21 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

21 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pariste bir Bulgarın başından geçenler ) — AARER — Aksam bostan - Kırm Izi evin esrarı Delilerin elinde kalan bir adamın heyecanlı macerası “Sirdenbire üzerime saldırdılar; tepeden tırnağa soydular; sımsıkı bağlandım, roveiveri üzerime doğrulttular: Sesini kes! dediler, şimdi radyo çalacağız.. O vakit istediğin kadar bağır.. Ne haykırdığını, nede silâh seslerin! kimse duyabilir!,, Çılgın uşak “hüngür hüngür ağlıyor / Bulgar tücenr Nikola Petrof “Kirmizi evden İlk defa bahöolun- duğu herkes deha ziyade Vayd. mon hödisesile meşgnl olduğu için bi | Macera pek çok nazarı dikkati celbet- | medi, Ha i “Kırmızı ep, meselesi, £ü Dila işleri noktasından ehemmiyetli bir İşlir. Mesele şöyle başlerirşli: Nikola Petrof Gançef o İsminde bir Bulgar tüccar, Pariste o müddelamaml dğe müracaat ederek “Kırmızı. ev,de bir araştırma yopılmasını istemişti, Bu evde Signraye ve Rişar adlı iki erkekte Mart Damanjava İsminde | bir kadın oluruyordır. : Bu araştırma neticesinde, Amerikan İabilyetinde Bohümil Bişmovoski ismin de Polonyalı bir adama aft bir takım #300 ve köğrllar bulundu, Bn adam hâ. diteden birkaç gün evvel © esrarengiz bir surette ortadan kaybolmuştu. Bulgar tüccarın araşlirmaya sebeb #larık anlattığı vakalar ve ep araşfırıs #ilken bulunan eşya rabıla memurla. Zında Amerikalının bu ende oturan üç &dam tarafınden öldürüldüğü kanaati. Mİ hasıl etti, Araştırmadan sonra Bulgar iğccar İşleri için memleketine gti; geğenler. de Parise döndü. Jurnal o muharrirle. Tinden biri bu fırsatfan İstifade ederek ŞMikota Petrofla bir o mülâkat yaptı, Ve hidiseyi bülün tafsildtfle öğrendi! Nikolm Petrof Pariste toptan elbise ti. ele meşguldür. Bir olomebili var. Bu #Mmobdllini salmak İstiyor. Bunun için de mu) mzelelerinden birine bir iltn ver. g ir. Be iş 7 teşrinisani salı günü oluyör. sün öğleden sonra sonat altıda kâtibi, Ber lovaye İsminde birisinin kendi. * görüşmek islediğini haber veriyor. t yolar Petrof bu görüşmetri şöyle anla» Buz gibi ter döken zavallı Bulgara, ağlayışınıa sebebini anlatıyor : “Bu şarkı bende acı bir hâtırayı uyandırdı; karımı öldürürken de bu havayı işitmiştim !,, “ Misafiri mağazama aldım. Bu, temiz giyinmiş, kibar tavırlı, samimi söz söyli. yön bir adamdı, Hana! — Gazetede otomobilinizi salmak istedi. ginizi okudum; .dedi; görebilir miyim. — Memnuniyetle, zaten o otomobilim de kapı önündedir. Beraber çıktık, Bay Siguraye ötomebili. mi üzün uzun müayene etli, Sonra bana: — Bu araba babamın işine o gelir,dedi, fakat size kati bir şey söylemeden bir defa babamla görüseyi nra neticeyi sİ7€ te- tefonla bildiririm. Biribirimizin elini sıktıktan rıldık, Birkaç sant sonra mağazamı kapayaca. Bım sırada Siguvaye beni telefona çağır du — Bayım, dedi, babama arahanızdan bahsellim. O da arabanızı görmek ve bir defa tecrübe etmek İstiyor. Lütfen yarın sabah tam saat onda Orlenn caddesinden beni alır mısınız? Oradan doğruca baba. mın evine gider, işi kararlaştırırız. — Memnuniyetle! dedim ve randevuyu kararlaştırdık.,, Eğer Pefrof kendisile konuşan adamın hakikt niyetlerinden azıcık şüphe edebil. seydi, derhal olomobilini satmaktan vaz. geçerdi, Fakat Simmaye çok. kibar, cak sevimli bir adam görünüyordu. İş hususunda çok sağlama benziyordu. İki dakika geç kaldınız! Petrof anlatmasına devam ediyor: « —Ertesi sâbah arabama benzin dol. durdum ve Orlean caddesine gillim. Sigu. vaye bekliyordu. Beni görünce kol saatine baktı, gülerek, faknt kali bir sesle iki dakika geç kâldı- Bımı söyledi Ye sonra: — Bu, bir iş adamı için iyi bir huy değildir, dedi. İtizar ettim. Bu kadar dikkati! bir adamı la İş yaplığıma âdeta sevindim ve pazar. hkta uyuşur uyuşmaz derhal parsları ala. cağıma emin oldum. Müşterim yanıma olurdu ve bana: — Şevröze gidiyoruz, dedi, babam ora- da oturur. sonra ay. Yms HARMAN“ Na —M— İRAZ gidi Göz yaşları arasında söylediği bu kesik cimleler açık du- kapıdan karanlık sofaya uzanıyordu... »tlice esen rüzgâr, Sund'in parmakları arasındaki iy Giğarının dumanmı hemen boğuyordu.Naci Beyle birlikte 2 Hillarmaşıkların iyice gölgelendirdiği kameriyede ©- dı bir hayretin neticesiydi. hi Naci Pey, İrfan Paşa ailesinin eski dostlarmdandı. Hattâ *3x da akrabaları sayılabilirdi. İrfan Paşa, teyzesinin büyük Yön olurdu. Bir senedenberi, İzmir civarında babasından kalan Sİftliğe yerleşerek kendisini tamamiyle tabiata vermiş, Su- Birdenbire hastalanan karısmı İs ila ameliyat için getirmişti. Ameliyat işini muvaffakıyetle 6 rwislar, karısını muhakkak bir ölümden kurtarmışlardı. Ta vaziyetten, hem İrfan Paşa ailesini haberdar etmek, hem in köşke uğramıştı. Daha içeriye girer gir. * Sund'in dönüşü hateriyle karşılaştı. Paşanın yanına çık- Yay, atiye Sabihanın Selimle evlendiğini bildiği için müşkül “Yette olacaklarını tekdir ediyordu. Bununla beraber Suade Kİ Yaşında bir adamdı. Tarmı sormak i a: Yeti Srenince şaşırmış? > Niçin böyle bir çocukluk yaptmız Paşa! « demekten ken- alamamıştı. ik, 4$adan, bu kararın kendisinin değil, Sabibanm olduğunu ©, onu arayıp bulmakta ihmal göstermemiş, fakat genç dm a | da, iyan biri iy M söyliyeceklerine hiç ihtimal vermemişti. Paşayı sever, ©- © Ser hususta salim bir karar verebileceğine inanırdı. Vazi- “— Buna dair benimle bir şey konuşma rica ederim!..,, . ce. wıştı. Naci Bey, bu evde yabancı muamelesi ydi, İstanbulda bulunduğu günlerde ömrünün ya İk Ve belki de fazlası burada geçmişti. a, ; BİedİZI gibi konuşur, hattâ istediğine çıkışıdı. Onun bir da asabi mizaçta bulunduğunu bilenler, karşılık vermezlerdi. Yorlardı, Konuşmaları pek havai mevzulara inhisar ediyor- a daha çok Naci Beyin Suad'le ân! karşılaşmasından do- yordu. Yolda öteden beriden bahsettik, arka. daşım sözü sohbeti yerinde bir adamdı: ber şeyi anlıyordu, siyasi meselede, mali işlere dair yerinde mülalealar yürüttü. Bu suretle Hovilyeve kadar o geldiler. Burada kibar müşterisinin işereli üzerine Petrof arabasını kırmızı boyanmış bir par maklıklı kapı önünde durdurdu, Rovelver! Bay Petrof bundan sonrasını şöyle arla- tıyor: “Arkadaşımın verdiği &mir üzerine kırk beşlik bir adam gelip parmaklıklı kapıyı açtı. Slguvayo mırıldandı: — Rişar, uşağım. Geniş bir bahçeye girdiğimiz vakit sa. sl on bire on vardı, Arabayı durdurdum. Hizmelçi arkamızdan kapıyı kapadı. İşte o vakit iki adamın vaziyeti tama. mile değişti. Taguvaye pardesüsünün sağ cebinden (o çıkardığı bir rovelveri bana doğrulttu. Beni şiddetle evin açık kapısından içeri ittiler. Bir koridorda bulunuyorduk. Bu sujkasdin bütün İnceliklerile evvelden ha» zırlanmış olduğunu derhal anladım. Çün. kü uşak, efendisinin emirlerini bekleme. den cekelimi çıkardı, beni bir odaya çek. ti, bir yalak üzerine yatırdı ve pantalonu. mu soydu, Bu biç beklemediğim bir vüziyelti ve © kadar çabuk cereyan etmişti ki birkaç dakika şaşırmış bir halde kaldım. Aklım başıma gelince, mücadele etmeğe, haykır. mağa hazırlandım. Fakat geç kalmışlım, Siguvaye rovelverini bena çevirdi, göz. leri parlak, vahşi bir hal almıştı, — Sakın, bir kelime, tek (o bir kelime söyleme.. Şimdi gramofonu çalmuğa baş- layacağız,. O vakit zararı o yok, İstediğin kadar bağır, ne baykırdığımı, ne de silâh seslerini kimse İşitmez! TTehdidini gayet kojay olarak yapacağı. nı kali bir surette anlarıştım. Korkudan donüp kaldım..., Rişarın gözlerinde de garip ve karanlık ışıklar! Petrof o hizmelçinin çıklığını, ke- sa bir zaman dışarıda kaldığını, sonra e- linde ipler ve zincirlerle tekrar o görün. HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 23 Yazan: Hasan Rasim US - Naci Bey, bunu pek iyi bildiği halde; Sabihann isyankâr ceva- bı karşısında kızacak yerde susmuş ve bu karara boyun eğer görünmüştü. İrfan Paşa ailesinin bu hareketleriyle büyük bir hata işlediklerinde zerre kadar şüphesi yoktu. Maamafih Paşa- ya, Suad'in yanında idareli konuşacağını vaadetmiş, daha son- Ta Sabihanın büyük ıstırabına hürmet göstermişti. Susacaktı. Şimdi, bu gözleri görmiyen adamın cigara içişini seyreden Naci Bey, facianın ne zaman patlak vereceğini düşünüyordu. lanmıyacak birisiydi. Onun nadir olmakla beraber, iyi günle. rinde de bir volkan gibi taşabildiği zamanlârı pek iyi hatırlı- İkisi de ayni mektepte okumuşlardı. İkisi de askerdi. İkisi de-mektebi bitirip erkâniharbiyeyi bitiremeden ceyheye koş- muşlardı. İkisi de mali sayılırdı. Neci bey de ciğerinden ya- ralanmış ve bu sıfatla tekaüde sevkedilmişti. Naci Bey: yim? vab verdi: İstediği gibi girip ci- rebâir. — Suad! - Deği, Bana başımdan geçenleri uzun uzun anlat- manı İstiyorum. Ama şimdi sırası değil sanırım. Ne gün gele. Suad, derin uykusundan ıyandırılmış bir adam halile ce — Ne zaman istersen Naci! Fakat anlatacaklarım derdden başka bir sey değildir ki.. Daha doymadın mı? — Derd dinlemenin derd anlatana ferahlık verdiği de mlicer- düğünü anlattı. İki adam, Bulgar tüccarı yalak üzerine sunsıkı bağladılar. Zaval- le Petrof için artık en ufek bir hareket im. kdnsezdi. Petrof hikâyesine devem ediyor: “— Rişar bir esir gibi efendisine itaat ediyordu. Rişarin tuhaf bir yüzü vardı, ba. kışlarından âdela ürküyordum, gözlerinin İçerisine bir türlü bakamıyordum. Kendi. lerine karşı gelemiyecek ve kaçamıyacak bir hale konulmuştum. Efendi İle uşak ai. çak sesle konuştular. Ne (o söylediklerini işitemiyordum. Fakat Rişarın Siguvayeye yeşil bir kari verdiğini apaçık gördüm ve bu kartin ernebilere mahsus bir hüviyet varakası olduğunu anladım. Bugün bu hü. viyet varakasının Rişnovoskiye ait oldu. Buna kanlim.,, Ye işe bir kadın karışıyor İkindi üzeri zovallı Bulgur arabasının motör sesini işitli, Sigumayenin arabasını alıp götürdüğünü anladı. Ripar odadan içeriye girdi, bu sefer bir gramofon laşıyorda. "— Bu adamı görünce tepeden tırnağa kadar titredim. Bana yaptıkları tehditle. rin akisleri hâlâ kulaklarımda idi, Uşak bu tehditleri bir defa daha tekrarladı: — Uslu olur, sesini çıkarma sana tav. &iyelerim bunlardır. Aksi halde... Yanıma yaklaştı. Ve o mütekallis par- maklarile boğuztmı sıkmağa hazırlanıryor- muş gibi bir hareket yaptı, Kapı açıldı, yavaş “adımlarla içeriye bir ka irdi. Bu kadın epeyce o ibti. yardı, yüzünde hiçbir mana yoktu. Benin orada bulunuşumdan endişe etmedi, hat. HA şaşırmamıştı, MN DİLLERE" 'NAKLI bir karyolaya ve Siguvaye... Biraz sonra etrafına Bakarken, rasigo. le bana da baktı, Bunun da bakışları Rişa- rin bakışlarına benziyordu. £ Miçbir şey söylemedi, çıklı ve tekrar geldi. Pu 46- fer bir kucak dolusu odun ve kömür geliri. yordu. Şöminede ateş yakmağa © başladı. O vakit bu delilerin ölümümden sonra ce- sedimi yakmağa karar vermiş olduklarım düşündüm. Bana sorarsanız Rişar ile kadının deli olduklarından hiçbir şüphem yoktur. Si- guvayeye gelince, o benim için hâlâ bir muammadır! Radyo neye yarar? “— Akşam oldu, Kadın bitişik odadaki elekirikleri yaktı ve biraz sonra ekmek ve sucuk getirdi.Rişar beni bağlarken ber tara fema sımsıkı bağlamıştı, yalnız bileklerime ; bir şey tutacak kadar bir kımıldanma pa- yı bırakmıştı, Fakat sucuğa (o dokunmak Hakikalen hiç iştiham yoktu. Akşam Siguvaye bir radyo mskinesi ile geldi. Radyoyu yatağımın yanındaki mass üzerine koydu. Ve bana urun uzun baktık tan sonra parmağile makineyi göstererek” — Bu, dedi gramofondan çok (gürültü yapar. Şimdi sen de göreceksin ya), Aletin düğmesini çevirdi, sesler gelme. ğe başladı... Rişnovskiyi nasıl öldürdüler? “Siguraye masanın yanina oturdu, ce. binden bir tabanca, ve bir kulu © kurşun çıkardı. Silâhını doldururken mırıldandı: “Diraz evvel bu silâh boştu.. Şimdi işler yolunda... ve çıktı. Devamı 15 incide İL İLŞİ #stemediri KEN UL Suadin dudakları ucunda acı bir gülümseme dolaştı: — Beni ferahlatmak mı istiyorsun ? Vazgeç öyleyse Naci... Nerede kaldı bu Selim?.. — Bir yere mi gidecektiniz?., — Evet... Mezara... Suad'in ağzından dökülen bu kelime, Nacinin üzerinör müt- hiş bir tesir yaptı. Evvelâ ne söylediğini anlıyamamıştı, Bu act kelimenin manası, bulanık kafası içinde birkaç saniyede netleş- ti. — Mezara mı? — Evet, karımm mezarma”.. Naci Bey, bir müddet konuşmadı. Onun sabırsızlığını görün- — Gidip bakayım istersen . dedi. Suzd fısıldar gibi konuştu” — Zahmet olmazsa! Naci Bey kalktı, Fakat daha köşkün mermer merdivenlerine gelmeden Selimle karşılaştı. — Suad seni bekliyor Selim! — Biliyorum Naci Bey. Fakat nasıl gideceğizr. — Nastl yalan söyledinizse öyle... Selim: Yavaş konuşuyorlardı. Naci Beyin bu tok cümlesile irkilen — Teşekkür ederim Naci Bey - dedi, bana yardım edeceği nizi umarken sizden böyle bir cevab almak, — Bu cümlem sana yardım etmeme mâni teşkil etmez. Ya” pabileceğim bir şeyse söyleyin. — Mezara gitmek, Ferdi de beraber götürmek istiyor... Ben ve Ferid... İkimiz de onun bu isteğini yerine getirebilmek cesa- retinde olmıyan insanlarız... Onu siz götüremez misiniz? Feridi götürmekten vazgeçiremez misiniz? — Bu doğru olmaz Selim.. Bir baba, karısmı ziyaret için mezara giderken. oğlunu da beraber götürmek ister... Sen ister sen kali... #Devamu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: