6 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

6 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EERR ” Hatıralarını anlatat CEYMS NOBODİ Entellicens Servisin en meşhür — Teşekküre lüzum yok.. Siz bana arabamı kurtarmak için yardım ettiniz. Ben de size yarlım ettim, fit olduk.. Belçikalı sıfatiyle size yardım etmek vazifemdi de.. Şapkıcını — çıkararak astar arasıma sakladığı bir kâğıdı bire uzatarak de- vam etti: — Bu kâğıdı alm, lâzım - olur. de- min Almandan almıştım. -Bana kalırsa ağırlığınca altın değer!.. Kont dö Nis kâğıdı alıp okuyunca haykırdı; — Ağırlığınca değil daha fazla bile.. Kâğıdı bana uzatir: — Bak azizim, oku. « Kâğıdı alıp okudum? “Bu kâğıdın bâmili verbestçe geçe- bilir. Ben kendisini tanıyorum.,, Hans Fuş İmzanın altında kâğıda soğuk dam- Bâ ile vurulmuş olan Kayserin hususl tasus teşkillte şefine mahsus mühür Bözüme çarpıyordu. Bu kâğıt sayesinde Şarivile kazasız, belâsız ve kolayca vası! olduk.. Devri- Ya veya polise her tesadüf edişimizde kont 48 Nis cebinden bu kâğıdı çıkara- Tak: — Husust vazifemiz var.. diyordu. Muhatâabı imzayı ve mührü görünce, Selâm verip hemen uzaklaşıveriyordu. Hirsondan itibaren Şarivile kadar devriyeler o kadar sıktı ki eğer Hans Fuşun kâğ-dı olmasaydı yal nmaktan kati'yyen kurtulamıyacağımız muhak- kakış, Silvile varınca Entellicens Servi - tiğ orâdaki ajanıma kendimizi tanıt- tık. Ismi Harold Haraldsen olan bu a- İâan aslen Danimarkalr idi. Fakat genç- Hiğindenberi Şarlvilde yerleşmişti. Çok gnç yaşta Entelicens Servise İntisap etmişti. Mübendis sıfatile o ci- Vardaki büyük fabrikalardan — birinde Salışryordu. Belçiksya Almanlar ge- Hnce evyeli uzunca bir müddet göz haptinde bulundurulmuş, şüpheli — bir Bareketi görülmeyince bitaraf — devlet- letden birinin tebaasındn olması ve A- Man muhibbi görünmesi de nazarı İti- Te alınarak Almanlar tarafından sem Pati ile koeşılanmağa başlamıştı. Harald Haraldsen bekârdı. Tavern Tand isimli ve sağ tatafı Fransulara, VO tarafı da Almaalara ayrılmış olan Sazinonun Almanlar tarafında gidip Oturması A'manların nazarı dikkatini ce!bdmekım uzak kalmıyordu. Zaten 'Animarka, diğer Skandinavya mem- leketleri gibi, harbin sonunda Kayser Avrupa'haritasını istediği şekilde de- irmce Cermanya konfederasyonuna dahil olmayacak mr İdi? Bu vaziyette Harald Haraldseni hakiki bir Alman ad- detmek için ufak bir geyret kâfi idi. Almanlar bu gayreti gösterdiler. Ab Man zabıtası onu yokladı, o da Alman lara küçük hizmetlerde bulunmağı bir | Vazife sayacağını bildirince mesele köl | Madr. Harald bilhassa zabitlerin devam | ettikleri bir gazinoyu tarassut etmeğe memur edildi. Harald Haraldsen bu işe hir müddet devam edince, vazifesinin peklâilâ Ab m-'rlıî—fr aleyhinde bir mahiyeti olablle- ceğini gördü ve zabıtaya o şekilde ra- Porlar vermeğe başladı. Birçok yüksek Tütbeli ve maruf Alman zabitlerinin ve hatta birkaç generalin gazinoda harp #leyhinde veya tutulan yolu — tenkit tder mohiyette sözler söylediğini du- Yüyor, bunları derhal raporla bildiri- Yordu. Birer hakikati Wade eden bu '?porh.— sayesinde hem âgirlerinin gö- Züne giriyor, hem de Almanlar arasına Rifak sokmak suretile itilâf devletleri lehine bir iş görmlş oluyordu. Bu raporlar o kadar beğenildi ki Hans Fuşün mürwini fon Glavber - Şğtlvil: muvasalatımızın arilesi gü- DÜ - onu nezdine çağırdı ve icap eder- te İniltere veya Frantadla Alman giz H terkildti hesabira seyahat yapıra ”a TeT olun olmarara'ın sordü, Farold- sen böyle bir teklifi Entelizenı Servise Anışmadan kabul edecek vaziyette ol- Madığı cihetle cevabımı vermek için iki aA - T VP TEFRİRA NO: 78 Almanlar tara- şılanmağa başlamışlı! gün müsaade istemişti. Muvasalatımız günü fon Glavber cnü tekrar çağırtmış ve teklifini öyle bir ısrarla tekrar et- mişti ki Haraldsen kabul etmekten başka çâre görmedi. Haraldsen bu vaziyeti de bize anlat- &. Ben de düşününce onun kararını tasvip ettim. Filhakika teklifi reddet. seydi şahsı Üzerine şüphe davet etme- si ihtimali mevcuttu. Teklifi kabul et- mesi ise bizim çok lehimize idi. Çün- kü fon Olowber hiç şüphesiz ona Fran sa ve İngilteredeki Alman casuslarının isim ve adreslerini verecekti. Bu bizim için çok mühim bir şeydi. Bundan baş- ka Şarivil ile Londra ve Paris arasında seyahat ettikçe benim şellerimle mu- haberem için mükemmel bir postacı warifesi de görebilecekti. İyice düşünüp toşmınca teklifi Tehi- mizde bulmamak kabil değildi. Daha ertesi günü bu kanaatimizde yanılma- dığımızı fon Glavber bize isbat etti. Fühakika ertesi günü sabah erken- den bir (x) “Staatsvache,, zabit vekili Haraldsene resmi bir zarf getirdi. Zar- fın içindeki kâğıt da Hraldsenin gerhal Alman umumi karargâhı gizli zabrtası direktörü Bavere müracaat etmesi bil- dirilmekte idi. İfasde nazik - olmasına rağmen tezkerede bir emir kokusu açık ça seziliyordu. Kor GÖ Nis: — Bir davet ki, dedi, daha ziyade emre benziyor. Haraldsen cevap verdi: — Evet. Bu davet beni de endişeye düşürdü. Maamafih ne yapalım, gide- ceğiz. Ben müdriale ettim: — Bana kalırsa bu daveti fon Glav- bere bildirmesilisiniz. Malüm ya fon Glzvber Kayserin hususi casus teşki- lâtr reis muavini, Baver ise ümümi ka- rargâha bağlı istihbarat şubesi reisldir. Hdi acasında rekabet olması muhte- meklir, İki adamı birbirine düşürmek mümkün olursa bizim için fevkalâde.. Teklifim kabul edildi. Haraldsen fon Glavberin yanma gitti. Mülâkat pek heyecanlı oldu. Daveti öğrenince fon Glavber bağızdı: —— Bu ne demek? Baver denilen herif ne diye benim işlerime karışıyor? Haraldsen yalancıktan tetkin etme- Be çalışınca © daha ziyade hiddetlen- dit — Hayır. Bu meseleyi Baver ç ara- mızda halledeceğiz. Madem ki sizi ya- nına davet ediyor, ben de sizinle be- raber gideceğim. İkisi beraber Baverin odasına girdik teri zaman içeritini kalabalık buldular. Bunlar atasında Kon fon Boltke, gehe- ral fon Slessen, kolonel fon Barşol de vardı. Fon Glavber bu meclisin ortasın da bir bomba gibi patladı: — Birden ne istiyorsunuz? Burada bir divanı harp mı toplandı yoksa? —— Etralına göz gezdirerek devam etti: — Dikkat edinir. Vazifeme başkası- mın karışmasına asla tahammül — ede- casuslarından Eltellicens servis memuru fından sempati ile kar mem. Baver aşağıdan aldı: — Sizin vazilenize azirim; ancak. . Clavber bağırdı: — BSizin âziziniz değilim. Benim kat şunda varifenizin sadece susmak — ve benden emir telâkki etmek - olduğunu biliniz. Odada mrilülar. oldu. Bir kapı açıldı. Meydana çıkan bir zabit: — Bu emtiİnizin bana d şümulü var koscışmıyoruz P m? Odadakilerin hepsl ayağa kalkmıştı. Fon Glavber hafifçe sarardı. Fakat belli etmedi. Cevtp verdi: — Niçin şümulü olmasın efendim, Son altes emperiyai Koronprinz ölmak la kanunların fevkine çıkamazsınız ya? Ben şanlı pederiniz sa majeste Kayser- den emir almış bulunuyorum. Önün arzusu hilâfına hareket etmek sanırım ki sizin de melınızdan geçrmer. Vellaht bozoldu. Fon Glavber devam etti. (Devamı var) Üx) asmerı yonua ı S € eee ekere n e nesseasecemeereca erkeLARA., Yazan: j Kİ HABERCİ ; HL Bd üaüi İstanbul gehrinin seyrüsefer işi, dünyada bir eşine daha hemen hemen tesadüf edilmesi imkânsız derecede ka. rışık ve güç bir meseledir. Bu köbne gehirde, hâlâ Bizanslılar. dan ve kurunuvustadan kalmış bir yı« ğın sokak bulunurken, son asrın me- deni vasıtalarını bunların arasında iş. ktmek, içinden çıkılmaz bir vaziyet ihdas eder, Tramvaylarımız, öküz arabalarm - dan daha yavaş giderler. Otobüsle yollardan her geçişi ayrı bir teh dir. otomobillerimiz ise, her dakika ayrı bir güçlük ve tehlikeyle karşı kargıya gelerek öyle dolaşırlar. Bütün bunları düşündükçe hep ka- bahati nakil vasıtalarında buluruz. Fakat hakikat aranırsa kabahatin en büyük payı bu şehrin sokaklarım. dadır... Son zamanlarda emniyet müdürlü. ğü İstanbul şoförlerini çok &ıkı kayıt- lara tâbi tutmaya karar verdi. Bir hafta içinde yüzlerce goför ceza Üstü- ne ceza yedi. Polis müdürlüğünün ö. nü, her gün yollardan çevrilen yüz « lerce otomobille dolup boşandı. İlk günlerde, makamdan verilen emirlerin iyice anlaşılamamasından olacak, bir gok emniyet ve belediye memurları goförlere karşı lüzumundan fazla sert davrandılar. Hiç yoktan polis müdür- lüğünü boylıyan şoförlerin adedi bir hayli çok oldu. Fakat günler geçtikçe, emirlerin mahiyeti iyice belli oldu ve yasaklar, makul bir şekilde tat başlandı. Şimdi, her dakika kontrol e. dilmelerine rağmen golörlerin büyük bir kısmı vaziyetten memnundurlar, Esasen göförlerin ekseriyetini çoluk çocuk sahibi aile babaları, terbiyeli ve dürüst kimseler teşkil etmektedir. ki, bunlar da kendi mesleklerinin sıkı blir disiplin altina girmesini çok za - mandır istiyorlardı. Kontroldan, canları sıkılan, nizam- sız iş yapmayı kendilerine yol edin . miş, esasen diğer metlekdaşları tara- fından sevilmiyen küçük bir gruptur.. ga Hiç şüphe yok ki, İstanbul taksisin- | de çalışan goförler içinde, bu işe ya. kışmıyacak ahlâkta beş on kişi bulu. nabilir. Bize kalırsa, emniyet müdür- lüğü tarafından, zaten — seyrüsefer merkezince pek iyi tanınan bu adam- ları, meslekten uzaklaştırmak çareleri Istanoul radyosu 6 NİSAN — 1038 CARŞAMBA 17, inkılâp taribi dersi, Üniversiteden naklen, Yusuf Hikmet Bayur, 18,30 Fatih halkevi güsterit kolu tarafından bir temsil 19,15 plâkla dans müsikisi, — 19,55 Borsa haberleri, 90 Nezihe ve arkadayları tara. fından Türk müsikisi ve halk — şarkıları, 20,45 hava raporu, 2048 Ömer Rıza tara. fından arapça söyler, 20 Nurl Halil ve ar. kadaşları tarafından klüsik Türk musikisi (saat ayarı), 3145 orkestra, 22,15 ajanı haberleri, 22,30 plâkla sololar, opera ve o- perel parçaları, v si gün progr BÜKREŞ: 18 hafif müzik, 19 cazbant, 20 şarkılar, 20,25 küçük örkestra, 21,15 radyo kaha. vesi, 2243 kafe konser BUDAPBŞTE: , 10,30 sigan örkestrası, 20,80 a temsili, 22,85 — askeri bando, 24,10 sigan örkestrası, BERLİN. 18, plâk, 20,10 plâk, 20,45 senfonik kon. | ser. 22,30 vals plâkları, 24 cazhant. RANA: 20,40 hafif müzik, 22 termsil, 23.15 şarkı. h konser, 23,30 hafif müzik, VAR$SOVA: 18,15 Estonya müziği, 19 plâk, kılı könser, 21 plâk. 29 Sonen müriki, 23 radyo örkestrası, GÜMEAN MESEL'E SI Istanbul sokaklarında w yrüselfer orta yerinde koskoca bir elektrik di. reği durmaktadır. Yolun genişletilip asfalt yapılma - $ sından evvel yine orada duran, fakat © zaman kenara tesadüf eden bu di reği kaldırmak için, belediye acaba ne £ bekler?!.. Bunu anlamak kabil değil. İstanbul taksisinin Tepebaşındaki şo. förlerinden bir. grup . ve Perapalasın arkasındaki asfalt yolun - ortasında tam dir kasa menba olarak dikili du- yan elektrik direği aransa, taksi işinde faydalı bir ıslahat yapılmış olur. Eroin çeken, esrar içen ve her ak. şam sarhoş olan goförleri bugünkü İş- lerinden uzaklaştırmanın da çok zor bir iş olmadığını sanıyoruz.. Kazaların önünü almak için şoför- lerle bu kadar uğraşırken,; bazan biz. zat belediyenin ortada öyle kaza men. baları bıraktığını görüyoruz ki, bunun karşısımda: — Ah gu belediye, evvelâ iğneyi kendine, sonra çuvaldızı başkasma ba- | tırsa demekten kendimizi alamıyoruz. Perapalasın tam arkasından geçen asfalt yolun ortasmdan ve Perapala- sin yanmdan inen yokuşun karşısına çıkan bir dört yol ağzında, caddenin kazaya KD Beke dir. Her gün yüzlerce otoblis ve otomo, bilin karşısına, muazzam bir tehlike fibidesi olarak dikilen bu direk, bir gün çok feci bir kazanin müsebbibi o- lursa, acaba belediyeyi cezalandırmak kabil olacak mıdır? İş bu bir tek direkte değilidr. İstan- bulun her köşesinde belediyenin dik . katsizliği yüzünden tam birer kaza menbar olacak daha birçok misallere raslamak güç değildir. Onün için İs - tanbuldaki seyrüsefer işinin bozuk gi- dişini yalnız otomobillerin, otobüsle- rin ve tramvayların üzerine yüklemek insafsızlık olur. Bu şehrin çok eski ve köhne yolları, belediyesinin fakir büt. çosi yüzünden büyük hareketlere giri- şememesi, İstanbulda bugünkünden daha iyi bir seyrüsefer tesisine İm - kân bırakamamaktadır. HABERCİ Altın domuz v . ”p uğur getirmedi ! Nevyorkta büyük bir malf skandal meydana çıkarılmıştır. Boş kere borsa reisliği etmiş olan ve Amerikanın meşhur maliyecilerin. den Riçard Huatni, büyük bir dolandı- rıcılığa saptığını itiraf etmiş ve etra- fındakileri kurtarmak için, “yaptık - larımı kimse bilmiyordu, kabahatli benim!” demiştir. Riçard Hautanj sattinin altın kös- teğinde, altından yapılmış küçük bir domuz gşeklinde tılarm taşırmış. Yal- nız bu sefer herhalde bu altın domüz kendisine uğur getirmemiş olacak! Pr. Pikar'ın tayyaresi uğradı Hava tabakasınım üzerindeki stratosferde tetkikatta bulunan meşhur Bel- yikalı âlim profesör Pikar, geçen sene, yeni yaptığı bir balonla daha yüksek- lere çıkmaya çalışırken, balon yanmış ve bu teerlibesi yarım kalmıştı. Bugün Brükselde, ayni tetkikler için hazırlanan bir tayyare de kazaya uğ. ölmüştür. 20,15 şar | TAMIŞ, ilk tecrübesi yapılırken düşmüş, parçalanmış ve içinde —bulunan pilot Profesör Pikar, ilk tecrübelerinden sonra bu tayyareyle havalanacaktı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: