21 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 16

21 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ hks Gir simüle Başieder gile lecek, heyecandan heyecana dü şecek Polis harikulâde maceraları : No.30 ER |(KaraMaske rr | hafiyesi ( X:S yun iN HEDİi iNİN YA " Istanbulun en çok satılan ha kiki akşam gazetesidir. İlânla * i rm HABER'e verenler kâr e * : derler, İnmen essasearra1vsa versene nee Pare ee saseN be eaAa Ne veri Hususi dersler Fransızca ve İtalyanca derslefi büyüklere seri ve pratik metotl# öğretilir. Çocuklar için ayrı usul ii ir, İkmal imtihanları"? hazırlanılır. No. 2092 posta kutu## (4340) 159 — RAGASTANIN OĞLU — müsorum. Çünkü diri yakalıya- rak işkence çarkına gerdireceğim. Tit gitmek için hazırlanarak: — Tehlikeli bir şey! dedi. — Tehlikeli mi?.. Niçin?. — Serseriler bu iki delikanlıyı pek severler... Ve onların bir ordusu da | vardır... Monklar, Tit'e gitmek için izin ve- rerek:" — Şunu aklında iyi tut: Serseri or- dusuna karşı icap ederse bütün Pran- ga ordusunu göndererek Haşarat Ya- tağmı yerle bir edeceğim. Lantene ile Manfred! Grev meydanmda işkence çarkına gerileceklerdir, dedi. Polis müdürü bundan sonra kılıcı- mı kuşanarak Luvr Sarayına gitti. Kralm huzuruna her zaman çıkabil- mek salâhiyetini haizdi. Doğruca Kralın yanına götürüldü. Birinci Fransuva onu görünce hiddetli ve kanlı yüzü sakinleşti. Mösyö dö Monklar, kinin, işkence- nin, intikamın canlı bir timsali değil wriydi. Kral iltifatla: | — Azizim Mösyö dö Mönklar.. Sizi sabırsızlıkla bekliyordum, Madam dü Sen Alban ile Matmazel Kruvaziy emrinize hazırdırlar. Düşes dö Fon- tenblöyü bulmak için size ne kadar! adam lâzım?.. dedi. — Şevketmaap, bazı kayıplar var- dır ki hiç bir zaman bulunamazlar. — Mösyö dö Monklar.. Ne demek istiyorsunuz?. —Şevketmaap! Bir serseri sizi mağ- Tup ederek Jantiyomlarınızı vurduk- tan sonra sarayda çevrilen bir entrika | miçin mağlup etmesin! —'Tuhaf ve garip bir tavırla söz sBylüyorsunuz Mösyö! Beni mağlup! eden, Jantiyomlarımı vuran kimmiş? | — Şevketmaap, size Luvr sarayında | meydan okuyarak hakaret eden bir serseri Mösyö dö Sansağı bir kılıç darbesiyle tehlikeli surette yaralıya» | rak yüzünü iğrenç ve korkunç bir şek- le koydu. — Manfred! — Evet o!., Ve bundan daha ziyade- sine cesaret eden Lantene! Kralın gözlerinde bir hiddet şim- şeği çaktı: — Mösyü dö Monklar.. Bu iki ser- seri hakikaten bana hakaret etti. Fa- kta büna mani olacak bir polis mü- dürüm yok muydu?.. — Yoktu Şevketmaap! Çünkü siz icap eden emirleri vermekten dalma çekindiniz) — Size ne gibi şeyler lâzım? — Şevketmaap, bir alay askere Ha- şarat Yatağını mahvetmek emri... — Bu emir... Fransuva bir saniye kadar tered- düt etti, Tahtından o kadar emin de- gildi.. Ahalinin bir isyanı kendisini kan ve çamur içine atmağa kâfiydi. — Şevketmaap! Eğer sonuna kadı işi takip etmeğe karar vermedinizse, ve eğer Marinyan galibini bazı adam- larm hiddeti korkutuyorsa bu emiri vermeyiniz! — Fazla söylemeyiniz Mösyö! Bu emri size verdim. İstediğiniz alayı a- Imız.. Haydi gidiniz. —— ETYEN DOLE'NİN YANINDA Etyen Dole, zekâ azim ve çalış- kanirkla derin surette buruşan alnını rümca bir el yazması kitabın üzerine l eğmişti. Yanmda, bir iskemlenin üzerinde oturan Avet elindeki bir örgü ile meş- guldü. Baba ile kızı çok dalgın oldukları © İma yazımız. — RAĞASTANIN OĞLU — 151 için dışardan gelen gürültüleri duy- muyorlardı. Daima bözle başbaşa ve herkesten ayrı olarak çalışmağı pek severlerdi. Dole ara sıra: — Kızım kendini o kadar yorma!! diyordu. Fakat, Avet de ayağa kalkarak eli- ni babasinm yanan alnına koyarak: — Baba, bugün çok fazla - çalıştın, artık kitabını kapa! sözlerini söylü- yordu. Lâkin fikir hütriyetinin bu ölmez timsali, bu çalışkan adam kızımın sö- güzü ekseriyetle dinlemez ve: — Lâzım olduğu kadar tohum ek- medim! Hakikat ışığını henüz icabı kadar saçmadım! dedi. Dole henüz genç ve yaşmın icap et- tirdiği kuvvet ve faaliyetle beraber fevkalâde bir zekâya sahipti, Henüz önünde bir çok seneler bu: | Tunduğu halde, Dole, teşebbüslerini | sonuna kadar vardıramıyacağından korkardı. Fakat o gün, Avetin kendisine bir lâmba. getirdiği sırada biraz dinlen- meğe karır vermişti. Saat dördü çalıyordu. İkindi vakti! karanlık ve soğuktu. — Kızım! Lanteneyi göremediğim için hayret ediyorum. Halbuki bana geleceğini vadetmişti. — Mademki vadetmiş herhalde ge- Tir? — Doğru amma, Allah vere de biri mani olmasa... — Ona kim mani olabilir! — Ben ne bileyim?.. Belki ufak hir Iş cıkar. — Hayır baba!... Ufak bir şey Lan.) teneyi bu evin yolundan çeviremez! Dele gülümsedi: — Demek ki onu buraya çeken kuv» vetin pek büyük olduğunu sanıyor. sun? — Buna eminim. — Ne kadar mağrursüun kızım? Avet; babasının yanında ayakta durarak bir elini onun omuzuna koy du. — Hayıt baba!.. Ben mağrur deği- lim. Eminim ki Lantene işitmiş olsa söylediklerimi tastik eder, — Belit. Genç kız başını sallıyarak ciddi bi, tavır aldı. — Aldanıyorsunuz Babacığım! O burada bulunsaydı benim haklı oldu- ğumu, kendisine itimat edebileceğimi size söylerdi. Eğer hürmet ve sevgiye lâyık olmasaydı onu bu kadar sevmöz- dim, Hattâ sen de sevmezdin? Sen de onu benim kadar düşünümüyor mu sun ki?.. — Haklısın kızım! Lantene dünya da bulunan adamların en sadık ve en kahramanıdır. Seni terketmeğe mec bur olduğum zaman, saadetini temin edecek ondan başka kimse göremiyo- rum, “Bir sessizlik oldu. Avet hayretle babasına bakıyordu. Dole bakışlarını istikbalin karan lık ufkuna dikerek acı bir o hulyaya dalmış gibi görünüyordu. Bu anda kapı yavaşça çalındı. Avet: — Açayım mı? diye sordü. Dole: — Aç! deği. İki saniye sonra Lantene Manfere din elinden tutarak içeriye girdi. Dole gülümsiyerek : — Oğlum, senin için üzülmeğe ba lamıştık. Dostum Manfred. Siz de © turunuz! dedi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: