10 Kasım 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

10 Kasım 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HSES m 1 e ei Hess YSA ZOEBFE"E SALI 10 TEŞRİNİSANI 1931 Milliyet 10 TEŞRİNİSANİ 1931 IDAREHANE — Ankara cadde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Istanbul, Telefon numaraları? 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ 6 Türkiye için Hariç için 3 aylığı 400 kuruş 800 kuruş Gelen evrak geri verilmez Müddeti halar 10 kuruş lü: geçen nasl ei Sir, Gazete ve matbaaya ait için müdiriyete müracaat Gazetemiz ilânlarn mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Dün azami hararet 16, asgari 7 derece idi. Buğün rüzgâr poyrazdan esecek. Hava bulutla, ELE Memurlar ve Çalışma tarzı... İstanbul Şehir meclisi bizim idare makinemizin en ciddi bir derdine el sürmüştür. Memur- lar mı çalışmıyorlar, sistem mi fena?.. Ben idare makinemizi bu| noktadan ciddi surette tetkik etmiş değilim. Fakat gördü- ğüm bazı şeyler var ki; Şehir meclisinin iliştiği meseleye ta- allük edebilir. Bazı müstesnalarile beraber bizim resmi dairelerde gördü- güm bir hal var... Memurlar gü nün, haftanın veya ayın muay- yen bir zamanmda çok kesif çalışırlar, mütebaki zamanlar- da otururlar... Yahut bazı daire lerin işi fevkalâde çoktur. dairelerin ise işi hafiftir.. Bazı dairelerde de bir kısım memur ların işi çoktur, bir kısım me- murlarin da işi azdır.. Büyük bir kaleme girdiğimiz zaman i- ki manzara vardır. Ya başında büyük bir kalabalık olan me- murlar, yahut gazete okuyan memurlar... Muahaza için değil müşahe- de için yazıyorum. Benim bu müşahededen aldı ğım netice e ya, bir şirkete gidiniz.. Memur muntazam çalışır... Durmadan çalışır... Şirket te memnun, me mur da memnundur. Kadro aca rr Aylık ta, Türk memuru Ai ey Amma çalıştırmasını bilmeli... Bir dairede tembel gö. memur; bir ban lir. Şu halde bütün iş si mizi yok farzedip yeniden ter tip etmek lâzımdır. Yoksa eski yi yamamak esaslı bir tedbir o İamaz. Cemiyeti akvam! Hâlâ bu müesseseyi ciddi te | lâkki edip te admı ağıza alan- lara hayranım, Japon - Çin hâ Spor ha Bana, stadyum meselesini bir inat işi yapıyoruz gibi geli yor.. Bir taritan belediye her gün uçan yeni yeni balonlar la muhtelif gazetelerde (Stad- yum) un Yenibahçede yapıl- ması mukarrer olduğunu işme ediyor. Diğer taraftan vali mu avini Fazlı Bey Şehir meclisin de: — Henüz bir şey yoktur. diyor. Fakat ben biliyorum ki; hey | eti fenniye müdürü Ziya Bey, Yenibahçede stadyum yapma- yı kendisi için artık (o bir inat meselesi yapmıştır. Orada stad bat edilse bile, o gene fikrinde | sebat edecektir. Bunun içindir ki; ben sporcular namına hükü İ metten ve Şehir meclisinden imdat istiyorum... Ve bağırıyo ru — Allah aşkına! İmdadımı- za yetişin!,, Yoksa stadyum yapıyoruz diye Yeni bahçe bostanlarma yüzbinlerle lira atacağız... Bostanlar sebze yetiştirmiyecek, stad sporcu yetiştirmiyecek, belediye ora- nın imarma para yetiştiremiye | cek... Bel ediye, Stadyumu meden 0 İ raları şenlendirmek.. İ Biz stadyum meselesini Ye İ nibahçeyi şerlendirmek mesele İ si olarak mütelea edemeyiz. E | ğer böyle mütalea edersek a- cayip bir neticeye varırız. Eskiden işe adam: araya- cak yerde adamı ararlardı Bu: garabete şimdi bir yeni ilâve ediyoruz: Stadyuma yer arayatağımıza yere stadyum a rıyoruz... Geçenki bir yazımda beledi ye hey'eti fenniyesinin stad- yum işini spor fenni ve şeh- rin spor ihtiyaçları noktası biliriz.. Demiyor., Rivayete nazaran belediye Yenibahçeyi şenlendirmek için bir de sinema © yaptıra- Olabilir. Parası var- oraya (o mettah ta gönderebilir... Şenlensin diye Karagöz de oynattırır. Lâkin spor yapmak isteyen, spor he- yetanı duymak isteyen halka: — Yenibahçeye © buyurun. Diyemez.. Şehir belediyenin değil. dir. Şehir bizimdir. o Spor da kararı Japon ların tanımadığı meydandi ken hâlâ bunun bir ciddi mi sese telâkkisini çok garip bulu yorum, Cuma, pazar olursa !.. İ Cuma tatilinin pazara tah vil edileceğini gazeteler yazı- or.. Arkadaşlardan biri dedi İ virmek bir şey değildir. Çar- şambayı * değiştirebiliyor mu- yuz? «FELEK İstanbula | reketler İmdat! Stadyuma doğru.. sporcularındır. Belediye bizim ve sporcunun ihtiyacını düşün mekle mükelleftir... alesef bunu düşnmiyor ve düşünmedi ğini itiraf ediyor: — Stadyumu *Yenibahçey şenlendirmek için yapıyorum. | Demekle... Şehir meclisinin stadyum hakkındaki hararet- li münakaşaları sırasında tesa- lüf ettiğim bir noktaya ilişece ğim.. Muhterem Cevdet Kerim Bey: — Stadyumu yapın da nere de olursa olsun.. o Demişler.. Vakın bir şey yapması memül olmayanlara karşı bu söz ka- dar kuvvetli bir cevap yoktur. Lâkin münakaşamız “stadyum yapmalı mı, O yapmamalı mı, meselesi değildir.. Biz “stad- yumu nerede yapmalı,, mesele- | sini münakaşa ediyoruz. Onun için aflarmı dileyerek bu tezde rar etmemelerini rica edece- . Bizim Yenibahçede stad- İ yumyapılmasına itiraz ederken İ istinat ettiğimiz noktalar şun- lardır: İstanbulda sadyum yapıla- cak olursa ancak bir tane yapı labilecektir. Binaenaleyh bu- nun gerek saklinin, gerek yeri- nin spor ihtiyacı (ve yalnız spor ihtiyacı noktasından pek iyi intihap edilmesi lâzımdır. Bu yapılamazsa stadyum işin- de bize amorti | isabet etmiş demek olur, Stadyumun şekli hakknıda henüz tebellür etmiş bir şey olmadığı için onun mü- nakaşasına giremeyiz.. Fakat yer için esas şu olmalıdır. A — Spor, müsabaka heye- canile kamçılanır.. Müsabaka- larmn kıymeti oraya gelen se- yirci kütlesinin adedile müte- nasiben artar. (Binaenaleyh stadyum halk kütlesinin kolay gelip gideceği bir yerde olmalı dır. B — Spora bihakkin olanlar stadyum Küçükçekme- cede bile olsa gider. Fakat bun ların adedi çok mahduttur, A- sıl büyük halk kütlesine spor heyecanı ve spor terbiyesi ver mek için stadyum ayak altında ve kalabalık bir yerde olmalı- dır. C — Bugün dünya sporuna en büyük hızı ecnebi temasları veriyor. Bu temaslar hem irat temin ediyor, hem sporun kıy- metini arttırıyor, hem de mem lekette spor alâkaşını — tezyit ediyor. Yenibahçedeki stadyumda beynelmilel maç yapamayız.. Çünkü halk gelmez, & masraf çıkmaz, masraf çıkmayıp zi | edince ecnebi takımlar getiri- lemez. D — Yenibahçede yapılacak bir stadyumda ekzersizler, te- nis müsabakaları güreş, iskrim basketbol, boks gibi ekseri ka palı salonlarda geceleri icra e dilen müsabakalar yapılamaz. Oralardan geceleri kuş uçmaz, kervan geçmez... E — Yenibahçe stadyumu- na küçük mekteplileri de götü- remeyiz, çok uzaktır.. Halbuki biz spor terbiyesine oradan baş bağlı lamak zaruretindeyiz. Diyorlar ki; 40,000 lira para- mız var, Arsayı bu para ile te- darik etmek isteriz.. ramız yok... Evvelen sorayım: — Yenibahçe bostanları Ev kafındır.. Her şeyi müzayede ile satarak en yüksek (o bedeli bulmaya mecbur olan Evkaf bir stadyum için < İâzrm olan 60,000 metre (o murabbar yeri size 40,000 liraya vermeği ta- hhüt etti mi?. Vaktile, İstanbulda bir stad yum yapmak belediye kanuni: le belediyelere emredilmeden evvel ben İstanbul belediyesin- den İstanbula bir stadyum inşa sını rica etmiştim. Bana o za- man belediye kanunu çıkıp ta Pangaltıdaki Sürp Agop me- zarlığı belediyeye intikal eder- se stadyumu orada yapacakları nı vaadettilerdi... Bu eski mezarlık yakında belediyeye geçecektir. Lâkin şimdi fikir değişmiştir. — Orası çok o kıymetli yerdir. Parça parça ayırıp sata cağız.. Hiç olmazsa (o bir. mil- yon İira kazanacağız... İyi fikir.. Lâkin bu bir mil- yondan. 10,000 liracığını elde- ki 40,000 liraya ilâve edip Yor- gancı bahçesini almak hiç ak- la gelmiyor mu?.. Elimizdeki yer, bahalı diye üstüne stadyum yapmıyoruz. Başkasın elindekini gene pa- halı diye almıyoruz.. Şu halde Yenibahçeye marş mürş! Biz sporcular, bedbaht bir kütleyiz.. Şimdiye kadar en a- ğır mes'uliyetler ve muahaze- lere maruz kaldık.. İstanbul gi bi en kesif spor (© merkezinde Şehir meclisine bir tek sporcu aza veremedik.. Ve bizim da- vayı kaybetmemiz esasen ora- dan başladı.. Şimdi (o belediye de spor zararına işler olursa ba ğırmakta faide nedir? Meğer ki Şehir'meclisi (o imdadımıza gelmek istesin,. Bunun için de: Teklifim şudur: Memlökstin spor teşkilât. na müracaat edip İstanbul si dr işini münakaşa etmek-için fen adamları ile birlikte teşkil edilecek bir komisyona bir kaç mütehassıs âza istemek.. Bu komisyon teşekkül eder, yerleri görür, fen adamları ile görüşür, plânları yapanlara, ih tiyaçları anlatır ve iş teen a2 hatalı olarak ortaya çıkar. Yal nız aklıma bir $ey geliyor. Söy lesem kızaçaklar amma bir #ürlü susamayacağım: Stadyum inşası bambaşka bir mimaridir. Bizde bunu kim yapacak.. Ben İstanbulda bir koşu pistinin toprağının terki. bini bilen bir mütehassıs bule madım.. Atletizm Federasyonu Reisi Bürhaneddin Dr. Süleyman Sırrı Alemdar Sıhhat Yurdu dahili ve narkoz hekimi Her türlü dahili hastalıkları her gün Yurtta muayene ve tedavi eder, Fazla pa- | İ man güldü. Ben de. | mak güç. Onun hisseti devrimi İ niz. Belki de son tramvaydı. Na Hikâye m) Hasis Soğuk, dondurucu, insanın iliklerini, damarlarındaki kanı donduran bir soğuk. Yakamı kaldırmış, ellerim cebimde, tit- reye titreye Osmanla beraber Eminönüne kadar geldik. Kar o kadar fazla yağmıştı ki tram- vaylar durmuş, tekerlekleri pa- tinaj yapan otomobiller bi korka korka yürüyor. Yollarda kimseler yok. Lâmbalar karın üstünde müttehidülmerkez da- | ireler çiziyor. Sallanıyorlar. Os | man kolumdan çekti: — Hazret böyle yayan ola- rak Beyoğluna kadar nasıl çı- kacağız? Bilmem amma belki şimdi, belki bir az sonra kaskatı buz kesileceğiz gibi ge liyor. Benim de fena halde taban- larım sızlıyordu. Aşağı yukarı ik giymemek gibi bir züppe liğin hımcı çıkıyor gibi. Çekiç markalı lâstik benden sağlam intikam alıyordu. Paltomun içi ne biraz daha gömüldüm. | Bizim halimize galiba acımış | olacak kabuğune sinmiş bir ş0- | för uzaktan seslendi: — Götürelim Beyim! — Beyoğluna ne vereceğiz? On beş papel, anasına. On beş liraya bütün İstanbulun ( sokaklarını dolaşmak kabil iken, ba: lar elli kuruşa bile giti yol için on beş lira vermek bu | hatır ve hayalden geçmez. Fa. kat söz aramızda, ram olsaydı itirazsız hattâ büyük bir mem- nuniyetle kabul edeçektim, Os- | Osmanı tanımazsınız. Tanı: | yamazsınız, Size Osman: anlat zin en mühim bâdisesidir. Ha- sislik rekoru yapılsa Osmanla boy ölçüşecek yoktur. Üzüm ve ekmekten ibaret yemeklerin. | den artan ekmek parçalarını çekmecesinde saklar ve onları ertesi günkü nafakasma ilâve eder. Ben kaç defa onu bayat- lamış ekmek m a çürük dişlerile gevelerken £ “Osman, fakirmi; niz değil mi? Hayır. Sizi fazl. şaşırtmamak için onun apartı- gmanlarından bir tanesinden bahsedeyim. Yedi katlı ve be- her daire yetmiş beşer liraya i di Eminönü ayazın itrerken yanımda donmağa ramak kalmış arkada işte bu Osmandır,. Şofö- rün Beyoğluna on beş lira iste mesine karşı onun hayretini ar tık tahmin edebilirsiniz zanne- derim. — Osman! dedim, N m? Eğer kabilse yarı yarıya yedi- şer buçuk. Osman başını salladı. — Çocuksun be birader? An aşılan karakaplı kitapta Emin önünde can vermek yazılı imiş. | Kadere karşı gelinir mi kardeş dedi. Şoför uzaktan sinsi sinsi gü- lüyordu. Bu sırada bir mucize oldu. Bir tramvay arabası gö- ründü. Ağır ağır, güçlükle yü rüyordu. Fakat benim sevinci- mi kolayca tasavvur edebilirsi sılsa cesaretlenmiş , yola çık- mış kahraman bir tramvay, Ö- nümüzde durdu. Ben bindim. Yarınakşam OPERA sinemasında Uzun zamandanberi- beklenen Niçin Sevdim Fransızça sözlü ve şarkılı filmini göreceksiniz. Mümessilleti: RA? DANLL ve DANİELLE PAROLA. Ayrıca MONTY BANKS tarafından vücude getirilen HAYDİ ASKER sözlü ve şarkılı gülünçlü bir komedi Yarın akşam MELE sineması Colette Dartemil Jean Perier... Pierre Richard Willm... Muazzam adli bir dram... Müessir bir eser olan... Müşkül itiraf Gilmi, kendi oğlanu mahküm etmek mecburiyetinde bulunma- sndân korkan bir hakimin izt- rabını müsavverdir. (UFA), nm FRANSIZ- ÇA SÖZLÜ bir şaheseridir. “ Princesse emriniz ”'in yaldı Lilian Harvey “ KÜÇÜK DAKTİLO ” nu: kusursuz “Jüles” 'ü Armand Bernarc ve Andre Roanne AŞKA TÜY Fransizça sözlü muhteşem ve lüks komedide » Önümzdeki 15 Teşrinisani Pazar günü saat 15,30 ta matine olarak FRANSIZ TİYATROSUNDA meşhur muallim FU-R'E AN 7e kerimeleri iştirakile İlci piyanoda BİR KONSER verecektir. Koltuklar: 200 ve 300, localar 800 ve 1000, balkon: 150 kuruştur. » Darülbedayi tömsi'leri Bugün akşam Saat 21,30'da Dr. İHSAN Komedi :3 Perde Yazan : (o Fodör Lâszlo Tercüme E. -H.N Talebe gecesi. Üsküdar Hâle Sinemasında Bonjur Hâkim Etendi. Mü- messili; Rejinaldeni, Kadın ” Kıdn Cemal Zeki Maçka Palastaki muayeneha- nesini Beyazıt'ta Elektrik Şir- keti yanındaki bususi dairesine nakletmiştir. Hastalarını her gün kabül öder. Sadece kulağıma eğilerek diş- leri biribirine çarpa çarpa şun- larfı kekeledi: — Birinci mevki azizim. Bi- nemem, Tramvay hareket etti ve Os- san Eminönünde kaldı, İ zevatın İstanbul DEVREDİLECEK İHTİRA BERATI ” hakkındaki icat içi Müdiriyeti umumiyesindi İ istihsal edilmiş olan 9 Teşrinise | 1020 tarih ve 20481 Vilâyet ev 'No: lu ve tayyarelerden atılan tf pidolarda ve torpidolara ait te bat” hakkındaki icat için Sinsi diriyeti umumiyesinden — östihe edilmiş olan 9 Teyrinisani 1929 rih ve 20480 numara ile mükay, #nüracaat üzerindeki hukuk Bu ke ferağ veyahut icara verileceğin: meğkür ihtirayi isticar etmek ve; hut sat almak arzusunda bulur Bahçekapı Hin No 43-48'de mükim vekili W. İSTOK efendiye müracaatla : Beşiktaşta malül v yetimlerin ikramiyele Beşiktaş Askerlik Şubesinde 1 — Beşiktaş askerlik şubesin kaytli malüllerle şehit yetimleri ikramiyesi bundan âonra yaler martesi günleri saat 14 ten itib tevzi edilecektir. 2 — İlramiyelerini almıyan a be istihkakın hemen Beşiktaş makamlığındaki komisyona kat olacağı tekrar ilân olunur. Milliyet'in Edebi Romanı: 74 Ge BAŞI DÖNÜKLER Muhteşem Nihat Hanım, dudaklarını ısırdı. Cevap ver- meden Ahmet Nebile döndü: -— Teşekkür ederim, Nebil Bey. Evin kapısını bulabildiniz mi? Ahmet Nebil, yeniden pem beleşmiş yanakları üzerinde Muhteşem Nihat Hanımın göz lerinin batarcasına dolaştığını hissetti: — Affınızı rica ederim, ha- nımefendiciğim, bilseniz ne ka dar meşguldüm. — Meşguliyetlerniz malüm. — O halde © mâzeretim de makbul demektir. — O! Şüphesiz, şüphesiz... Meğgale bir olsa neyse! Fakat insan hem gi hem Fa. tihte, hem Gardenbarda bağ- hı olursa... “Semiha Nazmi Hanım, bah sin uzamasına meydan verme İbrahim NECMİ mek isteyerek, söze karıştı: — Ahmet Nebil Bey demin | kurtulaca; bana da mazeretlerini söyledi. Artık kendisini üzme, karde şim. Nebil Bey, Arkadaşınızı takdim etsenize.. Ahmet Nebil kendisini top- ladı: — Sahi.. Telefonla verdi- ğiniz müsaade üzerine getirdi- ğim Refik Cemal Bey... Gaze Refik Cemal Beyin yüzüne bak tr. Genç muharrir hemen ha- nmmefendinin elini öptü: — Müşerref oldum, hoş gel diniz, beyefendi. — Asıl şeref bendenize ait, efendim. Bilseniz ne kadar za mandır meclisinizden müstefit olmak için yanıp tutuşuyor. am... Süheylâ, © arkadan Ahmet Nebilin eteğini çekiyordu. Re- | fik cemelin uzun zarafetleri a- rasında delikanlı arkaya dön- dü. Süheylâ çabuk çabuk: — Gelsene buraya... Diyordu. Ahmet Nebil, bu kadının sa kız gibi yapışmasından © nasıl ğını bilemiyor, kıza- rp bozarıyordu. Muhteşem Ni hat Hanım Süheylâyı çeke- mediği besbelliydi. Süheylâ da gerçekten çok açık davranıyor adeta dünyaya meydan okuyor du. İki ateş arasında kalan de- likanlı da ne yapacaj bile- miyordu. Refik Cemalin kompliman- larmı iptidada biraz kayıtsız. lıkla dinleyen Muhteşem Ni hat Hanım, birden bire fikrini değiştirdi. Genç muharririn yü züne adeta tatlı tatlı baktı: — Mersi, beyefendi, gerçek- ten çok zarifsiniz. Diye elini uzattı. Pırlanta yüzüklerle süslenmiş, kremler- le buruşukları giderilmiş olan | hürmetle | bu eli Refik Cemal dudaklarına götürdü. Uzunca bir süddet dudakları bu yumu “şak elin kokusunu emmek iş- temişcesine orada durdu. Muhteşem Nihat © Hanım misafirlerine döndü. Dudakları na karmen gibi sürülmüşe ben- zeyen bir tebessümle: — Buyurun, efendim. Arzu ederseniz biraz bir sey alalım. | Dedi. Muhteşem Nihat Hanım, sofraya doğru ilerledi. Semiha Nazmi Hanım yanındaydı. O. na yavaşça: — Herkesin isimlerini yerle rine koydun mu? Dedi. — Evet, — Aman, ben biraz tadilât yapacağım. — Ne gibi? — Dur, bak, sün, Muhteşem Nihat Hanım, sıkı elbisenin müsaade ettiği kadar sür'atle masa (başına geldi. Bir kaç kartın yerlerini , Sonra, dudakların- tihzalı bir tebessümle: — Müsaade ederseniz, Ah- met Nebil Bey, arkadaşınızı yanıma alacağım, simdi görür. Dedi. Bunu O söylerken ev sahibinin eli kendi solundaki sandalyayı Refik Cemala gös- teriyordu. — Siz de oraya, o Süheylâ Hanımefendinin yanına, Ah- met Nebil Bey. Süheylâ sevinerek Muhte- şem Nihat Hanımın elinin gös terdiği tarafa Ahmet (o Nebili sürükledi: — Oh! Ne âlâ! yan yanayız. — Beyler, lütfen siz de yer- lerinizi alın. Herkesin tabağı üzerinde ismi yazılı o bir kart v Muhteşem Hanım Sofranm kapıya karşı gelen dar dil'i ü zerindeydi. Sağındaki sanı ya Reşit Beye tahsis edilmi Salona da Refik Cemali al- mıştı. Reşit Beyin sağında si- rasile Nemika Sırrı, o Mukbil Nedim, Şeyda Kâmil, Nimet, Kemal Reha isimleri görülü- yordu. Refik Cemalin solunda Mebruke Numan, Nevzat Sü- reyya, Yazıcı zade Nazmi, Ne- riman Cemşit, Doktor Lütfi kartları vardı. Muhteşem Ni- bat Hanımın karşısındaki yer Nihat İlhami Beye tahsis edil- mişti, Onun da sağında Semi- ha Nazmi, solunda Sühöylâ o- turuyorlardı. Semiha Nazmi Hanımın sağında Ferit Necde- tin kartı vardı. Süheylâ Hanı mın solunda Ahmet Nebil o- sında bir yer daha vardı. Fa- kat bunun üzerinde kart vok- tu. Muhteşem Nihat | Hanım, Ahmet Nebili sardı. — Bu akşam size bir çok üsprizler, Ahmet Nebil Bey. Delikanlının yüzü birden bi re sarardı. Gene o üzüntülü dü şünce beynini kemirmeğe baş- ladı: — Ne gibi, efendim? — Evvelâ, arkadaşınıza ken di yanımda, başkası mış bir yeri vermişim... Refik Cemal, minnetle eğil di. Muhteşem Nihat Hanımm tombul, yumuşak elini bir daha öptü: — Bu sürpriz daha »ivada ayrıl. | İ tabediyordu: bendenize, hanimefendi, lüt nüzün ilelebet minnettarıyıf efendiciğim. Muhteşem Nihat o Hanıj Refik Cemalin teşekkürl. sadece bir bakışla ok: Gene Ahmet Nebile hitabın. devam etti; — Saniyen, sizi Süheylâ "| nımın yanına koyuşum... Süheylâ bir kahkaha koy: di. Muzaffer kadınların şi le kendini sandalyanın a: ğma koyverdi: — Mersi, Muhteşem. Bu daha ziyade bana bir Usürp oldu . Muhteşem Nihat (Hanı yüzü solgun, © gözleri içeri kaçmış bir halde ( Süheylij baktı. Gene Ahimet Nebile Salisen, en büyük sürpı Oru da bir az sonra görü: nüz , (Devamı var

Bu sayıdan diğer sayfalar: