11 Ağustos 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

11 Ağustos 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İy Hille sinema payi- İli verilen Hollyvoodun zenginler sayfiyesi ve ir. Burada herkesin üricinde bir çok şeyler İzumdır. Yani bir yer tı oldu mu, herkesin | İh. i malüm marifetle- iç, hususi bir kaç ma Söstermesi lâzımdır. *ğlenmek ve güzel gü- İ geçirmek değil mi ya? "& yemekten sonra, kol “turup bir kenara çeki “limazsa briç oynaması Yenler, bir Davies'i, Nu, ne Corinne ttk göremezler. “as Fairbanks'ın oğlu " temiyetlere o mutlaka “ilir. Çünkü sinema ha- bildiği bir kaç marifeta bildiği bir kaç marifet #|*a ondan.. Joan Crav- €vlenmezden evvel, ba- ilk karısı olan valdesi te küçük bir köşkte 0- *du. sempatik ve fakir k.. Babası ona ihtiya- fazla on para vermezdi ak ne Gloria endisini bir cemi- İ biç sinema muhabirle- iri anlatıyor: Fakat ne Douglas, ne iekfort cemiyete gel- *di. Tanınmış bütün si Pıldızlar. odara. Tabii n sonra herkes bir ma Msterdi. Marion taklitler “haplin şarkı söyledi. St ik Douglas'a gelmişti taklitlere başladı. Ma- | “vagtasın oğlu A iyi Ruth Draper'den i- itler yaptı. Bilhassa ba- » Şarlo'yu Mary Pick “yle taklit etti ki, bütün şahkahadan çınladı. Son- *rini okudu, Sonraotur banyolca, Türkçe, İtal- onuştu, Bu Jisanları bil $n değil, fakat kelime- durup ve ve telâffuzu V ederek konuşmasını ha en. Bir Türk, bu türk ama, fakat uzaktan te- daha ne | Gri- dinlerse, türkçe konu- MILLİYET İ Norma Sherer ikmedebilir.. iz alondaki bu muvaffakiye- TN Ş küçük Douglas stodyolarda © kadar tanınmi: değildi, Çok az çalışıyor, bütün gününü, babası övey annesi Mary Pickfordun çalıştığı müttehit artistler stodyoların- da, çevrilen filmleri seyretmek le geçiriyordu. O zamanlar di- yor ki : —— Babamın ismini taşımak bana zor geliyor. Bu ismin bü yüklüğü yüzünden küçük “rol ler kabul edemem. Büyük rol- leri de baga vermezler. Yardım da isteyemem. Koca Douglas” m oğlu yardım istesin, bu na- sıl olur? Hulâ: çokçetin bir mevkideyim azizim. Halbuki bu çocuk Hollyvood un en sevimli çocuklarındandı. Okumasını severdi. Bir çok manzumeleri ezber bilirdi. Res me bayılırdı. O vakit bir çok jonpremiye bütün sermayeleri inden ve mülenasip le güzelliklerinden b şulduğuna hül ler vardı gençlikli vücudlari baretti. , Fakat tali yardım etti, Jean Cravford'la evlendiği zaman Kimse gözlerine | inanamazdı. Yalnız o genç kızın ruhuna mü fuz edebilmişti. Joan gibi hör- cai meşrep, mütehavvil bir kız nihayet bir genci intihap etsin ve evlensin, kimse inanamyior Ve evlensin, kimse inanamıyor du. Joan ne kadar bir dalda durmayan bir kız olsa bile, ni- | sesinde yapılmış hayet sevilmeğe ihtiyacı olan bir kızdı, Genç Douglas onun kalbini anladı. Evelendiler. Jo an ondan sonra rollerini daha güzel oynamağa başladı. Evli ve mes'uliyetlerini o müdrik Douglas artık salonlarda baş- ka türlü bir itibarla karşılanma ğa başladı. Artık ona babası nın oğlu nazarile bakmıyor! dı, “Sabah müfrezesi,, filmini | çevoirdikten sonra genç Doug- as'ın kıymeti daha iyi anlaşıl- dı. Şimdi herkes memnun! Ba bası da, övey annesi de, kar Çünkü Joan kocasını tabüt de- recesinde sevmektedir. Berver- Iy Hills de muhteşem bir kâ- | şanede oturuyorlar. First Na- tional ile üzün müddetli bir mu kavele aktettiler. Senede üç film çevirecekler. Bu müddet zarfında vakit olursa başka bir şirket hesabına çalışa bilecek- ler . Her biri ne kadar dolar mı kazanıyorlar? Haftada 2000 ile 5000 arası! biribirlerini seven- bir çift için kâfi değil mi? Ita Rina sinemadan çekildi Sırp artistlerinden Matmazel İ ita Rina, Sırp mühendislerin- İ den M. Miodrag Corciyeviç i- le evlenmiştir . geçen sene Berlinde tanışmış- tı, İzdivaç projelerini gizliyor- | lardı. İta Rina katolik olduğu vaftizde ismi değiştirilmiş ve ne Tamara adı verilmiş deki Rus kili- | , Zaten İta | Rina'nın asıl ismi de İda Kara- ken tir. Vaftiz Berli na idi. “Düğünleri de Belgratda bir küçük kilisede tam bir mahru- miyet dahilinde yapılmıştır. Madam Tamara (Corciyeviç SALI 11 KADIN Beyaz el Ev kadınları vardır ki, ev iş lerini ekseriya kendileri görür- ler. Çamaşır yıkamak, tahta silmek vesaire ellerinin derisini bozar. Bunun önüne geçmek i- çin her sabah mısır unu ile bu- lamaç yapmalı ve bu bulamaç- | la elleri ve tırnakları bir müd- | det oğuşturmalıdır. meden evvel avuca İa gliserin akıtarak, tekrar 0- ğuşturmalı, ondan sonra, avu- ca yıkayıp silmelidir. Eğer el- ler gene siyah kalmışsa limon kullanmalıdır. Az zaman için- de ellerin derileri güzelleşir ve beyazlaşır. Bikarbonatın faydaları Çok aşçılar kuru sebzelerin derler. Halbuki kuru sebze kap AĞUSTOS çabuk pişmediğinden şikâyet © | ta bir defa kaynamağa başladı | karbonat ilâve edilirse, şayanı hayret derecede çabuk pişer. Karbonatla sebzeler, ağırda dağılırlar İ daha kolaylıkla da, kendisi de. Bilhassa karrti! | İta Rina genç mühendis ile İh için, kocasının arzusu üzerine || ortodoksluğa geçmiştir. İkinci Belgrat gazetecilerine artık si- nemadan çekildiğini ve kendi- sini aile yuvasına vakfedeceği- ni söylemiştir - Tayyare merakı arasında tayyarecilik merakı üstleri biribiri arkasına pilot Bunların içinde tayyare idare etmesini bilenler, diğerlerine talimler yaptırmaktadırlar. Me | selâ Vallace Berry vakitleri © kadar darken bile diğerlerine tayyarecilik öğretiyor. * Ben Lyon mükemmel bir tayyareci | dir. Karısı Bebö Daniels de ge | genlerde pilot şahadetnamesi ie Bell bü yo- | "Amerikalı sinema artistleri || gün geçtikçe â: maktadır. Ar- | şahadetnamesi almaktadırlar. || gr zaman, içine bir mikdar bi- sebze pişen kuru ve bazmedililir- ler . Beyaz üzeaine kır sarif bir plâj pijaması ncir şarabı İçkinin bu pahalı « devrinde evlerde daha sıhhi ve - daha u- cuz içki yapmak kabildir. Beş altı incir alınız, Bunları küçük küçük parçalara doğrayınız ve bunları mukavemetli bir litre- lik şişeye koyunuz telim iki parça da şeker ilâve 9diniz. ii de ağzına kadar sU ile dol durunuz, Ağzını mantarlayınız ve mantarı bağlayınız. On beş | gün sonra incirlerin tahammu ru sayesinde gazoz gibi köpür- sün sıhhi, az şekerli, temiz ve müferrih bir incir şarabı elde etmiş olursunuz . 7 | Kadın kostümlerinde yenilik | miş olan çizilen ileriye gitmez. Bu 1931 l Cambazhane Müdürü Oyunculardan biri canbazhane | müdürü olarak intihap edilir. Seçi- len müdür oyunculardan ayrılır. Ve her oyuncuya vahşi bir hayvan is mi, verir: Kaplan, timsah, gergedan ve “ arılar, pars, Birer isim alan © oyuncular bü saf halinde dururlar ve banbazhan müdürü | rar. (Şekil (2) — Bir arslan isterim. Eğer oyuncuların içinde arslan yoksa, canbazhane müdürü gaj ve tir, Eğer oyuncuların içinde arslan varsa, derhal ileriye doğru koşma ğa başlar ve canbazhane de yakalamak için kip eder. Fakat canbazhane müdü- müdürü arkasından ta- rü otuz metre kadar ileride çizil çizgiye gelinceye kadar arslanı ya- | kalarsn, o zaman arslan © gaj verir.) rü gaj verir (şeki 3). Di NER ren Li Va» iy» Bu iş bitince canbazhane müdü- rü eski yerine geçer ve oOtekraro yun başlar: Bir kâplan isterim, Yahut: — Bir çakal isterim. Yahut: — Bir pars isterim. ilik Oyunun nihayetinde oyuncular | gajlarını kurtarmak © için, içlerin- den seçeceği oyuncunun emrine gö- re, ya eşek gibi lar, ya İcurba: ğa gibi bağırırlar ilk. Çiçekli Kreton Bu tatil zamanlarının sıcak gün lerinde çiçekli karaton elbise dir? Yalnız küçük © Melihaci karatonun çiçekleri de olmak lâzımdır. mini mini Resmini koyduğumuz © patrona bakarak — arkası, önü birdir İ den kırları, | kilemet İ sap bilmeğe de hacet yok. Yakalayamazsa canbazhane müdü- | Trenin Sür'ati 8 | klerin dikkatleri in meselâ üzerinden | YE trak trak Diyebilir lek iman husule da da ö Biliyormusunuz ki bu trak trak larla neyi keşfedebilirsiniz? Trenin yle değil mi? ! Meselâ siz Ankaraya gi- diyor agonun penesresin- muz ve ba Birden bire arı seyrediyorsu- Buz. aklınıza bir şey geliyor. Acaba bu tren saatte kaç| gidiyor? Bunu öğrenmek © kadar kolay ki. hemde çok he- Yalnız bey babanızdan isteyiniz. Saatin dakikayı gösteren ibresi vardır ya! Bu ibre bir devir yapınca, bir dakika geçmiş demek. | tir. Saatin dakikayı gösteren bu ib resine bakınız. Tam © bir dakika içinde vazonun tekerlekleri kaç de- fn trak trak yaptı? Diyelim ki yâr mi defa! Bir dakikada yirmi dola trak trak. İ Şimdi İ göliyor. Bir rayın boyu 12 “metre- İ dir. Yirmi trak trak, yirmi defa 12 metre demektir, Yirmi defa 12 met rene eder? 12X20 — 240. Demek ki tren dakikada 240 metre gidi- yormuş. Dakikada 240 metre gider iz saatte ne kadar gider? Onu da bulmak kolay! — Saatte 60 dakika var. Demek iki 240 : 60 la zarp et- mek İzem. İşte 240X60 14400 metre! Şu halde tren saatte 14 ki- lometre 400 metre saatini İ e şunu söylemek kazım süratle gidi — Oh, bu sıcakta Istan- buldakiler kim bilir nasıl kavruluyorlar. Yaşasın de- Aya Dair Geceleyin gök yüzüne baktı- ğınız zaman , ilk gördüğünüz şey Aydır değil mi? İlik yaz ak şamları ay ışığında gezinmek ne iyi şeydir. İşte size o gördü- ğünüz Ay hakkında kısacık ma lümat verelim. Ay, üzerinde bu lunduğumuz Arzın peyk'idir. Yani arzın etrafında dönmeğe ve ondan ayrılmamağa mah- kümdur. Bize olan mesafesi de kürrei arzın kutrunun otuz mis lidir. Hem kendi etrafında dö- ner, hem bizim etrafımızda Şimdiye kadar bize yalnız bir tarafını göstermiştir. Ayın ar. ka kısmını gören ve bilen yok. Ayda bir gün yirmi dört sa- at elli dakika sürer. Yani sema da ayrıldığı bir yer tam yirmi sskiz günde tekrar vâsıl olur. Bizim hafta diye kullandığımız ın bundan ileri gelmiş- Yedi kere dört yirmi sekiz Ayı tarassut için kuvvetli ti- liakoplara ihtiyaç yoktur. Se kiz veya on iki defa büyi bir dürbinle aya bakabilirsi Fakat ayı dürbinle bedir halin. dön ziyade nısıf bedir halinde tarassut etmelidir. Yani yusyü- varlak olduğu zaman değil, ya- rım yuvarlak olduğu zaman. Şimdiye kadar ay çok tarassut edilmiştir. Hem de kuvvetli triskoplarla.. Ve anlaşılmıştır ki, burada ne su vardır, ne de hava! Binseneleyh nebatat te yoktur. Fakat insanlar var mı? Eğer varsa bunların aydınlık kısımda gayet müthiş sıcakla- ra, karanlık kısmında gayet müthiş soğuklara alışkın mah lüklar olması lâzım geliyor. Da ba sonra bu mahlidlarm hava- sız yaşayan cinsten olmalar icap ediyor. Tabiat o kadar geniş ve 68 rarengiz şey ki, hiç kimse kuv- vetli iddialarda bulunamaz. Bir zamanlar oscanografi de nilen deniz vücude getirmiş bir prensi vardı. Şi Prens 8000 metre denizin di- binde yaşayan mahlüklar bulup getirmişti. Halbuki bu derinlik te biliyor musunuz one kadar tazyik vardır? 800 havayi nesi- mi tazyik vardır ki, arzın üstün deki hiç bir mahlâk © bu tazyi- kın altında yaşayamaz. Binaenaleyh ayda da, hiç ar- zımızdakilere benzemeyen mah lâklar olabilir, Muhakkak olan şey şudur ki, arzdakiler aya gi- rerlerse, or: burada olduğu gibi bi iye yaşayamazlar. Fakat fen, şimdiki halde, ayda bu neviden bile mahlük- lar bulunmadığına itikat edi. yor. Çünkü en kuvvetli tliskop İar ayın sathında hayat ve hare kete dair bir şey göstermemiş- tir. Bir çikolata daha! Küçük Cemile annesi bir çikolatı verdi. Cemil de kemali âfiyetle ye dikten sonra, tekrar annesinin yanı na geldi. Dedi ki: — Anne, ben çikolatamı kaybet tim. Bir tane daha versene! — Nerede kaybettin yavrum? niz? iki kat yapılmış kutnası kesiniz ve kenarlarını diliniz, - Karnımda! Haydi bakalım “Addal,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: