22 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

22 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ne diyorlar? Hitlerin nutku KURUN — Asım Us'un bugünkü başmakalesi Karadenizde o bilhassa Trabzon, Rize, Hopa ve civarında fazla miktarda misir unu ve mısır wndan yapılmış ekmek pemenin'za- rarlarından bahsediyor. Bir Avustur. seli fen adamının mısır ununun insa m asabi yaptığını ve sıhhate zarar- dı olduğunu söylemesinin tetkike de ger olduğunu söylüyor. CUMHURİYET — Yunus Nadi bugünkü başyazısında Hitlerin dün akşam söylediği nutuktan bahsediyor. | Bu münasebetle son Avrupa hâdise. lerini, İngiliz ve Fransız nazırlarının Varşova ve Moskova seyahatlerini, Sireza toplantısını, Almanların Ver. say andını yırtmasını anlatıyor. Ne- Gcede Almanyanın dünya silâhlanır- ken silâhsız kalmıyacağını, ve Avus- turyadan vazgeçmiyeceğini söylüyor. TAN — Mahmut Esat Bozkurt bugünkü yazısında Peyami Safaya cevap vermektedir. Demokrasinin ö- konomsal Liberalizm ile muhakkak birlikte olması o lözimgelmiyeceğini ilmi görüşlerle ispat ediyor. Neticede bunların şahsi fikirleri olmadığını da ilâve ediyor. ZAMAN — Zeman imzalı yazı ger #etelerin bol saytfalı çıkmalarına ça tiyor. Gazetenin bol kağıtlı değil, bot! fikirli olmalarını ileri sürüyor. AKŞAM — N. S. imzalı o yazının #erlevhası “harp, buhrana karşı ça re/, idi. Bunu görünce imkânsız bir mesele karşısında bulunduğumuza ka- rar vererek okumaktan ve hulâsa et- mMetken vazgeçtik, Ve Akşamcının kö- yesine atladık. Akşamcı Londrada bir hırsızın dünyanın en meşhur yazıcısı Bernar| Şov'un hikâyelerini çalarak bunları! başka bir isim altında neşrelmek ü| Sere muhtelif gazete ve mecmualara Döndlerdiği halde, hiç birinin beğenil-| » #ierek * reddedildiğini - söyledikten sonra e “Tiyat #übbeleri, ve bilhassa minel 4$ 'erle alay ediyor. Ve bunun bize tatbik edildiği halde acaba ne Dibi neticeler alınabileceğini soruyor. | SONPOSTA — Yoktur. çig, PeLi/TE| Cam kırıldı | Hamalbaşında kahveci Celâl, 'ket, Vasil, Hasan biribirleriyle Vga ederlerken attıkları taşlar- dan biri oradan geçen 2310 numa- Yalı otomobilin camını kırmıştır. Kalbi durdu Rıbtımda bağlı bulunan İtalyan ndıralı Viyana vapurunda yol» Su 74 yaşında Madam Ana kalp sektesinden vefat etmiştir, Dolandırılmış Beşiktaşta oturan Nail merkeze Müracaat ederek Ali, Yervant, Ri- 2a isminde üç kişi tarafından do- andırıldığını iddia etmiştir. Otosiklet çarptı i Pangaltıda oturan inhisar mü- #tişlerinden Ali Osmana, bak- Mehmedin bindiği motosiklet ie PER, hafif surette yaralamış- gramvaydan düştü F atih —Beşiktaş hattında işle- 045 numaralı tramvaya takı- Yedi yaşında İsmet düşmüş, içel yerlerinden yaralandığı ty Etfal hastanesine kaldırılmış- Esya taşırken ra, Deniz amelesinden Mustafa tang a yanaşık bulunan İtalyan tayı tralı Pilrina vapuruna eşya X “al anbara düşerek yaralan- İ bi tenha tenha seyrüsefer i vapurlar kaptan köprüsüne varın- Eski Kâğıthane isafaları Bu ay içinde Kâğıthane dirilir gibi oldu, fakat gene söndü Eski İstanbulun hususiyetlerini saklıyan yerlerden biri de Kâğıt- hanedir, Tarih orayı ilk defa (Sâ - dabad) olarak kaydetti. Lâle dev- ri, Babilin asma bahçeleriyle re kabet eden bir zenginlik ve ihti - şam içinde burada doğdu ve yıl. larca yaşadı. Aradan yüzyıllarca yıl geçti Lâle devri bir hayal oldu. Ve lâle devrinin bülbülü olan Nedim unu tuldu. Eski Sâdabadın bulundu - ğu yerler, şimdi, sürü sürü köy mandalarına otlak oldu! O zevk ve sürur günlerini yaşıyan kâşa - nelerden bir taş bile kalmadı. Fa kat, bütün bunlara rağmen, halk hâlâ çalılıklarım çıplaklığını pek saklıyamadığı oObodur tepelerin arasından kıvrıla kıvrıla akan bu bulanık derenin kıyılarında eğlen. ce ve zevk ariyor... HABER — Akşam POE m ne Kâğithane deresinde sandal gezintisi yapanlar Geçen cuma, eski Mayısın ü- * çüncü gününe tesadüf ediyordu. Malüm ya, İstanbulda her mesire mahallinin bir mevsimi, bir günü vardır. yr içinde Hıdrelleste, bir de üç Mayıs gününde fazla rağbet olur. İşte bundan dolayı o gün, kâğıt - hane görülecek bir âlemdi. Öyle ki senenin üç ayı Kâğıthane me- siresine böyle rağbet olsa, Haliç şirketi postu'kurtarır. Bugünkü vaziyete düşmezdi! Sabahın ta sekizinden akşa - mın sekizine kadar vapur tıklım tıklım Kâğıthaneye taşındı durdu. Bunlar değişmediği için Halicin her semtinden, şehrin her tarafın- dan akın akın kıyılara inen halk, kayıkları, sandalları kapıştılar. Sandal, kayık da kâfi gelmedi . ! Çamur, kömür mavnalarına saldır- dılar. Halicin manzarası görülecek şeydi. Sandallar tentelerini tak- mışlar; mavnaların © üzerlerine yapraklardan çardaklar kurulmuş, O her zaman hususi birer yat gi- edeni cıya kadar dolmuş... Herkesin eli kolu dolu... Yemek sepetleri; des- tiler; marul, salata demetleri; ki- lo kilo ekmekler... Bunlar denizden gidenler... Ya karadan gelenler!... Onlar da gö- rülecek bir şey... Ekserisi, üzerle- rine yatak çarşafından, battani- yeden birer tente kurulmuş uzun yük arabalarına kurulmuşlar.... Bir kısmı yayan... Derenin sağ tarafındaki geniş çayırlara sekiz koldan insan akı- yor... Kayıkla gelenler çavdar ekil. miş kıyılara yanaşarak katır tır- nağr, gelincik topluyorlar. Bura- da katır tırnağı ile gelincikten bol şey yok.. Her taraf sarı, kırmızı. Belli ki Kâğıthane, Galatasaray - k!., Halk derenin iki sahilinde yap- raktan çardakların altma, ağaç diplerine serilmiş... Kıyılarda yer bulâmıyanlar tepelerdeki gölge- liklere çekilmişler... Gölge yer bu- lamıyanlar da kayıkların kürekle - rini dikerek üzerlerine birer çar- şaf atmışlar... Kiminin Kâğıthaneye de Mayıs a- p Kâğuthane deresi, gezmeğe ge - lenlerin sandallarile dolmuştu tünde bir tencere kaynıyor, kimin- de tava kızıyor... Balık kızartan, pilâv pişiren, kuzu çeviren, salata hazırlıyan kadınlar... Ayakkaplarını çıkarmış, yaka- larımı çözmüş, ceket ve yeleklerini çıkarıp atmış çayırlara yangelip yatmış, boyuna atıştıran erkekler. Bu yeşil vadiyi dağ çiçekleri - nin kokusu yerine çiroz ve rakı kokuları kaplamış. Terletici Ma - yıs güneşi altında herkes içiyor... İçen neşeleniyor. & Neşelenen ya kalkıp göbek atıyor... Yahut ba- ğıra bağıra şarkı söylüyor... Her kafadan bir ses, her perdeden biri makam yükseliyor... Nede çok hanendemiz varmış!... Bakıyorsu. nuz: Şurada bir şişman adam, ça- yıra arka üstü uzanmış; surat kıp- kırmızı... Kendinden geçmiş bir halde Hafız Burhana taş çıkartı. yor: — Annemiz öldü öleli gitti bu beytin temeli... Bağırırken göbeği inip çıkıyor. Her mısrağın sonunda durarak se- sinin dağlarda yaptığı aksisadayı! dinliyor... Öbür tarafta bir âşık Kerem! Sandala kurulmuş... Eller şakak- ta... Münir Nurettini hasetten çat latacak lâtif (!) bir sesle başka bir makam tutturmuş: — Bahar olsa, çemenzar olsa âlem... İlerde bir gramofonun sesi duyuluyor: — Pek revadır iri ettik: lerin... - yıkılıp! çatlak 7 a . Malüm olaki A ve a Yü Mm ER Istanbulun ismi Istanbuldur ! Hükümetimiz bundan senelerce evvel taşına toprağma kadar Türk olan ve Türk kalacağından kimse- nin şüphesi bulunmaması lâzım gelen İstanbulun eski itiyatlara u- yarak bazı yerlerde hâli oConş- tantinople adiyle anılmasını men - etti, | Bu arada posta idaresine bile İ İstanbul yerine (o (Konstantinopl) başlığile gelen mektup ve telgraf- İların alınmadan iadesi bildirildi. i Bir taraftan da bu karar beynelmi- j el postalar ittihadma ulaştırıldı. Fakat, bütün dünyanın duyup bildiği bu kararı hâlâ içimizde öğ- renmiyen birmüessese varmış. Biz bunu ummuyorduk. Fakat gözleri- mizle görünce hayretler ve yüreği- miz burkularak öğrendik. Evet; öğrndik ki Türkiyede kibrit ve çakmak inhisarmı idare eden şir « ket bu karara aykırı bir yol tuttur- muştur, Bu şirket kibrit sandıkla- rına şu damgayı vurmaktadır. TT. K. İ, Constantinaple Bunu gördükten sonra insan bu inhisar şirketine ne diyeceğini şaşırıyor.. » halde Karşı tarafta çamların altında toplanmış dişili erkekli bir sürü genç te bir başka âlem içinde ya- şıyorlar. Bunlar, sıcak yaz günü bardak bardak çektikleri şarabın sermestliği içinde biribirlerine sa - Istanbulspor kongr esi rılmışlar, dönüp duruyorlar. Güneş ve İstanbulspor klüple - Bilmiyen biri gelse, bu (âlemi | rinin birleştiği ve bu birleşme e - görse: saslarınn, iki taraf (o idare heyeti — “Acaba burada ses ve gra-| tarafından Parafe edildiği yazıl» mofon yarışı mı yapılıyor?,, diye) mıştı. düşüneceğine hiç şüphe yok.. Yüz | O Duyduğumuza göre, bu akşam lerce mikrofondan, yüzlerce hân-| saat 17 de, İstanbulspor klübu çereden fırlayan inceli kalınlı ses- kongresi toplanacak “ve “vaziyet lerden mürekkep garip bir uğultu| heyeti umumiyede görüşülecektir. * kulaklarda vınlıyor. r-”BORSA Darbukalar, suların üzerinden! IHizalarında yıldız işareti nlanlar üze nazlı nazlı kayan sandallara tem-i po tutuyor. Klarnetlerin çifte tellileri, kö-İ rinde 21 5-985 de muamele görenler çek havaları önünde göbek atan, Gir.) Rakamlar kapanış Hatlarını gösterir İl bel kıran, parmak şakırdatan şa- Nukut (Satış) kırdatana.... 19, —| * Viyana Eski Sâdabadın bulunduğu çağ- ye |? Made lıyan sarayına yakın ağaçlıklı yer vas, — ana baba günü... İstanbulun bütün “ esnafı burada panayır kurmuş... 1 Küfeciler, şerbetçiler, fıstıkçı- lar, leblebiciler, dondurmacılar, helvacılar, sucular.... Çayırın bir kenarına kocamar bir çadır kurulmuş. Kapısında du- ran adam ikide birde elindeki çın- girağı çalarak bağırıyor: — Avrupann en meşhur dram, komik tiyatrosu burada... Kanto- lar, düctolar, Japonyadan gelen cambazlar... Başıbozuk yüzpara, asker kırk para... Çadır dolup dolup boşalıyor. Çayırın ortasında at koşturan- rm lar pek çok... Burada en fazla rağ-|l 4 Anado, bet gören eğlencelerden biri de ie uçurtma uçurmak... Saçı sakalı a-! eli Mya ğarmış baylar, gökyüzünde süzü-| (© Sion len rengârenk uçurtmalara göbek) pe attırıyorlar! | istikrazlar Ellerinde defler, udlar, keman: (| soysrüriFer | larla dolaşan çingene 'rıdırları,!İ'» a sm kafaları iyice tutmuş o ir grupalli - asp rasgeldiler mi hemen wenge baş- ik m İnyorlar... Seyirciler yavaş yavaşiji 198 4 vw (6 toplanıyor... Etraf kalabalıklaşı -|k. Star Fezurum 02 > yor. Fettan gözleri sürmeli, allı pullu, kanlı canlı çingene kızı or- tada döndükçe naralar başlıyor: | nın, çayırlara uzanarak sızıp ka - — Aman kara kız, bir kere da-| Janın haddi hesabı yoktur. ha... Ve güneş Eyüp mezarlığı öze- Saatler ilerledikçe şişeler boşa-| rinden batarken, eski Sâdabad sa- lıyor. Şişeler boşaldıkça sarhoşlar! baha karşı terkedilmiş bir sefahat çoğalıyor; naralar, gazeller daha| sofrasına dönüyor. sıklaşıyor.. Artık devrilen kayığın, İhsan Arif Gökpına: davava dülsanin hisikiLi.. 11... klinik * Londra # Neryort * Paris » Berlin » Varşova e Budapeşir * Bükreş * Belgra » Yokehamı 34 — » Milâse » Brükse » Alsa (kap. sa. 16) 641,50)» Stokkler 07919) e Viyan 1203 |4 Madrtı 0,6989) e Rerlin 4.080) Varşors saBt Je Budapeşte 7480) « Rükreş .4718 |» Pelgraı * Yokobamı 190 Sole Meskova “Çekler is Londra » Nevyor « Pari » Milino » Prükse * Atm « Cenene « Solya * Amiterda İramvay O Gimento as “1003 Usyon Dek, sark Dev Palya ark m, ets Telefo 0.0) 6,50 tahviller riekera Tramvas Rihtim « Anadole Apadola We İ Asadoku VİN 81 50 | #Vümeseii A, »

Bu sayıdan diğer sayfalar: