27 Mart 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Mart 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 27 MART 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi; İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için LK e u— 3 — 3 aylığı 6 12 u— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku. Gazete ve matbaaya ai edilir. Gazetemiz ilânların mes'u. İiyetini kabul etmez. BuGUNKU HAVA Yeşilköy rasat merkezinden al dığımız malümata göre bugün hava kısmen bulutlu olacak, rüz gür mütehavvil ve mutedil suret. Belediye bakkalı zin bize ucuz mal satmak ç resini bulduğunu öğrenmekle | kuru mesrur olduk. Elbette kuruya çalım satmaktarsa ucuz “fasulye, nohut satmak hayırir odır. Otobüs imtiyazı, plâjlar ve nihayet | bakkaliye.. Fena gidiş değil.. Yalnız benim kork tuğum bir nokta var. Şimdi bi- > ze ucuz ve yalnız maliyet fi tna mal satmak için bu maj zaları açirız.. Derken o mağa- za için bir muhasebe (idaresi teşkil olunur, bir levazım idare | o si, bir hesabı kat'i kalemi, bir | muhabere idaresi, bir sevkiyat müdüriyeti, bir müfettiş, der- 'ken bir heyeti teftişiye, brr mec lisi idare, bir müdüriyet kale- mi, müdür, müdür muavini, sa o tış başmemurluğu, onun kale. mi, derken Avrupada tetkikat ondan sonra fasulyenin okka: sını kırk sekize satmağa mec. bur oluruz... Böyle olunca beri- ki mubtekirler de havalanır- lar, artık fiatları yükselttikçe yükseltirler. Halimiz duman olur. © Umalım ki, bütün bu düşün düklerim birer | hezeyandır.. © Bu satış normal bir yolda gider “ve biz de ucuz, sudan ucuz er- ve yiyecek satın alırız... Yalnız bu münasebetle beledi. .yenin yeni ve genç İktisat mü düründen bir şey rica edece tarafının manav larını şöyle bir müş- Amma — Bilhassa manavlar çok müte-| cavizdir. Adama: — Sen onu yiyemezsin! Kumpir ye! kumpir! derler. © Bir portakalın, bir elmanın bir fasulyenin, bir şeker ve bir çikolatanın beş yüz metrelik bir saha dahilinde ne kadar Milliyet'in Edebi Romanı: 51 GÖZYAŞLARI!. al yalan değilmiş de. gil mi? Aldanmış v.. beni aldatmış ın değil mi? . © Bana en büyük fenalığı sen Benim katilim oldun değil or, bu günahım azabını çekiyorsun değil Yüzüme bakmaktan korka Dedi.. Başını kaldırıp yüzü me bakamıyordu. Bende hiç MİLLİYET Yaprak gözlü sevgilim Kemal Küzm Bey kârli| dedikodulara aldırma. Onları bizi verilmişti ki eşi dostu ile, hattâ karısı ve met- ile vakit bulamadı. Çanı larını"trene zor yetiştirdiler. Para işi böyle teşrifat mese lelerine kıymet verir mi, Kemal Kâzım Bey işe ait dosyaları el an: da yanın da olduğu halde kompartıma- na yerleşti, Ve iki dakika pres hareket etti, Seyahat tatlı şeydi: Hele ucunda kârlı bir iş © lursa, Kemal Kâzım Bey böyle hem başını dinleyecek, hem| para kazandıracak (seyahate çıkan adamlara mahsus o tok ve tatlı neş'e ile ağzında pü- rTosu lokanta vagonunda etrafı seyrediyordu. Seyahatin ikinci günü şamı (Venedik) te idiler. Şef dö tren: — Kırk dakika ğiz! sonra eks. ak- bekliyece- Dedi. Yolcular rıhtıma inmişler. ” Kemal Köz Beyin na geldi. — Eşe, dosta birer mek tup yazıp vereyim. Dedi. He-| men kâğıt, zarf çıkardı. Evve- lâ karısma şu mektubu yazdı: | — Sevgili karıcığım, Medihacı- İm. | İstanbuldan birden bire ayrıldı | e mlm ye amadan. Artik acısını dönüşle çi- Karr. Salan üzülme O valt aklı. | kırı fiatlara satıldığını anlasın İve hiç değilse bu yüksek fiat isteyen bir kaç kişiyi belediye İye.çağırıp: — Yahu! Bu malların alış atı kaça? — Efendim şu kadar! — Pek yanındal bunu senden - yüzde elli değil mi?. diye çıkışsın ve iktiza öderse bun-| ları cezalandırsın!., Çünkü Bey oğlunda bir kısım esnaf vardır ki; şeyi ihtikârın ağababalar! ebe ve altın!.. Bir kiraat kitabı okur gibi gazetelerde okudum: “Iki çoban Aliye civarın. | da altın dolu bir sandık bulmuş lar.,, Bu havdisi okuduğumuz zaman arkadaşlardan her biri sanki kendi bulmuş gibi: — Ben olsam (derhal bir apartıman yaptırırdım.. — Ben olsam hemen esham alırdım. — Ben olsam otobüsler, o- tomobiller. Birisi dedi ki: — Ben bulsam aklımı kay- bederdim.. Bir diğeri cevap verdi: — Korkma bir şey olmaz.. — Neden?. — Olmayan şey kaybolur mu?.. FELEK Etem İZZET ben gideyim?. Dedi. Ondan ayrılmak de- mek, etlerimi kemiklerimi kal- derım taşları üzerinde didiklet. — Hay Dedi. Elimi uzattım. O da elini uzattı. Korkarak, çekine. yeliz — Size biraz muavenet ede bilir miyim?. Dedi. Çantasını açtı. Si me ilişti. Çantanm orta İmal |€a kapıların neden duvar ke.| gekemiyenler uyduruyor , Sözde şu teka Melâhat benim metresimmiş, Buna sen de gül (ben de güleyim. Dünyada kadın kalmadı da artık o mendebur, 6 lades kemiği, o s0- l İucan kada mı kaldım. | Ne ise herkes söyler, Sen bak. Sana (Venedik) ten puse, Gözlerinden öperim Kemal Kâzım Bey zarfı da| yazdı. Sonra metresi Melâhat Hanıma (o hitaben şu mektubu yazmağa başladı. Canımın içi, benim fidan boylu, zeytin yaprağı gözlü yavrum Melâ- hatım. İstanbuldan ansızın ayrılmam, sana gelip tatlı tatir konuşmama | mani oldu. Ne kadar isterdim ki | seyahate çıkmazdan evvel enin © | Berin vücudünle yanyana -kalaymm. | ; Bütün seyahatimde hep senin © ye sil gözlerinin hayali ile yaşıyorum. Dönüşte avdetimi haber vermi- yeceyim. Gizlice Yeşilköyde inecek ve otomobille sana geleceğim. Se- ninle bir hafta başbaşa kalırız. Ondan sonra seyahatten dön- müş gibi bavullarımı alır eve “gi derim. Nasıl iyi mi? Artık yine karımı kıskanmıyor ya. Benim evimle alâkamın bir — Japon münasebetinden fark İr olmadığını bilirsin. Hayatımda | kadın olarak seni tanıdım. Seni ta niyorum ve seni tanıyacağım. Göz | lerinden... » — Can, can, can! | Vagonlara! ket zili çalıyordu. Ke- ım Bey herhen mek- tubu bitirdi. | lerinden öperim benim ş6- | ker yavrum.,, Ve hemen kâğıtları zarfla. | ra koydu. Memura verdi. İ Bir dakika (o sonra tren de| kalktı, ».» (Milâno) daki iş istediği i oldu, - Cebine on beş bin lık bir çek koyan O Kemal Kâzım Bey keyifli bir dönüş le İstanbula geldi. Dediği gibi Yeşilköyde il di, Otomobille metresi Melâ- hat Hanımın evine gitti. Fakat kapıyı açan hizmet- » Hanım annesinin evine gitti, dedi. Ara sıra uğruyor. Kemal Kâzım Bey mecburi aliil bii hemşiresinin En son olarak yazıhanesine | na gelen Kemal Kâzm Bey ken-| di namine iki mektup buldu. Biri karısından, biri de metre. sinden. Her salırı bir zehir zenbe- rek olan bu mektupları okuyun | ile i anladı. (Venedik) ten | yazdığı mektupları yanlış zarf lara koymuş, metresinin mek. tubu karısma, karısının mek. tubu metresine gitmişti. Burhan CAHİT Bugünkü program İSTANBUL (1200 m. 5 kilo 18 gramefon 19,30 Bedayii musiki. ye heyeti,20,30 opsra,21 Kemal Ni- yazi Bey heyeti, 72 tango. Düşünd — Cebimde on para yok.. Satılacak bir şey yok! Alınacak yer yok. Yine düşündüm: | — O bana bu kadar fenalık maktan niçin utanayım?. Fakat, yüreğimin ortasın-| dan kopan ve beynimi neşterle | yen sızılı bir hi — Olmaz! Dedi ve.. ben de: — Hayır. Hiç bir şey iste mem, Dedim. Israr etti. — Hayır. Dedim. O zaman: ” — Allaha ısmarladık!. Dedi. Avcı elinden kurtu. lan bir tavşan tez canlılığı ile e ellilik, beşlik | bankeiler ü /ladı!, ilerledi, hemen bir taksiye at- yaptı utanmadı. Ben para al-| Dil işleri y B. C.D meselesi sında geçen müna- mak doğru değildi Raflı Beyle Vâlâ Nurettin Bey arasında geçen (B, <, d) münakaşasına'daha bir çok çatlar kartı. Gördüm ki ki nim söylemek © isediğim” şeyleri söylemedi; bekledim; dinledim, çıkan olmadı. Doğru ve haklı bildiğim şey- leri yazmak istiyorum. Önce Vâlâ Nurettin Beyin da- yasından başlıyalım . Akşam ga- zetesinin (23) şubat tarihli nüs- hasındaki yazısından bir parça alıyorum “Türkçenin bünyesinde Meh- met'in sonu “t,, ile bitmez; mü- csrret halindeyken bile “d” ile biter. Zira, (Mehmet Ali) ismi- ni (Mehmedalij telâffuz ediyo- ruz, diyor, ttin Bey burada ka z gibi görünüyor Burada iki esas vardır. Bi- rincisi! Türkçe kelimelerin sonun da sakin olarak “b, c, d” bulun- & ilir. Kul. lanış böyledir. Bir dilin kaidele- ri kullanı doğar. Kapmak fi- linin emir sizası olan “kap, la “kap kacak,, taki (kap) söyleniş te birdir. Atı olmıyan adam manasına olan “atsız, la adı, sanı yok ma- masına gelen “atsrz,, ayrı ayrı söy enişte değildir . “Ağaç,, la (saç) kelimelerinin sonları bir sestir. ir olunca ayrı, ayrı harflerle ya zilması doğru olamaz. | Mehmet kelimesinin sonu na- sil söyleniyorsa şerbet kelime- sonu da öyle söyleniyor. | ve (d) harflerinin çıkakları | âyrıdır. Eski Türkçede kelime- lerin sonunda (d) harfi | sakin | olarak bulunmazdı. Bu şekil A- | Tap tesirinden ileri gelmiştir. Hat | tâ kelimelerin sonunda ki hare- | keli (d) lar bile “t,, ile yazılır dı. (Divanı bı kün üçün cü cildinin üçüncü (sayfasında “akdi,, kelimesi (aktı) imlâsında yazılmıştır . Yirminci © sayfada “yedi,, kelimesi (yeti) şeklinde- dir. (Abuşkal lügatinin birinci sayfasında şöhret almak manası- na olan (ad almak) kelimesi “a- talmak,, imlâsında geçmiştir. Gelelim ikinci 6sas! Türkçe rak buluna “p, ç, t,, harfleri ge rek mefulü bih, imefülü ileyh, izâ fet halinde “ve. gerek kendisin den sonra * gelen bir kelimeye vaslı takdirde, daha kısas: Me- fül, izafet, vasıl dolayısile hare- kelenirse, bu harfler “b,c, d” şekline girer. Yil Nurettin Bey kaideyi şu yolda anlıyor: “Türkçede kelimelerin” sonun “b, c, d” harfleri yazılmaz, İsim mücerret “olursa “p,ç, © anladığı yaptığı itiraz. Harik o Hayat Sirgortalarmızı gözden kayboldu! i Ben yine bakıyordum Gözlerim beraberdi!. Dalgındım!. Bir defa başmı çevirip arka İ ya bakmadı! İçlendim: — Geriye kim baş çevirdi İki?, Dedim. Ve.. düşündüm: — Şimdi ben ne vapaca-| ?, ğımi Nereye gideceğim?. * Ne olacağım?. O kalpten kalbe konan bir kartaldı. Bir tarihi bitirip öbü| rüne başlayan bir ehvet akı yıktığı, be yinlerini erittiği insanların lâ- İşelerini çiğmeye çiğneye ilerle- yen ve.. şahlanan bir yaradılış tı, | Artık o çiğnenen, son defa beli kırılan beyni akmış, irade| si tükenmiş insanlardan biri de bendim! | Mağlübiyetimi iyice öğren- dim ve.. kendi kendime söylen kelimelerin #ghunda sakin ola |: Kaza mayınız. Telefon: min sonundaki “p, ç, t,, harfleri isim meful, muzaf ileyh olduğu zaman a değildir ki in © itirazı bi diğim gibi kelimelerin sakin olarak “b,e, d » Aneak “p, ç, d,, bulunal Kelimelerin sonu her hangi | bir suretle harekelenecek olursa | bu harfler — bir takım elime» | lerde — “b, c, d” olurlar. (*7 | Ahmedağa, Yakubefendi, Sara- | coğlu gibi kelimeler hep böyle vâsıl mahsulüdürler. Sözün kısası! Bugünkü imlâ tarzı çok doğru ve dilin bünyesi ne uygundur. Değişecek bir şey yoktur. Sonu yu kelimelerin | | ahirine “b, e, dı, yazmak imlâmi- zı İngiliz imlâsma döndürmek demektir. Çocuğa “oğlum ağac, | kitab, Mehmed yazacaksın fas kat “agaç, kitap, Mehmet, diye okuyacaksın, demek doğru mu- dur? Yazılışla söyleyiş arasında fark olması yeni harflerden bek- | lenilmiyen bir şeydir. Daha aşağıda Vâlâ Nurett Bey, “Sancak açtı sözünü sanca- gaçtı suretinde kullanmayız, di- yor. Belki İstanbulun bazı yı lerinde dedikleri gibi kullanıl bilir. Bu bir kıymet ifade etm. Çünkü büyük Türk yığını bunu “Sancağaçtı,, şeklinde kullanmak tadır. Üç beş kişinin söyleyişi, bir milletin diline esas olamaz. delerile Vâ - Nu Beyin | yazıdaki bir hatalarmdan . O makalede “san- tasrifinde sancağ şekline ifrağ olunuyor.,, demiş- tir. Bura, tasrif kelimesinin yeri idir. Çünkü mefül, izafet icerret olmak gi ison”” kelimesini , çokluk, azlık, siga gibi muhtelif şekillerinin tablosudur. met,, in sonu (t) ile bi cek kadar vukuf göst, tn bunu bilmemesi ihtimali yök tur; fakat zuhul buyurmuş olabi B. Atalay Mefülüfih değil (97 İ Askeri tebligat Jandarma zabiti olmak istiyenler 1076 No. lu İH. Z. leri ve İHAS Me. kanununun 3. cü maddesi ahkâ mma tevfikan yetişmiş İH. Z. lerile 931 senesinde jandarmaya talip ol- muş ve fakat geriye bıralalmış olan, lardan jandarma zabitliğile pri sınıfa nakle talip olanların öğrenmek üzere mihayt 2 Nisan 832 tarihine kadar mukim bulundukları sekerlik şubelerine müracaatları, Otomobil Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı ÜNYON kumpanyasına bir kere uğ ve mnamele etmekte olan ramadan sigorta yaptır- Beyoğlu 4886. dım, Bir rüzgâr gibi ti, Ve., içimden haykırdım: — Mağlâbum!, Son mukavemetim de yikıl- dı... Zaafımı hissettim: — Ayakta duracak halim yok!, Bir yere tutunmak, ayıl- mak, kendime gelmek istiyor. geldi. geç- Yavaş yavaş yürüdüm!. Fakat, henüz gözlerim açıl mıyordu. İnsanları seçemiyor- dum. Gözlerimde küçülen, ufa lan, yok olan koca | Beyoğlu caddesi yine sisli, dumanlı ve. | görünmezdi .. Yine meyhanedeydim. Yine: — Ver İstavril Diyordum. Nasıl gelmiş- tim, kaç tane içmiştim?. Saat Pazarmızdan Li a istifade ederek Haftanın en güzel ikifilmini gidip görünüz: MELEK sinemasında Senenin en güzel komedisi DÜŞES OLACAKSIN (Tu seras Duchesse) MARY GLORY ve FERNAND GRAVEY tarafndan. ELHAMRA sinemasında TEHLİKELİ YOLLAR (Les carrefours de la ville) GARY COOPER'in b olan bu sinema şaheseri bütün dünyada takdir edilmiştir İlâveten: Sesli varyeteler ile Paramount halihazır dünya havadisleri, BEBE UANIEL EVERETT Db i X S ve MARSHALL A N A filminde en mükemmel şarkıları taganni edeceklerdir. Kuvvetli heyecanları severseniz ASRİ SİNEMADA Büyük muvaffakiyetle gösterilen RENEE ADORE ve WİLLİAM COLLİER'nin temsili ALTIN GASIPLARI (LES CONGUERANTS DE L'OR) fevkalâde filmini görünüz. Bugün saat 16,30 mati tarafından we» Bugün CHARLOTTE SUSA, MAJİK sinde ve suvarede: SAİT EDİP ve FERNAN. DA tarafından veni program ile Mösyö, Madam ve Matmazel Yeni Atina rövüleri, MERMMEMEMMEEMMMEN NEZEF sinemasında «ee GEORGE ALEXANDER ve VERNER FUTTERER'i en mükemmel bir operet olan İZDİVAÇ LİMİTED ŞİRKETİ (MARİAGE LİMİTED) filminde görünüz. İlâveten: P.D.C. halihazır dünya havadisleri MENFiLERİ Mahpusların hayatına ait bir film. Yeni neşriyat Ziya Paşa (Hayatı ve âsarı — Terciibend — Terkibibend) Büyük Türk edibinin bir fotoğ- rafisile birlikte hayatından ve eser- lerinden bahis bir başlangıçtan son va merhumun ölmez şaheserleri olan Terciibend ve Terkibibendini ibtiva eden bu kitap gayet netiş bir seret te (Resimli Ay Matbansı T. 1. Ş.) tarafından neşrolunmuştur. İlâhiyat me Kıymetli bir ei ik ese- vi itapta tarihi felsefede a bir iki mektedir. Eserde bunların hepsi Aristonun mukallitleri olduğu zik Sreleddin Bey ba doldurmak ve felsel feylosofun bir eserini neşretmiş ye yine ilk defa olarak lisanımız ile felsefe tarihine bir şahsiyet ka zandırmış oluyor ki bu de eser ayrıca şa; © Kendimi hâlâ onunla bera- ber., Onunla konuşuyor; onun- > iri böyle yapıyorsun?. Görmüyor musun seni sevi- yorum?, Sana tutkunum!, Sensiz olamam... Bana acıl, Bak senin için ne hale düş- tüm?, Haydi, yine benim IN , gir kollarımın arasma., Seninim., de! Bunu istiyorum.. ».. Diye omuzumdan sarsıyor el yaşanmış bir hikâye, Sözlü ve şarkalı film, | Sinema Tiyatro RAŞİT RIZA TİYATROSU Şehzadebaşı Bugün akşam saat 21,30 da da kuzu el p Vodril 3 Perde Nakleden; o Mahmut Yesari Bey Gişe gündüz açıktır. Tel, İst. 22053 den tiyatro a ECONOMOU OPERET HEYETİ Fransız Tiyatrosunda Bugün saat 17,30 te yaln bir matine CAMPANELLE, Akşam suvaro snat 21,30 te ilk defa olarak GYNEKA TOU DRO. MOU. Pek yakında Madam Nikolesku şerefine olarak İ TRİS AĞAPES. ARANIYOR Şehrimizin mühim bir müesse Kurt ağzın- ve Türk tabiyetinde bir boyacı ustası aranıyor. Teklifatın yalnız. muktedir olan kimseler tarafından “Müessese” rumuzile İstanbul 176 No. lu posta kutusu adresine — Kes artık!. Kendine gel... Dokunacak. Dedi. — Korkma acı patlıcanı kı rağı çalmaz!, ce işitiyor, cevap veriyor ve. bir tek arzu duyuyordum; İçmek.. Ve.. göz kapakları mın altında tek canlı bir. ha. yal vardı; Naran, onunla konu şuyor, onunla gülüşüyor, onun oturuyordum! Usta İstav — Artık verememi Dedi. İlâve etti; — Dünyanın rakısımı içtin! Baksana arpacı kumrusuna İçimdeki arzu değişmez bir arzuydu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: