29 Aralık 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Aralık 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi eMifliyet» tir. * 99 K.EVVEL 1931 1 4i No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, | IDAREHANE — Ankara cadde İstanbul, “Telefon numaraları? 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için | Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen mushalar 10 kuruş tr, özler) W «| edilmemektedir. Ne uzağa BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- İnden verilen “malümata naza- in bugün hava kısmön bulutu wücak rüzgâr cenup istikametin- İden esecektir. Dün tezyiki nesi İmi 753 milimetre azami | hararet 12 asgari hararet 6 santigrad de Hayat ucuzluğu! İstanbulda hayat ucuzladı di yenler içinde zalimane bir istih za ile bedava kazaların kurban larını gösterenler vardır. Vakıa İstanbul en bedava ka zaya uğranan, pisi pisine ölü- nen bir yerdi, Her gün gazeteleri açın! Mut laka birkaç otomobil, şimendi- fer, araba kazası okuruz. İşte bir tane daha: Evvelki gün, saat beş buçu- ğa doğru Beyoğlunun en kala- balık bir yerinde alabildiğine hızlı giden ve nizamsız olarak $0l taraftan giden bir kamyon yaya kaldırımına çıkıyor ve ye di kişiyi harap ediyor. Sokağin ortasından geçen pi yade için selâmet zaten yoktu. Simdi artık yaya kaldırrmında da rahat kalmadı! Hepimiz evi mizden çıkarken çoluk çocuğu- muzla veda edip gitmeliyiz. Kimbilir bü adam arayan ve can alan araba bizi nerede bu- iğ Dünyanın her yerinde de ka ta olur, Ben bundan dolayı İs- tanbulda bir hususiyet görmi yorum, İstanbulun hususiyet seyrüsefer işlerinin yolunda ol- mamasındandır. Bakınız: — Beyoğlunda otomobille- ân hızlı gitmesi yasaktır. Her an için bu Yasağın hilâfında hız 1 giden otomobiller geçer, kim se bir şey yapamaz. — Beyoğlundan (© Tüenele loğru otomobil inemez. Her rün otomobiller -tersine olmak sartile. bu istikamette yürür- er, Kimse aldırmaz. — Beyoğlunun bir çok yerle inde otomobil durmak yat ar, Halbuki otomobiller en rade bu yasak yerlerde durur. Aldıran olmaz. — Hiç bir memlekette otomo | siller geri geri siyade bir a ehlike bulunduğunu Milliyet'in Edebi Romanı BAŞI DÖNÜ Diye haykırdı, Silâh seslerile şaşalıyan hal | an arasından dönenler koşuş ular. Herkes yerde yatanla- im imdadına şitap ediyordu. Bunlar arasında Cevat Bey- e Refik Cemal, Ahmet Ne- âli elinde rovelver, merdiven «aşındâ görünce, ona doğru soştular. — Ne oldu, kardeşi — Bu ne hal, Nebil Ahmet Nebil hiç cevap ver acdi. Görmüyor, iştimiyor, an ımıyordu. Kollarmdan tut- uklarının, kas katı vücudüni İr iskemileye oturtmağa çalış iklarımın bile farkı değil 7? ia Nemika Sirri Hanimin kah ahası, ortalığın telâş içinde alonu çinlatan sözleri, birden ire herkesi Reşit Beyin masa- ina döndürdü Kaçışan garsonlardan biri elefon etmeğe çalışıyordu. Bir İğeri şaşkınlıkla başı açık, smo Jmez, gafil avlanır, ezilir diye asak yoktur. Araba- den, arkadan tehdit — Tramvayların basamakla- ri stadyum kapısma döndü. Gü ya orada durmak, yasaktır. Bu yasağa aldıran yok!. — Otomobillerin tramvayla- rn solundan geçmesi, sol taraf- tan gitmesi yasaktır. Her gün bunun aksi yapılır. İ Bütün bunl, bata her Za-| man âmadeyim ve isbata hacet kalmayacak kadarda üşikâr şeylerdir. O halde bir sarhoş $0 förün yaptığı dünkü kanlı kaza Dın suçunu yalnız şoföre atfede meyiz. Bizde seyrüsefer nizamı ık olduğu ciddiyetle tatbik yoruz. Memleketim Başvekilini bile iki günlük ikameti esnasın da bile bir otomobil kazasından koruyamayan teşkilâta iyi işli yor denir mi?.. Bence İstanbul | seyrüsefer işlerini yeni baştan, İ tamamen yeni esaslar dahilinde ve yeni unsurlarla kurmadıkça biz otomobil, tramvay kazasm- dan kurtulamayız... Bilâ istisna hepimiz için bu tehlike vardır. Evvelki günkü kazı şey daha nazarı dikkatimi cel- betti. Kaza beş buçuğa doğru oldu... Bir biçare kızcağızm ka zada kesilen bacağı sokak orta- İ sında bir müddet -bu müddeti | tayin etmeyeceğim. kaldı. Bel- ki zabıt varakası yapmak için kaldı denir,, Ne ise!. Her şey İ bitti, lem dağıldı.. Kazada dö külen kanları yıkayacak bir ha- yır sahibi çıkmadı... Sabaha ka dar yani 14, 15 saat o kanlar en büyük caddemizin yaya kal- dırımları üzerinde halkın gözü önünde pıbtılaştı. Geçen fine köpekleri yaladılar ve tiksinen- ler öğürdüler, Bir kova su bula mamak da (Terkos) un mu ka bahati idi!.. Ayıp muharriri (Hik- | met Feridun) Beye! Evvelki gün (Milliyet) te çı- kan yazıyı benim istemediğim. fena bir münaya atfederek be- nimle ve muharrirlik oâdabile münasebet almayacak bir yazı yazmışsınız. Eğer size evvelki | akşam şifahen de dediğim gibi bu yazıdan, çıkardı â maksat olmadığını. söylersem cevabınızı geri alir mısmız, yok | sa ısrar mı edersiniz?. Kısaca söyleseniz memnun olurum. FELEK Kâtibe aranıyor Fransrzçadan Türkçeye ve Türkçeden Fransızçaya ter- İcümeye maktedir bir Türk Hanımına ihtiyacımız var- İder. Bir ticaretanenin muha- bere servisinde bülunmüş ol- ması şayanı tercihtir. Talip- lerin idare müdüriyetimize müracaatı. Dr. İHSAN SAMİ (ÖKSÜRÜK SURUBU Öksürük ve nefes darlığı. için pek (tesirli ilâçtr. Divanyolu düşün- | Sultan Mahmut türbesi No. 189. Her eczanede bu 122 KLER İbrahim NECMİ jkinle sokağa atılmıştı. Her- İ kes polis arıyordu. Reşit Bey sert bir sesle: — Nemika.. | Diye bağırdı. Fakat o, ar- | hiç bir şey duymuyordu. i kanmakla | işin için kemi yiyün bu gesi Ee kafası, birden bire sanki Nebahatla Bedri Suadı yerlere seren kurşunlardan birile delin miş gibi dönüvermişti. müş, gözleri alabil mış, ağzı köpük içinde homur İ dana homurdana söyleniyordu: -— Yarın nikâh oluruz.. Ya rm... Bu hafta hemen düğün.. Bu hafta, hemen! Reşit Bey, ciğer parçalayı- «t bir sesle: ç - Eyvah, çıldırdı! Diye bağırdı. Muhteşem Nihat Hanımla yanındakiler, bu sahneye acı | taklaklar, reel hayattaki faaliyetleri İ üstünde, diğeri alnımın ortasın bir yüzle bakıyorlardı, Alıştık ları âlemde hiç bir sevgi, hiç lâh attığını, iki kişinin öldü. MİLLİYET SALI 74 KANUNUEVVE! © | Tiyatro musahabesi “ Onlar ermiş Darülbedayi, öyle çarçabuk bırak mağa mecbur olmıyacağı bir piyes, bir vodvil daha buldu: “Onlar ermiş muradına... . Grorges Foydeau'nun, isemimi bilmem niçin bep: “Madam dö şe Maksim,, diye yanlış ve acaip bir şekilde yazdıkları “La dame de ys Maxim's,, inin türkçeye adapte | © Georges Faydeau, geçen asır son ları Fransız müharrirleri içinde, in- sanları en çok güldürmesini bilen. lerden biri idi, Hem onun bu güldür mesi, eşhasa bir takım zoraki zarif sözler söyleterek değildir. Bilmem Ama zannederim onun piyesleri için de, şöyle el hesabına hoşsohbet 1 'çinmek istiyen kimselerin işi yasal ön oniklay sarillmmi; Gü orges Feydeau'nun bütün eserlerin de tuhaflık vak'adan çıkar; hoş söz| ler varsa bunlar da yine doğrudan doğruya vak'anm batımdandır. Frenklerin “mota & autcur,, dedik- İleri zoraki hoş sözler ise ber tiyat- £o adamının başlıca kaçınması lâzım gelen şeylerdendi “Onlar ermiş muradina...,, yı #ey- | rederken tam iki buçuk saat durma dan güldük. Gidip görün, siz de yü leceksiniz. Hem bu gülmede insanı tazip eden bir şey yok; piycslerinin hemen hemen hepsine hir takım çap kınlar, bar kadınları koymuş olan bu muharrir, kendi tarzında yazan. ların hemen hepsinin aksine olarak, iz ve namusu rencide © etmemenin | mek caizdir demiyorum, çünkü için de onların duymasını haklı olarak İstemiyeceğimiz kötü sözler vardır. | Fakat, bilmem nasıl anlatayım, bun lardan hiç bir tefesmuh, ablâksizlik, sizlik kokuru çıkmaz. eserler ahlâki değilse bile tamemile fena adapte edilmemi: bizim âdetlerimize e uymuyan yerler labilirsiniz; fakat zaten muharrir | de, nükiller de bir örf ve âdet tasvi rine, ihtiras ve seciye tahliline kal- hı mize tetabuk eder mi7 Canbazlık; işte sa Georges Faydes nin en çok benzediği şey; nasıl bir| cambaz vücudünü en beklenmedik, umulmadık. şekillere | sokarsa ved. vil mubarriri de eşbasma öylece en umulmadık, en aykırı haller aldırır. | Canbaz adein müvazene | kanunları | a meydan okur; vodvil i| de realiteye, Canbaz ve “Jongleur,, | gibi vodvilci bizi sürperizden sürpe , bizi heyecanla bekletir ihayst bulmadan baş sanı güldürmez E başka biri zanmedilmesi ve k üçüncü bir nin menfaati bulunmasından doğan garip vak'alar; sonra bunların, bü- İğ | tün korkuları tebessüme çevirecek bir gi Ki vape bulması. olacaklar ki e iyi ve kusursuz oy | sadılar. Yalnız ikinci perdede Talât Beyin acemice ve nahoş bir hâli var- dı, Halide Hanım çok Rıza'dan, Huzım'dan, Kemal'den bahsetmek ve onların iyi oynadıkla. rını söylemek artık lüzumsuz sözler sırasına geçti. Fakat © Darülbedayi sanatkârları içinde hiç biri bir tür la öyle bir temkin ve kibar. lik, hasılı öyle bir “taet,, ve «mesu- rex var ki insanı dalma bı Sanatta iki türlü ancak anlıyanlara bell bir kıskançlık, celer vermiş değildi diye genç kızı kendi sürüklerken hiç te kibet düşünmemişlerdi. Darmadağın olan zevk erba bı arasından doktor, yaralıla- rım yardımına koşuştular, Ne- bahatın yaraları, biri kalbinin uzunca beyaz (o yüzüne bir al maske takmış gibiydi. Üç ye- rinden Vurulan Bedri Suat can | çekişiyordu. Kurşunlardan yal iri boşa gitmiş, ampüller irini kırmıştı. Cevat Bey doktorlara sor- — Nasıldırlar? — Kız ölmüştür. Erkek te can çekişiyor! — Kurtulma ümidi var mı? Iki doktor da tavırlarile ü- mitsizliklerini anlattılar. Herkes buz gibi o donmuş, kalmıştı. Gelen polisler, ifade alma- ğa çalıştılar. Kimse | tam bir şey anlatamıyordu. Kesik, ya- rim ifadeler, yalnız dans esna sında bir beyin merdivenden si muradına... ,, ninki. Bu siliklil sanatın en yüksek mertebeisdir; Behzat buna günden güne yaklaşıyor. Ağır ağır oynuyor, biç bir fuzuli harekete tenezzül et- miyor; “stylis&,, edilmiş, yani bütün püruzlerden kurtulmuş bir oyunu var. Behzat için imi, bel ki biraz tahfif ederek, Şaziye nım için de tekrar etmek kabil Eli byk yet güldük; dedin ve bu gülmenin insanı rencide etmedi- ğini de söyledim, Öyle, fakat tiyat- rodan çıkârken: “Ben bu gece niçin | güldüm?,, diye düşünmeyin; bunu bir cevap veremezsin Böyle piyesler (enadır, oynanma sın demiyorum; yorgun insanı, se- kn köpüğü ila eyalıyacak şeyler de izm. İyil Ben vodvoli ortadan kal ee İstemiyorum. — Fakat bunla rin yeri Darülbedayi, yani Şehir ti yatrosu, resmi tiyatro değildir. Bun lar rağbet görür, para kazanır buna mukabil insan: güldü yahut ağlı faya hitap etmez. Bunların yeri, pi va kaybetinek şartile dahi olsa, kafa| ya hitap eden Dev ları değildir. oruz ki bizde de, heryerde | olduğu gibi, hakiki Darülbedayi değil; vakti adamı geldiği zaman talat kumpan yalarından, weselâ Naşit'tetm çıka caktır. Her yerde böyle olmuştu Moliüre, koca Molicrc, Naşit okumuşu ve dahix ğil, takat yine “Veli'nin oğlu,, ndan, bin sesi,, nden, <Onlar muradırin...,, dan ziyade Naşit'e ya Kındır, Bunu biliyoruz; fakat yine Darül bedayi'i sevdiğimiz için onu böyle piyeslere tenezzül eder, yani asıl va zifesini görmeyip aşağıya bakar gö rünce üzülüyoruz. Perde açılmadan evel bir müddet | Ertuğrul Muhsin ile konuştum. Bir niyeti olduğunu söyledi. Pazartı akşamlarını sanat piyeslerine tahı İ edip öbür akşamlar, senelerden be devam eden ve rağbete mazhar olan manasız şeyleri oynamak. Yani D; haftada bir akşam, asd Derül beğayi, öbür şu bildiğimiz... Hiç yoktan iyi, Ertuğrul Muhsin bunu yaparsa kendisini tenkit etmek te, onunla münakaşa etmekte, çı pışmakta büyük bir zevk duyacağı Şimdi birşey söyliyemiyoru. kü biliyoruz ki bunları bizim gibi da sevmiyor, Nurullah ATA Veçhinizin in yalnız eği BOURJOİS Paris rtriyathanesinin CENDRE DE ROSE ve ROUGE MANDARİNE istimal ediniz. güzelll inden: 'İsik Saban akopacanda mektep sokağın. da 10 numaralı Çitori hanının 9 nu- dairesinde mukim © Yomtof ölüdür: Kohen efendi vesaire aleyhine ika- | me eylediği istihkak davasının cari muhakemesinde mümaileyh Yöm- tof efendinin mahalli mezkürde bu- lunmaması hşsebile hakkında “lâ n tebliğat öei k - rek muhakerie 1 Şubat 932 saat 14 te talik kılınmış olduğundan yevm ve saati mezkürde mahkemede ba- 21 bulunmadığı. tak menin giyabön rÜyet oluna ol an | günü söylemekten ibaret kalı- yordu. Ahmet Nebilin yanına yak- laşan polisler, katil diye tuta- cakları le baka kaldılar: Bu ge vimli yüzde yalnız math sarılıktan başka katilliğe de- | ilet edecek hiç bir şey yoktu. — Silâhı siz mi attınız? Ahmet Nebil, sarsıldı, silkindi Evet! — Bunları siz mi nuz? — Evet! i? vurdu- Ahmet Nebil, boğuk boğuk | dar yormamıştı. Çünkü zaten | akseden, uzaklardan, dağların | |bir şeyi inkâr etmiyordu. ik ” tüsünü andıran bir sesle bay- | ğu gibi anlatmıştı. Müstantik kardı: — Sebebi... Başı eri dönük- —22— HAPİSANE HÖCRE SİNDE — Gardiyan kapıdan seslen- il. seni iste- Mevkuflar, ta geride bir tah bie aldeydi Abuk sabık söyle derin | niyor, deli gibi kafesin arka- ta pike üzerinde, derin iş ya . Faks işte o kadarı kal ck söylemek lâzımsa, bana kurtul | | İ Bendeniz doktor Talioire | l habe. | Yerin dibinde görmek isterdim. ın yüzüne hayret | mış, dudakları çatlamış, kor gi ve se! bi yanan kara gözleri bir | çekilmiş, göz kapakları etrafın | birden bire | lığıma derin bir fütur çökmüş- jJtü. | lüket oldu. Hikâye Fena dakika —Fransızcadan — Hayatta bazı dakikalar oluyor | insan bin kat yerin dibine girmek ir tiyor. Hepimizin geçirdiğimiz heyecan. | lı dakikalardan bahsediyorduk. Dok | tor Talloire bize şu hikâyeyi anlat- | ia “0 tarihte askeri hastanede mülâ | zam rütbesile çalışıyordum. On gün-| lük mütevazı bir mezuniyet almış tim. Çıkmağa hazırlanırken sertabip beni yazıhanesine çağırttı: — Doktor, dedi, Parise gidiyorsu nuz değil mi? — Evet mirslayım. — O halde sizden bir hizmet rica edeceğim, Vakıa çetin, güç bir met. Tasdik ederim, İlkin, zaru muz, bir insansmiz, Beni dinleyiniz. — Emrediniz miralayım. — Demin buraya getirilen genç zabiti gördünüz değil mi? Gilbert - Gördüm efendim. — Hastalığı için ne dersiniz? mdiden bir şey söylemek müş Yeni gaz cigerlerini bozmuş.| kül maz gibi geliyor. — Ben de öyle | Ha İle de Evlidir, hesna bir karısı var. vaziyeti bir lisan kullanarak © kendisine an atmak lâzum. Size itimadım var, siz| i yaparsınız. Lal akşam hareket ad) elimi sek düşünüyorum. vetle du. Yeni hir binada, zari İman. Hizmetçi kız beni bir salona götürdü. İçeride genç bir kadın kol tağa gömülmüş, kitap okuyordu. Be ni görünce ayağa kalki İ Nasıl heyecan geçirdiğimi tasav var edebilirsiniz. Bürün © heyecana rağmen bana doğru ilerileyen kadı- nm fevkalâde yürzelliği de bende de rin bir tesir bırakmıştı. | — Her halde Madam Gilbertle| konuşuyorum değil mi efendim. | Genc kadın bir müddet bana dik katl baktı ve hir vania sanrı Hayır, dedi, madam, Gilbert) daşlı dost larından Madam © Verneui'im.. Ma. 'dam Gilbert şu dakikada pek meş- gul, mazur görünüz: Fakat bir kaç dakikaya kadar gelir, Sonra beni ett: Ziyaretinizin sebebini anlıyor ize mülüzm Gilbert. Bir şeyler © söylemedim. O za. man Madam Vernenil. — Allahım, dedi, mutlaka bir fe- Doktor rica ederim, ba- ın idareli ümlelerle, fakat | sarahaten vaziyeti tamamen kendisi- | ne anlattım. Gazm ciğerlere hücu- mundan, kurtarmak ümidi pek az ol | 'dağundan bahsettim. Genç kadın artık beni dinlemedi ve müthiş bir sayha kopardı: Ah Gilbert, zavallı, zavallı! de di ve bayıldı. l Derhal anladım. Bu kadın bayıl- malla eN örya koymuştu. Mu- hakkak genç mülüzımın metresi idi. Karısı da neredeyse gelecekti. .Şimi- di ona ne diyelim? o Arkadaşı olan çin bayıldığını nasıl izah di bu kadına kocasının ba suretle kendisine ihanet olduğu da meydana çıkmayacak mı? Genç kadını ayıltmağa çalışırken mutfaktan doğru ayak (sesleri gel- di, Kalbim kopacakmış gibi atıyor. irden kapı açıldı. ve bir kadın göründü. İşte hu dakikada kendimi bin kat — Sonra ne oldu? — Hiç.. Ertesi gün tekrar gelece: | ğümi vaadederek çılıtım. Tekrar gel | düşünen avurdu avurduna geç- miş bir gence baktılar. Geniş omuşları çökmüş, esmer pen- be'yüzü koyu mor bir renk al- içeriye | da siyah halkalar peyda olmuş, kirpikleri dökülmüş, şakak ke İmikleri fırlamıştı. Bütün var Bu bitkin O mahpusun bir kaç hafta evvelki gexc, ateşli, ümitli Ahmet Nebil olduğuna kimse inanamazdı. Mevkufiyet hayatı, | istin- ! taklar, tahkikatlar onu o ka- Da. | önünde bütün bildiklerile kar- sılaştırıldığı zaman da ber ha kikati tamamile & söylüyordu. Hiç kimse, hattâ © Nebahatın zavallı anneciği Hamiyet Ha- Bım bile Ahmet Nebili tekzip | etmemişti. Fakat (delikanlıyı en çok üzen, ezen kendi kendi- leriydi. Tevkifhane- zaman bitik (A Asta gülmeyen ve en sıkin- tılı zamanlarında bile gül- düren adam BUSTER KEATON (MALEC) Pek yakında ASRİ Sinemada Zor Nikâh minde görünecektir. Don Jose Mojica Harem Esrarı filminde tekrar geliyor. İstanbyl Etibba Mühade- | net ve İaavün Cemiyetin- | en: Cemiyetimiz cildiye müteha: Kâmil Bey vet bugün Divanyol (Saat 12 de) kaldı camiinde maması kılındıkdan gone Kadıköyüne nakil ve Sahrayı Ce- kal andan emrazı daki iste a istanma defnedi Juir meslekdaşımıza son a etmek üzre merasimi rica olunur. bü. aze diğim zaman apartımanda kimseler yoktu. Her halde bayılan kadın & yılımış ve kocasının vaziyetini arka. daşına söylemiş olmalı ki, o da has- lanın yanında bulunmak üzere hare | ket etmiştir diye düşünüyordum. Mezuniyetim bitince hastaneye dön- düm. Lâkin Gilbert'i o iyileşmiş ve başı ucunda karısının değil de, imet- resinin durduğunu görünce, hayreti mi tasavvur ediniz. Kadın gülümseyerek dedi — Beni affediniz doktar. Kim lir hakkımda neler düşündünüz? Fa kat geçen gün apartımana girdiği zaman o kadar sararmıştmız ki, bi na bir felâket haber vermeğe gel ğinizi derhal anl şeyi, amıma her şeyi anlatınanız için size ismimi yalan söyledim. Halbuki sizin hakkınız vardı. Madam Gilbert dın derin bi <asınım boynuna dolanıyordu. . Sert bi sabi bip sonra, hapisa- ne doktoru kendisini hastane- ye naklettirmeğe, kuvvetli w- yutucu ilâçlar vermeğe mecbur günlerce kulara dalan delikanlı saat sonra sarsılarak © uyanı- yor, birden bire korku ve hele mdan fırlıyor İlk günleri yanında daimi bir hastabakıcı o bulundurmak Yavaş ; yavaş ye yaalandı: Saatlerce bir kö şeye çekilip mahzun mahzun düşünüyordu. Bu dalgınlık za manlarında (aklına ne yemek yemek, ne su içmek, ne cigâ- ra tüttürmek gelire lar duymaz, söz söyleseler an- lamaz, dürtseler hissetmezdi. Gözünün nde mütema- diyen bir sinema filmi dönü- yor gibiydi: . Bu film, taeski bir zamandan, hani Sultanse- limde anasile, babasile beraber ri zamandan başlıyor | bitmez, du. Ki ğunda için yola çıkmış, kitapları kdar hu ven Savak bi mahı Yarın akşım MELEK Sinemasında NANCY CAROLL Charles Rogers Aşıklar Kulübü Unutulmaz ( SERSERİ» KI- RAL) serisinden sözlü, mu- Asikili ve tamamen renki muazzam eserde. Paramount filmidir. TAL MARİE BELL BUGÜN AKŞAM Saat 21.30 da MAYA Yazan; $. Gaatillon Tercüme Bedrettin Yakında: İŞ ADAMI | i Bülediyesi KE HU Li Il! Üsküdar Hâle Sinemasında KARA SOYTARI Mümessili: Harri Pil.İlâveten YAĞMACI JAK i Yurtan Milli Opera Heyet Fransız Tiyatrosunda a akşam saat 21,30 te | Cavalleria Rusticana ve Pagliacci Yarın akşamı Trovatore günü me saat 17 de Madame Butterfiy Perşembe mat Önümüzdeki Gumartesi günü san 16 de matine olarak Fransız Tiyatrosunda meşhur muganmiye Lilia Derna tarafından bir konser Piyanoda: Ma rafından refi Kişeler bilet satışına devam etmektedir. verilecektir İstanbul Asliye Mahkemeki dör düncü hulk dairesinden: Döktor Hanciyan efendinin — mukaddem: Ortaköyde Palanğa sokağında 3 numaralı hanede mükim iken elyevm ikametkâl meçhul bulumar Mığırdıç Hambarciyan efendi aley. İ bine ikame ve istihsal (o eylediği Sİ dg ün-031 sarih ve 250 mamaralı i- Jiâm sureti berayi tebliğ mümailey- İ hin balâda muharrer ikameti gönderilmiş isede | milmsileyhanme n meçhul bü taki ilmühaber zahrına yazılan şer! ilmiş olmakla tebliği ma esim olmak te gi ihtiyariyesine ve me div ndığı ilân olunur , rile mazlum maâzlüm, sal kin yürüyip beyaz Yüzlü miz elbisel bir kıza rast gelmiş Jdu, | Uzun yolu 'birlikte,"tek ke- İlime teati etmeden, hattâ bir birlerine göz kuyruğile bakm; ğa bile güç cesaret alarak, gi derlerdi. Sonra sahne < değişiyordü: Kendisini Beyazıtta | Nemik; Sırrı Hanım tarafından Neba bata takdim edilirken, birlikte evine kadar giderken peri gibi bütün işlerini ğü, öğle yemeğinde görüyor du. Kurduğu hulyalar, film üzerinde gölge halinde tersim ediyordu: Nebâhat'beyaz gelim elbise lerini siymiş <oellerine eldivenler takmiş, başının üze. rinde beyaz bir tül duvak; hal İlam alkışları arasında kendisi. ne doğru geliyordu. Siyah bo: juru, beyaz kravatı, kolalı gön leği, NN eldivenlerile © Ah- met Nebil, bu genç, güzel ge li a iü likle ws üözri iml ? Talebenin cevabındaki en son görüyor eya m darülfününeism; Necati mer | cümle de şudur: Süreyya, Re let “Son sözümüz yegane düşüncele e inierlân alan oenelik — Laramemda

Bu sayıdan diğer sayfalar: