18 Şubat 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

18 Şubat 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Gta yy yy Çok Gezen Çok Bilir Seyahat Notlarıli i Be... 9 BY 16 Telgraf kabloları Denizlerdeki kabloları muayene: edenlerin karşılaştıkları tehlike Büyük denizlerin hemen yarı- sından fazlasında telgraf kablola- rı vardır ve bu kablolar dünyanın bir ucunu öteki ucuna © bağlıyan muhabere vasıtalarından biridir. Bunlardan en uzünu Hind su- larından ve o Avusturalyada (325000) mil, diğeri Bahri Mu-| hite ve Afrika © sularında) (162.600) mil boyundadır. | Bunlardan sonra büyük Britan.| ya adalarmda, New Zelând'da Cenubi Hindistanda, şimali Afri. kada ve Kanadada olan kablolar sayılabilir, Kırmızı deniz kablosu da Cid- de ile Sovakin ve Sovakin ile Mu- ha (Yemen) arasındaki deniz al. tı tesisatıdır. Kırmızı deniz kablosu diğer- lerine nisbetle çok kısa (olduğu halde, İngiliz kablo şirketine (1319) Yemen isyanmda en çok kâr bırakan bir muhabere şebeke- sidir. Yemen isyanında vilâyet mer - kezi San'adan Hüdeydeye geçmiş- ti. San'a İmam Yahya tarafından muhasara altına alınmıştı. Bu mü- hasara altı ay sürdü. Bu yüzden Babiâli ile Yemen vilâyeti arasında geçen (telgraf muhaberelerinin bedeli üç yüz bin İngiliz lirasından fazlaydı. Yemenden çekilen telgraflar ve şifreler Muha'ya kadar kara teli ile gider, oradan kablo vasıtasile Sovakine gelirdi. Sovakin İngiliz l lerin idaresi altmda, Sudanm bir iskelesiydi. Fakat, türkçe muüha J beratı nakil ve kontrol etmek üze- re burada bir Türk telgrafhanesi vardı. Telgraflar buradan geçer, İngiliz telgrafhanesine verilirdi.) , İki müessese bir arada, bir bina içinde bulunurdu. Sovakin Cidde ile doğrudan doğruya muhabere ederdi. (Eastern telgraf kumpanyası) şarktaki kabloları idare eden bir müessesedir. Bütün bu kumpan - yalar bir merkeze bağlı olarak i - dare edilir. Şirketin umumi mer - kezi Londrada bulunur. (Kablo telgraf şebekesi) umu- mi müdürü müessesenin son blân- çosunu tetkik ederken, müteaddit kablo şirketlerinin bütün sermaye- si 53 milyon İngiliz lirası olduğu. nu tesbit etmiştir. (İngiliz müttehid kablo şirketi) sermayesi itibariyle en zengin mü- esseselerden biri olarak sayılmak. tadır. Müessesenin Londra merkezi müdürü sık sık kablo muayenele- rin çıktığı için, bu işe elverişli ve 24 mil süratinde bir yat satın alın-. mıştır. Müdür bu yatla uzun yol - culuklar yaparak su altındaki kab- loları muayene eder ve arızalı o- lan noktalarında durarak, gemide bulunan mütehassıs mühendisler tarafından tamirat yapılır. Vaktile denize bırakılan kablo hatlarının hangi noktalarda bu - lunduğu hususi bir âlet vasıtasiyle derhal tayin edildiğine göre, de. nize ucu kancalı ipler atılır. Kab- lo bu kancalarla suyun üstüne çe- kilerek muayene ve tamir edilir. New Zealand adalarındaki ş6- bekede; büyük balıkların çok de- fa su altında birbirleriyle boğuşub döğüştükleri için kablo hatları da- ima sakatlanır ve tamir gemileri buralara sık sık gitmek mecburi - yetinde kalır, I Paşa Yemene vali ve kumandan Umumi merkez şubesi müdürü bir gün karısiyle birlikte New Ze- aland açıklarında kırılan kabloyu ararken, deniz üstünde göze çar- pacak büyüklükte bir adacığa ras- lamıştı. Haritada (böyle bir ada veya bir kaya görünmediği — için Mister Denison şüpheye düşüyor. Adaya yaklaşıb üstünde gemicil, re ateş yaktırınca, ada yavaş yavaş suya inmeğe başlıyor ve ancak i- ki saat yirmi dakika sonra denizin dibine iniyor; kayboluyor. Halbuki buradan geçen kablo ayni noktada suyun altına uzatıl- mıştı. Büyük bir balık olduğu an- laşılan bu küçük adanm suya çök- tüğü zaman, denizin (dibindeki kablonun üstüne yaslandığı an « laşıldı.. Ve kablonun iki tarafı mu- ayene edilince ortadan kopmuş ol- duğu görüldü. Bu suretle deniz canavarının izafi sikleti (iki yüz) tondan ve uzunluğu yüz elli met- reden fazla olduğu anlaşılmıştı. Direktörün karısı kablonun ta- mirinden sonra Londraya dönün- ce New Zealand adalarında gör- düklerini anlattı. Bu Kâdiseden sonra bu adalara Londradan gi - den bir ilmi heyet aylarca deniz üs- tünde canavarı aradılar. Halbuki buralarda sular çok derindi: Deni- zin dibine çöken bir mahlüku keş- fetmek kolay bir iş değildi. İhtiya- ten bu noktaya şamandıra üstün- de bir fener dikildi. | Kablo muayeneleri (o ekseriya çok heyecanlı vakalarla neticelen- miştir. Yemen isyanı sıralarında Hicaz valisi bulunan Müşir Feyzi Maltalı kızın Can Smit ve Amada silin gezintilere çıkarlardı. dızların açık saçık © saçlarını da seyretmiyeceğini şöylememişti. O- nun için sık sık sinemaya giderdi. Con Smit böyle bir haleti ru - hiye içinde, Maltada bulunan bir alaya, mektepten (çıkar çıkmaz, tayin edilmiş ve gönderilmişti. Akdenizin «rk Orüzgârı Con Smit'in yüzüne vurur vurmaz, de- likanlı kızardı. Sanki damarların- daki kan (daha yakıcı olmuştu. #8 Üstüne bu havadan bir baygınlık çökmüştü. Maltaya geldikten © sekiz gün sonra Con Smit kendisine bir çok âdetler edinmişti. Bir tenis ve bir golf klübüne girmişti. Zabitlerin tercih ettikleri barı öğrenmişti.Bir kaç dost edinmiş, üç günde bir ön lara gidip briç oynamak itiyadını edinmişti. Kadın cihetine gelince, “Cön'Smit bune akiımerbi mişti. Fakat çamaşırlarını yıkama- ğa gelen 16 yaşlarında bir Maltız kız bunu ona hatırlattı. Bu, parlak gözlü, beyaz dişli, soluk yüzlü bir genç kizdi. Hafta- da üç gün geliyor, oSmit'in kirli çamaşırlarımı alıb gidiyor, temiz - lerini getiriyordu. Fakat kız, dai- ma, Smit'in evde bulunduğu za - manlarda geliyor ve çamaşırları dolaba yavaş yavaş yerleştiriyor - du. Con Smit ona bir tek lâf olsun bile söylememişti. Yalnız bir gün, | "kızara bozara #ordu: — Beyaz smokinimi yarın er - ken getirir misiniz? Kız gülerek cevab verdi: Ben'm ismim Amada'dır. Con Smit artık Amadanın her gün gelmesine alışmıştı. Amada sabahları geliyordu. Ve öğleye ka dar Con Smit bir türlü rahat uyu- | yamıyor, mütemadiyen yatakta | dönüyordu. Böylece ne kadar devam etti, ne kadar seviştiler? İkisi de zama nı unulmuşlardı. Fakat bir sabah Amada gelmedi. Con Smit onu üç gün bekledi. Bu üç gün içinde çektiği azap, ta- hammül edilmez bir azaptı. Niha- yet üçüncü gün ev sahibine sordu. Ev sahibi manidar bir bakışla: Amada, İngiliz zabitinin çamaşır- larını yıkamağa gelirdi. tayin edilmiş ve Abdulhamid tara- fmdan muhasaranın refine me - mur olmuştu. Feyzi Paşa eski “İdarei mahsu- sa,, nm Bahricedid vapuriyle Cid- deden Hüdeydeye gelirken, Bahri- ahmerde kablo muayenesine çıkan | bir gemiye rasladı. Kablo muayene gemisi iki yüz tonluk demir tekneli, buharla gi- den ve icabında yelken açan bir gemiydi. Denize kancasını atmış. tı.. Bir türlü yukarıya çekemiyor- du. Halbuki buradaki kablo telleri diğer hatlara nisbetle daha incey- di.. Suyun üstüne kolaylıkla çık- ması lâzımdı. Müşir Feyzi Paşa (Bahricedid) vapuru süvarisine, kablo gemisine yardım edilmesini emretti. (Behricedid) vapuru kü- çük gemiye yaklaştı. e Ve denize sarkıtılan halatın ucunu kendi vin- cine takarak kuvvetli makinesiyle çekmeğe başladı. Halat yukarıya yaklaştıkça suyun üstünde boşluk- lar hasıl oluyordu. Ve nihayet kancanın bir köpek balığına takıl- Con Smit yirmi iki “yaşında tüysüz bir İngiliz zabiti idi. Ona, evvelâ annesi, sonra tiraşlı yüz- leri hiç te insan şefkatine nümune olmıyacak hocaları, bu yaşa gele- ne kadar yalnız şunu öğretmişler- di: — You must not! Bunun nedemek olduğunu gazelemin sütunlarında İngilizce dersleri veren Ömer Riza Doğru « la sordum: — Yapmamanız lâzımdır! Manasına geldiğini (o söyledi. İşte Con Smit ne zaman bir şey istese bu lâkırdı ile © karşılaşmış ne zaman konuşmak, hoşuna gi - den bir kıza sokulmak, sevdiği bir romanı almak istese onu menet mişlerdi. Böylece Con Smit, izdivaç ha- ricinde bir kadınla * * tanışmanın, alenen sarhoş olmanın, Pazar gü“ nü çlışmanın, açık saçık kitaplar okumnın kendisi tarafından ya» pılmamaşı icab ettiğini öğrenmiş- dığı anlaşılmıştı. ti. Fakat kimse ona, meselâ, sine- Balık suyun üstüne yarı ölü o-| mayâ gittiği zamanlar, karanlık * larak çıktığı zaman ön beş metre| lar içinde, perdede görünen yıl » den fazla boyu vardı. (Bahrice- did) vapuru köpek balığını uzun bir mesafeye kadar sürükledikten sonra, kablo gemisini büyük bir — Çamaşırlarmızda eksik mi tehlikeden kurtararak yoluna de- var? vam etmişti. Diye sordu. Smit o kıpkırmızı Kablo muayenelerine memur o- kesildi ve kekeledi: lanlar böyle birçok (tehlikelerle — Hayır... Şöyle sordum. karşılaştıkları için, © diğer şirket müstahdemlerinden fazla maaş a- lırlar, Hind sularındaki kablo muaye- neleri son zamanlarda deniz tay- yareleriyle yapılmaktadır. B. Aradan bir hafta geçti. Bir gün dar ve pis bir sokaktan geçerken, Smit, Amada ile karşılaştı; — Niçin artık gelmiyor musun? — Ev sahibi içeriye koymuyor. S, vermis i miş bekliyordu. Sizin gizli polis teşklâtmız &mir | bir netice vermedi. aşkı ? — Seni görmek istiyorum. , — Sahi mi? — Çok... İstersen başka bir e bulayım. 2 — Beyhude zahmet (edersi” Polisleriniz gene mâni olurlar. pe kat istesen, bu akşam balıkç sokağına gel. Orada seni küçük | bir kız bekliyecek. O seni getirir, Con Smit saatin on oolms! bekledi, Ve andevuya gitti. Oo” da bir küçük kız bekliyordu. Kü” çük kız onu aldı ve kırlara d0 götürdü. Bir hayli yürüdükten | va bir bahçe dıvarının önünde dular. Küçük kız bir kapı itti ve? — Amada, dedi, sizi bekliy9"* İ Con Smit içeri girdi. Burasi | bahçe idi, Nereye gideceğini bil” meden öylece kaldı. Sonra yan” i da bir gölge belirdi. Bu Arasi İ idi : y” # Artık Con Smit yolu öğrenmi ti, Her akşam bahçe kapısına 8* liyor, orada Amadyı buluyordü Bir kşam Amada ona sordu — Beni seviyor musun? — Seviyorum. ! — Ruhumu da seviyor musü” — Ruhunu da seviyorum. ği — O halde peki, Yalnız " i unutma ki birbirlerini ruhları de sevenleri dünyada kimse #”, | ramaz, Nerede kaldı ki bu sö7'* (| diğin sözlere yalnız ben değil, # siüterde şahiddir. ; Con Smit titredi ve ancak © man bahçe zannettiği yerin mezarlrk olduğunu anladı. EN Onlar böyle sevişe dara Con Smit'in alay kumandanı yi taraftan Harbiye Nezaret'ne, taraftan da annesine meki. , yazıp duruyordu. Bu mektubis? ? cevablar da geliyordu. ei Ne bir gün, Con Smit'in Hindisi!” nakline dair bir emir geldi. Emi a i kendisine tebliğ edildi. il t “Smit'in bu emre canı sakli Hattâ memnun oldu bile denil? lir. Fakat Amada, haberi duy duymaz titredi. Gözlerinde 8 şimşekler çaktı, Smit karanlık. bunları görmedi. Yalnız, ga den evvel son akşam, gelip göreceğini vadetti, Kl Son akşamdı. Senit oi hazırlamıştı. Annesi, i gitmeden evvel, için Maltaya kadar gelmişti: si gün Smit Hindistana . İngiltereye döneceklerdi. wi Smit her zamanki gibi s83t eği da evden çrktr. Amadayı gö” gitti. ve el » 4 Ertesi sabah, Smit'in yanmış, kahvaltısını etmiş! * ii ür Smit daha kalkmamıştı- ei yet, ihtiyar annesi odasına orj 4 metciyi gönderdi, Iki dakiks* ra hizmetci indi: er” j — Madam, dedi, oğlunu” “ da yok, yatağı da bo z j ; 3; *# Üç gün aradılar. Dördüncü sh onu mezarlıkta boğulmu$ ye de buldular, Yapılan tahkik yol

Bu sayıdan diğer sayfalar: