30 Mayıs 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 18

30 Mayıs 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hayat ketlerini sayıp döküyor. Lacivert - gözlü, kumral saçlı, ince SALON “ KIZIm; saffetli kalbinde, ayıbı meydanda gezen SOKAK KIZI. nın hicranlarını bize aynı temiz- likle anlattı. Onların kirlendikleri “sahneler bile temizdir. - hiç kimse ayırt edilmeden - her kes okuyabilir, Çünkü hikâyenin acılığı karşısında başka hiç bir “ duygu kalmıyor. Zaten BU TOP- 'RAĞIN KIZLARI'ndan biri di- yor ki: Kitabı « Ben kendim için ferayım, Le- keyim. Fakat mayi halinde değil. Onun için başkalarının eteklerine ve fikirlerine damlamam. » En çok realist olmak istediği zaman dahi şairlikten kurtulami- yan muharrir sık sık Jiizme kendini kaptırıyor. Kerem Çeş- mesi gibi hayalperest bir şairin hayalindeki bozgunluğu anlatmak için seçtiği çeşme işi onun en . keskin şair gösteren © hayal Hikâyelerinde ıstırap çekenleri anlatır, acıdıkla- tarafını icadıdır. rı - yani kendisinin «iç insanlığı olanlar» dedikleri hakkında - ne - kadar merhametli ise, dış insan- zade Nazım sonra Hüseyin Rah- mi Beyde görülmüş, nihayet Aka da bu mükemmel şekli almıştır. Viraneleri anlatan muharrir he- men coşarak kalplerin meydan muharebesine oradan küçük bir fabrikanın kimsesizlerine atlıyor. Bunlar Aka'nın gören ve duyan kalbinin kuvvetli sesleridir. Ha- yatın böyle acılıklarını gören ve gösteren muharrir hiçbir zaman “hayat fenadır» demiyor, bilâkis «hayatta fenalıklar vardır, aya- gımızı denk alın» diyor. Akanın eserlerinden çıkan mana bu. En küçük hikâyesi bile hayatın teksif edilmiş bir facıasıdır. İn- 8 — — Sayı: 131 sanın kalbini demir bir pençe içine alan sayfaları var. Ve bu sayfalar okadar güzel bir türk- çe ve ustalıklı bir surette ya- zılmış ki çıkmıyor. Seneler geçtiği halde SOKAK KIZInın Ankaradaki ilk okunma gecesinde duyduğum acı, kama” şık lezzeti bir türlü yorum. AKAnın hakkı var: «Kırmızı biberin. lezzeti, bir hatırdan bir türlü unutamı- kâse balın bir lezzetsizliği var dır; bu hayat yahut ikisidir.» onlardan biri, MUSTAFA NİHAT Gece Baskına uğramış gibi irgildim, Dedim ki; odamda gezinen kimdir? Kararan batıyı görünce bildim Bu benim teklifsiz misafirimdir. A Karları sarınca akşam serini O yalnız kalmasın diye, dinmadan, Kapımda gölgeden eteklerini Sürüye sürüye girer, vurmadan. lar için de o kadar yamandır, , Bu İKİ SÜNGÜ ARASINDA da olduğu gibi lisanı ,ekseriya acıdır. Neden acı olmasın? Anlattıkları tatlı dile gelecek bir şey değil ki... Dostlarım sırtı pek, elin karmı tok; Gel kara yoldaşım, kara yoldaşım, Gürbette kalanı arar sorar yok, Sen garip dostunu ara yoldaşım. NECMETTİN HALİL Tank - Tango'nun başındaki «İstanbul, İstanbul sen misin?» , serlevhalı sahnesi o<«İstanbu- olun bahtı yanık viranelerinden i “ koparılan tabii bir zakkum» dur, Muharrir zaten « bu zakkum ? “ koklamıya tahammül edenlere İ ri ithaf» ediyor. Bu kadar realist “sahneler İİ bizim edebiyatımızda ilkin Nabi

Bu sayıdan diğer sayfalar: