2 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

2 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransız sinemasında genç yıldızlar Fransanın Greta Garbosu Korin Lüşer'in Frantır sinoma şirkotleri kadrolarını 98T senesi — içerisinde el Morgan Madlan Robenson, Anni Verno, Gabi Silviye, Lulz Klaretti sine- ma perdesi üzerinde göründüler ve bü yük muvaffakiyetler kazandılar. Bütün bu genç sanatkârlar, gençliklerinin si - hirli kuvvotine dayanarak çok görülmüş ve bıkıilmiş solük simaları unutturdu - lar. Fransız sinemacılığının en yeni sanat- kârt Korin Lüşerdir. Bu kiz sön aylar İ- gerisinde, tek bir filmle, birçok göhret sahibi sanatkârları kıskandıran büyük muvaffakiyetler kazanmıştır. Korin uüşer Parisli bir gazetecinin kı- zidir, Babası, kizında temsil sanatı İçin büyük bir istidat görüyordu. Onü kön - sörvatuvarın komedi kısmında tehsll et- tirdi. Korin burada çok çalıştı. Çok gey - ler öğrendi. Sonra başka aktrisler gibi ikinci, üçüncü derecede rollerde çalış * madan doğrudan doğruya Etuval tiyat- rogunun sahneye koyduğu bir plyeste baş Tolü oynadı. Garip bir tesndüf eseri © - larak “3200 motre yüksaklikte,, iamin- do olan bu piyes, Korinin büyük babasi- nın eseri idi, Büyük babasının piyesi torünü Körini, genç Korin büyük babasınm eserini hsl- ka tanıttı. Piyes bütün bir tiyatro Mev #imi 150 defa oynandı. Meşhur sinema röjisörü Leamit Mogi bu piyesi seyre * derken Korinin mükemmel bir film yı- dızı olabileceğini sezdi. Ve dağrudan doğruya kıza “Parmaklıksız hapishane,, filminde baş rolü oynamayı teklif etti. Korin sinema yıldızı olmak için yanıp tutuşuyordu. Teklifi hemen kabul etli. Bü türetkârane haroket büyük bir mu- vafafkiyot şeklinde meydana çıktı. Genç kız “Parmaklıksız hapishana,, filmindeki Nelli rolünü pek mükemmel canlandırdı. Filmin senaryosu çok güzeldi, çok kud- retliydi, fakat çok da güçtü. Onun için daha film çevrilmeden evvel birçok si- nema münoekkitleri, bu kedar zör bir e- sörde baştolü hiç tecrübesi olmıyan bir kıiza verdiği için rojisörü şiddetle ten- köt etmişlerdi. Fakat füm, rejisörü kak- Doçrrardı. münekkitleri mahçup etti. İlk fliminde bu kadar büyük bir mu- Yaffakiyet kazanan Közin Lüşer, birçok filmle Fransız hudutlarını aştı İ riloceklir. şöhreti bir tek tekliflerla kargılaştı, O, bunların içeri - sinden en İyisini soçorek ince bir zevk sahibi olduğunu da gösterdi: Fransanım en iyi film senaryosu ba - zırlıyan muharriri aayılan Moris Lohman Fransanın en meşhur tiyatro müellif - letrinden Piyor Volfün "Irmak, .isimli piyesinin mövzüunu esas tutarak bir film senaryosu hazırlryacak; Körin Lüşer de bu filmde baş rolü oyniyacaktır. Filmin çevrilmesine haziranda — başlanacak ve örümlÜüzdeki sinema mevsiminde güste - “DParvrakliker hapishane,, Jilminden Lir sahnede Korin Lüşer Korin Lüşer film çevirmekte devam etmek arzusundadır. Sahne hayatiına dönmek istemediği için kondisine muh- telif tiyatrolar tarafından yapılan tek - lifleri reddetmiştir. Korin Liüşerin şöhreti bir tek filmle Fransadan dışarı aşmıştır. “Irmak,, fll- mini çevirmeğe baslamadan evvel In - giltereye gidecok ve orada Tngiliz aa - natkârlariyle “Parmaklıksız bapisbane,, filminin İngilizcesini çevirecektir. Talih genç Fransız kızıma hoer suretle yardım ediyor: Son günlerde Parise uğ- rtyarak iki gün kalmış olan Mari Pik - font kondisiyle konuşan bir. sinema m©mecmuası muharririno bu geaç kız bak- uzlar a ae posta memuru tekalit olarak meslek hayatından çekilmiştir. Bu adam gimdi kutup yakmlarında geçen meslek hayatmın sıkmtılı 'günlerini bir İngiliz mecmuasında anlatıyor. Bu y zılardan moraklı bir parçasını, on #ene evvel kutup yakınla- rında nasıl posta sevkedildiğine dair — okuyucularımıza h fikir vermek üzere tercüme ediyoruz: “Sen Silveştnde bir akşam.. Beş kişiyiz.. tünden kıpkızı! bir renk almış sobanın başında — otüruyoruz.. Şimal kutbundan 200 mil mesafede Herşel adasmda Kana- Dışarıda fırtina kü- daya ald küçük bir posta kulübesindeyiz. yor. İçerisinde 1smdiğimiz alçak bi düu: olan çenesi, göğsü üzerinde bugün buraya Aklovikten posta getirdi. Belher onbaşı ağır ağır plposunu çekiyor. Dev gibi uzun boylu bir adam clan Milin, eldivenlerini tamir ediyor. Hüdson körfezi kumpanyası memurlarından Skoti Gal geçen seneye nit bir mecmuanın yapraklarını çevirerek vakıt öldürüyor. Bu göco bir veda gecesidir. Ertesi gün, yani 1925 sene- sinin İlk günü, medoni memleketlerde balolarda, kumarhane- lerde, meyhanelerde sabahliryan İnsanlar gecenin yorgun- luğunu telâfi etmek Üzere yataklarmda mişıl mişil uyürken, Bkoti ve ben içerisinde oturduğumuz posta kulübesinden ay- rılacağız. Elimizde dağılılacak alti yüz mektup var, Kent ya- rikiadâkini, Prona Alber Körfesini dölüğacak, buralardaki bü- tün posta mevkilerine bu mektapları bırrakacağır. Gidiş, ge- Tiş 3800 kilometrelik bir yolculuk... Bu mesafeyi eimendifer, araba, otomobille değli, köpek koşulu kızaklarla ğiz.. Skoti ortaya bir fikir attı: — İmkânı olma da postayı rsıyor. İki senedenberi burada çalışıyoruz. Çavuş Andi koltuğunda —aıcaklan uyuşmüş, yumrukları kapalı adetâ uyuyor. Günlerce ustura yüzüne hasrot kalmış sağa, sola doğru tayyarelerle nakletsek ne Ategin şidde- sallanıyor. O katedece- rasında 3800 kilometre! -Buz tutmuş deniz üzerinde kar kasırgalarile öldürücü bir mücadele Birdenbire buzlar kırıldı ve adam omuzlarına kadar suya gömüldü Kutup civarında uzun aeneler çalışmış olan Kanadalı bir n Zeki hayvan, dişleri! min kolundan kâvradı ve... kadar iyi olurdu! O vakit günde iki yüz, üç yüz millik bir sa- hayı aşandık, Bu suretle Kente kadar gidip gelmek zamanı beş güna-İnmiş olurdu. Halbuki çimdi biso bu soyahati yap- mak için üç. dört ay lüzım... Belher alay etti: — Evet, posta kulübelerinde elektrik tenviratı, sıcak ekmek, birer de sinema olsa... Sen de olmıyacak çoylerden ne diye bahsedersin bilmem! Tayyarelerle kızaklar arasındaki fark O vakit biz, bir gün olup da bu posta kulübelerinden tayyarelerin motör ses- lerini işideceğimizi, tayyarelerle kutup elvarına posta taşmıdığını rüyamızda gör- seydik hayıra yormazdık. On beş sene evvel, Herşel adasıma posta, köpok ko- gulu kızaklarla üç ayda gelirdi. Bugün bu soyahat tayyare ile gidip gelme beş gün- de bitiyor. 1925 senesinin ilk gocesi kulübemizde otürurken birisi bize: “Üç sene sonra Aklavik mevkii, radyo istasyonu sayo- sindo bütün posta merkezleriyle hergün muhabere halinde bulunacak döse bizi bir türlü inandıramazdı. O zaman, bir Ümitsizlik dünyası içerisinde yapayal - nız bulunduğumuzun farkında idik. Ertesi sabah, Skoti ye ben yola koyul- duk. Sabah diyorum, Fakat sakm bu kelimeye aldanmaymız. Ikincikânun a- yında bu havalide ancak öğleyo doğru bir sant kadar ortalık aydmlanır, sonra altr ay devam edea ebedi goce tokrar başlar. Binaenalayh biz posta kulübesin- den çıkıp da kızaklarımtza — koştuğumuz vakit — sanllarımız — sabahın — gekizini | gösteriyordu. Herşel adasının hemen bü- tün ahalisi kızaklarımızın — etrafında bi- rikmişti ama gökyüzünde yıldızlar par- iyordu. Skot! — Hazır mısın? diye hayktrdı, Evet, dedim, vo klavuz köpeğe fisil- dadım: Hadi Spot yola düş bakalım... İki kızak yola koyuldu. Skotinin kızağı önde, benimki arkada... Posta kulübesini bir daha görmek ü- kında şu takdirkâr cümdeleri söylemiş - ür: — Fransada yeni bir Greta Garbo tü- redi. Londrada iken "Parmaklıksız ha - pishane,, filminin fransızcasmı seyret - miştim. Korin Lüşer bana yarmın en bü- yük sinema yıldızlarından biri olacak gi- bi geliyor... Genç sanatkâra bundan daha kuvvet- H naal bir rektâm bulunabilirdi? zero başımı döndürdüğüm vakit bütün ışıklar kaybolmuştu. Yalnız uzaktan uza- zağa işitilen köpek havlamaları bura - larda hayat olduğunu ifade eden son bi- ror iz... Biraz sonra onlar da işitilmez o- lacak biz vahgi, bog ve seseiz bir kıtada yapayalnız kalacağız... Herşel adasınt mayıs ayından evvel görmemize imkân yok. Adayı Kanadaya bağlıyan deniz bu mevsimde tamamen buz tutmuştur.. Kıizaklarımız denizin buzlu sathı üzerinde kayıyor.. Otuz mil yürüdükten Sonra Kanadaya, karaya a- yak basmış olacağız. — Fakat o vakitte buz kaplı denizlerle, buz kaplı kara ara- sında hiç bir manzara farkı olmiyacak.. Haya gok soğuk.. Fakat biz kisaklarımı- zin yanında yürüyoruz, bu sayedo tabil hararetimizi muhafaza ediyoruz. Saat iki olunca karanlık tamamiyle göktü; fazla olarak iri siyah bulutlar se- mayı kapladı, vo hafif kutup ışığı bile bizden esirgodi, Rüzgür çıktı ve biraz sonra kar kasırgaları gözlerimizi kör &- decek bir şiddet akdı, Fakat buna rağmen Kay Pont'daki sığmağa yetişmek ümi- diyle rüzgârla pençeleşiyoruz. BSaat üçte denizin nizbeten tehlikesiz ve düz olan buzlu sathını geçmiş, 1r - maklarla, adalarla dolu Kanada sahil- lerinin tehlikeli çıkmazına girmiş bulu - nuyorduk. Kay Pont sığınağı buralarda bir yerde olacaktı. Orada mınecak ve karnrmızı doyuracaktık. Fakat böğ yere kulübeyi bulacak bir iz, bir Işarot ara- dik. Arkadaşıma ; — Bana kalırsa yölü kaybettik, dedim, Herhalde sığmaktan uzakta değilir. Fa « kat o musibet kulübe nerede ucaba? Arkadaşım covap verdi: : — Bir iki mil daha yürüyeceğiz gâli- ba.. Sen önden yürü; eğer bulamazsak Spot'u yalnız başına göndeririz.. Tekrar yola koyulduk, ben, köpeği - miz Spottan beş adım ileride gidiyordum. Buz Üzerinde hızlı kızlı elli metre kadar yürüdüm. Sonra birdenbire buzlar ağır- lığıma tahammül edemiyerek - kırıldı. Bir lahza içerisinde buzlu su, soğuk bir yılan gibi bütün vücudümü sardı, Elle - rimleo yanmmdaki buz parçalarına tarıl - dım. Böreket versin ki etrafımdaki buz- lar sağlamdı. Derhal bağırdım : — Skoti, Skoti, Skoti.. Sesime cevap veren olmadı. Etrafımı dikkatlo dinledim. Köpek havlamaları i- şitiyordum. Fakat bu sesler çok uzak- tan geliyordu. Acaha köpeklerle arkada- gım beni bulamadan mı buralardan ayrı- lacaklardı. Bu düşünce ile ürperdim. Ba sırada Spota soslendim. Hayvan gölmiş, çukurun yanıbaşında arka ayaklarınm ü- zerinde oturmuş, burnunu bata doğru uzatıyordu. Hayvanı tasmasından yaka- lamak istedim. Bu hareketim daha fazla kırılmasma sebep oldu. Boy- numa kadar buzlu suya gömüldüm. Ye - nidon etrafımdaki buzlara sarılmak iste- dim. Fakat bu sefer allerim boşlukta sallandı. — Spot, Spot gel buraya! diye, hay- Xırdım. Spot yavaş yavaş havlıyarak boynunu bana uzattı. Burnunun ucu ellerime değ- di. Ellerimi tekrar tasmasına doğru u- zattım. Fakat yine tasmayı yakalıyama - dm. Spot bir defa daha İlerledi ve bu sefer dişleriyle ceketimin kolunu — yakaladı. Bir elimle ceketimi kurtarınağa çalışır- ken öteki elimle tasmasına sarıldım. Ze- ki hayvan, bütün kuvvetini ayaklarma vererek arkaya doğru dayandı. Birkaç saniye boşlukta asılr kaldım. — İsterapla abğırıp duruyordum : — Hadi Spot, hadi.. Köpek bütün ağırlığıma tahammül e- derek yavaş yavaş çukurdan uzaklaştı. Evvelâ göğsüm, sanra kalçalarım sudan çıktı. Nihayot sağlam buz üzerina gele » bildim. Dolikten çıkmca, yüzükoyun yat- tım. Artık yorimden kımıldamaktar bile korkuyordum. Bu sırada yakından kö - (Lütjen sayfayı çeviriniz) buzların

Bu sayıdan diğer sayfalar: