26 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

26 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam postası — E ORKOCALI KADIN Tefrika No. 76 Yazan; Murad Sertoğlu Jülyetto içmek üzere olduğu şa- rap kupasını yere düşürdü: — Sahi.. Borjiyanın dünyanın en korkunç zehirlerini kullanan bir! adam olduğunu nasıl da unutmuş- tum, — Yo.. Korkmadan içebilirsin. Borjiya hiç bir vakit cinayetlerini böyle kolaylıkla meydana çıkara. bilecek ve cesetlerin gizlenmesi güç olacak yerlerde işlemez. He- le bu işi böyle bir vakitte kat'iyyen yapmaz. Sen merak etme! Ben sana tehlikenin geldiği vakit ha- ber veririm. — Çok teşekkür ederim. Senin aklın her şeye eriyor. Hayatımın senin elinde olduğunu anlıyorum. — Şimdi beni dinle.. Borjiya bir saat kadar sonra gelirim, de - mişti. Şimdi nerede ise gelir. Merdivende ayak seslerini tir işitmez derhal kılıcını çekip bana hücum edeceksin. Şarap fı- çısmı yere devireceğiz. Bütün kuv- vetin ve maharetinle küfür savu - tarak beni öldürmeğe çalışacak- sm! — Neden? 'Tam bu sırada merdivende bir ayak sesi duyuldu. — Bunu şimdi sorma! Yalnız hayatını kurtarmek istiyorsan çek kılıcını! Jülyetto daha fazla düşünme- ğe Kizum görmedi. Hemen kılıcını çekerek Ancellonun üzerine hü - cum etti. Bu, sahte bir vuruşma değil, âdeta hakiki bir çarpışma idi. Masanın, şarap fıçısının, şarap kupalarının yere düşüp parça- lanmaları, şarapların İrkır lrkır döşemelere akması için bir sani - yelik bir zaman kâfi geldi. di kılıçlar havada müthiş gürültü- lerle çarpışıyordu. Ancello Lir yandan Jülyettoyu bir köşeye sı - kıştırırken bir yandan da önüne tesadüf eden iskemleleri, ları tekme ile parçalamaktan geri durmıyordu. Bu esnada birdenbire kapı a - çıldı. Ve Kardinal Borjiya içeri girerek iki mübarizin arasma gir- di. Bu haddi zatmda büyük bir cesaretti, Borjiya bunu yapmakla hayatını tehlikeye koymuş oluyor- — eğer bu mübareze ciddi olsay- dıl. — Ne oluyor? Çıldırdınız mı! siz? Diye bağırdı. Ancello Jülyet-! tonun cevap vermesine meydan vermeden soluk soluğa atıldı: eşya -| — İkimizden birimiz dünya| için ağır geliyoruz. Ya ben, ya 0?| Şeytan ikimizden birini alacaktır. — Unutmayınız ki, ikiniz de benim emrim altındasınız. Söyle - yin, ne var? | — Benim aklım bir şeye ermez. Ben yalnız kılıç kullanırım. Birine | musallat oldum mu ya öldürürüm, ya ben ölürüm. — Peki sebep ne? Ne var? — Jülyetto benden ür misli fazla | para alıyor. Halbuki ben kr'ıç kul- lanmakta hiç de kendisinden aşa- ğr iktidarda d Hangimizin üst sın. . Vurusalım, ön olduğu anlaşı) - Borjiya icin için: | — İşte tam aradığım a'am.! Para için babasını bile te tereddüt etmez. Diye Sonra alenen: düşündü — Seni bundan merediyorum. İnsan böyle bir şeye baş vurma- dan önce gelir, efendisiyle görü- şür. Bundan sonra ikiniz de ayni parayı alacaksınız. Tam bu anda Robertonun sesi yükseldi: — Ya ben? — Anlâşıldı, anlaşıldı. Üçünü- zün de aylığı bir. Bu söz üzerine Ancel'o ile Lo. | berto yerlere kaar eğilerek kem disini hürmetle selâmladılar, Borjiya hemen söze girişti: — Şimdi yapılacak bir şey var. Sırtüstü yatıp dört beş saat istira- | hat edecksiniz. Sonra: 1 — Sonra? f — Büyük ve tehlikeli bir işe iz. Şimdi ben gidiyorum. erinizle yeniden bo- ğuşmaya kalkmayın. Yoksa! Borjiya korkunç bir bakışla kendilerini süzdükten sonra kapı" yı kapatıp gitti, Ancello gülümse- di. — Partiyi kazandık. Jülyetto: — Demek maksadın para ko- parmaktı öyle mi? Diye sordu. — Hayır dostum, emin ol ki, bunda aldanıyorsun. Bence bir al- tınla bin altın arasında zerrece fark yoktur. — Öyle ise? — Dinle! Borjiya bizden her an şüphe etmektedir, Çünkü hiç - bir suretle bilmemizi istemediği bir sırrını biliyoruz. Bunun için ilk fırsatta, katiyyen tereddüt et- meden bizi ortadan kaldıracak- tır. Eğer biz, herife, para ve servet düşkünü görünmezsek Borjiya bu kararımı tesri edecektir. Ve ne ka. dar para canlısı görünürsek bu ka- rarında o kadar geçikecektir. — Manevrayı şimdi anladım. — Unutmamalı ki, Borjiya ay- ni zamanda müthiş bir kurttur. Ve hayatımız ilk defa olarak bu gece tehlikeye girecektir. Yani an- lıyacağın bu gece büyük bir imti- han geçireceğiz. Eğer Borjiya bu gece bizi gözüne kestirmezse pos- tu vermemiz çok muhtemeldir. — Ne yapmalı? —illk önce Borjiyanm bizzat tavsiye ettiği gibi mükemmel bir uyku kestirmeli, kuvvetimizi ta - mamiyle ve iyice iktisap etmeli- yiz. (Devamı var) Tetrrika No.83 EZAN: İSHAK FERD s3 I A m AR YEM LZ v Ben imana getirmenin yolunu bili- rim, Leylâ! Elimi kana bulamadan bana söz ver diyorum sana..! Yoksa... “.— Seni seviyorum, Leylâ! se- ni ölünceye kadar da seveceğim!,, “.— Fakat, bu sevginin sonu yoktur. Ben evli erkeklerle yaşa- maktan hoşlarmam. Ben de genç bir kadınım. Bekâr bir erkekle ev- lenmek isterim.,, “.- İyi ya işte.. ben de bugün tam manasile bekâr bir erkeğim. Karımı boşadım, Çocuklarımla hiç temas etmiyeceğim. Onlara tir mikdar nafaka vereceğim. İş- te o kadar. Şimdi senin istediğin gibi bekâr, hür, ilişiksiz bir ada- mım, Daha ne istiyorsun?,, “— Nemi istiyorum? Benim istediğim sende yok. Ben evlene. ceğim erkekte biraz da vicdan a- rıyorum.,, “— Vicdan mı?!,, , “— Elbette. O küçük yavru - cukları terkeden bir erkekte vie - dan bulunur mu? Ve böyle insaf. sız bir erkeğe nasıl bel bağla. nır?! Münakaşamız ilerlemişti. Ben doğrusu ya, ona ahlâk dersi vere- cek değildim.. Eğer onu biraz, ba- na koca olabilecek Jiyakatte bir erkek olarak görseydim, bu kadar isrardan sonra belki de hayatımı onunla birleştirir, evlenirdim. Fa- kat, ayaklarıma kapanırcasına yalvarışı ne kadar sinirime do - kundu. Ya elinde tuttuğu » ruvel- ver! O da bostan korkuluğu gibi.. Kendi aklınca beni tehdit ediyor- du. Artık soğuk ve manasız sözle- ri ruhumu sıkmağa başlamıştı. “— Haydi Şerif bey, şu rovel- veri çebine sok!,, Dedim. Alay edici bir külhan- beyi tavrile yüzüme bakarak gül. dü. “.— Söz istiyorum, Leylâ! Bu gece buradan kolay kolay gitmi - yeceğim.,, “— Ne sözü istiyorsun ben- den..?,, “— Yalnız benim olmanı isti. yorum.. İki aydanberi seni arıyor- dum. Nişantaşından buraya taşın- dığını kimseye söylememişsin: Bütün bunlar benden çekindiğin için, değil mi?,, Kahkahayla güldüm: “— Senden çekinmek mi?Ben hayatımda korku nedir bilmiyen bir kadınım. Hiç kimseden çekin- mem,. Haydi bırak şu saçma lâf- ları da vapuru kaçırmadan evine git.. Yavrucukların seni bekliyor!, Şerif, beyni sulanmış bir hal de, tütsülü kafasını sallıyarak, e- linde tuttuğu rovelveri göğsüme uzattı: “.— Ben seni imana getirmenin yolunu bilirim, Leylâ! Elimi kana bulamadan bana söz ver diyorum sana..! Yoksa...,, Göğsümü açtım: “— Haydi ateşet bakalım. Göreyim cesaretini..!,, Şerif, kudurmuş bir erkek ke. di gibi üzerime atıldı. Kedi gibi diyorum. Çünkü o, o gece bir uyuz kediden farklı değildi. Ve böyle bir kedinin kuvvetli bir kaplanla boğuşmağa kalkışması elbette de- lilikten başka bir şey olamazdı. Şerifi bileklerinden yakaladım. “Seni vuracağım, kaltak!,, diye bağırınca kan tepeme fırlamıştı: “Bir de beni sevdiğinden dem vu- ruyordun! Senin gibi adam sevgi den ne anlar? Sen sevmesini bil. seydin, ilk önce nur topu gibi ço- cuklarmı severdin!,, diyerek kol larma şiddetli bir yumruk vurdum ve boynuna sarıldım. İşte bu sra- da aramızda patlıyan tabancanın aramızda dağılan korkunç sesi i- kimizi de telâşe düşürmüştü. Şöy- le bir kendimi yokladım. Bir şe- yim yoktu. Ve birden başı kolla- rımıp üzerine düşen Şerifin göğ - sünden kanlar fışkırdığını gör - düm. Beni vurmak isteyen Şerif, kendi silâhı ve kendi elile kendini yaralamıştı. Kasdi beni öldürmek- ti., Fakat, bileğine vurduğum za- man tabançanın namlusu kendi göğsüne kıvrılmıştı. Şerif yere düşer düşmez öldü ve kırmızı Uşşak halısının üze rinde boylu boyunca uzanıp kal. dı. Böyle bir vak'anın evimde olu- şu hiç te hoşuma gitmemişti. Dı. şarıya kulak verdim, Tabança se- sini duyan yoktu. Fazla bekleme - UTAN YAA ai ğe lüzum görmedim.. Şerifin ce- sedini, üzerinde yattığı halının i- çine sardım.. Sıkıca bağladım. Ve halıyı tekrar, büyük çarşafları bi- ribirine ekliyerek güzel bir denk yaptım. Sabahı bekledim.. Şeri- fin cesedi soğuyunca sertleşmiş- ti. Artık bu dengin içinde bir in- san cesedi bulunduğunu şeytan- lar bile keşfedemezdi. Sabahle- yin bir hamal çağırdım.. Aşağıya indirdim. Nerminin otomobilini aldım.. Dengi otomobile koydum. Direksiyona geçtim. Şu oto kul lanmasmı da iyi ki, öğrenmişim. Ayazağa çiftliği imdadıma yetişti. Şerifin cesedini denk halinde oradaki çukurlardan birine yuvar. ladım. Dönerken içimde hiç bir korku yoktu.. Vicdan azab: da çekmiyordum.. Beni öldürmek is teyen adamı bu suretle ortadan kaldırmakla günâh mı işledim, se- vap mı? Şimdi bunu düşünecek halde değilim. Herhalde o kendi elini Kendi silâhile kana boyadı.. Beni de bu kana bulaştırdı. Zabi- ta bu iş için günün birinde beni | sorguya çekse bile, vak'ayı oldu. | ğu gibi anlatmaktan çekinecek i mevkide değilim. Şerifin ölümile ! ortada iki öksüz çocuk kaldı. Fa: kat, iki kadın kurtuldu!,, Yılmaz bey, Şerifin nasıl ök aYONİ YOU vecd vereye atıldığını Leylânın hatıra defte rinden öğrenince titredi. — Bu ne müthiş, ne soğuk kan lı bir kadınmış! Diyerek adliyeye koştu.. Müd” dei umumiyi buldu ve Leylânın defterini birlikte tetkik ettiler. Müddei umumi o güne kadar adliyeye böyle serin kanlı bir ka dınm düşmediğini söylemekten kendisini alamamıştı. Artık cina « yet mahkemesindeki (o dosyada, Leylâyı idam sehpasına kadar gö" | türecek kuvvetli vesaik vardı. İ ki gün sonra Leylâ tekrar mah * kemeye getirilecek ve kendi elile yazdığı itirafları birer birer yü züne çarpılacaktı. (Devamı var) — Durmadan çarpışıyoruz. Karaktetlerimiz bir» birine katiyyen uymuyor. — Aşk karakter falan dinlemez. — Bunlar sözde kalır! Hakikat şu altında yaşamağa başladığımız gündi ri bizi ayırdı. dur ki bir çatr her şey — Çünkü siz aramızda aşkın doğabileceğini asla kabul etmek istemediniz. — Ya siz? Siz bunu kabul ettiniz mi? z daha açık olunuz üme arıyor alıkoymak için — Ben arzu edersem * urada cak zorlu değil, kendi isteğinizle kald — Beni — Sar istemi Daba bir Sözle i görün arı kullanıyorsunuz. kala — Hayır. — Niçin? — Çünkü ben sizi sevmiyorum! Sözlerime daha büyük bir kuvvet kelimeleri tane tane söylemiştim. Mavi gözleri hiddetli bir ışıkla tutuştu. Koltu- ğun kenarma koymuş olduğu elleri büzüldü. — Size böyle yalvarmakla ne budalayım yarabbi! Hakkınız var hanım. Ben de sizi sevmiyorum. Ancak kendi arzularıma sizi boyun eğdirmek içindir ki bu vasıtayı kullanmak istedim — En sade ve doğru hareket bunlardan artık vaz geçmektir. — Sizinle anlaşmayı bütün kalbimle istedim.. Reddettiniz, Kendinize yazık ediyorsunuz! Omuzlarımı silktim. Bu tehdidi bende hiç bir te sir yapmamıştı. Benim arzum olmaksızm i evinde nasıl yaşi mağa mecbur edeceğini i anlayamıyordum. Burada kendisi tanılmıştı. Beni hiç kimse tanımıyor vermek için Ancak çıkarması muhtemel olan bir rezalet bw rkutabilirdi. F © aman m İismimden evvel kendi ismi lenecek, gazetelere geçecek des gil mi yollara kad Vakıa huylarımız, fiki dökeceğini ummuyot dun imiz, her şeyimiz bir” birimizin tamamile zıddı idi. Fakat kocamın tam mar nasile bir centilmen olduğunu itirafa mecburum, Bww nun için bu hiddetli ve tehditkâr sözlerine hiç (ald” fiş etmiyerek cevap verdim. — Şimdi de beni tehdit mi ediyorsunuz! Fakat ne olursa olsun bunu sahte hislere tercih ederim. Pena bir gülüşle güldü: l — Sizi kandıracağımı artık ummuyorum hanım Şimdi sizden bana karşı iyi bir niyet bekliyemem. | Biraz alayla cevap verdim: — Daha doğrusu sizin en fena bir düşmanını# olduğumu söyleyini. Cevap vermedi. Beynini tazyik eden bir çok karışık düşünceleri durdurmak istiyormuş gibi başını iki elleri arasındi sıkıştırıyordu. Şöyle mırıldandığını işittim: — Deli miyim beni. Deli... Hâlâ ne duruyorum” tün varlığını kaplayan şiddetli bir hiddetle &X leri titriyordu. Masadaki çini bir vazoyu kaldırdığ” gibi şiddetle yere çarptı. İ Sonra bu paramparça olan vazo sinirlerini yatı? termiş gibi bana doğru ilerledi. Bu beklenmiyen »3) diseden saşırmış taş gibi donmuş kalmıştım. Sükü netle$ (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: