18 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞETEET TU NUTT ÇTT Y AAT AŞT T ülliyet ASRİN UMDESİ “MİLLİYET,TİR. 18 MART 1920 | BUGÜNKÜ HAVA Rasathaneden aldığımız malü- mata göre dün Azami hararet 1, asğarl nakıs 2 idi. Bugun hava kismen” — bülüdü, — kumaen — açik olacaktır. FELEK Yine yazı çıKtı! Yazılarımın altına müstaar bir isim koymama — rağmen karilerimden bir kismı hüviyetimi bilir. ve şahsımı fanırlar, Bu tonuşma tesirile karilerle aram- da bazı muhavereler - oluyor . Meslâ bir tramvayda - biletçi ile bir yolcu arasında bir £örüşme geçiyor, birbirlerine biraz dikçe söylüyorlar, ben de tesadüfen *Örada bulunuyor ve gülüyorum, yine tesadüfen orada bulunan bir kari bunu görünce : - Beyfendi, yine size mev- zu çıktı.. Diyor. Bu söylediğim hadise bir birinden yalnız 2e- man, mekân ve eşhas itibarile ayrılmakla — beraber, sık - sik tekerrür ediyor. Bir kadın kav- gası, bir araba - şamatası, bir kalabalık vaveylası daima bu ufak ve vakıfane hatırtatma- malara - vesile teşkil etmekte- dirler. Lâkin sevgili karilere hatırlatırım ki biz eğer o tahmin ettikleri gibi her gördüğümüz alelâde —hadiseyi bir nükte mevzuu yapmağa kalksak ikinci günü bizim sütunlarımız da iramvay sahanlığına döner. Na- kadar müşkilpesent - olduğunu kendi de tahmin edemiyen ka- rilerin etrafa bir mevzu bolluğu olduğunu zannatmeleri çok şa- yanı istiğraptır. Maskaralari Dünyadan eksilmiyen şeyler- den biri de maskaralıktır, hatta bü işin artmakta olduğunu bile iddia edenler var. Buna rağmen insanlar kâfi derecede maskaralık edemediklerini zan- hettikleri için olacak ki senenin şu günlerinde takım — takım maskara - olmaktadırlar. Kar- navalın son haftası münasebe- tile artan Mmaskaralıkları her akşam — Beyoğlu — caddesinde seyredebilirsiniz. Ben bu seneki kadar maskaraya hiç bir ze- man tesadüf etmemiş olmama rağmen — bunların - aralarında iyi bir maskaraya tesadüf et- medim. Şüphe yok ki insan bile bile maskara olmak iste- yince iyi maskara olmiyor her şeyin İyisi gibi maskaranın da iyisi ender şey. Yaşi! köydaki karimlize: Aynı, bazan bana da geliyor, di okuduğunuz — gazeteye iyenize atfedi | müdürünün odasından birisi | Paravan adini verdiği ve kitabına Malüm ola ki Bizim — arkadaşlardan — Alt Rızanın şapkasını, çümrük baş yanlışlıkla almış, fakat yerine kendi şapkasını birakmayı u- #uttuğundan Alı Rıza baş açık kalmıştır. Şapkasız - olan zat eğer bunları üst üste giymedise iki kafalı olması lâzım geliyor. Bir dost nasihati olarak söy- leyim ki bu şapka vefasız ve uğursuz bir şeydir, insant en münasebetsiz yerde bırakır gi- der onun için bir ayak evel iadesi müreccahtır. Alanın mat baaya getirmesine intizar olunur. FELEK '"“ı'niı Rumatizma 3 2 * Sebzeler—Tüze fasulya, kazu kulağı, ispanağın - terkibinde çok mikdarda hamzı hümmaz bulundu- Bundan iyi değildir. 3 “ Domstes, eskiden beri zanno- landuğu gibi muzir değildir. hamz- den müsrra olduğu sabit olmuştur. 4 * Soğan faydalıdır, çi daha iyi. 5 * Meyvalare«Kiraz, orik, üzüm, çilek, elma, armut, portakal, ekşi olmamak şartile nafidir. Çilek vefirenk üzümünde bir nevi müaddei safsafiye mevcut olduğundan adeta bunlar birer devadır. H. BEZ. Dr. Muhiddin Çocuk marşı Himayel Etfal cemiyeti tarafından açılan müsabakada Aka Gündüz Beyin marşı birinciliği kazanmıstır, Bu marşı dercediyoruzt Türü Çocuktarı © Türk Çocuktarı * Gözler ileri | Başlar Yokarı Yarmki Hayat, Yurt tfukları, Her şey sizlndir Ti k Çocukları Çocuklar aziz, vatan malıdır Ulu ağacın birer dalıdır. Yardım görmeli, bakılmalıdır. Özü ateşti, Türk Çocukları Çocuktur Hakkı, tariki yapan Hakkına topar çocuğa tapan, Ey kalbi çarpan ! secdeye kapan. Oeçiyor Büyük Türk Çocuktarı.. Yardımsız çocuk, cansız melektir. Sakımlı çocuk “demir bilek,. tir Çocuk sevgisi Türke ( Dilek ) te Yeşasın Büyük Türk Çocukları Türk Çocukları ! Türk Çocukları ! Gözler ileri ! Başlar yukarı ! Yarınki hayat Yurt afukları Her şey sizindir. Türk Çocukları Aka Gündüz YENİ NEŞRIYAT | Paravan Şait Halit Fahci Beyin yeni bir | şiir Mecmoası — İmtişir — etti. Şatrin sername İrtihaz ettiği eşerinde elliden fazla gülr vardır. Güzel bir tertip | ve baskı ile intişar eden bu edebi | “Milliyet, 4 edebi tefrikası 3 Köy hekimi Oteki kızlar aşikâr bir/Jandarmalar, nahiye mü kımıldadılar.'dürü atlarla onu takip etti- (Emine) kendisine bu tek-'ler. Köyün en genç nişanlı lifi yapan genç kadına ilk|kızı bir nisan bulutu - gibi defa derin derin baktı. Bu uçup, gitti, kaskançlıkla gözlerde aradığı sevgi aklığı bulmuş gibi gü baş ğgdi.Harimefen- Tan nahiye müdürüne işaret etti. — Bu (Emine) kız. be- İköyünde konakla; yol- (Kırkgöz) kö-| u prüsüne kadar geçirecek o- havadis getirilerdi. Vali be- Bürhan Cahit (Antalya) dan iç Ana- doluya çıkarken (Bademli) cular arasıra (Emine) den gin hanımı genç kızı adeta “Âskeri bahis Millet muharebeleri Pek eski zamanlarda muha- rebeler hususi yetiştirilmiş ef- rat ile yapılırdı. Krallar senelerce asker besler ve bu askerlerine güvenirlerdi. Bunlar mağlup olursa, millette mağlup olurdum sanırdı. — İpti- dai akvamdan harp edenler peh- Kvanlarını çıkarırlar, bunlar güreşirler, hangi tarafın pehli: vanı galip gelirse o derebeğinin arzusu yapılırdı. Şark hanları a- rasındada, iki hükümdar Şat- ranç oynar ve şatrançta yenilen taraf mağlup addolunurdu. Artık şimdiki muharebelerde milletler istikballerini pehlivan- ların güreşmesine bağlıyamaz, hatta beslemiş askerlerede emel lerini teslim edemez, Türkiyada askerliğin umuma teşmili şöyle olmuştur: Yeni çeriler lağvedildi. On- dan sonra kura usulü meydana çıktı, bununla bütün millet as- ker edilecek idi. Köylerde kul çekiyorlar kime isabet ederse kere alınıyor, talimi terbiıye ediliyor, fazlası köylerde bıra- kıliyordu, hatta para ile bir yorlardı. Bu tarzı hareket V. TAN BORCUNU üzeriden at- mak idi. Bilahara meşrutiyetin ilânile beraber askerlik umu- ma teşmil edildi, Şimdiki bedel usuluda ya- kında kaldıralacaktır. - Çünl harpte her genç memleketine olan vatan borcunu yapabilmek içün asrımızm istediği talimi ter biyeyi öğremiş olmalıdır, mamafi bedelli neferlerde 6 ay talim görmektedirler. Evvelce bedel verenlere hiç askerlik yaptırılmazdı. BINE bütün milletin hazırlan. ması icap ediyor. Çünkü bir millet diğer bir millet üzerinde emellerini yaptırabilmek içun talep eden milletin bütün halkı bu arzunun husulunda milletce iş gö lidir. Bütün FRANSIZ çacukları- nn senelerce kalbine yerleşti- rilmiş olan ALMAN. intikamı, ve ALSASI kurtarmak mesele- toplandıkları geceler niyet açar, mani söylerken lâkır- dı döne dolaşa (Emine) ye geliyor, onun vali konağın- daki mevkiinden bahsedili- yor, (Tosun) onbaşı muha- rebeden gelince nişanı geri vereceği söyleniyordu. Hal- buki iş tamamen aksineydi. Artık cephede ordu karar- gâhı muhafaza böli yerleşen (Tosun) la (Emi ne) sık sık mektuplaşıyor, (Emine) ona yeni öğren- diği yazıyle uzun mektup- lar yazıyor, muntazaman evlât edinmişti. Ona okuma | |yazma öğretmiş, kısa etekli| ğ nimle gelecek, teyzesine h-ldhiıeler yapmış gelin gibi| Mayesine alan, ona okuma cevaplarını alıyordu. (Tosun) nişanlısını hi- ber verin. Biraz sonra (E-/donatmıştı. Buhaberler ha- Yazma öğreten vali beğin Taine) bütün kızların hase-|lâ meşe ormanlarında ko-| hanımıma çok teşekkür e- di, kıskanç alkışları arasın-'zalak toplayan güneş altın-| diyordu. da yaylıya bindi, hanım-|da harman döğen (Badem-| efermdi onu yanma oturt-|li) kızlarmı birbirine katı- | yecanlı, endişeli geçiyordu. muştu. Yaylı hareket etti.|yordu. Kma koymak Istiklâl muharebeleri he- lerinin yerine askere gidi- #" Bu suretle ISTIKBAL HAR.| , at Faz si bütün Fransız milletinin baş- tiyi Çün beslenmiş bir kısım, askerin yapacağı — muharebeye taliini terketmedi, beraberce çalıştı ve zaferi başardı. Almanlarda ayni zemanda Alsas memleketini benimseyor- du. Almanlarda Alsası verme- mek içün bu gayeyi bir kısım askerle değil beraberce başar- mağı düşünüyor ve başariyor- u. Türklerin Istiklâl muharebe- sinde kadınile çocuğuile bir mil- let muharebesi idi. .. Netice olarak şunu söylerizki jmuharebeler millet muharebesi halini almıştır. Milletler neka- dar çok asker çıkarırlarsa — teslih ve techiz etmek şartile— lokadar kolaylıkla muharebeyi İbaşarabilecekler, ve arzularmı yaptıracaklardı Bu sebeplerle askerlik umu- mileştirildi. Istikbalde kadın İmele taburları ve yazıcılık - te- lefonculuk gibi hususatın ka- dınlar üzerinde olduğunu ve er- keklerin cephede bizzat ateş karşısında bulunduklarımı - gö- receğiz. Istiklâl harbinde cephane t! kardeşlerinin yaralarını İsaran Türk kadınları istikbal |harbindede bu vazifeleri ve da- |dım edecelerdir. Şu vaka Ingiliz milletinin be- &.w çalışmasına bir misal- Di Almanlar böyük harpte Ingi- Hizlere karşı zehirli gaz kullan- |mışlardı, İngilizler çok telefat verdiklerinden telâşâ düştüler. Londra belediyesi bir ilân neş- retti, cephede çocuklarımız bo- guluyor. Gaz maskesi lâzımdır, demesi üzerine Londra kadın- ları bir günde 40000 maske ha- zırlayıp cepheye gönderdiler. .. Şu halde millet seferber |duğu vakit bu ordunun — gerek jerzak ve gerekse malzeme hu- 1""'"”' ııüumnıli h—ln:; i- ün dahili b YSASRR a TaRi “gelmesi licap ediyor. Işte bundan dolayi muharebelere millet muharebe- si denilmiş vebu suretle bir milletin bütün çocukları ve il 'arları üzerine vazifeler çDN HÜT A Damaam |ha başkalarınıda yaparak - yar- letmiştir... Ancak bu suretle milletler memleketlerini düşma- nın istilasından kolayca kurtar- rılar, Gencler cephede emelleri- nin tahakkuku içün çarpışırken ayni kandan olan bir kısım mil- let efradı seyicci kalamaz. on- larda kanlarır.ı döken kardeşle- rinin ihtiyaçlarını temin ederek vazifelerini yaparlar. Harp çok masraflıdır, yevmi (masarifat müyonları gecer, bu masraflar milletin üzerine yük- lenir. Bu ağır yükten bir an ev- vel kurtulmak içün süratle har- bi intacetmek lâzımdır; Bunun- |çün de millet kümilen ve bera- |berce bu zaferi başarmağa ça- lışmalıdır, bu suretle barbin |masraflarmda bir an evvel hita- ma erer.., Harbin devamı zengin - olay- an milletler içün mağlubiyet başlangıçlardır, düşmana toplu- ca ve hep birden vurulacak dar- be zafere amil olacaktır. Doğan Yıldız TLCL İstanbul mıntakasından: Badema yapılacak bilumum mü: sabakalarda kulüp mensoplarına fo- tograflı hüviyet varakaları mukabilinde. nısif tenzilât için — yeni — hüvlyet varakası şekli kabul olunmüş ve Stadyam idaresihe de bu bapta teb- ligat yapılmışar. — Kolüp küviyet va rakaları şekli mıntaka merkezindedir. Kulüplerin het gün dörüen sonra mıntaka merkezine müracaat ederek mezkür hüviyet — varakaları — şeklini görmeleri ehemmiyetle tebliğ olunur. Istanbol mintakası Güreş heyeti Riyasetindi Bir ay sonra icrası mukarrer şehir güreş birinciliği müsabakaları hakkın- da görüşmek Üüzre bu müsabakalara iştirak edecek kulüplerin birer mu- zahhaslarını 19 Mart 1929 Salı günü mintaka merkezine göndermeleri ehemmiyetle rica olunur. Çocuk haftası ı 23 Nisanda başlar AARARARARANI GÜNÜN LÂTİFELERİ (Bevojğlunda bir velin Aüğün voreci dağırdea (Gazeteleri acüyert ECommmam Hiyatro Bi ir Istanbulun, köhne, fakir, sefil mahalleleri vardır. Orada yol ba- taktır, oruranların yüzlerinde renk, göz- lerinde fer yoktur, ekmek, suya katık olur, su en büyük / gıda. €v çerden çöpten.Orada Bir gece gönlümde Zeruretin acısı, kalbimde sefaletin duygusu vardi. Yollara çıktım, kaldırım- larda dolaştim, Yalari kahkaha- lardan, sahte neş'elerden kaçtım. Şehrimin bu ıssiz, çıplak, aç so- kaklarına geldim. Ne yöllarda kimse vardı, ne de pencerelerde işik.Gözlerim mü- temadiyen, kirli salarda ışıldıyan, yıldızların — gözleriyle, — karşılaşı- yordu. Ve bu ölü diyarda, birs denbire, bir can Delirdi, bir ses duyuldu. Durdum, dirledim... Ses, viran, perişan bir kulü- beden geliyordu. Şaşırdım, © ka- dar şaşırdım ki, yotkundum.. Bu seğ buü sesler, sevişen iki kişinin sesidi. Sanki geçen zamamı telâfi etmek, vakit kaybetmemek için çabuls konuşuyorlardı. - Şüpem kalmadı, bu viran kulübede, saa- det yuva kurmuştu. Erkeğin sesi diyordu k: — Daha yakın gel benim küçüğüm.. Öyle yorgunum ki.. Sen yorgün değilmisin. — Yorgunluktan ne çıkar seygili büyüğüm... Senin yanında lyııııyı. Sensiz geçen zamanın Ihiıkıııu yok... Şimdi yaşıyorum. İyer zi a — Biliyorum büyüğüm... Sen de benim hayatımsın.. Sesler yavaşlıyor, birl birine katışıyor, ve muhakkak — böyle tatlı sözler terennüm ediyordu. Bir aralık yemek yediklerini anladım. — Yesene büyüğüm. Buna senin İçin aldım, sen seversin diye aldı! gece... — Sen de ye küçüğüm.. Sen ye de kuvvetlen.. K | Üç akşam sırayla, aynı sasfta geldim, aymı sözleri dinledim... — Üşümüyor musun büyüğüm.. Rahat mıişin. İçlerinde hiç bir acı yok.. — | saadetin verdiği sadelikle yaşıyor- — | r. Bu mes'üt insenların kapışını çalıp, yüzlerini cörmek arzasuna kapıldım... Fakat sonra vazgeçtim, tahatlarını bozmakta ne mana vardı. * Gönlümüzdeki Zzaruret acısı, kalbimizdeki sefalet duygusu ne kadar zaman sürer.. Yalan kah- kahalara,sahte neş'elere kapıldım. Küulübedeki sevdalıları “unuttum, harabede yuva kuran saadet, ak- hmdan çıkıp gitel. * Bir gece kendikendime dedim ki: Benim sevdalılar ne a#lemde acaba. Ve gene yollara düştüm. Kulübenin öntine geldim, ne ses vardı, ne sada,yuva boştu, kum- Tular uçmuştu. Dayanamadım, komşu evin kapısını çaldım, uzun, kirli sakallı bir adam çıktı, sordum: — Bu kulübedekiler ne oldu. — Gittiler efendim, iki sakat, alil dilenciydiler, erkek kördü, kadının yüzü gözü yanmıştı. İğ- renç Insanlardı da hallerini unu- darak — aşıkdaşlık — ediyorlardı . kulübenlin — sahibi bu — rezaleti duyunca onlara yol verdi, — na- muslu kiracılar istiyor. İztirabın, sefaletin aşıkları, şim- di nerdesiniz, hangi bucağa sin- diniz. “Büyüğüm, diyen, “Küçü- güm, diye Cevap veren sesiniz, ömrüm oldukça kulaklarımdan gitmeyecek... Siz ki, hayatın nan- körlüğüne rağmen, bu nankörlü. ğün verdiği yorgunluğa - rağmen birbirinizi seviyordunuz, sevişiyor. dunuz, lâmi İzzet memlekette ekmek sıkıntısı| yoktu. Cephedekiler ve ge- ridekiler istilâya karşı bü- şı koyabiliyorlardı. Uzun mevsimleri bir gün ve gece gibi geriye atan bu heyecanlı zamanları (Emi- ne) hep (Antalya)da (Nev Eda) 'endinin — ya- nında geçirdi. Genç kız iki üç ayiçide okuyup yazmayı ğrenmişti. Zaten köy mek- tebine şekillerini belleyüp tünlü esreli (Ahmediye) yi okuyabilen (Emine) şim- di (Nev Eda hanımefendi- nin kütüphanesinde ne bu- hkursa okuyordu. | Hikâyeler, romanlar her biri hayatın bir köşesii dmlatan bu cilt cilt esi ler; fikirleri telâkkiler, üÖ ği tün kin ve gazepleriyle kar-! atlar üzerinde gizli gizli ne düz l GÖÜĞÜRÜÜüLüeie e Gd Müreffeh ve endişesiz bir hayat içinde 'e serpilip güzelleşen, zev- leri ve hareketleri incele- şen (Emine) nin ida; gittikçe — açılıyordu. düf onu hicra bir köyün is- i ocak başından çeküp al- makla ondaki cevherin me- ydana çıkmasını temin et- mişti. Kimi sarp bir dağın yamacında, kimi yüksek kavak ağaçlarmın gölgesin- de, kimi coşkun bir suyun d öyle nebati hayat geçiren kim bilir kaç kız ve kaç genç vardır ki üreklerindeki kabiliyeti letmek için böyle bir fırsat |ve tesadüfe intizar eder. (Emine) Anadolunun o bin bir mahrumiyetiyle kav rulup kalmağa mahküm kız larındandı ki talihin mes'ut |lıır ruzğârı dağ başında ya- P YU w |van bir filiz gibi yeşeren bul kızı yerinden kapmış, serin, feyizli bir toprağa götürüp yerleştirmiş! Havasını ve yerini pek eyi bulan (Emine) gün geç- tikçe rengini, şeklini değiş- tirdi, Ter bıyıklı, arslan yar pılı (Tosun) un hayaliyle! jdolu olan kalbi gittikçe |kuvvetleşen dimağınm yar- dımıyle inceldi. Rakik, haz- sas, ketum bir hal aldı. * Hanımefendi bütün ar- Zusuna rağmen evlât sahibi olamayan genç, kibar, ince bir kadındı. Yüksek bir ai lenin eyi terbiyesi ile yeti- şen genç kadın (Anadolu) nun bu ıssız sahilinde ken- |disini meşgul etmek - için bütün hevesini hemen he- men (Emine) ye vermişti. rinin terceme edilmiş ro- manını verir. Okutur, son- ra ne anladığını sorar, ka- biliyetini, zekâsını, düşün- cesini imtihan ederdi. Zeki (Emine) bu imtihanlarda daima muvaffak olurdu. Vali konağında (Nev E- da) hanımefendi gibi ince, kassas bir kadının ihtima- miyle yetişen (Emine) on beş yaşmı bitirmıştı ki A- ıııd_olu Ortasında aylardan beri eski bir volkan gibi et- r.ı'ıııı ağır bir sıkıntı ve iz- tirap havası dağıtan türk ordusu derin oğultular ve keskin infilâklarla harekete geçti. Mevsimleri siperler- de atlarmı ve mevcudiyet- lerini unutturacak bir — sü- kün içinde geçiren tü kahramanları herbiri lâv Onabazen yüksek Av- rupa muharrirlerinden - bi- B ü bitmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: