1 Eylül 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 24

1 Eylül 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pe er m e Ere. lümar için halkettiği kafaları, bir tereddi neticesinde, yalnız bir ecnebi lisanı öğrenebilmek- ten başka bi: kabiliyet taşıma- yan çocuklar için.. Zira ortada gördüğümüz bütün yüksek liya katler, değerli şahsiyetler, bü- yük isimler arasında bir tane- sini tanımıyoruz ki ilk ve orta tahsilini memleketimizdeki ec- nebi mekteplerinde ikmal etmiş bulunmasın. Çocuklarının en faydalı bir unsur olmasını isteyen aileler, bu hususa dikkat etmeli ve ehemmiyet vermelidir. Onlar yüksek tahsil çatına g İdikleri zaman Avrupa darülfünunları- nın yolunu tutabilirler; fakat türkiyede ecnebi mekteplerine çocuk vermek her şeyden evel, bir kültür meselesidir. İş bankası. İş Bankası, 26 ağostosta, Ankaradaki yeni yaptığı mer- kezi umumi bınasının küşat merasimini icra etti. Gaz, yedi sen- evel bugün, büyük zafer için ilk hamlesinı yapmıştı. ki sene sonra, ayni gunde, gene büyük halaskâr türk ıkti- sadıyatı için yeni bir hamle olan İş benkasının açılmasını hazırladı. Bize e od. rn manası ile bankacılık, beş sene eve, İş bankasının açılması ile başlar. Oudan evel bankacı ile Evka memuu arasında gerip bır müşabehet vardı. Şımdi br türk bankacısı, her memleketin bankacılığı için, timsal olan bir tiptir. Bankanın idaresini ilk tesis anından beri deruhde eden İzmirin çok değerli meb'usu Celal Hey, muessesede ki her gün gözle görülebilecek kadar bariz bir tekâmülün âmil ve şahidi olmuştur. Banka beş sene evel yarım milyonla işe başladı, bugün sermayesi beş milyondur. Banka beş sene evel yedi odalı bir kira evinde açıldı, bugün yetmiş odalı ken- di binasındadır. O zaman iki şubesi vardı, bugün yirmilerde dolaşıyor. Bu kada süratli te- kâmül ispat ediyor ki türkler bu saha tada bir kovvettir. Altıncı tesis senesini yeni ve muhteşem binasında tes'it eden bu hayırlı türk müessesesine muvaffakıyetler diler, idare he- yetini hararetle tebrik ederiz. Münakkir. Bir genç, devrinin üstatla- rından birine, yazmış olduğu bir şiir, bir hikâye ve bir pi- yesi takdim etmiş, ve bir meklupla sormuş: “Şu üç ese- rimi lutfen okuduktan sonra kanaatinizi, her ne kadar zah- metse, söyleyiniz: Şairmi ola- yım? Roman, bikâyemı yaza- yım? Yıksa temaşa muharrir- liğimi edeyim?, Üstat yazılara bir göz gez- dirdikten sonra şu cavabı ver- m ş: “Münakkit clunuz!, Bu iki kelimelik cürlenin hicvi bizim matbuatımiızda kim- seyi müteessi etmez. Zira bizde tenkit vardır, fakat münakkit yoktur. İy, kötu bir eser çık- tımı arkasından beş on tenkitde kendini gösterir. Bunlar ya zem, ya medih için yazılmıştır, ve bunları yazanlar içinde bitara! yoktur: Hiç biri gerek çıkan eser, gerek yazdığı makale için mesuliyet kabul etmez. mwün kit, hem bıtaref olan, hem kanaatlerinin daimi ve sa- mimi müdafi olan kim-e demek tir. Bu, böyle o'duktan sonra bizde münekkit diye bir tek ism gösterile bilirmi? Tenkit herkesin kârıdır, fakat münakkit olmak değme insanın cesaret edemiyeceği tehlikeli bir meslektir. Münakkit san'at hayatı içinde yaşadığı halde san atkarlar tarafından sevimsiz HAYAT, telakki edilmek tehlikesine ma- ruzdur: Çünkü başlıca mevzuu, onların eserlerinde tesadüf ede - ceği noksan ve kusurlardır. Bir insann inceden inceye fena ve zayıf taraflarını arayan, bulan ve teşhir eden bir meraklı nasıl sevimli olabilir? Halbuki bizdeki tenkit yazanların hepsi. de sevimli, nazik ve terbiyeli adamlardır. Bu da gösteriyor ki bizimkiler münakkit değildir. Sonra hakiki münakkit, çıkan eserreri geriye fırlatarak yeni bir devir açan adam demektir. Onlar için kendi fikirler: birinci derecede, başkalarının eserleri ikinci derecede bir mevzu mal- zemesidir. Halbuki bizde bir eser cıkmasa tek bir tenkit görülmeyecek. Münakkit, iste- diği zaman, bir şahsı değil, bütün bir nesli yere geçirir. Bizde ise henüz bır tenkidin zulmüne uğramış, şöhret ve san atini kaybetmiş bır tek kişi tanımıyoruz. Bu itibarla genç heveskâra münakkit olmasını tavsiye eden üstada hak verebilirir: Bizde muvaffak ve meşhur olmak için en kolay zemin, tenkittir. Yeni çıkan yazıların oObır çoğunu gördükçe sahiplerinin kulağına eğilerek, kimse duymadan, ya- vaşça: “ Sizde münakkit olu- nuzl , diyeceğim geliyor. Her halde çıkan bi: eserin üzerinde isimni bina etmek, bır sanat eseri ile şöhret yapmaktan kat kat sühuletlidir. Hayat Ön beş günde bir çıkan ilim, Felsefe ve san'at mecmuası Idarehanesi Ankara Maarif Eminliği yanındaki daire Abone: Seneliği 375 Kuruş. Mes'ul Müdürü: Faruk Nafız

Bu sayıdan diğer sayfalar: