18 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

18 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER - lhını Posfası "Sessız sinema gene dirilecek |,, Sessiz simemanın en tanmınmış yıldızları olan Giş kız kardeşler böyle söylüyorlar Lilyan Giş'le Doroti Giş dün şehrimize geldiler “Sessiz sinemalar, günün birin- de yeniden işe başlayacaktır. Buna ihtimal verilebilir.. ,, Bu sözü ben söylemiyorum. Bir sinema mecmuasından da Türkçe- ye çevirmedim. Arkadaşlar arasın- da konuşup gelişi güzel uydurdu - | ğumuz bir şey değildir. Dün Perapalas otelinde kendile- riyle karşı karşıya — konuştuğun tanınmış sinema yıldızları Lilyan Giş ve Doroti Giş — kızkardeşler söylediler. * . » Giş, kızkardeşler Balkanlarda bir gezintiden sonra dün İstanbula geldiler. “Beyaz Rahibe”, “İki | Yetime,, filmlerini İstanbulda gör- | memiş kimse yoktur. Bunlardan biricisindeki kadın | artist Lilyan Gişi, ikincisinde her ikisini birden, insanın yüreğini bir | yaprak gibi titreten, — dokunaklı | rölleryle herkes hatırlar.. — Lilyan * Giş, Doroti Giş, sessiz sinemanın | en parlak günlerinde sinema dün - yasının birer kahramanı olmuştu . | Kendilerine yaraşmayan — rolü ü- zerlerine almadılar. Her oynadık- | ları rolde de, film “Son!,, deyip | de bittiği vakit, sinema kapısından bir yığın insanın, gözleri ışıl ışıl o- larak çıktğını görmemek imkân - sızdı. Filmlerinin adına göre âde- ta kendilerine “İki Yetime,, dene - bilecek bu küçük — kızlar hemen hepinizin gözü önüne gelecektir. * w*& Dün Perapalas oteline indikle - rini işidip de kendilerini görmeğe gittiğim vakit, dışarrya çıkmış bu- lunuyorlardı. Sinema artistlerini görmek,görmek istemek çok başka bir şey.. Onların — perde üzerinde bizde bıraktıkları hayal tesiri san- ki kendilerini gördükten sonra bir hakikate dönecektir. Sinema ar - tistlerini görmek âdeta birisiyle u- zun boylu mektuplaştıktan sonra buluşmağa benziyor. Lilyan Giş ve kardeşi Doroti Giş, çocukluğun: dan biri sinemaya giden herkesin uzaktan ahbapları sırasına girmiş- tir. Bir çeyrek kadar — bekledim, beklemedim; kapıdan göründüler. Lilyan Giş'i sessiz filmlerde gör- düğümüz zamandanberi bir kaç yıl geçmiş olacaktır, Fakat bu yıl- yıldız, tıpki — “Beyaz Rahibe,, de gördüğümüz küçük, dokunaklı ve dudakları titreyen yüzü taşıyor . | Üzerinde koyu kaysı rengi bir fıs- tan vardı. Başında Skoç biçimi eğ- diği gene o renkte bir bere.. Lilyan | Gişin saçları sarı, — kendisi uzun | boyludur. Kardeşi Doroti Giş ise, Lilyana nisbetle biraz daha yıp - ranmış görünüyor.. Kumral saçlı » | dır. Dudaklarının uciyle her za - man gülümsiyor Doroti Giş, konu- şurken durmaksızın nükteler de sa vuruyor.. Herikiside — şakacı.. Sözlerini daima ya bir eski inanış lâtifesiyle, yahut bugünkü hâdise - ler etrafında bir tatlı sözle bitiri- yorlar, . . » ve gazetenizin okuyucularını me « | lü film çıkınca vaz geçtiniz.. Sözlü — Siz gazetecisiniz, dedi.. Size | ne söyleyeyim ki, entresan olsun raklandırsın... Ben de; — Siz, sessiz Filmlerin en tanm- muış şahsiyetlerisiniz, dedim.. Söz - film aleyhinde ne söyleseniz mak- bulümdür. Lilyan Giş, doğrudan — doğruya Dorati Giş sözlü filmin aleyhine çekilemiye - cek bir yumuşaklıkla: — Sözlü film çıktı, fakat ilerle- meğe yüz tutmuş — olan bir san'atı durdurdu, dedi.. Sessiz filmi, biz arsrulusal bir dil yapmağa çalışı - yorduk.. Seşsiz film dünyanım her Doroti — Giş de, kardeşi Lilyan Gişin düşüncelerini besliyor.. — Ben biraz da yorgunluk yü | zünden çekildim, dedi.. Dört ya - şımdan beri çalışıyorum.. Bununla beraber, Hem Doroti bugün Nevyorkta bir nedenberi, her birimin temsili, ay- larca süren mışlar. Bunlar arasnda İngilizle - rin en akıllı muharrilerinden sa - yılan Bernard Şov'un da eserlerini oynamışlar. — Şunu söyleyeyim ki, Ingilizlerin ve bir çok Avrupalıla - rm çok beğendiği bu yetmiş beşlik ihtiyar için, Doroti Giş, “artık şön- müş, diyor. Eskisi gibi yazamıyor,, Lilyan Gişe sessiz filmin, bir eğemen (hâkim) olup olamıyaca- ğını sordum: — Muzikli bir sessiz film çıkma- s1 beklenebilir.. diye anlattı. Şim - di mümkün ve en iyisi budur. Yani söz olmıyacak. Ve bütün film de - vam ettiği müddetçe, — tıpkı sesli sinema gibi uygun bir muzik ken- disi ni takib edecek.. — Hangi filmlerinizi en çok se- versiniz?. — Bence hic birisi istediğim gi- | bi olmamıştır. Dedim ya, tam iler- Ületiyor, —mükemmeleştiriyorduk.. Sessiz sinema durdu.. Bir muharrir sinema için “azten hayallerin kı - mıltısıdır,, diyor. Hele sesli sine - mada bu hayallerin konuşmağa başlamasını daha tuhaf ve tabii - likten uzak buluyor. Sesli sinema hakkına benim de böyle düşündü- ğümü yazabilirsiniz... , .. yerinde, herkesin — anlayabileceği bir ruh belirişi oluyordu. Sözlü Lilyan Giş film buna hudutlar koydu.. — Siz sözlü filmi nasıl buluyorsunuz?. Lilyan Gişin konuşımsı böyle .... Arasıra size de sorgular soruyor . Ben “Beyaz Rahibe,, ve “İk Ye- time,, gibi sessiz. — filmleri çok sevmiş olduğum için samimyetle, bu geniş ölçüdeki sessiz filmlerden hoşlandığımı söyledim. — Ve sözlü | film için de, şaka yollu: “— yegâ - Lilyan Giş sigara içmiyor. Doro- | ti Giş Türk sigaralarının adlarını ayrı ayrı öğrenirken bu pek tanın- mış tütünün içiminden — çok tad duyduğunu söyedi... Dün sabah | gelirekn, binmiş | Yeşilköy açıklarında karaya otur- muş.. Lilyan Giş: “İnşaallah de linmemiştir,, diyor. Çünkü gene ayni vapurla dönecekler... Doro » ti Giş şimdiye kadar — yaptıkaları yolculuk boyunca önemli bir kaza- ya uğramamaış olmaktan çok memnun.. Bununla beraber, büktü- | tüğü parmaklariyle tahtaya vura - | rak: “Şeytan kulağına kurşun!.,, | diyor. Her ikisi — de, çok samimi, | çok yakm ve konuşkan insanlar, Istanbulu bir sinemacrt görüyl sıl bulduklarını sordum.. — Bütün inceliklerini anlattılar.Beğendiğini söylediler.. Bizde snema hayatını | sordular.. . Amerikaya gitmiş bir Türk | filmi olup olııııdılını sordular. beş altı piyes oyna - | | gün tekrar gelip sinema dünyasına | | tiyatroda uğraşıyorlar. Beş altı se- | 18 HAZİRAN — 19 ORMANIN K İLI Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta görmemiş ormafi larında geçen aşk ve kahramanlık, heyecan, esrar ve tetkik ramanı maNo: 33 Yazan: Rıza Şekib ' Selim aslanlı adamın hakikat olduğuna bir türlü inanamıyordu Bu sırada içeriye Vahap gir -| mişti. Tamamile silâhlanmış birî haldeydi. Mofyonun kimlerle ko-! nuştuğuna dikkat etmediği için daha kapıdan girer girmez: — Mofyo Bimo! dedi, ava gi- diyor muyuz? Hazır — mısınız? — Hayır... Avdan daha önem- | li (mühim) bir hâdise var. Artık hem Lilyan, | ava çıkmak yok.. Vehap Mofyonun ne demek is- tediğini iki yerli vahşi arasında beyaz bir çocuğun bulunduğunu görünce anlamıştı. Bu kimdi? Vehabın çok düşünmesine meydan vermeden Mofyo: — Bu küçük aslanlı adamın oğludur. Kral Mudkyonun gön- detdiği bu iki yerli onu elde et- miye muvaffak olmuşlar. Şimdi hemen Medkyoya gidip çocuğu teslim edeceğim. Aslanlı adamın oğlunun yaka - lanıp getirildiği bir yıldırım sü- ratile köye yayılmıştı. En küçük ağızdan en büyüğüne kadar her- kes bunu konuşuyordu. Bununla beraber kimsede bir sevinç izine rastlamak mümkün değildi. Bilâkis herkes düşünü - yor ve endişe duyuyordu. Fakih Ali ile Selimin hâlâ ka- palı — bulunduğu kulübeyi bek - oldukları vapur | kat armagan bıraktığı bir köpeği gok sevdiği için, bu yolculukta da onu beraberine almıştır. Yugoslav- yada köpeğin boynuna Amerikan bayrağı renkleri olan kırmızı, be- yaz vemavi renkte bir kordelâ bağlı olarak dışarı çıkarmışlar. Bu renklerin Yugoslavya bayra- ğını andırması, az daha bir mese - le çıkarıyormuş.. — Sonra Lilyan Giş, Doroti Giş ve Mekkuloç is- mindeki üçüncü kadın, bu renk - lerinayni zamanda — Amerikan | bayrağı rengi — olduğunu ve bir Amerika sergisinde bu köpek mü - kâfat kazandığı için bordelâyı ta - şıma hakkını elde ettiğini söyle - mişler.. İş kapanmış.. Bunu anla - | tan Doroti Giş şaka yollu: | — Korktuk, diyor.. Bir harbe sebeb olmıyalım diye endişe edi - yorduk.. Yugoslavyanın manzaraların - dan beğenerek — bahsediyor.. için parlak — bir zemin olacağını söylüyor. Türkiyeye gelmeden, eski Ame- rikan elçisi general Şeril'in, cüm- hur başkanımız hakkında yazdığı kitabı okumuşlar.. çok sevinçli görünüyorlar. Bunun- Jaberaber Amerikanın bugünkü cümhur başkanı Ruzvelti dehşetli tutuyorlar. “Ulusal — kalkınma, doğru çıkacak,, diyor ve Amerika- da bugün yapılan bütün dedikodu- | Sonra Yugoslavyada geçmiş bir | lara rağmen gelecek secimde de hâdiseyi anlattı ki olagan şeyler - | cümhur başkanı olarak gene Ruz - dir. Giş kızkardeşler, ayrıca bir ka: dım ve beraberlerinde bir köpek ol duğu halde vehı'ıı getirileceğini söylüyorlar. Hepimizin hazırladığı ve yüre - gimiz hoplaya hoplaya seyretmiş hem otomobille se * | olduğumuz sessiz filmlerin bu iki yahat ediyorlar. Fakat kadınla kö- | tanımmış yıldızına, bugünkü yıldız- pek ve ctomobil şimdi Atinada |lardan“ hangisini beğendikleri, | kalmıştır. Sonra yeniden buluşa - | şorgusunu başka muharrirlere bı - “Beyaz Rahibe,, nin unutulmaz | ne kusuru, içerisinde kâfi miktar- | caklar.. Atinada kalan kadın ar artisti Lilyan Giş: ı da söz olmaması..,, dedim. kadaşlarının kocası ölmüştür. Fa- raktım. Hikmet Münir Ve | köylünün renkli hayatının filmler | Amerikayı sı - | kan dertlerin bizde olmamasından | liyen nöbetçiler bile, aralarınd? yüksek sesle bu endişelerini meY dana vurmaktan çekinmiyorlar * dı. Fakih Ali, (Aslanlı adam) “çocuk,, kelimelerinden hâdise * nin ne olduğunu anlamıştı. Bütün orta Afrikanın korkunf bir kâbusu halinde bulunan â# lanlı adamın çocuğunun kaçırıl mış bulunması . Niyam Niyam kabilelerinin bi felâketi olacaktı. Fakih Ali siyaP sakalını kuru parmaklarile karıf * tırarak Selime: — Kurtuluyoruz, dedi. Kurtuluyor ve Ns” — muyuz; sıl? — Nasıl olacağını — daha pef kestiremiyor #n. Fakat Aslanlı ” damın bizim kurtarıcımız olacö” ğında şüphem yok... Selim, bu havalinin yabancıt! olduğu için, Aslanlı Adam bakr kında ufak bir fikri bile yoktu" O Aslanlı Adamı, hakikaten yW nmda aslanla dolaşan biri di değil, bir isim olarak, bir lâkâ olarak anlamıştı ve böyle oldü” u için sormamıştı bile. Faks! Fakih Alinin ondan bahsederkt” kullandığı kelimelerin anlattığ' mâna hiç te böyle olduğu hıııld vermiyordu . Nihayet: — Bu Aslanlı adam, aslanlı * dam dediğin de kim? Diye s0f du. Fakih Ali, böyle bir sual kart” sında kalacağını ummuyordu. katle Selimin yüzüne baktıkta” sonra: — Sen Aslanlı Adamın kim © duğunu bilmiyor musun? di. — Nereden bileyim?. Bu hak” katen yanında aslanla dolaşâ? biri mi? Olsa öpüp te başına koy.. OF manın bütün vahşi h:ı)vnn"' onda olan biri.. Onun kuquk işaretile Karşa — ormanının, ni kadar vahşi hayvanı varsa har?” kete geçebilir.. “Dur!, dcd'gl zaman durur.. Selim dudak büktü: — Buna inanacak değilim.. Sen gözünle mü bu adamı? — Hayır görmedim. .Hi — O halde nasıl inanmış $' söylüyorsun. kadar .i goî e — Görenler var.. Kim görmüş? — Kimin gördüğünü bilm?“'; Fakat yalnız Karşa — ormanin'. değil, Orta Afrikanın yegân? kimi olarak onun tanındığım' ıanım“d'î — Hiç kimsenin ya yegâne hâkim... Güzel şey | lah... j Hele buna senin inanışma ** tım kaldım doğrusu. — Hiç şaşma.. Şayet mcııi" nun aşırıldığı haberi doğru ist onu çok geçmez tanırsın.. — İşte kaçırılmış.. Deme receğiz.. d —Göreceksin.. Hem çok Y? | kında merak etme... ; (Devamı vEİ k &

Bu sayıdan diğer sayfalar: