3 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

3 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Alıgıı Postası ADYO ORMANIN KİZİR Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta girmemiş ormanla- rında geçen aşk ve kahramanlık, heyecan, esrar ve tetkilk ramanı uNo: 33yamama Yazan: Rıza Şekib Wlmm Yavuz, göz yaşlarının büyük bir kısmını yerde hareketsiz yatan Süleymanın yanaklarına boşalttı Mürat da, Süleyman da bu ha- li görünce tabiatiyle onun uyudu- ğuma hükmetmişti. Fakat kolunun bir kütük gibi yanma düşüvermesi beklenilmiyen bir hâdise ile kar- şılaştığını anlatmıştı. Muradın yanında Karşanın bu- lunması serbest hareketine mâni oluyordu. | Her şeyden önce onu mağara- dan dışarıya çıkarması lâzımdı. Bunu yaptı. Karşaya: — Haydi kızım, dedi, sen çık.. Merak edecek bir şey yok. Süley- man uyuyor. Yalnız çok yorgun da böyle... Niyaraniyamların elinde az mı sıkıntı çekti. — Onun çok yorulduğu zaman- lar olmuştu fakat hiç bir zaman | böyie değildi. — Yorgunluktan — yorgunluğa fark vardır, Karşa! Haydi sen çık kızım.. Haydi babana — seslen de gelsin artık.. Karşa amcasının israrından muhakkak mağaradan çıkması lâ. zım geldiğini anlamıştı. Tekrar ettirmeye lüzum bırakmadan git- ti. Murat yalnız kalınca Süleyma- 'nın, kalbiari dinledi. Artık çarpan, çalışan bir şey yoktu. — Ölmüştü. Fakat nasıl ve niçin? Bunu anlaması muhakkak lâ- zımdı. Onur ölümüne sebep olan şey belki başkalarının da ıyniwi akibete sürüklenmesini doğurabi-| lirdi. Bunu anlamakta güçlük çekme. di. İçtiği sütten zehirlendiği açık- ça anlaşılryordu. Süleymanın dudakları uçların- da biriken beyaz pıhtılar süttü. Bir ağaç meyvası kabından yapıl- mış olan süt kabı da işte yanında duruyordu. Murat, gözleri dolu dolu gelen aslanlı adamı mağara kapısında | karşıladığı zaman daha onun Sü-| leymanın ölümünden haberi yolı-i tu. Onun gözlerinin yaşarması fil.| lerinin ikisinin ölümünden — ileri geliyordu. İki genç fili, Niyamni. yamların trambaşlarından aldık- Jarı yara yüzünden ölmüş — bulu- nuyordu. Murat, evvelâ Yavuzun tees-| sürünü Süleymanın ölümünü ha- ber aldığıma bir işaret gibi telâk- ki ettiği için: — Üzülme Yavuz.. Ne yapalım! Dünya bu.. diye teselliye kalkmış- tr. Fakat onun Karşa ile karşılaş- madığını anlayınca teessürünün bundan ileri gelmediğini gördü. — Bazan öyle acılar — olur ki, Yavuz, onun yanında fillerin ölü- mü hiç kalır.. İnsan buna da alı- şır.. Doğduğumuza — inandığımız gibi, ergeç öleceğimize de inanma- İyız.. Murat bütün gayretine rağmen| Süleymanım ölümünü aslanlı ada.-! ma bildiremiyordu. Nihayet: z Yavuz, dedi, ben Süleyma - _Pm da İlıyılmd,ın endişedeyim. | — Ne oldu. ağabey.. — Çaocuk çok hırpalanmış. Hâ- lâ o zamandeanberi yatıyor. Hem hiç kalkmamak şartile.. — Garip şey, gidip göreyim.. — Yok, gitme.. Daha biz şim- di baktık, Karşa ile. -Uyuyordu. | Bırak az daha uyusun. Murat, böyle lâflarla onu azıcık oyalamaya mecburdu. Birdenbire Süleymanın öldüğünü söylemek | belki Yavaza pek fena tesir eder ve oun da hastalanmasına sebep olabilirdi. Mura! içeriye, mağaraya doğ- ru ilerileiseye başlıyan Yavuzu güç zaptetli. — Girrmne, dedi, belki uyandırır- sın.. Çok güzel uyuyordu. — Bırak ağabey, gidip baka - yım.. — Gitme. Muradım bu israrı onda bir şüphe uyandırmıştı. — Neden israr ediyorsun? Yok- sa Süleymana da mı bir şey oldu. Murat cevap vermedi. — Söyle ağabey.. Neye susu - yorsun.. — Sağol Yavuz. Ne yapalım ha- yat bu.. Daha başka konuşmaya lüzum kalmadı. Asianlı adam bir çocuk gibi yere yıkıldı. Ağlıyordu. Son- ra birdenbire kalkarak mağaraya girdi ve göz yaşlarının büyük bir kısmını, yerde upuzun hareketsiz yatan Süleymanın — yanaklarına, kapa'ı göz rapaklarma boşalttı. at Ki çe Manzanın torunu, Haşmetlü Ni. yam Niyam kralı Medkyonun as- lanlı adama gönderdiği elçi gün- ler geçtiği halde dönmemişti. Medkyo durduğu yerde dura - mıyor, sabırsızlanıyordu. Sihir - baz Kifo bunun farkındaydı. As - lanlı adamın üzerine yeniden bir kuvvet göndermenin — lüzumuna kani olduğu halde bunu açıktan a- | çığa söyliyemiyor, ağzında geve-| liyordu. — Şarinin dönmemesi, beni de meraka düşürmeye başladı, kra - lım.. Bunu siz nasıl düşünüyorsu- nuz? — Nasıl düşüneceğim? Anla - maya imkân yok, yakın ve tehli - kesiz bir ver değil ki hemen bi . rini gönderiv işin aslını araştıra - yım.. Sen bunu yapabilecek birini tanıyor musun? — Bence sorup soruşturmak bo- şuna olur. Aslanlı adamın Şariyi geri göndermemesi, onu hapset - mesi de akla gelir hani.. — Şayet böyle ise üzerine hücumdan bıı ka çıkar yol yoktur. — Bu benim de aklıma gelme - miş değildir. Fakat daha bunu yapmazdan evvel Şariyi — aslanlı adamın bırekmadığına emin ol - mak lâzım. Belki lüzum yokker tehlikeyi üzerimize çevirmiş olu - ruz. — Tabit, kralım daha iyi düşü - nür.. susacağı yerde bilâkis işi körükle- mekten geri durmuyordu. Bütün haklı| Programı Bu gün İSTANBUL: 14.80: Jimnüstik Bayan Azade Tarcan. 18.50; Fransmızça dera. 19.10: Dans musikisi .(PİAK). 10.40: Haberler. 10.30: Bayan Halide Monoloğ. 20.10: Konferana. 2030; — Stüdyo orksstrası., Z. — Radyo caz ve 'Tango ör - kestraları. Bayan Emine İhsan. Türkçe söz - Kü eserler. Z130: Son Hinberler Borsalar. 21.d0: Bayan Pakize İzzet Nezih. Keman Solo. 22. — Plâk negriyatı . BÜKREŞ: 13.15: Ptâk ve duyumlar. 18: Bibtosano orkestrası. 19: Duyumlar. ııu Konserin süreği. 20: — Sözler. 20.20: 2080: Sözler, 2L15: Piyano könseri. ll.ll Türküler. 2205: Radyo orkestrasmı. 2285: Duyumlar. 22.50: Koönserin süreği. 283.15: Yabancı dillerle duyumlar. 2345: Konnerin süreği. VARŞOVA: 2030: Koro tarafından tür - küler. 20.850: Mizah. 21: Duyumlar. 2110: Plâk. 2145: Duyumlar, 21.58: Konferana, 22: Chopin konseri. 22.80: Pilsudaki için koanfa - PARİS: 20.30: Sözler. 20.50: Konferana. 21: Piyano müziği. 21.80: Duyumlar, 21.45: Tiyatro piyesi. Duyumlar, Adison caz ar « Kkestrası. MOSKOVA: 18.30: Amele yayımı (Or - kaştralr) 20: Karışık konser, 21: Çekçe ya - yam, 33.05: İngilizce, BUDAPEŞTE: 12.15: Çingene müziği. Zi: Diş #tyasa, 2115: Budapeşte konser or - kestrası. 22.40: Duyumlar, 23: Berand. oazı. 4: Balalayka örkestrası. ROMA : 20.15: Plâk. 2045: Örkestra kon « Beri. 2048: Spor. 2L18: Duyumlar, 21.30: Koaferana, 21.40; Piyes, 2230: Beafonik kon - Ber. 24: Duyumlar, |Hizalarında yıldız. işareti olanlar üze- riade 27-985 de muamele görenler- dir. | Ratamlar kapanış Hatlarını göşterir Nukut (Satış) 618, -| * Viyana 128 Su| * Madrit 160 28 | » Bertlo 204 —| 4 Varşora &2, —| « Budapeşte 44 - | * Bükreş 16, —- BI8 --| * Belgrat 55, — 24 SO| « Yokebama 92, — Ba, —| « Alta , — * Prag 100, —| « Mecidiye — 59, — * Siokholm — aüce-| « Benkaot 990 — Çekler (kap. sa, 16) * Londra — 6(9.75|# Stokhlm — 3.cano « Neyyork — 07084|e Viyana «x250 « Paris 1203 - |e Madrir 5.B08 « Miltno 0.62- | * Berlin 149726 *« Brüksel 4TI7S|* Varşova 42075 * Atim 684728|6 Bodapeşte — (8— * Cenerre — 2.4028|e Bükreş 77,0017 * Solya 65775 |e Belgrat — 34.58— | * Amsterdam 1,15885|# Yokobama — 27495 | * Proz 18,0078|6 Moskora — tüt ESHAM $.80-| — Tramvay 9573 | — Çimento as Reji 200| Ünyon Değ, Şir. Hayriye 18 -| — Sark Det Merkez Bankası S8,- | — Balya U. Siporta —,00| Sark m. ecra Pomoati AO| — Telefon istikrazlar 'o 1998Türk Bor. — T8.1S . 2605 | « ID 3607 İlıdhuıDıMlH 94,00 Şellrgani istikrazı 5— S28 AM 10 | Sivas-Erzüram 95--, İ * Coodra * Neryork « Paris * Millâno « Brükşel « Âtisa » Cenevre * Solya * Amsterdan 298, $0 16 -— ., — M $0 M, — İş Bankası Anadole t$— önee tahviller Elektrik Tramvay Rihtimm Anadola | Anadolu ll Anadola Ti Mümessil A SL70 17,00 4435 | 44AS $1,50 0304 D ATTRAME TI ü 20 ilkteşrin 1935 pazar günü memleketin her tarafında genel nüfus sayımı yapılacaktır 1 — Nüfus sayımma esas ol mak üzere belediyece bütün bi nalara numara konulmaktadır. 2 — Numarasız binalarda ©- turanlar hükümete haber ver meğe mecburdurlar, Oturduğı bina numarasız olduğu hald: haber vermiyenlerle bu numa raları bozan ve silen ve kaldı ranlar için para cezası vardır. Başvekâlet Istatistik Umum Müdürlüğü maksadı, kendi dediğini yaptır Kifo bunu söyledikten sonra| mak, aslanlı adamın üzerine — bir I kuvvet göndermekti. (Devamı var) BORSA W0 | 3 TBWUZ — 1935 Almanya mektupları Romanyada trenin yaptığı birmuziplik! Vaktinden evvel kalkan tren çocuğu Köstencede bırakıverdi Yurdu ve yurdda başarılanları uluorta çekiştirmeyi gösteriş sananları bir Avrupa seyahatine çıkarl çıkırmık gerektir Büyük ticaret sıkıntılarının ve mütekabil anlaşmaların doğurdu- ğu bu günkü dünya vaziyeti, yol - culuğu da bir çok kayıtlara ve me- resime bağlamış. Başını dinlemek, | | -| tatili hoşça geçirmek, üzüntüler - den kurtulmak isteyenler için bir sürü sıkıcı bağlarla yola çıkmak hiç de hoşa gitmiyor. Vapurda ayakta kalmak, saat- lerce denizde bocalamak gibi ba- zı kusurlarma rağmen Yalovanın değeri, böyle bir Avrupa yolcu - luğuna çıkanları ecnnetten kovul - muşa benzetiyor. Yabancı memleketlerde bir kaç ay yaşamak için lâzım olan para - yı koparabilmek yolunda borsaya baş vurmak kaydı, pasaport için önceden sarfedilen parayı geri al- mak imkânı olsa, — bir çoklarını yoldan vazgeçirmeğe kâfi gelecek kadar sıkıntılr geliyor. Gümrük araştırmalarından kurtulup vapu- ra girdikten sonra, — uğurlamak için rıhtıma kadar gelip içeri gi - remeyen dostlarınıza teşekkür için tekar geri dönmek mecburiyetini hissettikten sonra, bu külfeti ver- diklerinden dolayı afedilemeleri - ni beklemek daha doğru öluüyor. - Romanya vapurları, beyaz ren - gi ve narin görünüşü ile çok eski zamanlardanberi bir çok İstanbul- luların hoşuna gider. Binmedik - leri için içini çekenlere, binenleri bir kere söyletmek yeter. Yurda ve yurtta başarılanları, uluorta çekiştirmeği — bir gösteriş | sananları Avrupa yolculuğuna çı- karmak çok faydalı olacak.. Sey - risefain servislerindeki düzgünlü - ğü, yemeklerindeki nefaseti ve te - mizliği bilenler için, — Romanya vapurlarını mukayeseye — kalkış- | mak o kadar güç ki, mübalâğa duygusunu vermek korkusu, faz - la teferrüata girişmekten uzaklaş- tırıyor. Sakin ve çok lâtif bir havada, gün geçtikçe sönen zavallı Boğaz kıyılarına bakarak Karadenize çı - papaslarının garip kılıklarına ve | yemeklerine, hele vapurun bir kı- | yısına çekilip dua etmelerine bak- tıkça, yurdumu bu — zavallılıktan kurtaran büyük kudretin kalple - rimizden ayrılmıyan hatırası, pen- beliklere bürünen Boğazın kalele- , vi üzerinde ve gözlerimizde canla- | nıyor, yükseliyor ve yükseliyor. 14 saatlik bir yolculuktan son - ra herkesin uykuda olduğu bir sa- atte Köstenceye yanaşıyoruz. Bir gecenin neler — doğurabileceğini, alaca karanlıkta karşılaştığımız sıkıntılardan öğreniyoruz. Pasa - | port vizesindeki — kargaşalığı ve gümrük çenderesinin garabetini dost Romanyaya yakıştıramadım . Seyahat acentesinin verdiği sa - , âtte önce kalkan Bükreş treni, bir çok yolcuların, bu arada bizim ço- -| cuğun da Köstencede kalmasına sebep oldu, ©w Tren istasyonlarında memur - lara, polise ve postahaneye kadar başvurduğumuz halde, Bükreşte elçiliğimizin canlı — alâkasından başka işimizi halledecek kimse bulamadığımızı da esefle kayde - deceğim. Evvelce Bükreşte kaldığım için bu sefer kalmak, programımız dı- şında idi; mamafih çocuğun Kös- tencede değerli konsolosumuzun gocukları ile ikram edildiğini ve ancak akşam treni ile dönebilece - ğini öğrendikten sonra Bükreşte kalmaktan başak çare yoktu. Bükreş ile Köstence arası 5 - 6 saat sürüyor. — Köstencede hemen hepsi de Türkçe konuşan hamal - larr, çingeneler teşkil ediyor. Bükrşe yolundaki şehirlerin isimleri, senelerce üzerinde yaşa - dığımız topakların dost bir millet , elinde güzelleştiği sevinçle görülü- yor. Türkiyede uzun bazı ecnebi yolcuların yolculuk - tan şikâyetleri uzadıkça, söz bizim trenlere intikal — ediyor, gururla dinliyoruz. Yolcuların bir kısmı ile beraber yemek vagonlarında şe - yahat ediyoruz, bavullar sahanlık- lara ve kapı arkalarına mış, kimsenin bavulundan hıben yok... Bükreşe yaklaştıkça, — herkeste bir merak ve bir üzüntü başlıyor , bavulları aramak için sinirlenenle- rloıuııııı.hıdnııııı imkânı yok.. Bunun hiç de haksız Mı-ıııııuı olmadığını Bükreşe gelince anla - makta geçikmedik. Bütün bavul - ların istasyondaki manzarasını ta- rif için, eski İstanbul yangmlarını hatırlatmağa mecburum; boş ar - salarda ve bahçelerde çapulcular elinde kalan eşya denklerini göz önüne getirmek, bu tabloyu can - landırmak için en müansip benze- tiş olur. Bükreşe böyle geldik, yolculu - yıllar oturan gumdan ilerisini ayrıca anlataca - ae , Dr. Feridun Neşet —— Özdil 46861ncı liste 1 -— Muvakkat — Süresiz, geçeğen ÖRNEKLER: 1 — Kübada sık sık süresiz hükümetler — kurulur. 2 — Bunlar geçeğen şeylerdir. 2 — Râtıp — Yaşak Rutubet — Yaşaklık ÖRNEKLER: 1 — Yaşak yer- lerde oturamam, 2 — Bahçede ya- şaklık gittikçe artıyor. 3 — Rütbe — Erece ÖRNEK: Dostum yarbaylık e- recesşindedir. 4 — Püye — Aşama ÖRNEK: İnsan geçeğen aşama- larla değil, fikir düzeyinin yük- sekliği ile öğünmelidir. 5 — Süye — Güzey ÖRNEK : Ancak sizin güzeyi - # nizde bu aşamaya erdim. Not: Gazetemize gönderilecek yazılarda bu kelimelerin Osmanlı: calarının kullanılmamasını rica ede riz. Ü übel d eei eiğisl

Bu sayıdan diğer sayfalar: