20 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

20 Kasım 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Z— Mezarlığı (8 YYyük Zabıta romanı Wis. - 'Ğny? ile Nusret genç kızı mdu.ukıkleri sırada, Lâtif Bey, İ > * XN_M.M, Bey, F,'"'ıır' i 7 H'!ır.. . Kendisi halanıza ne gü- * Niçin sordunuz? yle tanışmağı fevka- İtterd: ç İ u"d"-n de onün için... İna- , m_'_z- İşin içinde gayet garip üf var... Bundan yüzlerce ev Vel yolculara görünüp de N Ğ[,h:"k“tân bu hayal, işte şim- | W e we ’Mı â göründü... Üp » dinliyordu. .i"'!e' bu iki hâdise arasında l *t bulmuştu. Esasen, me- q&i!""di Lâtif Beye açmasının ğ du, k:ln Beyin çatlak sesi, iki a- *.W'Whavcreı:ni keşti; düşün- JIİ. de yarıda bıraktı. | Be Hanmma: dfkuıUıluğn alışkın — deği- lşe İyordu.. Buna rağmen, bu —hlhînmak mecburiyetinde | d.’ Hayatımda ilk defa va- 'Or, tözleri söylemekle beraber, Tamanda yüksek sesle gülü- "İh'yet Hanım: i mi?... -dedi.- Anlatm A::n Bey, tereddüt ediyordu. &k öyle anlatacak, gönül H'Bf k bir mesele değil... u'lı, ve Nuh birbirlerine yak- selğe tr geleceğini söylemedi- | | birden bire ortadan kayboldu. Hâ- A B Üöüünün oradaki çiftlikler, bü- U Iıüyl.bn ü B de. Moselâ benimki, en yakın n üç kilo metre — iraktır. îçind;.- ki, bir — çiftlikte keblar, birbirlerinin — âdeta Ts;._" igibi — sayılırlar © Soti N; sani ayında — arabacıla | & birağır surette — hasta Doktor, aynı — hafta- d: üç defa gelerek onu mu- i, ı* T—huı—leıi ile pazar arasında- | bana gelerek, adamcağı- Nefesini vermek üzere bu- haber verdiler, SCerek oturdum. Ş "ılırı mahsus kısmın ar- 'Nkı' :dl oturuyordu. Küçük qu'%iî ?nfın' için yaptırmış- " Skiğ Zin iki odası vardı. Bu- €n ekmek yaparlarmış. xı.,.. Tün gelmesini bekledi- Onunla yapayalnız- 8"8 ve Ihs ağrıları Souk alginlığı - Romatizmaya KALMITIN iniz - Her eczanede bulunur. tine dikkat edi | işlediğini bana itiraf etti. Devren satılık mağaza | HABER — Akşam Postası Nakleden : Vâ - Nü *“Can çekişen adam, bana garip bir tarzda bakryormuş gibi geldi. “Bir kaç defa, dudakları açıldı. Lâkin söylemek istediğini bir tür - Ki söyliyemiyordu. “Nihayet, yaklaşmam için işa - rette bulundu. “Gözlerimin içine uzun uzun baktı ve bir tek kelime söyledi. *“Bu sözlerden de bir mâna çı - karamadım: “— Sadi! “Evet, yalnız “Sadi,, dedi. “Sadi, bizim tarlalarda çalışan bir işçinin ismidir. Bu adam, bir İranlıydı. Kendsini bir müddet üc- retle tutup kullanmıştım. Sonra, | Ağüstos ayınm ortalarına doğru, diseyi jandarmalara bildirdim. “Tahkikat filân her ne kadar ya | mekle artık heveskâr pıldıysa da bir netice hâsıl olma- dı. “Şimdi artık, arabacının gözle- ri benden ayrılmıyordu. Ona bir | sürü sualler soruyordum, Ne de - mek istemişti. Dudakları âdeta yakan bir suali ona — soramıyor- dum. . “Hattâ söylemek istediğini ba - na anlatmak kuvveti bile yoktu. Bunu anlıyordum. Güçlükle kaldırdığı elini, baş tarafındaki drvara uzattı. “Doktorun gelmesini dört gözle bekliyordum. “Nihayet, hasta, beni elimden tuttu. Hızla kendine doğru çekti. Şaşılacak kadar büyük bir kuvyet- le şu sözleri söyledi: " “—”Omu ben öldürdüm... “Bu, bir itiraftı. “Dehşetle ona bakıyordum. *“Sonra, gözlerimi kapadım. Daha ileriki dakikalar, ne- Fesinin gitgide yavaşladığını his- % settim. “Doktor geldiği vakit: “— Artık hayır yok! «dedi. “— Ölmeden evvel bir cinayet “Doktor: “— Ne zaman işlemiş? -diye sordu. | “— Ağustosun son aylarımnda... Cevabını verdim. “Bir müddet düşündü ve sonra: “— Peki, ceset? “Zaten bu suali bekliyordum. (Devamı var) Kazancı teminatlı, sermaye iki, üç bin lira. Müracaat: Galata tü - nel yanında billür sokak 14 numa - ra tütüncü Kaprilyan. (3401) 1 Kaşelik kutu 10 ,, türplede Hakikikaşe | hat Hanım oldu. Yaşı henüz kü Tiyateo Cümhuriyet genç- ler mahfelinde “rakibe,, Rakibe piyesi mahdut tiyatro eserlerimizden biridir. Merhum Tahsin Nahit Bey tarafından di - Hmize nakledilan bu eser bir çok defalar Darülbedayide ve diğer tiyatro teşekküllerinde oynanmış - t Cümhuriyet Gençler — mahfeli bunu muvaffakıyetle temsil et - hududunu geçerek san'atkâr hududuna gir- diklerini isbat etmişlerdir. Rakibenin mevzuu şudur: Ressam ve büyük — san'atkâr | Ahmet karısiyle mes'ut ve zengin | bir hayat yaşarken evine acıya - rak aldığı sarhoş — bir baba ile san'atkâr kızı — Leylâyı seviyor. Ve Leylânım Ahmetten bir çocu - ğu oluyor. Ahmet de karısını ve evini ter- kederek Leylâ ile yaşamağa baş- lıyor. Fakat bir müddet sonra ço - | cuğu ölüyor. — Tekrar eski evine dönmek istiyorsa da çok iyi kalp- li ve dost olan eski karısı kendi - | sini reddediyor ve tekrar Leylânın 'yanına dönmesini söylüyor. Devir itibariyle modası geçmiş, fakat klâsik kıymetini her zaman | muhafaza eden bir mevzu,.. | Cümhuriyet Gönçler — mahfeli eseri iyi vaz'ı sahne ettiler. De - kor ve ışık tertibatı güzeldi. Ak- törler rollerini iyi ezberlemişler - di. Hiç bir aksama olmadı. Üç perdelik olan eser tedricen her perdesi daha iyi olmak üzere temsil edildi. Herkes iyi oynamakta ve eserin muvaffak olmasını temin etmek- te âdeta biribitleriyle yarış edi « yorlardı. Rakibe gibi amatör gençler için cidden zor bir eserde | gösterile muvafakıyet gençlerin l daha bir çok büyük işler başara - bileceklerine delildir. Resşam Ahmet rolünü Müçteba çok iyi yaptı. Bilhasas son perde de çok muvaffak oldu. Hareket - ! leri, sesi çok muvafıktı. Rakibenin hakkiyle muvaffak olmasının en büyük âmillerinden biri de Leylâ rolünü yapan Saba . çük olmakla beraber gösterdiği muvaffakıyet çok şayanı dikkat - tir. İyi çalıştığı ve biraz daha bü- yüdüğü takdirde sahnemizde cid. den yok denecek kadar az — olan kadın artistlerimizden biri alma - masımma hiç bir sebep yoktur . Ressamın karısı rolünde Güzin Hanım da cidden muvaffak ol - du. Ve çok içten oynadı.. Yusuf, Baha ve Bahanım altımış yaşındaki karısı rolünü yapan ve May Veste şayanı hayret derece- vaffak olmasını temin eden şahsi yetler arasındadır. Rakibede şayanı dikkat tipler - de benziyen hanım da eserin mu- den yok denecek — kadar az olan den biri de sarhoş babası rolünü yapan Sadi Beydi. Bu delikan - | Ir bazı yerlerde cali — hareketler | yapmakla beraber bazı sahneler - de fevkalâde muvafak oldu. Bil. | hassa Leylânın acemi ve mahcup Aşıkı — Vedattan — Yusuftan — para istemesi ve sözünü dinleme- | mesi sahnesinde cok muvaffak ol- | du. Esas itibariyle Rakihe mu - vafafk olmuş bir eserdir. Bir a - matör sahnesinde bu piyesin daha iyi temsil edilmesine imkân yok - tur. İyi bir kafa ile idare — edilen ve muvaffak olan bu gencler her L TT DKU KASADLI OD LORRALA I CAAA 1 MA GÖR TTTT AAAAA TABA SA V KARATTARTILEĞ MT DG TT DURS6AYEBUr | veçhile tebrike şayandırlar. M. S.| Her parçası ayrı bir beyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANİN OĞLU. Tefrika No. 92 Abdullah Aslanlı sözünü kesti: — Ölen arkadaşı içeride mi bı- rakacağız.. — Başka ne yapabiliriz ki .. — Hakkın var... Zavallı kadın, onun da kısmeti vahşi çukurunda can vermekmiş.. Tali... — Daha evvel harekete geçmiş bulunsaydık,— böyle bir neticeyle karşılaşmazdık.. 1 — Evet.. Geç kaldık.. IçerideW başka bir şey yok mu? | Dolu.. Amma bir yığın iske | letle, insan kafası.. Aslanlı adam, — Abdullaha da söylediği gibi artık kasabada faz -| la kalmıya taraftar değildi. Bu yüzden hemen yola düştü - ler. O, yolların en kestirmesini biliyordu. O yolu takip — ederek belki filden evvel yerlerine varmış | ulacaklardı.. | Gece devam — etmekle beraber,| yollar epeyce aydınlıktı. Aslanlı adam hem yürüyor, hem | de yanımna aldığı vahşiyle konu -| şuyordu. Aslanlar onları yan em- niyetine almışlar gibi birisi bir ta- taraftan, öteki diğer taraftan iler-| Eyorlardı. i Aslanlı adam: — Reisiniz kızı arıyor mu? —Evet.... Fakat ele geçirme - mekten çok müteessirdir . — Keşki sağ olduğunu bildir -| seydik te çok üzülmeseydi. Vahşi ,Aslanlı hükümdarın bu sözü üzerine daha çok — alâkadar görünmüş ve azıcık ta memnunol ' duğunu hissettirmişti. Vahşinin bu hali Aslanlı hükümdarın gö - zünden kaçmamıştı. — Ne o, dedi, reisinizin kızınm sağ olmasından memnunmusun . Vahşi: — Evet, Memnunum.. parbetlin tüi “BORSA — Nukut (Satış) l hükümdarın diye — cevap verdi. Viyana Madrit Berlin Varşova Budapeşte 630 126 169 215 pız 24 50 810 4 B4 102 83 Nevyork Paris Miltno Brüksel Atina Cenevre Safya Amsterdam Prag Stokholm Altın Meeidiye | Banknot 240 Çekler (Kap. Sa. 16) Londra 6 Nevyork 17 1205 92883 84086 A 836450 Cenevre - 2,4400 Solfya — 65675 Amsırdam (,17! Prag 19 0025 Madrit | Berlin | Varşova 582 tüksel tina Budapeş Bükreş 70,1125 | Belgrat 349844 Yokohamı 1,7675 | Maskova — 1090 ESHAM 10 30 Bankası Anadolu Reji 00 250 U. Sigorsa | Bömocti 31,50 Z UPRASSĞNENRDEN e alRDEURe GFRŞAGENDA ASA CDS OĞRSAAS LESGR Ni BüRLARAA Nü tağBETANSNN DAĞ zNDN SA YESmLANRALEaAS: Şir Bayriye 15,50p Tramvay Merkez Bank S80 | Çimenra as. 13. tikrazlar Tahviller trk Borl 200| Tramvay — 3 » ezo| Retbm İ Anadolu “ıragoj Aradolul . | Anadolu ll 4520 İstikrazı Dahili9a Rl Anadolu lll I rgani İstikarzı97,O| Mümessil A 40.4 YELGAK D AYAGraA YU kaRana lt raEzI aa nir. $ ğYızın: l | Rıza % iŞekip | Üaoedsseandası eee — Bu sevincin sebebi ne ? — Reisin kızını reisten fazla se. veriz de ondan.. Abdullah söze karıştı: — Onu kurtarmak için bize ha- ber gönderdikleri zaman yaşayıp | yaşamadığından endişe eder görü- nüyorlardı. Şimdi Aslanlı hüküm- dardan yaşadığını öğrenince ta « biatiyle memnun olacak.. Vahşi: — Şüphesiz, diye cevap verdi. Abdullah Aslanlı hükümdara: — Bize beraber bulunduğumuz on beş gün içinde bu kızı göster - mediniz... — Haklısım.. Fakat sizin bana karşı hislerinizden emin olmadan bunu yapamazdım. Gittiğimiz za. man görürüz. — Nerededir?. — Şimdi söylemekte beni mazur görün.. — Merzukanm bütün israrları : na rağmen bize göstermemiş olma- nıza bi rtürlü akıl erdiremiyor - dum. — Demek ki sebep, sırf bize itimatsızlığınızdı. — İtimatsızlığım değil.. — Her neyse.. Vahşi, Abdullahla Aslanlı hü . kümdarın konuşuşundan bit şey « Tef anlamıyordu. NÜ O mütemadiyen önüne bakıyor ve düşünüyordu. Şimdi, yeni bir hayata atılıyordu. Gerçi çok sev- diği reisin — kızma her adımiyle yaklaşıyordu. Fakat... İşin faka - tr vardı... Artık kasabaya dönmek onun için imkân — dahilinde değildi. Gerçi Aslanlı hükümdara yardım ettiğini kimse görmemişti. Nasıl olsa yakasını reisin elinden kurta - rabilirdi. Dönememek daha iyi diye dü - şünüyordu. Biraz da kalabalıktan uzakta, bütün Afrıkanın parmak ısırdığı kuvvet ve azametine bo - yun iğdiği Aslanlır —hükümdarla beraber yaşamak kendisini çeki » yordu.. (Devamt var) Cümhuriyet Gençler — mahfeli musiki şubesinden: Mahfilde parasız (Yaylı sazlar) Kemen, viyole dersleri açılmış - tır. Dersler her hafta salı günleri sart 17 den 20 ye kadar mahfilin Beyoğlu Tokatliyan arkasındaki Cümburiyet Halk fırkası Beyoğ - lu kaza merkezi binasındaki dai - relerinde verilecektir. Kayıt her gün 14 ten 21 e ka- dar mahfil idare müdürlüğünde yapılmaktadır. Kaytolmak iste - yenlerin üç adet vesika fotoğrafı ve hüviyet varakalariyle mahfele müracaatları. -———— — — AA ZAYI — 17 Teşrinievvel 1934 tarihinde Fatih baytarlığında doğ- ru aygır hayvanın kan muayenesi vesikasını zayi ettim. Yenisini çı- karacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Pangaltı Davutoğlu sokak Sa- hir Bey apartımanında 16—18 nu- marada Hasan Hüseyin Efendi .

Bu sayıdan diğer sayfalar: