9 Ocak 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

9 Ocak 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÜYÜK DENIZ ROMANI - Şahin Yavrusu Yazan: Kadircan KAFLI No 49 gemisine karşı hazırlık vardı Kara Yusuf Ali reisin yanma so kuldu: — Görüyor — musun?... Kırk gün ceviz yutan Hintlilere benzi- yor, O kadar semirsiş... — Fırtma olmamalıydı ve bunu yçıkta görmeliydik... Ayı Mustafanm gözü dört a - çılmıştı: — Tıklım tık!ım dolu. Su ke- simine bakıverin!.. Bütün korsanların gözleri dört açılmıştı Gloryanmı g'ivertes nde de tüy- Kü sapka'arı, zırhlı elb selerile ge- miciler ve zabitler var'ı Onlarda Ali Reis'n gemisine — bakıyorlar, birbirlerine bir şeyler söylüyorlar dı. Ali Reis arkadaş'arına baka - rak: — Sanırım ki bizi tanıdılar!... Diye söylendi. Deli Mehmet cevap verdi: — Daha iyi tanışmak için açık- ta görürmeliydik!... Kücük Hüseyin söze karıştı: — Eğer reis izin — verirse o li- mandan çıkımcıya kadlar biz de çıkmayız ve arkasma düşeriz. Ya- hut €2z'ha erken çıkarız ve yolda karşı'arız. Herhalde Girit ve Kıb- vısı gdiyor... Toswn: — Ben de böyle düşünüyo- TUM (cu. Defi. Ali reis susuyordu. Şimdi onun gözlerinde yalnız Vencdik'e gi- den yol yardı. Dünyanım en — bü- yük hazinesini verseler bu hazine yebir de krallık tacr uzatsalar genoe ger! dönemezdi. Çünkü ora- da yıllardanberi zincire bağlı du- ran bir baba, denizleri bile kendi- ne dar bulan aslan yürekli bir Tür: onu bekliyordu. Kara Yusuf Ali Reis'n kalbin- den geçenleri sezmişti, Bütün ar - kadaşlarına toptan cevap vermel için dedi ki: — Ben öyle düşünmüyorum ar- kadaşlar!.. Biz İnebahtıdan nere- ye gitmek icin çıktıksa, o yoldan dönmeme''yiz!... Deli Mehmet hemen cevap ver- di: " — Elbet!.. Elbet!.. Tersini söy- liyen vok... Bu nihayet bir arzu- dur... Re's ne emrederse biz ora - dayız... Başka türlü düşünen yok- tur... Orada bulunanlarım hepsi de bu söze ortak çıktılar. Ali Reis arkadaslarmınm sert ol- duğu kadar ural yüzlerine şük - ran'ı bokıyordu. O sırada Sansar Osman — Al Re'sin yanına gelmişti. Glorya kalyonunun güvertesin'e ve Şa- hin gemisine karsı toplanan kala- balığı gösterdi. Yavaş bir sesle: — Reis!.. Bunların bakışlarını beğenmiyorum ben... Bize çatmak istiyorlar gibi... Diye mırıldandı. > Ali Reis onun saçlarını okşa- : — Baban da böyle ufak tefek şeylerden kuşkulanırmış... Yüre - ğin rabat olsun!.. Na sözle batar- Yarsa baksm'ar. Pize ForAa beban- Tarm gözleri çıkar!... Sen hiç ü - (_d_ll.mıî_ İ — Yok... Hani... Davranmış ol- | mak için söyledim... Yoksa.. | Ali Reis Sansar Osmanı savdı ve gem'nin demir atması için ya- pılan manevrayı gözden geçirme- ğe başladı. Avlonya ahalisi Ali Reisi çok - tan beri merak ediyorlardı. Az za manda etrafa büyük bir korku ve şevef salan bu genç kahramanı görmek için akın akım sahile dö- külmüşlerdi. Hurş't Bey bir adam gönder - miş, ona şunları söyletmişti: — Avlonya beyinin mahsus se- lâmı var... Şahin Reisi de, oğlunu daçok seviyor... Limanda bir vak'a olmaması için bütün levent- ler'n, Venedik kalyonu buradan gidinciye kadar karaya çıkmama- larını vica ediyor... İhtiyaçlarmı bir iki kişi göndererek — aldırsm- | lar!... Ali Reis Sansar Osman'ın söz- ler'nden sonra Glorya kalyonunu daha dikkatle gözden geçirmişti. Onun güvertesinde kendisi için iyi bir havanın esmediğ'ni, her ih- timale karşı uyanık bulunmak lâ- zım geldiğini anlamıştı, Bunun i- çin zaten bütün leventleri karaya çıkarmadı. Fazla olarak gemisini de burnu Gloryaya doğru olarak | demirledi, Kara Yusufla Kücük Hüseyin yanlarına üç levent daha alarak karaya çıktılar, çarşıdan İâzım o- lan şeyleri aldılar. Halk her tarafta onları birbiri- ne gösteriyorlar: — Ali Reisin leventleri!., Diyorlardı. Çarşı kalabalıktı. Kara Yusufla arkadaşları sık | sık birbirlerinden ayrılmağa — ve ı zorla yol açmağa mecbur oluyor- lardı. Bir aralık geldikleri yolu kay - bettiler. B'r sokağa, bir başkası - | na, daha bir başkasına saptılar. | Kendilerini esir pazarında — bul- dular. Sağda solda boy boy, çeşit çe- şitr genç, çocuk, olgun, beyaz, sa- | rı, kumral, siyah insanlar, ayak - Hırnıdı, zincirleri, boyunlarında yaftalar'le ayakta — duruyorlardı. Kimi zayıf uzun boylu, kimisi tık- naz ve ihtiyar, kimi şişko olan se- | yirciler, gelene geçene onları met- hediyorlardı: | — İnci gibi disleri var... Selvi | gibi boy, kiraz gibi dudak, elma gibi yanak, hokka gibi ağız, pa- luze gibi gerdan!... Haydi... Yok | mu a!an?.. Geldi, g'diyor!... Böy- |Tesini bir daha bulamazsım!... Kırk altın!. Elli altıma alamazsın son- ra!... Haydi!.... a Korsan'ar bu töz'eri sösliven adama doğru istemeksizin baktı- ( lar, Sattrit. Trmagnhidan eHralAj Sa. resmn b'e Dalmaçyalı olduğu anla- şılryordu. (Devamı var) YENİ ÇIKTI Ilkbahar Selleri Fiatı 75 kuruş Dağıtma yeri - Vakit Matbaası * Gloryanın güvertesinde Şahin | ——i — ÜÜÜ ÜŞÜÇÜT TU ÜĞ ĞÜĞÜ DA Ğİ Ş Pratik ayat Bilgisi akıl ve tercüime bakkı mahfuzdur Yazan: M. Gayur G —— —D0 Yazan: İ Aka Gündüz l No. 64 hava de- buralarda Habeşlerin ğiştirmek için BROMÜR DAMONYOM — Bro> ; kışlamaları doktorlukça —uygun mür dö sodyom gibidir. Bu bromürün kuyveti bromlür dö potasyomunkine muadildir. Ancak billürları havaya maruz kalırsa brom neşreder ve sa- rarır, Bu bromür diğerleri ile karış- tırılarak kullanılır. Bromür dö kalsyom — Bromür dö potasyoma benzer. Çocuklara diğer bromürlere tercihan bu verilir. Bromür dor — Sar'aya karşı gün - de mukattar su içinde eritilmiş sekiz ilâ on mili gram miktarı verilir. Mah- lâl her yemekten evvel bir çorba ka - şığı olarak alınır, ü | Polikromür — Potasyom, sodyom, amonyom bromürlerinin — karışması ile yapılan bir suruptur. Bromla zehirlenme: Arazı — hâd halinde: Bol tükürük gelir, sarhoşluk hali görülür, bağırır, âsap gergin- dir, belâhet gelir, nefes pis kokar, güç lâkırdı edilir. Teneffüs darlaşır. Müzmin halinde: Bronşit, ciltte si- vilceler, ishal, basağrısı, aptallık, tit- remler, umumi! zif müşahede olu- nur, Bromla zehirlenmekten sakımmak için — Bromürle tedavi — esnasında bromlü ilâç miktarmda — aşağıdaki terkip üzere yapılmış şurup kullanıl- malıdır: *“Borat dö sud x 10 gram bu miktarı halledecek kadar gliserin turunç ka- buğu şurubu iki yüz santimetre mi - kâbı, Zehirlenmeyi tedavi için — Müs - hil vermeli, teobromin, kafein gibi id- rar verici ilâclar, pilokarpin ve — süt içirmelidir. BRONŞİT — İki nevide olur. Biri hâüd bronşit, diğeri müzmin — bronşit- tir. Hâd bronşit: İki nevidir; biri ha- fif bronşit veya adi nezledir. “Nezlei müstevliye. bundan kalın ve vasat hronşlar iltihaplanır, hastalığın cere- yanı tehlikesizdir çabuk tedavi olur. Bu hastalık soğuktan veya muganni- ler, hatipler, muallimler gibi söz söy- liyenlerde fazla bağırmaktan olur. Lenpatik, addencidlı, astinli olanlar hastalığa daha maruzdurlar. Arazı: Hastalığa tutulan iptidada iki üç gün kuru ve daha sonra — sağ- naklı öksürür. Sonra öksürük bal- gamlanır. Balgam kolay söker. Bu da beş altı gün sürer. Bu sırada nezle olgundur derler. Sıtma vermez, Has- talığa tutulduktan sekiz gün sonra hastalık geçer. : 'Tedavisi: Sıcak ve alkollü menku- lar içmeli arkayı ve göğsü tentürdi- yotla badana etmeli, soğuk havadan sakınmalı, hastalığın müzmin kapiler hronşit haline dönmesi veya bronkop- nömoni, hattâ vereme çevirmesi teh - likesi vardır. Hâd bronşitin diğer nev'i şedit bron Şit ismini alır. Bundan diğerinden farkı on beş, yirmi gün gürmesi, sıt - ma vermesi ârazım şedit bir şekilde görünmesi ve ihtilât tehlikesinin ço - galmasıdır, Bu hastalığa uğrayınca doktora müracaat icap eder. Müzmin bronşit — Bu hastalığa katar “Catarrhe,, de denilir. Kalm bronşlar kuvvetli ve devamlı bir ilti. haba uğrar bu hastalık bir çok hüâd bronşit çektikten sonra olur. Lempa- tiklerde nikrislilerde, kalp hastalığı, brayt hastalığı, astın hastalığı olan - larda doğrudan doğruya olabilir. Bir hastalıktan ziyade bir sakatlıktır yaşlı kimselerde çok görülür. Arazı: Hastalık bir soğuk alma ne- ticesinde vücude yerleşir: —Mevsim detişmesinden olabilir. Umum sıhhat teki bozukluk ta buna yol acar. — Sa- bah aksam sağnaklı ve elemli öksür- me görülür heyecanlı bir mükâleme öksürüğü tevlit eder. Bol miktar sa - rı, yesil veva bevnz ba'cam söker, has ta vefea nefese Hir hafa Girer. İhtilâttarı: TPoe ihtikanı — con- westion pulmonaire ve. emphyseime" dir. Devam müddeti: Gayri muayyen - görülmüştür.,, Uluslar kurumu bu fenni rapora dayanarak işi ruz- nameye almamıştır. Nitekim Es- kimoların denizden gelip Nevyor- | ku almaları da doktor raporları üzerinedir. Bunların evrensel ba- rış işinde hiç bir kötülüğü yoktur. Ve tarlalarında çalışan, fabri- kalarında uğraşan, dükkânların- da didinen insanlar bunların hep- sini ses çıkarmadan, hattâ gülüm- semeden, hattâ kızmadan dinli- yorlardı. Düşünceler, duygular vardır ki birbirlerine hiç bir sezinti verme- den birbirlerini anlarlar ve birle- şirler. Ikinci genel savaştan yıpran- mış olarak kurtulabilen insanlar- da da bu anlaşma ve birleşme ken diliğinden doğmuştu. “Beynelmilel harp müteahhit- leri cemiyeti,, toprak ürünlerini yok pahasına toplamağa, her tür- lü sanayi verimlerini kapatmağa başlayınca bu evrensel seziş bir- denbire kökleşm'şti. Tonu beş on franga alman yemeklik buğdayın bu kapışılması nedendi? Bunu dağlardaki çoban çocukları bile anlıyorlardı ki ortalıkta bir hazır- hik var, Fakat bu savaş hazırlığı değil, bir kazanç hazırlığıdır. Bü- tün stoklar kilit altma alındıktan sonra harp düşünülecek. Beynel- milel müteahihtler — anbarlarını doldurmadıktan sonra harp çık- ması insanca bir iş değ'ldi. “Tşte har şey toplariryordu. Bu iş bitince harbin geleteği-günü sa yıp beklemeli. Bir gün diplomatlar gene ayak- landılar. Gazeteler dile geldi. Parlâmentolar alkıştan geçilmez oldu. Her kalem, her ağız ve her kurum bir tek müjdeyi ver'yordu: Artık her çeşit savaşın önü salmn- mıştır. Uluslar evrensel barış için birleşmişlerdir. İnsanlar; her seferinde kırılan, boğazlanan insanlar bu patırdı- nın ne olduğunu biliyorlardı. Bir gün ki başta diplomatlar olduğu halde genel barıştan çok konuşur- lar ve sormadan inandırmağa kal- kışırlar. Bilmelidir ki yeni boğaz- laşma yakındır. Ve önu saman al- tından yürütüp işe başlamak için göz ve kulak boyamaktadırlar, Diplomat (ortalıkta gerginlik var) dersa b'lmelidir ki ortalıkta temiz bir barış vardır. (Ortalık süt limanlıktır) dedi- di gün korkmalıdır. Çünkü hazir- ladığı insan salanasımı zeytin yap- raklarıyle örtüp göstermemek is- tiyor. * Ortada dönen sürekli barış lâ- fını perçinlemek icin olacak ki Çat gölü uluslar kurumu kendi kendine üç aylık bir yaz tatili ya- pıp dağıldı. Derken, bir günün erkeninde gazetelerde bir bomba patladı: Blucistan devleti Macaristan dev- letine savaş açmış! Blucistan a- çık deniz donanması Hazer deni- zi yolu ile Macarlara saldırmak için geliyormuş! Blücistan andlaşıkları olan Bo- livya, Groend'ant, Porno devlet- leri seferberliğe başlamışlar. Diplomatlar te'li telsiz konuşu- yorlar. Her yer karmakarışık. Buğ Alma ve başka dile çevirim! Devlet yasasınca ko:u udur!| S aai dayın kilosu birdenbire on üç P* güye fırladı. İ Fakat henüz harp başlam Çünkü uluslar, acun kurü kurulalı ilk olarak - diplomat!i$” dirsek çevirdiler. Hiç bir ulut? h'ç bir tek kişisi yerinden — kır damadı. Bu durgunluk genel savaşı zenliyenleri şaşkıya (hayrete) şürdü. Bütün ülkelerde kimin kimlerin çıkarıp söyledikleri linmeyen sözler dolaşmağa b dı: Niçin savaş? Bize k'm s: dı ki biz de kendimizi korum* için davranalım? Neden ölürü gazlaşacağız? İkinci genel sa' tan çıkalı çok olmadı. Hattâ 1 birinci genel savaşın yaraları b henüz sağalmamıştır. Bunul beraber ikincisini de yaptık. Şi di, bir de üçüncüsünde mi insif lığı birbiriyle boğazlaştrıyor? nuz? , Bu sözleri söyliyenleri a: boştu. Arayıp bulsalardı ne caktı? İşin özü bu sözlerin; homurtularm — anlamlarımdı Her ülkedeki bu durgunluk ne ” sosyalist grevi idi ne de bir ay# lanma. Hayır, insanlar çok ni çok başı önde ve çok sessiz bir d? rumla evlerinden çıkmıyorla! Şaşkınlık o kadar yangınlaştı ' birbirine saldırmanağ hız ordular da oldukları yerler* zınkkadak kalıvermişlerdi. tutmalı ve kimi cezalandırma! Eğer böyle bir şey yapılması rekse şu yuvarlak toprağın bir ” dtüne, bir altına iki yafta yapıştıf! (burası hapishanedir) diye maktan başka çıkar yol yoktu. Fakat diplomatlarla harp ti? reli komisyotitüları bunun da Y" lunu buldular. Şu ülkede beş durma bomba, o ülkede sek'z sö de casus, beriki ülkede bilmem bulundu ve radyolar işledi. P lepçeler ve ağır toplar iş başl geçti. Obüsler birbirleri ile d her ulus kendisi ile boğazlaşmt ga başladı. Bu insanlar harbe © selerdi öldürüleceklerdi. Şim girmedikleri iciri öldürülüyorlaf dı. İkisi de bir kapıya çıkmıştı. j Üçüncü bir genel savaş gene W lamıştı. Hem daha keskin ve dâ ha azgın olarak., Yatnız. aradö” ayırd bambaşkaidi. Bugenel sat” devletler arasında değil, her w* sun kendi arasında başlamıştı. Suriyeden gelen kitapların b dirdikleri kıyamet; dağların, $4 larım, göklerin başıma kopmam? tı. İnsanlığın başına patlamı?” Dağlar yerinde, sular yatakl da gökler görçeklerinde d duruyorlrdı. Boğuşan, ölen, Kf lan, parçalanan insanlardı. w ateş, gök ateş, denizler ateş! sımntı, yıldırım, hıykırış, talân.. * mut var, ne agıt; can, ölüm *” eş, varlığı kuşatmış bir kızıl dü Kırılmış bacaklar, ezilmiş lar. Ayakta ölüler, yerlerde can lar! Kızıla boyanmış — yamac” taşlar.. Dereler yerine tasıyor © lar! Hiç sorma: (Bu nedir?) '"0 bak: Mahşer! Bir acun kökünt, kaynıyor ateş; özünü ortaya yor beşer! Burda yok ne anâ: ğ baba, kardeş, ne korku, ne aci, şünüş, duygu.. ğ ; (Devamı ııf’—ş

Bu sayıdan diğer sayfalar: