15 Kasım 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

15 Kasım 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NN milliye a Asrın umdesi «Milliyet» tit, 15 TEŞRİNİSANİ 1931 IDAREHANE — Ankara endde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İstanbul. Telefon numaraları: 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı o 400 kuruş 800 kuruş 6 750 1400 12 2100 yam Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânlarm mes'uliyâtüni kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy hava rasat "sr. kezinden alınan malümata göre bugün hava az bulutlu olacak rüzgâr cenüp isti- kametlerden esecektir. 14- 11-931 tarihinde hava taz- yıkı 764 milimetre azami su hunet 18, asgari suhunet 9 çırat kaydedilmişt ELEK FS) Bu gidişle İstanbu- | lun adı değişecek.. Dikkat edin. İstanbulun a- d: değişecek denilince Vilâyet mektupçusu Osman Bey tara- fından İstanbul sokalarına ras- gele isim takıldığı gibi deği- şecek anlamayın! Bakmız nasıl değişecek!.. İstanbulda et meselesi diye | bir mesele çıktı. Ette ibtikâr| oluyor diyorlar. £ Belediye de| bu fikirde.. Kasaplar | ihtikâr | yok, mezbaha masrafı fazla di yorlar. Bana sorarsanız iki te- raf ta haklı.. Bir taraftan ka- saplar ihtikâr yapıyor, diğer ta raftan mezbaha masrafı çok!.. Her şey ucuzlarken, ve bilhas- sa bugünlerdeki balık bolluğun da hâlâ et olduğu yerde mıh- lanmış duruyor. Bu gidişle ya vaş yavaş et yiyenler azalacak ve azaldıkça artacak. İhtikâr arttıkça et yükselecek yükseldikçe yiyenler azalacak. Şimdi eti ve et yiyecekleri bu- tada bırakalım da size bir fıkra anlatayım.. Sultan Aziz devrin de bulunmuş Enderun. ağala- rından hazır cevap (ve nükte perdaz Tıflı Hasan Efendi di ye bir zat varmış. Bu zat gün Aksaraydan geçerken biri si sormuş: Efendi! Etyemez neresi- Tıflı Hasan Efendi Aksa- raydan Topkapıya doğrü ileri- yi göstererek: — Buradan mez.. demiş. Et pahalılığı böyle İstanbul hep et yemez Şimdi anladınız mı isminin na sıl değişeceğini?.! hep et ye- iderse Marsilyada liman var mı? Bir ahbabım anlattı, İstan- bulda harici ticaret / işlerile ilmi bahisler Viyana'da çöcuk ve mektep.. Ana mektepleri | Kindergârten | Eği Çocukların terbiyesine doğduk- tan itibaren ve hatta doğmadan evel başlanmasını talep eden büyük pe- dagoklara milâttan evvelki asırlar- dan beri tesadüf etmekteyiz. Bunla- rin çok haklı iddialarma göre çocuk, ia en küçük yaşlardan başlıyarak stematik bir tarzda — terbiyevi tesirler altında bulundurulurlarse el- de edilecek randmanın çok daha faz la olacağı muhakkaktır. Bizde “ağaç yaş iken eğilir, darbimeseli bu haki- katin güzel bir ifadesidir: o Aristot (384 - 322.K. M.) ie başlayan bu ideal Comenius, (1592-1670) ün tas nifi ile kuvvetlenmiş, bilhassa on do kuzuncu asr başlarında Froebel (1782-1852) tarafından ve son asır- da da İtalyalı (Madam Montessori) vasıtasiyle | tahakkuk ve tekemmül ettirilmiştir. Eski asırlarda aile ve içtimai mu- hit çocuğa ilk terbiyevi tesirlerde bu lunabilecek vaziyette idi; anme evde kalıyor ve çocukları ile meşgul olu. . Ancak her aile ilmi esaslar i bilmediği için bu faaliyet lüzumu kadar faideli vara Bilhassa son asırda şe- hirlerin büyümesi, aile efradınn ha riçte çalışmak mecburiyeti yüzün- İ den çocuklar bizzarus ihmale uğra- yordu, İşte anamektepleri ve hatta diğer mektep ve terbiye müessese- leri hu zaruretin tabii bir neticesi o- larak meydana geldi ve tekâmüle uğradı. Tafsilâtı pedagoji tarihine ait o) lan bu sahada Hönü daha fazla sui maksada geçiyoruz. Viyana'daki ana mektepleri, henüz mecburi tahsil çağına girmeyen ço- cuklar için açılmış terbiye müessese. leridir, Buralarda 3 yaşından 6 yaşı na kadar olan çocuklar almırlar, meşgul olan bir müessese Mar silyadaki | şehbenderhanemize sormuş: — Marsilyada liman var mı ir öyle bir sualin sorulabile ceğine bir türlü akıl erdiremi- yen şehbenderhane memurla- rından birisi İstanbula gelip bu bahsettiğim müesseseye git- miş ve hayretle sormuş: — Aman efendim! Marsil- yada liman olup olmadığını bu müessese bilmiyor mu?. Buna sıl sual? müessesed. biraz şaşalamış ve biribirinin yüzüne bakmışlar. biri yeti kurtarmış: — Şüphesiz efendim! Mar- silyada liman olduğunu biliriz. Mektupta limon var mı? Diye cek yerde liman var mı demi- $iz... Daktilonun hatası! Tatlıdan fazla İli |: Bir yaşıma daha gi Sakın ihtiyarladım Lâf olsun diye (söylüyorum yoksa bir kaç senedir hikmeti Hüda yaşım ilerlemiyor. Ne- den bilmem?.. Evet, bir yaşıma daha gir- dim.. Fransada tatlılığı yüzde yirmiden fazla olan yemişlerin gümrüğü fazla imiş.. Bunu ba na söyleyen, bizde de böyle ol duğunu iddia etti, Ben farkın- da dı ., Eğer bizde de böy le ise canı tatlı olanlarla tatir dilliler hiç belli (o etmesinler. Gümrük memurları farkına va rırlarsa hemen şeker nisbetini tahlile sevkederler.. halleri harap olur. FELEK Milliyet'in Edebi Roman BAŞI DÖ — Siz nasıl oldu da buraya geldiniz? | Nebahat, büsbütün © mah- rem bir vaziyet alarak Ahmet Nebile sokuldu: — Vallahi bilmem fena mı yaptım? Nemika çok ısrar et- ü. bin de bulunacağınızı söy ye Nebile bu söz bir- den bire helecan verdi. im li esmer yüzü-bem- beyaz ol- du: — Benim bulunacağı mı? — Evet. Nebahatın yüzü, ömründe ilk aşkını itiraf eden genç kız- lara mahsus bir utangaçlıkla kızardı. Ahmet Nebil de bü- tün kanmın yüreğihe toplandı ğını, kalbinin şiddetle vurdu- ğunu hissediyordu: — Ben bulunacağım diye mi geldiniz? NÜ KLER İbrahim NECMİ Nebahatın yüzündeki kırmı zılık büsbütün bulutlanan derin gözleri: Evet, Diyordu. Fakat ağzından bir kelime bile çıkmadı. Ah- met Nebil dikkatle bu gözlere, uzunca beyaz yüze baktı. Nebahat, büsbütün delikan lıya başını yaklaştırarak © sor- du: arttı, Hafifçe bakışlı elâ — Fena mı ettim acaba? — Şüphesiz. — Fena mı ettim? — Evet. — Burası fena yer mi: — Size göre değil, — Ya siz? Ahmet Nebil durakladı: — Ben? — Evet. Burası fena bir yerse siz niye geliyorsunuz? İçlerinden | şu cevabı vermiş te vazi- | birden bire | | Ebeveyni hariçte çalışmaya mecbur çin 2 yaşminkülein de kabule ce- Bu mücsseselerle maarif ida- resi Deni dağradan doğruya alâkadar ola- maz, Bunlar, gençlik dairesi “Jugen damt,, denilen bir şübeye merbut- turlar ve başta darülfünun profesör. lerinden (Dr; Julius Tendler) var- dır. Çocuklar; hususi kurslarda ye- tişürlen mürebbiyelere tevdi olunur ve faaliyetler, bu işle cakiden beri uğraşmış, işten anlar müfetişler va- sıtası ile kontrol ve tanzim edilir. Viyana'da 1869 tarihinden beri sna mektepleri vardır. O zamanlar buralara ancak ihtimam ve terbiyeye mühtaç olan, ebeveyni | bütün gün hariçte kalınak mecburiyetinde bu- lunan çocuklar gönderilir, sabah sa- at 9 dan 12 ye ve 14 ten 16 ya kadar buralarda kalırlardı, Bunlar hususi teşkilât tarafından açılmış ve ücret 5 idiler. 1889 da ilk defa olarak Viyana belediyesi İlareizle ana mekteple- ri açıldı. 1883 tarihinde bunların ade Tk Ak 1912 de 23 e çikan bu mü esseielere rağbet o kadar © arttı ki nihayet 1918 de 57 resmi ana mek- tebi açmak zarureti hâsıl oldu. Bu- gün ise Viyana'da 120 ye yakın Kindergarden vardır. Ve bunlar, her birinde azami 30 çocuk olmak şarti le 350 ye yakın (o dershaneyi, daha! doğrusu faaliyet odasını ihtiva eder İcr. Bunlardan manda hususi mabi- yette ve ücretli pek çok ana mekte- bini de bu hesaba eklemek lâzımdır. Ana mekteplerine çocuklar sabah leyin saat 7 den itibaren gelebilirler ve akşam anat 18 e kadar o burada abah kahvaltısını öğle yeme İç mektepte yerler. Vakti hali yerinde olanlar: yemek've devam üc er şunu da ilâve| ile bütçenin teva | yük kısmını işçi çocukları der, Mselâ son ziyaret et diciten) müessesesinde bulu: göcuktan 110 tanesi meccani Ana mektepleri bütün sene açık- bır. ”.. Kindergartenler umumiyetle bir €v, bir aile yuvası manzarasını ver- mektedirler, Evvelemirde temizlik | ve intizam mektebin dişinda başlar. Bilhassa içeri girilince son derece nefis tablolarla süslü ve modern renklerle boyanmış duvarlar, cilâlan | mış muşambalar, nadine çiçek saksı | ları ve vazolarin donamış etajerler | ve pencere kenarları, selim bir sezk le yerlertirilmiş mobilye | ile insan kendini zarif bir kabul - salonunda bulur; burası methaldir. niş pencerelerden içeriye do- lan bol ziya ile parlayan sınıflarda yer yer dizilen küçük masa ve san dalyalar, zaı İ mıyacağım. Tarı doldaruzlar. Kimi tunün oyuncaklarını yerleştirmekle , kimi bebeğine elbise dikmekle, bir kaçı köşedeki evciğin içinde misafir lik oynamakla, bir kısmı da tren se- ferlerini tanzim etmekle meşguldür- ler. Sizin yabancı varlığınız bunlar üzerinde hiç bir tesir yapmaz; zira herkes derin ve zevkli bir meşguli- yet içindedir Diğer bir odada; bebeklorime ye mek hazırlayan veya mini mini ütü lerle çamaşırları ütüleyen gruplara rastgelirsiniz. Bir üçüncüsünün ka- pısını açınca dışarıya coşkun ve meş eli bir musikinin nağmeleri | taşar; buradakiler bir orkestra tertip etmiş | Davul, zil ve borazanlardan kep bir orkestra... birinin kumandasında mektedirler. Yazın yolumuz buralara uğrarsa İçlerinden konser ver- (3) Halbuti Viyana belediyesinin bu işe ayırdığı para 4.603.373 gilin (1,3 milyon lira) tutmaktadır. Ahmet Nebil yine bir uçu- rumun kenarından geçenler gi bi başının döndüğünü hissetti. Acaba Nebahat kendisinin bu âlemdeki maceralarını anlayı mıverecekti? Titrek bir sesle, tereddütlü tereddütlü O cevar | verdi: l — Ben başka, — Nasıl? — Evet. Ben meslek hase- | bile mecburen geldim. İki gencin bu “baş başa,, la rı etrafın gözlerini üzerleri, topluyordu. Süheylâ kulak mi safiri olmağa çalışıyordu. Ni- hat İlhami, Semiha Nazmi, Fe rit Necdet, doktor Lütfi, Neri man Cemşit, Yazıcı Zade Naz mi, hattâ uzaktan Nevzat Sü- reyya, Mebruke Numan, Refik Cemal bu çifti adeta göz hapsi ne almışlardı. Muhteşem Nihat Hanımın | gözleri ise sanki birer (o tüfek ağzı gibi bunların üzerine di- kilmişti. Yerleri müsait olmı- yan Reşit Bey, Nemika Sırrı, Mukbil Nedim, Şeyda Kâmil, bunları göremiyorlardı. Fakat karşı tarafın bakışları bunlar- | size bakıyor. Kadın kalbine nasıl girilir — Matmazel Hortense, de | mek benimle dans etmiyeceksi niz. — Afedersiniz. Paul.. Tam iki saatlır dans ediyorum. Azı cık dinleneyim diye şu köşeye çekildim. Hattâ bakın, uzak- ta daha bekliyenler bile var. — Ben hayret etmiyorum. Balonun en güzel kızı bugün sizsiniz. — Bilmem ama, bana pek öyle gelmiyor. Güzelliğimden değil, babamın biraz zengince oluşundan galiba, bütün züppe ler etrafımı sarıyorlar. — Aman matmazel, o ma- sıl söz? — Şaşılacak bir şey mi söy ledim.. Hattâ siz bile bu ak- şam benim güzelli ve hu- susile babamın zenginliğini dü şünmüşsünüzdür. — Rica ederim. — Ricaya falan lüzum yok. Demindenberi size dikkat et- tim. Gözünüz bende idi. An- cak şimdi boş zamanimr bul bildiniz. Bugünün gençleri siz şeytan, ne menlaatperest im sanlarsınız. Fakat hani ben de aptal değilim. — Matmazel “Hortense bu sözlerinize şaştım. — Mösyö Paul size açıkça söyliyeyim. Peşimde koşmak- la vaktinizi beyhude kaybet- miş oluyorsunuz. Çünkü zen- gin diye beni almağa kalkanla rın, emin olun, hiç birine var- üsande edin de, | en söyliyeyim. bah. iyi zunda kahkaha lara Marşa gığlıkder — Guyana Çocuklar banyo kostümleri ile kı şuşmakta, suya atlayıp çıkmakta ve kumlar üstünde kâşaneler kurmak- tadırlar. Hülüsa dainği fakat zevkle ya, İ lan bir faaliyet, hezahet ve nezakı li — Bir defa ben sizin Mürebbilerin vazifesi; bu faaliyetle | ri, pedagojik esösler | dal zim etmekten ibarettir. Odalarda en ufak bir intizamsızlığa veya kire te- sadüf edilemez. Yerler, duyarlar, masalar, örtüler £| tertemizdir. Her &şya yerli yerindedir. Çocuklar, o. yundan sonra dağıttıklarını topla- maya mecburdurlar. Pencere içleri de, masa üstlerinde, etajierlerde zili vazo ve saksıların bu kadar kü- çük yaştaki çocuklar tarafından hiç bir hasara uğratılmaması gör den inalılacak — yeşlerden değildir. | Yalnız bu zarif muhitin — bile genç | ruhlar üzerindeki tesirini düşünmek, müesseselerin yaptığı iş hakkında | kâfi bir fikir varir zannederim. » — Fransızcadan — © settiğiniz meseleye lâkaydım. | Zannetmeyin ki buraya ben si zin için geldim. Bir kere ben esmerlerden hoşlanmam, Eğer evlenirsem, muhakkak bir sarı şınla evlenece| Böyle olun ca başka birini seviyorum de- | mektir. Hattâ o sevdiğim kız sizin sıkı fıkı arkadaşınızdır. Kendisile evlenmek bahsini ko nuşacak kadar teklifsiz olma- dığım için, bu hususta tavas- sutunuzu rica edeceğim, — Tavassut mu? - Ne olur, bu kadarcık bir zahmeti benden ve arkadaşınız | dan esirgemeyiniz. — Pek âlâ, bu sevdiğiniz kız kim? — Lola, - Aferin size! İyi bir kız intihap etmişsiniz. Fakat Lo- la'nm beş para geliri yoktur. Hattâ üste annesine de bak- mak mecburiyetinde kalacak- sınız, Ne zarar var! Yeter ki gönül bir olsun. Ayda ne kazanıyorsam, onunla haşrü neşir oluruz. - Doğru Yalnız Lola kadar mes'ut ketmiyorum. düşünüyorsunuz. ile zannettiğiniz olacağınızı zan- — Niçin? — Çünkü Lola sinirli, almgan kız. | dr. Çabuk parlar, hiddetlenir, ağlar. Huysuzdur, kavgacı dır. — Ne ehemmiyeti var? Ben helim, selim ve sabırlı olduk- tan sonra onu fena huyların- dan vaz geçirtirim. benim bildiğim — Ailesi onu bu kadar se- nedir yola getirememiş de siz | mi getireceksiniz? - Maamafih siz bu mesele yi bir kere Lola'ya açmız. O- nunla ne zaman görüşebilirsi- “| niz? — Bilmem, hafta içinde rım. — Teşekkür ederim mazel., her halde görmi bu çalışı. Mat Bir ay sonra Paul Lola ile değil , Hortense ile nişanlan. dı ve bir gün evlendiler. An- cak ondan sonra Paul işin iç yüzünü anlattı: — Ben bugün Lola bahane .J ettim. Hakikatte sizi seviyor- | dum. Fakat ne yapayım ki, | size aşkımı ilân etseydim, ser: | » | vetinize göz diktim diye kabul ederek onları yorma. etme yollarını bulmuş bü eçilerin koydukları esas. inde cereyan eden | şuurlu! matik bir sevk ve idaredir. Viyana'daki ana mekteplerinde| Frocbel ve Montessori denilen ve her iki usulün mezç (ve telifinden meydana getirilen bir sistem daha esaslı bir yer almakta Viyana: Muallim Kemal KAYA da da merak uyandırmıştı, Ni- met Hanım, Nebâhattan yüz döndürmeğe mecbur olan Ke- mal Reha Beyin mahcubiyetini gidermek için açtığı sözleri din lemeğe dalmıştı. Süheylâ dayanamadı. Ah. met Nebilin kolundan çekti: — Nebil, dikkat! Herkes "Ahmet Nebil, birden bire şaşkın şaşkın Süheylâya dön- dü. Sonra etrafına baktı. N bat Ilhami bu bakışı bez ölötek “Yine Bir teklifine atıldı: — Genç şöirimizle genç Da rülfünunlumuzun bağdaşmala- ni yaran, Ahmet Nebille Nebahat kıp kırmızı kesildiler. *-Herkes a» yakta idi. Kadehler dokuşturu emi Birden bire iki şangırtı du- yuldu. -Mubteşöm > Nihat Ha: | nım elindeki kadehi içecek ye- le yere üşlmilş kadehi da ye çarpayak kemi! Nümike Şer ii tütriyeni olimden'da “ kadah düş | müş, kırılmıştı İ i ka düşüncelerde olduğu | oluyordu. Refik Cemal, Muh- etmiyecektiniz. Halbuki ben | sarışınları hiç sevmem. Ah, ca nrm esmerler... ZAYI — de mükayye inönü Malmüdürlüğün 324 mumerolu maaş cüzdanımı kaybettim. Yenisini ala- cağımdan hükmü yoktur. Beyazıtta Sabuncu Hanı çıkmazında 5 nume- roda Bahriye mülâz'm evelliğinden mütekait.Osman oğlu Tahir Süheylâ Hanm, hırıltıya benzer bir kahkaha ile güldi — Kadeh kırılması oğur- dur, derler! at İlhami hemen teyit etti: — Evet, evet, oğutdur. İn- şallah hepimize uğurlu olur. Neriman Cemşit Hanım göz lerini süzerek Reşit Beye bak- tı: — Siz böyle şeylere inanır mısınız, Reşit Bey? Etrefı tetkik ile meşgul o- lan Reşit Beyin . alnında iki çizgi kırışmıştı. Gözleri yor- gun ve dalgın gibiydi. — Hayır, ama teselli veren bir şey. — Burada teselliye muhtaç olan mı var? — Hayır, kadeh kırılma- sından teselli bulmak için.. Reşit Beyin, ağzından bun ları dökerken, zihni bam baş- belli teşem Nihat Hanıma sokuldu: — Geçmiş olsun, Harrme- fendiciğim, ne oldunuz? Reşit Bey de Nemika Sırrı Her gün, her seansta ELHAMRA SİNEMAS Salonunu lebalep dolduran ÇILIAN HARVEY ve ANDRE ROANNE in ARMAND BERNARD) ile beraber temsil ettiği şayanı hayret AŞKATÖVBE Fransızca sözlü ve şarkılı filmindeki muvaffakiyetleridir. ASRI sl NEMADA Zengin, eğlenceli ve mütebeddil bir proğram: PRENSİN METRE ŞI VİVİAN GİBSON ve PAULRİCHTER tarafından temsil edilen pek gülünçlü ir filmdir. Talilolarr mükemmel — mizanseni muhteşemdir. Bugün saat 16 1/21a ve süvarede zengin vayete numaraları: NANDY'S RÖVÜSÜ ile meşhur Çingeneler ASSO ve JANA HAYATINI KAZAN Victor Boucher ve Doliy Davis tarafi dan temsil edilen bu Fransız eseri baştan. basa eğlencelidir. Sahnelerin inkişafı çok muvaffak olmuş ve mizansen fevkalâdedir. MAJİK SİNEMASI ŞAFAK KEŞİF KOLU fevkalâde tehaciim sebebile bir hafta daha temdit edilmiştir Bu ems. Bugün MELEK Sinemasında Müşkül itiraf JEAN PERİER ve COLETTE DARFEUİL tarafmdan temsil edilen sızça sözlü bir eserdir. İlâveten MİCKEY MOUSE mektepte ve Paramı İstanbul Belediyesi Darülbedayi temsi'leri Yazan : Fodör Bugün Akşam Mİ pa Lâsslo in Saat 21,30 da Dr. İHSAN Komedi 3 -Perdi Tercüme E. : H.N. Halk, Tenzilâtlı gecesi, Yı a: Mukaddes Alev, Üsküdar Hâle Para Kuvveti, mü len Karol, BULGAR KOOPERATİF OPERET HEYETİ Evvelce ilân ettiğimiz veçhile 70 kişiden mürekkep bir Bulgar Koo- peratif heyeti yakında mlvasalatle 19 Teşrinisaniden itiba- hrimize ten Fransız Tiyatrosunda #emsillerine başlayacaktır Viktorya ve Husarı, İstanbu! Gü. Monmart Menekşesi, Kontes Ma ça, Harem Esrarı, Çardaş ve diğer bir çok öperetler bulunmaktadır. Hanıma döndü: — Nen var, Nemika? gece içmesen < daha iyi eder- sin, Ahmet Nebil, yavaşça Ne- | bahata fısıldadı: — Sonra, dansta konuşu- ruz. Şimdi konuşmıyalım. Gö rüyorsunuz a! — Evet. Gördüm, Çok fe- na... Mukbil Nedim, bu uğur lâ- fından bir farfaralık mevzuu buldu: — İşte bu da bir Supersti- tion.. Yok, kadeh kırılması o- ğurmuş, yok, gözün oynaması oğursuzmuş.. para verilece; nırsa alınaca; . Ne saçma şeyler bu koca karı lâfları!., Süheylâ Hanım, uzaktan kocasının sözüne ortak oldu: — Evet, doktor, hakkın var: Kadınlar kocaldıkça bö le şeylere inanıyorlar. Birbiri- ni seven gençleri birbirinden $0 ğutmak bile çareler arı- yorlar. Süheylâ Hanımın sözü sof- z filmi görmemek büyük bir mahrumiyettir. era MM a m kk DOLORES DEL RİO'dan Bugün saat 15,30 te matine olarak Fransız Tiyatrosunda meşhur maestro HENRY FURLANI ve kerimeleri iştirakile 2 PİYA- NODA yeğane bir konser verecel tir. İstanbul Asliye şpahkemesi 3 üncü hukuk dairesinden: Madam Zenbül namı diğer Relda tarafın- dan Galatada Kule dibinde Şehsu- var mahallesinde Direkli hanına mükim Avram Kohen efendi bin Refail efendi aleyhine terk sebebile ikame eylediği boşanma davası üze rine ikametgâh: meçhul olması ha- sebile ilânen yapılan — tebliğe rağ- meri cevap vermemiş olduğundan bittalep tahkikat icrası için 612- 931 Pazar günü saat 14 tayin edil- miş olmakla yevm ve saati mez'cür- da bizzat veya bilvekâle gelmediği taktirde gıyaben tahkikata devam olunacağı ilân olunur. ranın ortasında bir bomba bi patladı. Muhteşem Nihat İ Hanımın yüzü, üzerindeki kat kat boya ve podra tabakalarına rağmen, önce | sarardı, sonra âdeta bir renk (aldı. Küçük gözleri kanlandı: Bu çiy yeşil gözler Süheylâya öyle bir na zarla baktı ki, imkân: olsa ku sun olup genç kadmı öldür. cek zannedilebilirdi. Süheylâ sözünü öyle bii le, öyle inatçı ve hırçın bir a- henkle söylemişti ki sofrada- kilerin bir çoğu bunda başk bir mana gizli olduğunu his setmişlerdi. Karşıda Semiha Nazmi Hanım, elâ gözlerinin en kıvrak bakışile bir Süheylâ ya, bir de Muhteşem Hanıma İ bakıyor, penbe dudaklarını 1s İ rarak ine de gözlerile sü kün ve itil†tavsiye ediyord Neriman Cemşit Hanrm uzun kirpiklerini hafifçe kaldırarak süzük gözlerile Süheylâyı sü züyordu. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: