6 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

6 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransanın en genç ailesi ocuk güvey! 14 yaşında bir mektep talebesi evlendi 15 yaşında bir kızla Üç aylık bir de çocukları var! Raymon Fonten on dört yaşında bir Socuktur. Fakir bir lise talebesi. Se- Vimli bir çehresi var. Günün birinde Mektep arkadaşlarından Jorjet Luvi- Yeyi deli gibi sevdi. Ve onunla evlen- Mek istedi. Kız delikanlıdan bir yaş büyüktür. Çocuk fikrini annesine babasina Söyledi. Güldüler. Bunun Üzerine âşık kızın babasına başvurdu, fakat red cevabı aldı. Bu maceradan tamı bir sene sonra, yani martın son haftasında, bu iki ço> cuğun nikâhları kıyıldı. Hükümet ve kilise bu evlenmeye razı olmak mec- buriyetinde kaldılar. Çünkü — izdivaç gününde üç aylık bir çocuk, beşiğin. de annesiyle babasının kiliseden dön. mesini bekliyordu. Jorjet, yaşından daha - büyük gös- Sy evvel kızcağız hastalandı. Annesi Olu tanıdıkları bir doktora günderdi _ıhüyır doktar kızı muayene etti ve: çocuğun babası benim Onların harı Tocalhğı tıplı çockkların oyununa bensiyor Delikanlı heyecandan — titriyen ve hiçkırıklarla kesilen bir sekle: — Çikamam doktor, dedi. Ve boğula boğula ağlamaya başla . HABER — Akşım postası ALMAN RUHU : Napolyon, Bismak ve Kayze- , rin blografilerini yazan ve halen Alman vatandaşlığından çıkarıl- miş bulunan Emil Ludyiz, bu- günkü Almanya bakkında Ame- rikan mecmualarından - birinde “Alman KBuhu: Kılıç,, başlığı al- tında bir yazı yazmıştır. Bu ya- zıyı kisinen naklediyoruz: “Bugün k nızda 1914 senez deki kadar döğüşüp ölmeğe . © kadar muti ve o kadar disiplinli ve silâhlanmış bir Almanya görüyo- ruz. Fakat 1914 deki Alma mü- temadiyen inkişaf eden, çalışkan, belki biraz küstah lâkin uysal bir Almanya idi. O zamanki Alman Teti ancak hücuma maruz kaldıkl tocavüze uğradıkları söylendiği va- kit harbe sürükleneblilrdi. Bugünkü Almanlar ise kuyyetlidirler. Lâkin başka milletlerin onları anlamadık- ları kanantindedirler, Bugün Al. manyü dünyaya ellâhlarını gşıkırda- tıyor ve İntikam istiyor. — Bugünün Almanları 1014 senesinin Al gok daha tehlikel erefimiz,, dediki hafazası için doğil iadesi için döğ mek istiyorlar. Almanların gözü ham maddeler. de, müstemlekede, yabud da Rusya- nn Mısir tarlasında değildir. Onlar çok daha ideal bir şey İstiyorlar. Harbi kendi petrol kuyularını kaz- mak, yahud da kendi pamuklarını ekmek için istemiyorlar. Onlar mu- zafferiyet istiyorlar. Hükmetmek i- çin yaratılmış bir millet hâkim ol. mak İstiyor. Umumt harbe dört sene dayandık. ları İçin üzerlerinde toplanan takdir nazarları onları doyürmüyor. Fen, |- Hm sahasındaki varlıklarının, gemi- lerinin, tayyarelerinin, muharrirle- | rinin, musikisinas, kimyager ve ne- | batatçılarının. topladıkları, alkışlar onları tatmin âtmiyor, Asker Yuhlu bir millet bunları şerof sayamaz. Şe- ref onlareca silâhla kazanılan şeref- tir. Oyunlarında bile Almanlar İngi- lizlerin spor ruhundan çok uzakta- Çünkü rafından kâğıt kalemle kazanılırsa onlar bundan memnun lardır. Bugün Danziği muhakkak Polonya koridorunu İsti- yecöklerdir. Ptoldtayt'tn-bir'parçası- ni verseniz akabinde Danimarkanın da bir dikeceklerdir. progratmına dahildir. KILIÇ İntizam ve disiplini hürriyete tercih eden bir millet ! TYarihçi Emil Ludvig'e göre Almanlar'"Şerefimiz, dedikleri şeyin muhafazası için değli, ladesi için dövüşmek istiyor l Şecasmy )N Almanyayı üçyüz sene Üniformalı insanlar idare etmiştir. Resmigeçitler, bayraklar Almanın kanına işlemiş, onun madde: asliyesi haline gelmiştir te yeni bir milteti yeni — bir harbe sevkeden bü;le bir kâbustur. Alman lar o zamanki küçüklüklerini her ne bahasına olursa olgun gilmek arzu- sundadırlar. “Hitler Alm- ıya deği » demek hutadır. O, arzularında Alman di- mağını mecnunano bir galeyana keden her — şeyi toplamıştır. Onukl öyle bir telkin kuvvetidir ki bü- olmıyacak- verin, yarın Belçika ile kıszmına göz Hitlerin Zaten bu, — Yavrum, dedi, bilmem söyledik. imin manasını anlıyacak mısın. An- De oluyorsun, bir çocuğun olacak!.. Her Şeyi açık söyle bakayım. Bu yaz- ta bu iş nasıl başına geldi? / Bu sırada içeriye kısa - pantalonlu 'T Cocuk girdi. Parmaklarında mü - "j'kkell lekesi bulunan, pantilonunun Gzleri çıkmış bir mektepli... Çocuğu Snıiyan doktor: — Oğlum, şimdi meşgulüm, çık da ! biraz sonra girersin! ] Dedi. " teren hir kızdır. 'Düğünden altı Mi! dı. Düğün merasiminde bulunan bir gazeteci çocuk güveğiye: — Böyle derhal evlenmeyi hatırı . nızdan geçirmiş miydiniz? sualini sordu. Çocuk hiç tereddüd etmeden - bir mektepli safiyetile cevab verdi: — Hayır, bunu dGerhal düşünmedim. Daha çocuktuk. Fakat doktor vakayı söyleyince işin rengi değişti. Evlâdı- mı inkâr edemezdim. Fakat on dört yaşmda bir çocuk da evlâdını ancak dırlar. Alman sade kazanmak iste- maz, kaybedenden de nefret eder. Bğer zafor bugünkü Almanlar ta- — —— — müşkülâtla kabul edebiliyor. Hiç kim. se söylediklerimi ciddiye almıyordu. İşi serbestçe anneme babama söyle- dim. Onlar beni affettiler. 1937 sene- si Noel akşamı da yavrum doğdu.,, İşte bu süretle Fransada anne ve baba ve bebeğin yaşları mecmuu 31 olan bir nile yuvası kurulmuş oldu. Eğer Almanlar zafer istiyorlursa © raferin yalnız Pariste kazanılması dâzımdır. Versay ayıbını onlara sü- ron kimdir? Fransızlar... Hiçbir AL- man düşünmez ki umumi! harp sıra- larında Almanya (egal ettiği toprak- ları kendisine maletmek istiyordu. gene 6 Almanya mağlü RNuslara ve Rumenlere ne kadar ağır şartlar dermeyan etmişti. Her Alman çocuğunun Ahnine hakkedilen manzara Versay sarayı- nın aysalı ralonla a Almanlara zorla imzalatılan Versay muahede- sinin yüz kızartıcı ma: sıdır. İş- YIABANCI DÜLLERE NAKLİ tün bir milleti peşinde sürüktemiştir. Almanyanın sadece bir parti hükü- meti olduğuna İnanılmamalıdır. Bu- günkü rejimden memnun olmıyanla- rın adedi milyonlara baliğ olduğu halde hiç kimsenin herhangi bir de- Bişikliğe teşebbüs cetaretl yoktur. Evet, havaylci zaruriye tiyatlarının yüksekliğinden, ücretlerin ve aylık- ların azlığından hürriyeti kelâm ol- mamasından şikâyet edenler çoktur; lâkin bu inkılâp demek değildir. İntizam ve disiplini hürriyetten 7i- Geş- Devamı 11 incide u HAKKI SAAT AMAD — İğşte, - dedi. Yine gidiyorlar. Nereye gittiklerini sorma. dim; fakat eminim ki Ferideye gidiyorlar. Bu kadım bir muam- Ma.. Oğlumun ona bu kadar düşkünlük göstermesinin mena- Binı anlamıyorum. Bu bir sır Naci? - Hakiki bir sır ve bu Bözlerim görmedikçe bana dalma bir sır olarak kalacak. — Hakikat senin vehme kapılışındır... Senir ciddi bir toda. Viye ihtiyacın var Suad. Asabının tasavvur edilemiyecek kadar olduğunu anlıyorum. Sen her şeyden önce, gözlerini te. Gavi ettirmeye çalışmalısın. Bunda muvaffak olursan evde gay- Titabillik olmadığımı anlıyacaksın... SÜ — Ah gürebilsem. Bunun için her, her şeyimi Ne yazık ki imkânsız... — 'Niçin? İ N — Öyle Naci. Kendimizi aldatmıyalım. Artık göremiyeceği- me herkes gibi ben de inanryorum. v — Fakat ciddi bir muayene bile olmuş değilsin! — Olup da ne olacak?.. — Sen beni dinlersen V Moxte.rsrar edersen benimle İzmi edersin. verebilirim. naya kadar gitmelisir. Gitme, ire gel. Orada dinlenir, rabat ş . . * - « SULAR kararmak lüzereydi, Lütfiye Hanımın kıiı_kc gel. mesile ortadan kaybolan Ferid, herkesi haklı bir telâ: #a dilşürmüştü. Görünmemesini ânce Fatma farketmiş ve en. dişesini büyük hanıma açmıştı. Paşa da, hâdiseyi birkaç dos. Unu ziyaret ettikten sonra köşke döndüğü zaman karısının b'_"*'"-'d.e Murad ağayla telüşir telâşlı konuşması üzerine öğren- :I:şu_ Feridin böyle bir çocukluğuna ilk defa şahid oluyorlar- ir. Köşkün her köşesi aranmış, her yere bakılmıştı. Ondan en küçük bir ize tesadüf edilmemes! zaten gergin sinirlerin daha hi T O kadar gerilmesine sebeb olmustu. Paşa telâsta, büyük anım te'âştaydı. Kısa bir zaman içinde ihtiyar Murad Ağanın dik; 6014 yer, dolaşmadığı bucak kalmamıştı. Saatler ilerle- Ç© ve sular kararmaya yüz tuttukça endişe, Safinaz Hânıin- FACİA ROMANİ * Yazan: Hasan Ras mUs asabiyet uyandırmıştı. da bir gözyaşı haline gelmiş, Paşadu Hipşbiri de endişelerinde haksız değlilerdi. Seneler gözle gi nür, elle tutulur bir şekilde bu deli''anlımın hayatını kemiriyor, karlı dağlardan düşüyormuş gibi biribirini takiben yuvarlanıp gelen ve her adımda bir parça daha büyüyen ıstırap çı, onun cılız vücudunu ağırlığı altında her gün bir parca daha eziyordü. Bu yüzdendir ki herkes korkuyor, herkes endişe ediyordu. Paşa torununu günün birinde kaybedeceğini pek iyi bili. yordu. Onun dal vücudu ıstıraplarını değil, ıstıraplar o dal vü. cudu sürükleyip götürecekti. Kendi kendilerine sordukları: “nereye gidebilir”., Bu sante kadar nerede kalabilir?,, sualleri yorgun kafal'arı kurcalad akıllarına bin bir acı ihtimal geliyordu. Bunları düşünmemek için silkiniyorlardı. Paşa sordu: — Anasına gitmesin Safinaz? — Zannetmem Paşa... Daha evvelki gün oradaydı. Gits le bu saate kadar dünyada kalmaz, döner gelirdi. 5c bersiz?... Kat'iyyon!.. — Babasına haber verdiniz mi ortada olmayışmı”?.. — Hayır... Paşa kendi kendine mırıldanır gibi söylendi: — Hele bir müddet daha süylem İ Paşa ile Safinaz bahçede, Fatma mutfakta endişe içinde kıvranarak beklediler. Artık ümitlerini kesmiş bulunu Paga mermer merdivenlerden salona girerek kendisini bir kol tuğa bıra Safinaz Hanım karşısındaki iskemleye oturdu. İkisi de düşünüyorlardı. Paşa çok fena, çok fena şeyler düşü- nüyordu: kaçmış mıydı? Ortada bulunmadığına göre bü mu. hakkaktı. İş bununla kalsa Paşa yine memnun olacaktı. Ya daha fens bir şey yaptıysa".. Ya... Paşa bunu düşünmek istemiyormuş gibi koltuğunda bir yan. dan Öbür tarafa döndü. Üvey annesinin bu çocuğa yaptığı ağır areketleri gözü önüne getirdi. Werid, bunlara kat'iyyen ta- hammül edemiyecek bir yaradılıştaydı. Paşa sordu: — Çocuğa fena bir harekette bulunmuş olmasın bu kadın? — O günden sonra bir şey görmedim. Yine sustular... Ah o gün... O aakin, terbiyeli çocuk, o gün bir ifrit kesilmişti. Her za- man, her dakika izzetinefsiyle oynıyan, öz anası Sabihaya dil tmaktan cekinmiyen bu kadıma ilk defa kargılık vermiş, Lirtir titremişti. Paşa: “kendisine o gün kıymadıktan sonra. ba: gün kıyamaz,, diye düşünüyor ve teselli bulmaya ça- liştyordu Bahçe çakıllarında yükselen bir ayak sesi, salonun şeasizli- #ine do'unca, Paşa ve Safinaz yeni bir ümidle başlarını ayni dakikada çevirdiler. Kapıda Murad Ağanın ihtiyar fakat dinç silveti belirmişti. Safinaz Hanım Murad Ağanın gelişindeki Bnece öğrenmek istiyordu: — Ne vear Murad Ağa? — Ferid geldi Büyük Hanım! — Geldi mi? Ohhhh.. Yerinden Pasayla birlikte kalktı. Paşa, kendisinden beklen- miyecek bir çoviklikle hemen kapıya doğrulmuştu.. Safinaz ar- kasından seslendi: — Sakm çıkışayım deme çocuğa, Paşa! — Merak etme... Pasa merdivende bekledi. Az sonra bahçenin karanlığı ara. snıdan Ferid'in İnce uzun bavu secilmeve başladı. Merdivene fizkek adımlarla yaklaştı. uz: manayı bir an (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: