16 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

16 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yasan: Gerald Kelton —2— HABER — Aksam postam Çeviren: F.E. Güssi, olanı biteni mutadı veçhile şişirerek anlattı. Havuza döndü, Fon Ştorhaym ise ( metrdotelle konuşmağa başladı. Onu müessesenin gördüğü rağbetten dolayı tebrik etti. Sonra eline bir gey sıkış. tardı. Metrdotel iğilerek teşekkür et - ti; fakat suratı gene asık kaldı. Çünkü harbi halâ unutmıyan, ve bahşiş bin franklık bir banknot şekline de girse Almanlara karşı muhabbet duymıyan ransızlar elân m Güssi ile Denis Karden o akşam ye- | meğini Paris kahvesinde yediler, Li mana koca bir transatlantikle seyyah» lar gelmiş bulunduğu için bütün ma. salar tutulmuştu. Muhit çok neşeliy - di. Fakat iki ahbab ne muhitleriyle, ne de musikiyle alâkadar oluyorlar - dı; onlar gayet ciddi işlerle meşgul- düler, Güzsi, olan biteni mutadr veçhile biraz şişirerek anlattı. Denis hiç ses çıkarmaksızın onu dinliyor ve düşünlü- yordu. Londradan hareket edeceği 81. rada Mordavnttan kendisini çok mera ka düşüren şifreli bir telgraf almıştı. Mordavnt bunda, yüz bin ingiliz llra- lık bir çek vermek için izin İstiyor ve buna neden lüzum gördüğüne deir İza- hat olarak da “mâlm bu Ücrete lâyık olduğumu,, bildirmekle iktifa ediyor. dü. Nam mlistearı Jason olan Deni - sin Mordavnta, lord Vitleyin de Deni. 8e olan itimatlarının derecesini gös - termek için gu telgrafm gönderildiğini söylemek kâfidir; Para emrinizdedir, Aşli ilk defa olarak bu kadar mühim bir meblâğ sarfına mezuniyet istemiş. GO zamana Kadar onbin ingiliz Ji. rasını göçen tediyatta bulunmuş de - gildi. Şu halde bu seferki malümatın $on derece mühim olduğunu kabul et. mek Jâzımgeliyordu. Mordavnt tecrübesinde ve ihtiyat « kârliğında bir adamm herhangi bir malümata değerinden bir peni bile faz la pâra ödemiyeceğini Denis gayet iyi biliyordu. Denis, Güssiyi sıkı bir istievaba tâ. bi tuttu, — Demek Mordavnt korkuyordu? w — Belki de korkmuyordu; fakat si- nirli olduğu muhakkak. Bu da gayet tabii. Çünkü Mordavnt zaten bir buh. ran İçindeydi, çehreleri insana itimad telkin etmiyen iki adam tarafından mütemadiyen takip edilince sinirlen - di, — Mordavntm buhran içinde oldu- Zuna nereden hükmettiniz? — Hali pek acaibâi. Bana çocukça ) şeylerden bahsetti. Uzun uzadıya golf mevzuu Üzerinde konuştuk. Evvelâ buhsı size getirdikçe lâf karıştırdığı halde konuşmamızın sonuna doğru si. zin lâfınızı o açtı. Halbuki ben onu si- 26 dargın bile sanmıştım. — Hakkımda ne dediğini hatırlıya. bilir misiniz? — İpe sapa gemez geyler! bana ka- lırsa o da ne söylediğini bilmiyordu. — Hafızanızı (o zorlayınız Güssi, Sözlerini aynen tekrar etmenizi rica ediyorum. Bunların fevkalâde ehem- miyeti olabilir. — Zannetmem. Manasız şeyler söy- lüyordu. Çok sinirliydi. 'Tab!f halinde olmadığı şundan da belli ki, Irdağd sesleri üzerine ben koştuğum Za. man o peşimden gelmedi. Denis, Mordavntın neden gitmediği- ni anlamıştı. Fakat Güssiye bunu söy, lemeyi faydalı bulmadı: — Belki de hakkınız var Güssi... — Buranın polisleri de ne tuhaf! Ci- nayetten bahsettiğim zaman bana & detâ kızdılar, Benden delil istediler. — Elinizde delil var mı? — Hayır. Delili bulacak olan ben | değilim, polisler bulsunlar! — Bulabilirlerse... — Bulmaya teşebbüs bile etmiyor. lar. Babama vaziyeti yazacağım. O müdahale ederse bura zabıtası belki harekete geçer. — Ben sizin yerinizde olsam hiçbir sey yapmazdım Gilasi.., Onlar bir de- fa Işin cinayet olmadığına kanâat ge. tirmişler, bu fikirlerinden kolay ko lay dönmezler, — Maamafih az kaldı ölümüme 88- beb olacak olan şoförü şikâyet ede . cektim. — Siz bilirsiniz. Ama ben sizin ye- rinizde olsam sigorta kumpanyasmın vereceği tazminatla iktifa ederdim. A. rabanız şimdilik kullanılamıyacağı i- çi yarın trenle Londraya dönseniz iyi olur. Bu fikir Güssinin hiç işine gelmi- yordu, O, güzel sarışın kızla macera. sın artık iyi bir safhada ilerlediği- İ ne kanidi, — Asla! diye cevab verdi. Bir arka. daşım öldürülsün de ben önun katili- ni bulup intikam almıya çalışmıyayım ha? Ben böyle gey yapar mıyım sani- yörsünuz? Katili beraberce arıyaca. ğız! — Bu işle yalnız ben uğraşsam daha MENA NE SESİNİZ EEE Benim bu kadar makul ve böyle muhakeme yürütmeği bi- İyi olur. Siz şimdiye kadar çok yorul- muşsunuz. Bana çok kiymetli ip uç. ları verdiniz. Tek başıma bunları ben bulamazdım. — İt kişi olursak işi daha süratle hallederiz. Sizi yalnız bırakacağımı | sanmayın, — Teşekkür eedrim Gilssi, Fakat ben yalnız çalışmayı tercih ediyorum. Benim batıl denilen şeylere itikadım vardır; meselâ üç rakamından korka- rım. Bu işte de üçün uğursuzluğundan korkuyorum, Evvelâ Mordavnt öldü - rülmüştü. Sonra size sulkaste teşeb- bis edildi. Uçühcü bir tehlikeye ma. ruz kalmanızı istemem. İngiltereye dö- nünüz, Arabanız burada tamir edilir ve birkaç hafta sonra dönerek araba- nızı alır ikinci bir seyahate çıkarsı - Dz. — Ben vazifemi yapacağım. Hem siz daha o genç kızı görmediniz. Za. vallı bugün kimbilir nekadar aramiş- tır. Yarın beni görünce çok sevinecek! — İmdad İstiyenin o olmasını garib bulmuyor musunuz? — Bizi birleştirmek istiyen mukad- deratın bir cilvesi herhalde! — Onu soymak Istiyen haydud na- sıl bir adamdı? — Göremedim. Merdivenlerden indi. ğimi duyunca hemen kaçtı, Bir taban- cası, bir de kocaman hançeri vardı. Denis, Güssinin tablatmı iyi bili- yordu. Onun söylediklerinden üçte i- kizini tarhetmek lâzımdı. Gayet mahi. rane, ondan, farkettirmeksizin, bütün. bildiklerini öğrendi, Netice hiçe yakın bir şeydi, Güssinin bir şeyden haberi yoktu. Mordavntım yüz bin ingiliz lirası ö- dediği sır acaba neye dairdi? Bu sır ondan çalmmış mıydı? Denis bu son sualin cevabımı verebileceğine kanidi, Mordavnt yüz bin Hira değerinde bir sırrı kolay kolay çaldıracak adamlar - dan değildi. Bu takdirde elde edilen malümatm emniyette olması lâzımdı. Fakat acaba bu malümatı neden sti - ratle göndermemişti? Bir casusun üx | vazifesi elde ettiği malümatı ve vesi, kaları süratle göndermek olduğuna göre, Mordavnt neden böyle yapma- mıştı? plânları Aşilin ne suretle ve'ne vasıtayla aldığını bilmediği için bu nokta onun zihnini fazla işgal ediyor- du, (ia nvaağ) 16 HAZİRAN — 1938 Yazan: M.S. lee esrar sokmakta güvercinlerin oynadığı rol Ds e Hapisanelere esrar çok tuhaf ve çok muhtel.£ şekillerde girebiliri. Öteden- beri malöm olan usullerin, şekillerin çoğu öğrenildiği, ağza düştüğü ve va- sifelerini Jâyıkiyle yapmıya muktedir gardiyanlar tarafından bulunması ko- taylaştığı için eski şekiller terkedilmiş- tir. Esrar ötedenberi bapisanelere muh- telif eşya arasında, muhtelif tarzlarda İ ve eşyanın şekline göre saklanarak 80- kulurdu. Bir kaç misal vereyim: 1 — Belli edilmiyecek surette açılan, içine bir miktar toz halinde esrar - bu» nun bir adıda gubardır « konduktan sonra kapatılan tütün paketlerinin için- dene 2 — Kömür tozuna bulanmış esrar parçalarını üç beş okka meşe kömürü arasında, 3 — Hamur içine koyup fırında pi- şirtmek suretiyle. 4 — Kadmların tenasül âletlerinin içinde. (Kadınlar bu suretle haplsane. lere küçük boyda çakılar, sustalılar da sokmuşlardır.) Asprin tüplerine doldurup makatla- rna sokmak suretiyle hapisanelere esrar sokan erkekler de vardır. Bu işte kadınlar çok defa tutulmuşlar, fa- kat erkekler yakalanmamışlardır. Eskiden, İstanbul hapisane bahçe- sine Divanyolundaki Firuzağa cami - inin minaresinden, civar evlerin pen. cerelerinden çok defalar küçük torba- Jar içinde esrar atılmıştır. GÜVERCİNLERİN Sİ eni ESRAR. Bunların en kurnazca yapılanı, A- nadolu hapisanelerinde iken gördü - ğüm güvercinlerle yapılan esrar kâ- çakçılığıdır. O devirde, çok mühim posta vazifeleri gören, mektup götü. rüp getiren güvercinlerin, esrar ta- şımakta da çok ustalıkları vardır. Be- nim bulunduğum hapisanelere, ka rmlarnın altma bağlanmış küçük torbalar içinde esrar taşıyan güver- cinlere bir çok defa rastladım. KEDİLER DE ESRAR KAÇIRIYOR Anadlu hapisanelerinde (kedilerle esrar kaçakçılığı yapıldığı (oda olur. muş!.. Fakat ben görmedim, bana bir mahpus söyledi. Ben de onun söyledik- lerini size hülâsa ediyorum; Mahküm bu işiçin çalıştıracağı kediyi iyi besler, çok güzel bakarmış. Bu suretle kediyi kendisine adam akıl- hr alıştırdıktan osnra pencereden dr şarı salıverirmiş. Hayvan o hapisane - den çıktı mr, mahküma esrar gönde zecek adam yakalar, kendi evine gö- türür ve bir iki gün aç birakırmış ... Sonra aç hayvanın karıma küçük bir paket esrar sarar ve kediyi getirip hapisanenin civarına bırakırmış, Ken- disine iyi bakan, güzel yemekler veren, karnını güzelce doyuran mahkümu insiyaki bir tabii sevkle bilen kedi damdan dama, atlayarak demir par - maklıklr pencerelerden süzülerek 86- luğu efendisinin, velinimetinin yanın. da alırmış. Bu suretle kedi efendisine kavuştuğu gibi mahküm da kedinin karnında bağlı olan esrar paketine ka- vuşurmüş! Hapisanelere, kundurala- rın taban astarları arasında, ökçelerin içinde de esrar sokulmuş, fakat çok defa tutulmuştur. Son yıllarda hapisanelere esrar 80- kuş tarzında da göze çarpacak yeni- Hilller görülmemiş değildir. Bunlardan gördüğüm bir kaçını anlatayım: İri taneli 33 1 bir tesbih tasavvur €dinir.. Esrar ısıtılarak büyük (tesbih tanesi şekline getirilmiş, iplik geçi . rilmek üzere de ortaları delinmiştir . Siyah toz boya ile halledilen yumurta akı bu tanelerin üzerine sürülerek kurutulmuş ve iplik geçirilmiştir. Te- miz kıyafetli bir adam, herkes gibi bir mahpusu ziyarete gelirl, usulen Üze- ri aranır, çakısı, fazla parası varsa emaneten alınır.. Tabildir ki, tesbihi - ni almak, muayene etmek herhangi gardiyanın hatırma gelmez, Tesbih tanesi şekline getirilen esrarın üzerindeki yumurta ekr, ince birizar halinde taneyi kaplar ve fari. te koku sizmasma imkân berakmâz. Bu itibarla kokudan da anlamak müm kün değildir. Ziyaretçi "tehlikeyi atlatmış, hapi saneye girmiştir. Bundan sonra mah» pusa tesbihi vermek kalır ki, buda gayet kolay bir iştir. Ayni ameliyeyi geçirmiş, ziyaret - çinin paltosuna karşılıklı dikilmiş (8) tane. büyük düğme. Ziyaretçi cilmle kapısından içeri girer. Onun palto düğmelerinin esrardan yapılmış ci duğunu bilmesine İmkân olmıyan gardiyan üzerini usulen aradıktan sonra ziyaretçinin girmesine müsaade eder. İçerde düğmeler koparılır, si; retçi de paltosunu koluna alır, hapisâ- neden ç:kar, gider. Esrar sokmanın garip bir tarzmı da (0) hapisanesinde gördüm: (Devamı var) *ESNA YAZAN: “ON'ORE.'DO: (BALZA'K 1 len bir kiz olduğumu görünce hayli şaşırdı; fakat benn kat'i olarak söz verdi, ben de elini tutup muhabbetle sıktım, Hafta sonunda nikâhımiz kıyıldı. Hürriyetimi muhafaza edeceğimden emin olduğum için bütün o merasimin tadsız, ma. nasız safhalarını neşeyle karşıladım; kendime cebretmeye mec- bur olmadım, belki de herkes bana - Blua'lıların ağzı ile söylü. yeyim - “hayli yırtık bir mahalle kızı, demiştir. Kendisine ha. zırlıyabildiği yepyeni ve imkânlarla dolü bir vaziyetin füsunu- na kapılan bir kızcağızı, becerikli ve cerbezeli bir kadın san. dılar. Kardeşçiğim, hayatımın bütün zorlukları birer birer gözü- mün önünden geçmişti; fakat o adamı bahtiyar etmeyi sami- miyetle istiyordum. Bizim yaşadığımız bu 1ss1z, Ücra yerler. de hliküm kadının elinde olnwx4a evlilik hayatına tahammül e- dilemez, Bir kadında hem bir sevgilinin cazibesi, hem de bir evcede aranan meziyetler bulunmalıdır. Zevklerin her zaman tadılması elimizde olduğu hissini vermeyip de onları dalma eri- şilmesi şüpheli diye göstermek, bütün ihsanlarım pek haklı ola. rak, hem de pek çok kıymet verdikleri gurur hazlarının yenilen» mesine ve tadi: zehabım devamma hizmet etmez mi? benim ta- savvur ettiğim şekilde karı koca aşkı, o zaman kadını ümid ile kuşatır, hâkim kılar, ona tükenmez bir kuvvet, etrafında her geye çiçek açtıran bir hayat ateşi verir. Kadın kendine nekadar hâkim olursa aşkı da, saadeti de yaşatabileceğinden o kadar emin olur, Fakat bizim aramızda kararlaştırdığımız şeylerin bir esrar perdesi altında kalmasını şart koştum, Karmsınm boyunduru. ğuna giren erkek, pek hakir olarak, gülünç bulunur. Bir kadı- ile gizli kalmalıdır: biz kadınlarda her hu- susta asrl Tetafet esrardan doğar. Ben o vurulmuş insani tek. rar kaldirmak, onda sezdiğim meziyellere yine eski revnağı Nurullah ATAÇ —90 vermek istiyorum ama Lui'nin her hareketinin kendiliğinden geldiği zannedilmelidir. İşte ben kendime hayatta böyle bir vü- zife edindim; bu, bir kadına gen vermeğe yeter. Hayatı be nim için slâkaya değer bir hale getiren bir sırrım, bütün gay. retlerimin gayesi olacak ve ancak senin ve Aallahimın bilece- ğiniz bir tasavvurum bulunduğu için adetâ iftihar ediyorum. Şimdi baktiyarım diyebilirim; saadetimi sevdiğim bir kim- Beye söyliyemesers belki tamamiyle bahtiyar olamazdım. Ona, Luf'ye söylemeye imkân mı var? saadetim onu gücendirebilir, bunun için kendisinden gizledim. Onda, ıstırab çekmiş bütün erkekler gibi, adetâ bir kadın hassasiyeti var, Tam iç ay,ni. kâhtan önceki halimizi muhafaza ettik. Söylemeye hacet yok, ben, aşkın zannedildiğinden çok daha bağlı olduğu bir yığın şahsi meseleleri izceledim. Gösterdiğim soğukluğa rağmen o ruh cesaret bulup açıldı: o çehredeki ifadenin değişip gençle$- tiğini gördüm. Eve benimle beruber giren zarafet, baktım o- nun şahsına da aksetmeye başladı. Yavaş yavaş, nasil oldü. gunu kendim de farketmeksizin ona alıştım, onu da bir başka ben ettim. Onu göre göre, ruhu ile çehresi arasındaki uygun- luğu keşfettim. Hani sen “koca denilen hayvan,, diyorsun, 6 kayboldu. 'Tadlı bir akşamaâr, Sözleri tâ ruhuma işliyen, kolü- Çeviren: na dayanmakta anlatılmaz bir haz duyduğum bir âşık buldum. Allah'm bildiğini kuldan ne saklıyayım? gönlümde Merak w. yanmıştı (belki bu, biraz da, onun yeminini dindaranc bir s4 dakatle tutmasınm tesiriyleydi), Kendi kendimden utanıp mu kavemet gösteriyordum. Fakat sadece kibirden gelen bir muka- vemet nekadar sürebilir ki? akıl, uzlaşıvermek için birçok 8€ bebler Bulup çıkarıyor, Bayramımız, iki âşık arasında gibi, gi” li kaldı ve aramızda hep böyle gizli kalacak, Sen de köcaya var» dığm zaman bana hak verirsin: o şeyleri kimseye anlatmak doğru değildir. Sadece şunu bil ki en ince aşkım istediği şeyle“ rin hiçbirinden, hattâ o ânm şerefi denebilecek bir histen, bek” lenmedik tadlı bir helet karşısmda duyulan hayret hissinden bile mahrum olmadık: o ânm bahgetmesini dilediğimiz ve bire £ir olan lütuflar, naz, ibram, kapılıverme, ne zamandır sezdiğis miz ve hakikatiyle karşılaşmadan hayaline ruhumuzu bendetti* miz en büyük hazlar, hâsılt en füsunkâr gekilleri ile bütün ci” zâbeleri verdı. İtiraf edeyim ki bu güzel şeylere Tağmen yine istiklâl şar“ tum muhafaza etlim; bunun bütün sebeblerini sana söyliyemi” yeceğim. Fakat hayatımı ve hislerimi, böyle yarım dahi ols» #önden başka kimseye 'anlatmıyacağım. Bir kadm, taparcasi” na sevsin sevmesin, kocasına ramolsa dahi, hislerini ve izdivs” hakkımdaki düşüncesini gizliyemezse öyle zannediyorum ki zarar eder. Benim yegâne sürurum, adeti ilâhi bir sürur, gi ra evlâtlarıma da vereceğim hayatı evvelâ o zavallı adama şettiğime emin olmamdan geliyor. Lui'ye tekrar gençlik, Kuy” vet, Dese geldi, Artık eskisi gibi değil. Ben, bir peri gibi f€ lliketlerin hatırasını bile sildim. Lail'yi bambaşka bir sdam 01 tim, sevimli bir adam haline getirdim. Hoşuma gideceğinör? emin oldüğu için zekâsını gösterip yeni yeni meziyetler meydi” na çıkarıyor, “Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: