26 Şubat 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

26 Şubat 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vi 5 n Bazan ümitlenerek bazan eçsareti Kaşlarak yaşıyordu. Gene eskisi gibi hh“:l. Mubabbetini — göstermekten yordu. Daha zarif görünmek ,—İlılenmngl de hiç'gibrine yedi- ._ı u. Bu üzüntüsünden kurtul- Tn 1 Allahtan temenni ederek Fe- Wk"o meşgul olmamak için KN Di tamamile işe vermişti. Ba- 5':"1: Nermini k hemen uzaklaşırken kendi sunuz? ehemmiyetsizce | dim. ©e mahzun düşünürdü: “Feri- ı,:"imı böyle kaçmaz, onu böyle Bağt.., IN:" Şeye rağmen Feridin gözle- 'w kmlürdum ufak bir — parıltı onu ündan fazla ümitlendiriyordu. ıüh & büsbütün kendisinin olma. | ne malüindu? ğ Nh:: Aksam yemekten evyol Ferit, | Yaptıkları o mesut seyahat!i.,, ; N Yollarda dolaşan karısınin ya Şimdi üstüne bir hüzün çökmüştü. *. İnce ve bulanık bir ay, kur- Bökte yükseliyordu, Bu karan. | ' İsinde Nerminin açık mavi es- '“'-Hyıı.n bir leke hlasini veriyor- için. döndüğü Tak, N & STit beklemek —. Ayın hafif aydınlığı onün yü- K T parıltı serpiyor gibiydi. H:'hdışımdın bir haber aldım, N'Hmdl buraya uzak — değildir. qhâürmıgı geleceklerini haber ve ar, Tmin nazik sosile: Onları tanrmakla çok memnun B M? dedi. 4 ":'"ılı boraber pek sevinmemiş- Nü"d[n. Ferideye onların evinde a ? ettiğini biliyordu. y Pizde biraz fazlaca kalmaları- Mifa öderiz. Tabil siz rahatsız ol- tz değil mi? Hiç bir zaman. Fakat bilmem şlkl vaziyetimizle misafirlere kadar öderdi. s kini seviyorsun, Ona ü kadar ikram edebilecek mi- Onlar gçok iyi insanlardır. Res- '©n nefret ederler. Karısından 5 Ylanacağınızı zannediyorum, Reldi. Hemen hemen gece olu-l | koluna dayayarak! “n ©iti, Sıcak bir rüzgâr yeni ye- $ & ;:h otların kokusunu getiriyor- Tmin esvabını otlara sürerek İki ayak merdiven çıktıktan N. Beniş gölgeli bir incir ağacı- Aoğlima oturdu. Ferld'de beraber- İşŞörminin yanında, yosunlanmış His, AŞK ve IZTIRAP ROMANI Nakleden: SUHEYLA ŞEFiK rane yükselişini, etrafın parlak renk lerini bulamıyoruz. Burada herşey daha düz, daha hazin, şu otların bir- den büyüyüşüne kadar herşey başka. Miısırın gökü açık fakat solgun, Siz buraları beğenmiyor mu- —Tabil beğeniyorum. Zaten evvel ce de bildiğim için çok sovinçle gel- Evet, evvelco de geldiğini Nermin biliyordu. Bunu kendisinden işitme- mişti. Fakat paşa bir gün: “Feride Mısıri hazin ve sakin bulduğu için hiç sevmezdi.,, demişti. Ferit birden ölünün hayalini görür gibi oldu. Tit- riyon kollarını parmaklığa daha faz Ta dayadı. Genç kadın du: “Herhalde onu hatırladı; onunla Yik defa olarak rüzgürm — getirdiği yosun kokusunu fena buldu. O ya- nında susuyordu. Başını önne eğmiş Farideyi düşünüyordu. seyahatl| tokrar yapıyordu... Zavallı Feride buranın kendine mahsus olan. güzelliğinden bir şey anlamamıştı. Önu yalnız güzel koku lar, parlak bir güneş, hareketlei bir hayat salonların sahte gösterişi alâ. Bura gayahati Feritte hiç iyi bir tesir bırakmamıştı. Şimdiye kadar düşünmediği bu fikir birden aklına geldi, titrodi. Ferideye karşı bir Ba. dakatsızlıkta bulunuyormuş kendinden korktu. Bir ses ona: “Bu birinci defa olarak düşündüğün bir fikir değil.. Hain.. Evet ona karşı fikren her gün ibanet ediyorsun. Öte diğin için mi verdiğin sözü tuttuğu- nu zannediyorsun. Feride! Sana iha net ediyor..;, diyordu. Nermin ayağa kalktı: — Yemeğe glidelim. 'Tarasadan çıktılar, Elini Feridin Ferit onun ince profilini, titriyen dudaklarını, kirpiklerinin hareketi . ni seyrediyordu. Karısının elini ala rak koluna girdi, bir müddet kendi sinin sıcak elleri arasında tuttu.. Yine Nerminin içi büyük bir se. Nehirde j bir ceset! GECE BEKÇİiSİ Kayıp Rus p m BEy- Baştarafı 10 uncuda — Borçları ve aşırdıkları hayli bir ye ıralavı diŞE mi? Ona hacet yoktu, ben zalen bili- | kün tutmuş. Bayan Şakayık — öyle 0 buz öldürü Imüş FAÜÖTPİ yordum. para ile kanmıyormuş. Bankacı, kasada Grey komisere hayretle bakmaktan ken- | bulunan ve kendi malı olmiyan eshantı, Cesedluin meydana çıkışından dini atamadı. bir senedenberi, birer birer satmış. üç gün evvel neler söylemiş? Poussin devam ediyordu: — Ne? — Siz kurnazlık ettiğinizi sandımız ve Bir akşam Sevr köprüsü civarında dolaşan kayıkçılardan birisi, nehrin ü- zerinde hara bir cisim gördü, elini u- zattı, tuttu, çekti; bir ceset... Karaya çıkarılan bu cesedin, 20 kâ. nunusanide kaybolan eski Rus miralay larmdan Aleksi Çimerin olduğu anla, şildi, Çimerin, güçlü kuvvetli, son derece cesur bir adamdı. Pariste şoförlük ya- piyor, ve bu suretle a aişetini temin e. diyordu. Gid sokağında 60 numaralı evde yaşıyor, otomobilini muhafaza et- tiği garaj da evinin bitişiğinde bulunu- yordu. Miralay olduğu için Paristeki (Bs- ki Rus muharipleri muhadenet cemiye. ti) ne kayıtlıydı. Bu cemiyetin relisi general Erdelidir. Çimerin, komşularının ifadesine gö- re, sakin, alâyişi sevmez, kendi halinde bir adamdı. Günlerini, yalnız işiyle meşgul olmakla geçirirdi. , Yalnız büyük bir endisesi vardı; Kı zil Ruslardan korkuyordu. General Millerin kaçırılma hâdisesinin iç yü. zünü bildiği için... Bu; cebinde çıkan bir mektuptan an- laşılmıştır. Çimerin politika ile meşgul olmazdı. Yapılan otopside, gözünde ve ayak- larmda bazı yaralar görülmüş, boyun atkısı ile boğulduktan sonra nehire a- tıldığı anlaşılmıştır. Şahitlerden biri, ölümünden bir gün evvel, ayakların. dan ve başından kazaen yaralandığını söylemiştir. Atkımım, suda boynuna sarılması da ihtimal dahilinde görül. mektedir. Çimerin, on bin frank biriktirdiğini ve bu parayla kaçmak istediğini de bazı dostlarına söylemiştir. aydınlığı düşünüyor- Zihninde o gibi aşkını söyleme Ze latmıştır: “— Trapay meydanında, jandarma karakolu önünde duruyordum. Saat 6 sularıydı. Karanlık çökmüştü. Birden- bire üstü başı yırtık bir adam meyda- ret etmiş, kendi kendinize garip bir voman iİcat et- tiniz. Ama İşin iç yözünü bilmiyorsunuz. Ben öyle yarı yolda kalmadım ve herşeyi öğrendim. Neler keşfettim, bilir misiniz? Grey sükütunu bozmadı ve: — Evet, dedi, biliyorum. Bornler'den niçin harzetmediğini öğren. diniz: onun eski karısını hattâ onunla gizlice evlenmiş, değil mi? Siz © kadının son derece müsrif olduğunu, büyük bir lüks içinde yaşadığını, bütün parayı bittabi kocasına ödettiğini, arala- rında son ramanlarda hayli kavgalar ol duğunu, dört beş gün evvel de nihayet bi- ribirlerinden ayrıldıklarını Bunları ben de biliyorum. Fakat bunları dan ne netice çıkardınız? asıl orasını me- rak ediyorum, — Ne netice çıkaracağım?.. Bornler, pa- rasını mahvettiği için Renar'da zaten kin besliyordu; karısının boşanmasına - sebeb olduğu için ona karşı besliği kin elbette artmıştır. Bankada gece bekçiliği gibi bir vazifeyi kabul etmesi de hiç şüphesiz gü- nün birinde intikam alabilmek ümidi ile idi. Arada eski karısının, yeni dan bir hayli para aldığını da öğrenmiş- tir. Bornler çok fakirdi. Belki gidip kadımı görmüş ve şantaj yaparak ondan para ko- parmağa çalışmıştır. Belki de ona acımış- tır. Her ne hal ise, kendisine farkına var- madan yara tedarik edan Renard'ı öldür- mek istememiş. Fakat kadmın bankacıdan ayrıldığımı öğrenince'eski tasavvurunu ye rine yelirmeğe karar vermiş.Adamcağınızı öldürürken tali bir hayli para elde etmek fırsatını da vermiş. — Ben başka bir şay buldum. Poussin arkadaşına acır gibi bakarak: — Acaba ge buldunuz? dedi. — Bir kere kasanın önünde iki mürek- kep lekesi buldum; bunların mahsus ya- pıldığı pok belliydi. Sonra bir — şey daha öğrendim: M. Renarm — makine ve sant- — Daha bitirmedim! Onun Born'ar'den nefret eltiğini ve dalma da vefret elmek: te olduğunu —öğrendim, sevdiğt kadının koçası İmiş diye sevmez Miş; sonra da başına gelenlerin hep onun yüzünden olduğunu düşünerek ondan nef- — Hiçbir ehemmiyetl yok.. — Dahası var. Bankacı iki gün öldürülmese imiş, dört gün sonra — tevkif gı da çalan Renard'ın kendisi imiş. Bunu isbat edebilirim. Poussin artık nefes alamaz — olmuştu. Sanki kafasına bir tokmak indirilmişti. — Sonra? dedi. — Benim hayalim sizinki kadar kuvvet» Hi değildir. Ben bütün öğrendiklerimden en basit neticeyi — çıkardım: M. Renard bem servetini, hem şerefini, hem de aşla- ni kaybedince kendini öldürmeği düşün- müş; fakat belki kızını utandırmamak i- gin, belki de Börnier'e son bir kötülük et- mmek için buna bir cinayet süsü vermek is- temiş. Poussin güldü: — Siz çıldırdınız mı? diye sordu. Kendi sırtına tabanca atması nasıl kabil? Silâh ne oldu? ş Grey yavaş yavaş kasanın karşısındaki duvara yaklaşmıştı. O duvarda bir kütüp- hane vardı. Ruafların birinde eski tarzda ciltlenmiş koca koca kitaplar duruyordu ve buranın yüksekliği an bir insan boyundaydı. Grey kilaplardan birini çı- kardı ve arkada bir zenbereğe bastı. Der hal bülün kitaplar yıkıldı ve arkadan ge nişliği otuz beş santim kadar olan uzunca bir kutu ' çıktı. Bunun içinde saat çarkla: rına benzer bir takım âleller vardı ki bun- Tardan biri bir tabanca tetiğine varıyordu. Greyi — Dikkat ediniz, dedi; ciltlerin hepsi- nin arkasında ağz gibi bir yuvarlnak var. Fakat clltlerden birinin içi yok; yuvarla- ğın da içi delik. Tahancanın ağzı o deliğe değiyor... Biz bunu bulup meydana çıkara- masaydık Rörnler'in kafası gidecekli, Ge- lelim mürekkep lekelerine: Renard besap etmiş, ayaklarını tam onların üzerine koy- duğü zaman tabancanın kurşunu tam sır. tına geliyor. Poussin: — Bunda Şeytan'ın parmağı var! Şeytan' ın parmağı var! diye söyleniyordu. Bankacının seviyormuş ve l — Kasadan eshamı da, kırk bin fran- öğrendiniz. ı kocasın- Greyi çilik İşlerinden iyi anlarmış... e TÜ ee a) AA K ıAml. dedi, doğrusu cesaretli adam- hiçbir ehemmiyeti yok. ıı:ı.ıulıı' — Hayır, dedi. Ben onu söylemek iste medim. Sizin aklınızda Şeylatı'ın parmağı var demek istedim. Yeni Eserler : Sevgisi göklerde Genç muharrirlerden Firuzan Nec- det Kestellinin “Sevgisl güklerde,, ls- Bvvelden onu, evvel Barm klrğa d -| vinçle doldu. Ah şimdi ona her şeyi| "& çıktı. Kunduraları çamur içindeydi. | edilecekmiş, mile küçük, fakat çok güzel bir remân İ t.'ulı:,',:.”;,’:â::r::::h“&_ söylemeğe cesaret edebilaeydi!. Ona | Bana doğru geldi, kendisini Parise gö- | — — Onu da mereden çıkardınız? yazmıştır... H ç )'“Grı bir rüzgâr yüzlerine çarp- | *lemini, aşkını anlatabilseydi.. Fa- | türmemi söyledi. Deli gibiydi. Müte . İ———<zz<m<ı— — — Kıymetli edib Raif Necdet Kestelli- öti kat hayır cesaret edemiyordu. Bir | madiyen: frangı verdi. Kendisinden ayrıldığım x%lhı buradan sıkılmadınız mı? | **v söyliyemedi. Hiç bir zaman! Manzara o kRĞİZeI kil. | lmkine benrzemiyon bir mem Ç Büz İpillebütün başka. Burada bizim Tin girinliğin tocssir olmuştu. ! ı&% bulunduğu pencereden, büyük ceviz ağacının dal. Tp gilti yüzlinden iyice görünmüyordu. Arasıra, rüzgür- N%!ümn yapraklar arasından bakarak, gölgeye yerleş- 'Nmünpı aradı. Pencereden yarı sarkmış, rüzgâr, siyah & alnma dökmüştü. Sol eliyle bunları toplarken, sağı N“:LHM pervazına kadar uzanan sık yapraklı dalı bayıltıcı bir ceviz kokusu yayıldı. ŞŞL » gömdi, görebiliyordu. Bir saat önce, kendi el- l_d;fluhğı gezlongun yerini, yakıcı bir güneş kaplamış- xm ! “Gölge bir yere çekmiş olacak!... diye düşündü. tİrafta dolaştırdı. Bakışı gölgelerin daha koyu bir Parmaldarmın temasiyle örselenen bu yapraklardan, N':hlt kaldı. Ferlâ, annesinin üstüne örttüğü battaniyeyi, çi- wüp atmış, yerini değiştirdiği şezlongunda, uzanmış q..":;:yette kitap okuyör ve rüzgâr kitabın yaprakla- Ş’l hastaydı. Sıhhatini koruması lâzımgeldiği kanaa- ekti, Böyle olduğu halde, onun bu - tedbirsiz hareketi ca- h & : “tarm bir istirahât... , demişti. İstirahat bu muydu? bulmuştu? Ah bu çocuk!.. S ':::ln: ’ı'hu_ İ? - diye seslendi. x ON dört yaşında, zeki yaradılışlı, hassas bir çocuk- "ı ü İn sesindeki hiddeti farketmiş ve bu hiddetin se. N”. Şük düşüncesiyle arayıp bulmuştu. Bir eliyle yer- “öteni Yeyi kaldırmaya, diğer elindeki kitabı da sakla- Nrğ::ı. Sonra: SN , İ 2 diye cevab verdi .*ı—""“h'yl niçin attın? *—_'.' Çok sıcak dat : da ne demek? Rüzgârm farkında değil! misin? İ — * Bakladığın ne? Yine mi kitab? Ferit elini bıraktı. hissedilen bir muhabbet.. Belki ya- nında Feride olduğunu zannetmiş ve sonra Nermini hatırlayarak mü- (Devamı var) *“Beni öldürmek istiyorlar...., diye söyleniyordu. Az gBonra kendisinin Rambuiye yolunda tevkif olunduğunu ve bilâhare serbest bırakıldığını öğ - rendim. Onu, Gid sokağına, evine ka. dar getirdim. Otomobil ücreti olan 100 Bir Jâhza için HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 1 Yazan; Hasan Ras'm Us Feridin annesine bakmak için başını çevirmeye değil, cevab vermeye bile cesareti yoktu. Susmayı tercih etti. — Sana, doktor, kitap okumiyacaksın, hiçbir şeyle uğraş- mıyacaksın, rahat edeceksin... demedi mi? O cevab vermiyordu. Doktor, hakikaten: “Hitab bile oku- maiyacaksın!',, demişti. Böyle, büyük bir suç üzerinde yakalan. masından mütcessirdi. Bu teessürü, kendi sıhhati bakımmdan çok annesini üzülmüş görmesindendi. Kabahatli olduğunu itiraf eden bir sesle, yalnız: — Haklısın anne!. - diyebildi. Kitabı yavaşça, çemenlerin üzerine bıraktı. Battaniyeyi üstüne çekti. Başını yastığa dayıyarak hareketsiz kaldı. — Neredon buldun o kitabr? - Ferid kıpırdamadan: N — Amcamın kütüphanesinde - dedi. Genç kadınım, hafifçe aralanan ince dudakları, oevab ver. mek için açıldığı halde, kücük bir tereddüdden sonra kapandı. Az sonra da Sabihanm, küöşkün mermer merdivenlerinden bahceye orktığı görüldü. Bu, mütenasip vücutlu, ince bir kadındı. Elmacık kemik- leri hafifçe çıkık, gözleri hafifce çekik olmasına rağmen, in- sanda, güzel, hem de çok güzel bir kadm havası brrakıyordu. İnce burunlu, koyu siyah saçlıydı. Saçları, güneş altında yer, yer parlıyordu. Çok sade giyinmişti. Dar kalcasmı, geniş krvrmlarla to- puklarına kadar sarkan etekliği daha dar, beyaz ipek blüzu, mütenasip göğsünü daha canlı gösteriyordu. Hareketlerinde zaman sakin bir haldeydi. Üç gün son- ra ölümünü gazetede okudum.,, Zabıta, tahkikatla meşgul. Çimeri- nin herhangi bir cingyete kurban gi- dip gitmediği henüz kat'iyetle anla . gilmiş değildir. MA nin oğlu olan Firuzan Necdet Kestelli, bu ilk eseri ile büyük bir istidat vaa. detmektedir. Bir sevginin yarıda kalan hikâyesi- ni çok güzel bir Nsanla anlatan (Sev- gisi göklerde) eserini okucularımır- za tavsiye ederiz. USUT AA HİAKKI)| MAHFUZDİUR tam bir olgunluk vardı. Uzunca boynu üzerinde haflf bir rüzgâr yumuşaklığı taşıyan baş oynatışları ahenkliydi. İnce dudaklarının kendine has bir cazibesi, siyah gözlerinin, tatlı, lnı_uu neşe yerine bir düşünceyle saran içli bir bakışı vardı. Doğru Feridin yanına geldi. Tik işi, çocuğu örten battani. yenin bozuk yerlerini düzeltmek oldu. Sonra da ağaç dibindeki bahçe sandalyelerinden birini çekerek oturdu. Gözlerini, oğ- lunun ketdisininkine pek benziyen gözlerine bıraktı, derin ve hüzünlü bir ifadeyle: — Ferid, oğlum! . dedi - Niçin hâlâ amca demekte ısrar ediyorsun? Ferid gözlerin! önüne iğdi. — Dilim alışmış, anne - dedi . daha doğrusu... Devam edemedi. Bununla ne demek istediğini annesine açıkça anlatmıştı: Sekiz yaşına kadar; — Amca! dediği birine, — Baba! - demek güç geliyordu. e Bunun genç anne de farkındaydı. Fakat, Selimin kendisi. he serzenişleri, onu, hiç istemediği halde, oğlu üzerinde ısra: ra mecbur bırakıyordu. Selim Sabihanın bugünkü kocasıydı. Onunla bundan dört sene önce evlenmişti. Selimin kardeşi Suadin, ölüüm haberi gelmesinden tam iki sene sonra... İrfan Paşa köşkünde bir sığımtı gibi kalmıya, yavrusun. dan ayrı yaşamıya tahammül edebilseydi, kocası üstüne . öl- mülş dahi olsa - kat'iyyen evlenmezdi. Bugün hâlâ, ona, ev- lenmezden önce ve evlendikten sonra verdiği büyük sözün 1stıs rabı ile kıvranıyordu. , Sabiha bu eve, İrfan Paşa köşküne büyük bir aşk netice. sinde gelmişti. Ailesi zengin değildi. Harpte öldüğü haberi gelen Suadle sevişmişlerdi. Önce Paşa, ailesinin tanınmış oL mamasından dolayı birleşmelerine mâni olmak istemişti. Fakat sonra . Sabihayı görüp tanıdıktan sonra - bu fikrinden cay- miş, onun tam bir kadın “gelin” diye değil, “evlâd” diye bağra basılacak, bulunmaz bir mahlük olduğunu anlamıştı. a Ş n (Devamı var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: