Bize öon para — verir. misiniz? Yazı mı, tura mrı oynayıp saatinizin hangimizin hissesine düşeceğini tayin edeceğir! | Yanlışlık ! Şeytan Taş Devrinde | Üç arkadaş seyahatte idiler. Geceyi geçirecekleri otelde kala - balık çoktu. Hepsine birden dört yataklı bir oda düştü. Yatak kom- şuları da simsiyah bir zenci idi. Üçü de yemekte epeyce içtikten sonra odaya çıktılar. İçlerinden biri sabahleyin erken kalkacağı i- çin uyandırmasını garsona tenbih etti ve yatağa girer girmez sızdı. Ötekilerin aklına bir muziplik gel- mişti. Arkadaşlarının yüzünü mü- rekkeple kapkara boyadılar. Garson sabahleyin yolcuyu u - yandırdı. Adamcağız daha açıla - | mamıştı, giyinirken aynada yüzü- nü görünce haykırdı: — Ama da budala garsona çat- mışım! Beni uyandıracağı yerde gitmiş arabı uyandırmış! | Ve gidip yatağına girerek der - hal uyudu. a ı | | Kelepir mal! Mağazada satıcı tavsiye etti: — Bu kumaşı almız, hanıme - fendi; son modadrı, bize de da- ha yeni geldi. Kadın sordu: | — Güneşte solmaz mı, dersi - 1 niz?. | — Kat'iyyen efendim! Üç ay | yaz vitrinde durdu, gene bir. şey olmadı! Elma ve kabukları — Çocuğum, elmayı yemeden evvel soydun mu?. — Saydum anneciğim! — Peki, kabukları nereye at- tın?. — Atmadım, yedim! Yazısız Hikâye: çocuk muzipliği! — Yahu yerden aldığın ciğara iz- maritini nasıl içiyorsun? — Yok canım! Hiç içer çiğniyorum! miyim; — Eyvah ihtiyarlıyorum; işte ilk beyaz saçlı. Önünde atamazlar âşıkları perende! x 3 Ne emeli tükenir, ne arzusu eksilir, Kalbi o kadar coşkun, hissi o kadar taşkın! En az tecrübelisi bir muallim kesilir, Onlar hem çocuğudur, hem annesidir aşkın! _;î(l Nasıldı? Eğer bilsem! Şiirlerini bir mecmua idareha- nesine götlürmüştü. Mecmua mü - dürü: — Yazımız okunmaz bir halde, Niçin daktilo makinesiyle yazmı- yorsunuz?, diye sordu. , Genç, cevap verdi: — Eğer makine ile yazmasını bilseydim, şiirle para kazanmıya teşebbüs eder miydim?. Bilmiyen var! Erkek karısma söylendi: — Gene terziye yeni tuvaletler ısmarlamışsın!. İflâs ettiğimi bil « miyor musun?. Kadın lâkaydane cevap verdi: — Ben biliyorum ama, terzi da- | *ha bilmiyor!. Bedbin müşteri Mağazada şatış memuru müş teriye radyo makinesini methedi - yordu: — Bundan mükemmel — radyo bulamazsınız efendim. — Bununla bütün istasyonları dinliyebilirsi - niz. Müşteri bedbindi, şöyle dedi: — Evet ama hepsini birden, de- ğil mi?, Kelin merhemi! Sokakta üstü başı perişan bir adam yaklaşarak yardım istedi: — Bana biraz para veriniz, e * fendim. Vaziyetim çok feci, açım. Münevver bir adamım, bir kita - brm bile intişar etmiştir. — Ya, kitabınız neye dairdi? — Hayatta muvaffak olmak i- çin on iki usul!. ö *n) Kasap — Bu fileto bir kadın kalbi Hadöryummuşattrry Bunu ulamnar fana etmezsiniz! — Kadın kalbi gibi yurmuşak mı? Öyle ise sen bana kıyılmış et ver Zararı yok! Garson çorbayı masaya koya- cağı sırada müşterinin üstüne dök- tü. Adam bağırdı: — Bu ne dikkatsizlik! — Zarar yok efendim, dedi, bir başka çorba getiririm. Bunu hesabınıza yazmayız! Çünkü.. — Niçin otomobilinizin bir ta- rafını yeşile, öte tarafını kırmızı- ya boyattınız?. — Eğer kaza yaparsam şahit - lerin hepsi biribirine zıt ifade versinler diye.. — Madem ki, koyunlarınızdan bi- rini kaybettiniz. niçin aramıyorsu « nuz? — Öyle amma hangisinin kaybol- duğunu bilmiyorum!

Bu sayıdan diğer sayfalar: