17 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Jfülliyef Asrın umdesi “MİLLİYET” ör. m ma b kai 17 MART 1933 » caddesi, 108 No. İst. Milliyet 24318 20319 24310 Yazı işleri Müdürlüğü Idare ve Matban ABONE ÜCRETLERİ : & 10 kuruştur. — Gazete ve it işler işin mldiriyete mü Gazetemiz ilâaların mas'a. Hyetini kabul etmen “BUGUNKU HAVA Yeşilköy bara vasat merkesinden aldr- ğrmez malümata sazaran bugün hava kis men bulutlu olacaktır. 163-933 tarihinde hava tazyiki 767 mir Timetre hararet em fazl 1S em ax 4 dere Plastiras'ı Nasl buldum Gazetecilik bu! Boru mu?. Ön- | ce lâtife diyip dururken ceneral Plastiras'm İstanbulda olduğu a- şağı yukarı işte sahiye çıktı.. Yev- mi gazeteler bu yirmidört saat- lik diktatörü bulmak için harıl harıl çalışıyorlar.. Bunlardan biri- | si muharrilerine tebliğ ediyor: (Plastiras'ı bulup mülâket ya- pana elli lira vereceğim). Mükemel şey!.. Muharrirler işe başlıyorlar... Baş vurmadık yer kalmıyor... Bunlardan birisi nihayet bir | Yahudi vasıtasile (Plastiras) ın izini buluyor. Bu Yahudi diyor ki: — Beyefendi! Ben bu adamın ” nerede olduğunu bilirim. Sizi de o- raya götürürüm. Lâkin banane | var?.. Pazarlık, al takke ver kü- lâh, nihayet 20 liraya uzlaşıyor- lar... Lâkn açık göz Yahudi parayı | peşin istiyor. Muharri de gazete- | sine soruyor, uzatmıyalım. 20 Ji- rayı veriyorlar, Yahudi, muharriri alıp Balatm arka tarafında bir e- ve götürüyor ve Ceneral (Plasti. ras) ile iştürüyor. Muharrir mülâkatı alıyor, hattâ adamm res- mini de almak istiyor amma, ona müsaade etmiyorlar. Yahudi daha evelden çıkıp gidiyor. Mülâkat bitiyor. Muharrir çıkmak üzere davranmca Ceneral (Plastiras) ta bir telâş başlıyor. Rumca bi- len muharrire soruyor: — Arkadaşınız nerede?. — Hangi arkadaşım... — e adi efendi!.. | — O benim arkadaşım deği Ne Mili nereye sala. 0 — Yal. — Evet!, Neden?, e Hayır bize on lira verecekti e. Bunun üzerine ceneral Plas. tiras güzel bir türkçe ile başlıyor. Vire beyim! iras değilim aktarlık ederim. Bu herif geldi bana “Ceneral Plastirat olursan sana on lira var” dedi. Sizi ge- tirdi. Lâkin on lirayı vermeden kaçmış... Onun için rica ederim. Gazeteye bir şey yazmayınız... Muharrir tabii ağzma geleni söylüyorsa da yirmi lirayı alan Yahudiden eser bulamıyor. Şim- | di bu paranın muharririn hesabı dan, gazete hesabından ve: meselesi o münakasa edilmekte Milliyet'in edebi romanı MAKE dı. Bir buna baktı, bir kıza.. Bir da- h afotoğrafa baktı, sonra birden bire ayağa kalkarak kıza saldırdı: — Şimdi yakaladım. Şimdi yaka- ladım. Sen “Baklaciyof” in nesi, olu- yorsun? Söyle yoksa gebertirim. Kız bileklerini mülâzımın kemikli ellerinden kurtarmağa çalışarak; — Oooof! Neznam, Neznam Ooof! —diye bağırdı— — Neznam mı? Yine mi Neznam? Türkçe bilmiyor musun sen? — Neznam. Başındaki oyalı şal yere düşmüş- tü. Omuzlarına dağılan uzun Kyk saçlarile güzel Bulgar kızı, şimdi ön kr ma ain tuzağa tutulmuş bir sa- mur gibi inleyerek haykırarak kıv- | Plâstiras i Burada mı? (Başı 1 inci sabifede) dahilden gelen yolculara hüviyetleri kontrol edilmediğinden — zabıtanm yolcular listelerinde bittabi ismi bu- İunmamaktadır. Kaldı ki, Generalin üstearla seyahat ettiği ve dik- ilân eder etmez, battâ | daba evvelden menfi bir netice al- mak ihtimalini göz önünde tutarak | İ istediği isme göre pasaportunu hazır. lamış bulunduğu da muhakkaktır. Bükreşe giden Yunan murahhas heyeti reisi M. Papanastasiyo'nun, Plastiras'ın burada bulunduğunu Pi- reden hareket ederken işittiğini söy- | lemesi de, Plastirasm şehrimizde ol duğu rivayetlerini teyit ediyor. Hattâ bir rivayete bakılırsa Papanas- tasius,Bükreşe burada Plastirasla varında bir evde bulunduğuna İ nazarile bakılabilir. Diğer taraftan | Plastiras hakkında Atinadan gelen gelen telgraflar aşağıdadır. ATINA, 16 — Alagi zabıta kuv- vetleri, vukubulan ihbarat üzerine Plastirasın tevkifi için faaliyetlerine devam etmekte iseler de bir netice alamamaktadırlar. Emniyeti umu ye müdüriyetine Bariden telsizle alı nan ve şüpheli görülen bazı telgraf lar haber verilmiş ve bunlar mevcut kuvvetlerle açılarak tetkik edilmiş neticede bu telgrafların Plasti işile alâkadar olmadığı anlaşılmı r İaraftam Katimerini gazete- ikten gönderilen bir tel- grafin Ceneral © Plaatirasm bir çok | dostları olan Sırbiyeye kaçmıya mu- vafafk olduğu bildirilmektedir. Ce- namındaki meb'us arkadaşının — evinde misafir kalmıştı. Atina zabıtası ihtilâlin 3 ci günü öğle üzeri Plastirasm Venize- Tosun evinde olduğunu tesbit etmiş o vakit sabık başvekilin © basa» rak cenerali ele geçirmek istemiş- tir. Ancak, Dahiliye nezaretinde bu- lunan Ceneral Timikalis zabıtanın ba arzusunu sabik bir başvekilin evi ta» harri olunamıyacağı idinsile mümana- at gitmiştir. Ve zabıta bundan sonra Plastirasın izini kaybetmiştir Geç vakit aldığımız. bir habere göre de Ceneral Plastiras | Nişantaşmda bir evde saklıdır. imiş... Ne dersiniz açık gözlere... Soy adı Bir ecnebi kariim vardı. Bana | ara sıra çok güzel bir türkçe ile mektuplar yazardı. Yıl başında Amerikada olduğunu oradan gön- derdiği bir karttan » anladım. Bu | zat bundan iki sene kadar evvel | bana yazdığı bir mektupta bizde neden aile adı ihdas edilmediğini | sormuştu, o zaman kendisini tat min edecek bir şey söylediğimi | hatırlamıyorum. İşte şimdi bu me- sele halledilmiş olarak ortaya çık- tı. Hükümet bir (Soy adı) kanu- nu hazırladı. Seneye, hepimizin birer soy adımız olacak. Bu lâyihanım gazetelerde gör- düğümüz hulâsasma göre (Soy adı) öz isimden evvel gelecekmiş. Bu biraz garip olur sanırım. Dün- yanm her tarafında küçük isim yani öz evvel gelir. Aile is- mi sonra gelir.. Zaten öyle olmaz- sa soy adı, zanaat ismi gibi telâk- ki edilecektir. Meselâ: Kömür: taşçı, turşucu, gibi soy atları öz adın başıma geldi mi kömürcü Ali, taşçı Hasan, turşucu Mehmet de- necek ve bunun aile adı mı, yoksa © adamın mesleği mi olduğu ani şılamıyacaktır. Hanırım ki; bu ci heti düzeltmek muvafık olur. | — Nöre - Psihiatri Çehrenin türkçesini — bulmak bir şey. değil. Dün masanın ünde gözüme ilişen şu yeni He- | Kimlik gazetesinin türkçesini bu- reyim sizi. FELEK DONYA | Aşk, Hin, Politika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif eaaeeaamenamseaeeaama “area v ranıyordu. Ali bu hale daya — Ağabey. Yapı yecek oldu — İ Fakat Fehim kardeşini — dirseğile iterek tekrar kızı tazyike başladı: öyle.. Baklaciyef senin neyin oluyordu? — Neznam, 7 Söyle “Baklaciyef” i kim öldür. dü? Bu sual zabitin ağzından çıkı in . çıkınca kızda birden bire değişiklik oldu. özleri kogrkunç bir şekle girdi. ni gıcırdatarak behimi bir sesçi , kuvvetli ikinişle bilekle, iki üç a- İa benzeyen yer- Bırak! — di- | İ minde açılan büyük MİLLİYET CUMA 17 Dil anketi (Başı 1 inci sahifede) Bugün alışılmadığı için hoşumuza gitmez gibi görünen bir kelime, ya- rın herkesin dilinde dolaşacak ve onu kimse yadırçamayacaktır. Türkçe- mizi, başka türlü zenginleştirmeğe ben imkân görmüyorum. Türkün dil memba: tükenecek bir memba de ğildir. İstimalinde fayda gö! lerin kökleri dediğim gibi sanlarına müracaat edilerek alınır. Bunlar kullanıla kullanıla balk taba- İ kaları aratma nasıl olsa yayılacak. b i M. 5. Bütün muallimler cevap verecekler Maarif Vekâleti lise ve Ortamek- tep muallimlerine telgrafla bir ta- mim göndermiştir. Vekâlet bu tami | anketine bü: tün muallimlerin cevap vermesini iste- mektedir. İki Rus âlimi geliyor Rus Fen Akademisi azasından M Marr ve M. Samoiloviç yarın rin vapuru ile Odesadan şehrimize . Marr İinguistigve, M. Samoiloviç te o Türkoloji mütehas ssıdır ve dil inkılâbı hakkında fikir- lerinden istifade edilmek üzere hü- | kümet tarafından davet edilmişler. dir. Rus âlimleri Ankara'ya gidecek» lerdir. Konferanslar Darülfünm Edebiyat — fekültesi dil işleri hakkında bir seri konferans vermeği kararlaştırmıştır. içinde bu konferanslar Darülfünun konferans salonunda verilecektir. E- debiyat fakültesi reisi Pr. Ali Mu- zafer B. “Milliyet cereyanında tarih Köprülü. mevzi devlet, lu, Kâzım Nami & birer könfe- Iâyik mektep”, mevzulu rans vereceklerdir. Liste (5) Eb'at: Uzaklıklar, vraklıklar, pi Hme türkçeleşmişi gibi müştakları vardır). Edat (gr edepsiz, k kelimeleri ondan çık sözler U bilgisi, isi, Ezeli: Baş: bil başsız, eski, Muallim Ragıp Tevfik 1 — Eb'atı uzaklıklar, 2 — Ebe Sonsuz bitimsiz. 3 — Ecel: Ölüm. #— Ecir; Parahişçi, uşaki, 5 — Ecimecr iyilk kazancı. 6 — Ecnebi: yabansı. Yıldızlar Ebat — boy, boy - boş, uzunlpuk. Ebedi — sonsuz, eksilmez. Ecel — Ö- Tüm değimi. Ecir — (*) Paralı çalışan, uşak, aylıkçı, işçi, Eeran — Yıldızlar, Ecza — unartı, parça, bülük, kapsız, dağınık, Ezeli — başladığı belli olmi- yan, bellisiz. Söyleymaniye: Şifik. (9) (Para) türkçeleşmiştir. Liste (4). 1 — Çare: Ölüm, 2 — Çehre: Yüz Çelenk: Armagan. # — Çemen: Yeşillik. Yeşil ot | 8 — Dafin: İtici. 8 — Dağdai Gürültü, © Şamata. 7 — Dâhi: Bilgiç, çok bilen. 8 — Dair Ötürü, 9 — Daire: Yuvarlak, Halka, Te kerlek: İşyeri işevi. 10 — Dava; İş 11 — Debdebe: Şatafat, 17 — Dehşet: Korkunç, gösterişli, Bakırköy — Dr. Hikmet ————— Yeni neşriyat ———— Çığ Çığ Gençlik Mecmunsı, zengin münderecatla çıkmıştır. Bu nüshada, meleklerden, perilerden bahseden şa- irlere dair bir yazı vardır. Bundan başka, o Kütahya - Balıke- sir şimendiferine ait bir tetki lar” isminde bir Anadolu 3 deki şeyi hızlı kayboldu.. Bi hemen tabancasını çekti. Fakat o an- de kaçakçı o Ali masanm üstünden mavzerini kapmış ve karşısına dikili- vermişti. , İki kardeş bir saniyenin i- diler. Mülgen Fehim deki” nr den tabancasmın & e dokundu. AN de lâhza sekti oem (rr ette ataş Mülâzem Fehim, yüzü k yerilanai A Mekik a hir hortlak gibi delikten içeriye atla- ir. Çavuşla jandarmalar koşuştukları zaman Fehim inleyerek yerde debe, leniyordu ile deliği göstere- rek güçl — Buraya. Buraya. — diyebildi Kendini kaybetti. Çavusla bir kaç nefer derhal delikten içeriye atladı. Jar. Bir buçuk, il ik bir örtü fadan yumuşak bir toprak üstüne düş- arm, le İ yıf olarak kaydedilmiştir. İlarda tevazün olmalıdır. İki tara- İ malıdır. Öksürüklerin İ ket etmiş değildir. Bu söz | da rüzgâr esiyordu. Toplanacak (Başt 1 inci sahifede) İ kararlar ve esbabı mucibeleri Ya- | zılmalıdır. Galip Bahtiyar B. de dedi ki: “ — Geçen: celsenin: zabıtlarnı dinlerken bir şey nazarı dikkati- mi celbetti. Meselâ makina, garaj müdürlüğü ihdası meselesi müza- kere edilirken makamın esbabı mucibesi çok etraflı, kuvvetli olm- Bugün ELHAMRA sinemasında Mevs'min en çok beğenilen filmlerinden TELEFONCU KIZ Wümessilesi MAGDA SCHNEİDER Neşeli - Şen - Şuh operet filme rak tafsilâtile yazılmış, buna mu- | ğİ kabil söz söyliyenlerin sözleri za- Zabıt- fıs söyledikleri de aynen zapta geçirilmelidir. Yahut Avni Beyin dediği gibi yalnız kararlar yazıl. malıdır. Tevfik Salim Pş.: - Zabıtlar mufassal olmalıdır. Çünkü bunlar senelerce sonra ge- ne tetkik edilecektir. Avni B.: — Zabıtlar tabii mufassal ve | aynen, harfi harfine olmalıdır. Bi zim mevzuu bahsettiğimiz meclis- | te okunan bulâsalardır. (o Hattâ zabıtlarda öksürükler bile | tutul- yerine gö- | re çok büyük manası vardır. Vali B: — Galip Bahtiyar B. zabıtta iki tarafın sözleri arasında tevazün olmadığını söylediler. Zabıtları tutan arkadaşlar memur oldukla- rından böyle bir zehaba kapılabi- lirler, Fakat söyliyeyim ki maka- mın zabıtlarla kat yoktur. Böyle bir hi edilsin. Neticede divanı riyasetin zabıt: ları hulâsa için uğ! fık bulundu, Galip Bahtiyar B. müteakiben söz alarak dedi ki: — Vali Beyin dün mecliste tar- fettikleri sözler matbuata da ak- setti, Muhittin B. beyanatlarında: “Prensipsiz hareketler bizi â götürür” dediler. Bütçe e! miz hiç bir vakit prensipsiz hare- ben şahsan ve encümen arkadaşlarım rencide olduk. Muhittin Beyin bu sözlerini tavzih etmesini Vali B. cevap verd — Meselenin matbuata akset. | mesinin hesabını ben verecek de- ğilim. Belediyenin bi? senelik ba- yatını tanzim eden bütçenin mü. zakeresi sırasında acı ve tatlı sö söylemek izzeti nefse tecavüz te- lâkki edilirse, bu düşünce muva- fık olmaz. Birçok işler vardır ki | makamın haberi yokken bütçeye konmuş veya bütçeden çıkarılmış- tır, Ben prensipsiz, sözümde rar ediyorum. Size bir kaç misal söyliyeyim. Belediyenin 400 bin lira istimlâk borcu vardır. Bu bor- cun ödenmesi için mecliste karar- lar verilmiştir. Belediye bu borç- larını hâlâ verememiştir. Bütçeye bu sene bu borçlar için 200 bin li- ra konmuştur. Hangi prensiple bu paranm 200 bin lirasmı kaldırmış- lar, Nihayet bu borç meselesi Be- lediyenin şerefi meselesidir. Bazı ihtiyaçlar var, onlar yapılmıyor, tahsisat verilmiyor. Mübrem olmi- yan birtakım ihtiyaçlar için tahsi- sat ayrılıyor. Muhittin B. makama haber ve- rilmeden daha bazı inşaat için büt çeye tahsisat konduğunu söyledi. Bir iki yer saydı. Galip Bahtiyar B. bütün işlerde tahsisat bütçeye konmadan makamla temas edildi- ğini, istimlâk borçları meselesinin halledildiğini — söyledi. Vali B. borçların kaldığında ısrar etti. Bu husustaki müzakere kâfi görüldü. İstirahat için celse on da - kika tatil edildi. İkinci celse açr. | nca Nakiye Hanımın bir takriri okundu. Nakiye H. takririnde 16 mart şehitleri ihtifal merasimin- de meclis namma hazır bulundu- tükleri zaman, genişte bir tünelde bulundukları anladılar. Fakat bir a- dır bile atamadılar. Çünkü o ande bir sarsıntı olmuş ve bir infilâkın dehaş gürültüsü işitillikten sonra ta- va n çöküvermişti. “Baklaciyef” in ölümündeki sr- rı ve Dıramada cereyan eden hâdise- lerim, Esrarımı W için yola çıkan mülâzm Fehim, aylarca dağlarda bayırlarda dolaştıktan sonra tam bir | manlar tütmeğe başlarken “Küçük Pa. ip ucu yakalayacağı sırada kurgu” nr vemiş, yere yuvarlanmıştı. Baklacief” in üstünde çıkan ka- dın resminin bu Lübinskaya ait oldu- Xu muhakkaktı. Acaba Lübinska bu Bulgar komitecisinin ölümünü haber aldığı zaman niçin bu kadar azap duymuş ve heyecana tutulmuş! Sisli Balkanlar oğulduyor, dışarı. Tam bu saatin Kresnn boğazmın sarp kayalıkları arasından uçar gibi geçen bir atlı, fundalıklar içinde izi belirsizli bir patikadan karanlık- Bugün görülecek film Ii K MAJ Paramount dünya havadisleri “a TE Bir millet yaratan adanfı, Y o R K Muazzam sahneleri havi şaheser. Vatanperverliğin işi- dilmemiş bir nümunesi. Mümessili » Dahili sahneleri İs- tanbul'da İpekfilm stüdyosunda, harici sahneleri Yunanis- tanda yapılan: İlk Rumca sözlü, şarkılı Fena Yol Pejisör: ERTUĞRUL MUHSİN Filmi, bugün: MELEK Sinemasında Pam BRİGİTTE HELM'in son şaheseri İçimizden Biri e DS ZA AR NEDEN GA YE A TESEKKÜR Vefatile bizleri alâmu ekdara gerke- den sevgili zevcem ve annemizin cenaze merasimine bizzat iştirak etmiş veya gi- fâhen ve tabriren bayanı taziyet lâtfun- da bulunmuş olan zevata ayrı ayrı te- gekküre tocssürümüz mâni olduğundan samimi şükranlarımızın iblâğına muh- terem gazetenizi tavsit eyleriz efendim. 1. M. FAHRİ ve AİLESİ ecliste şehitlerin ruhunu taziz için 5 dakika süküt edilmesi- ni teklif ettiğini bildiriyordu. Şe- bitlerin ruhu için 5 dakika süküt edildi. Asil rüznamedeki maddelerin müzakeresine ikinci celsede geçil di. Belediye zabıtası talimatname- sinin 378 inci maddesi, teklif edilen şekilde yeniden tanzim ve tahriri hakkmdaki sıhhiye encü- meni mazbatası üzerinde bazı mü nakaşalar oldu. Neticede kabul! e- dildi. Bundan sonra 933 senesi masraf bütçesinin müzakeresine devam edildi. Madde madde oku- narak kabul edildi. Adi masraf bütçesinin kabulünden sonra Kara ağaç, Darülâceze, Darülbedayi, Konservatuvar mülhak bütçeleri- nin masraf kısımlarının müzakere sine geçildi. Vakit geç olduğundan içtimaa nihayet verildi. İçtima müddeti bu akşam hitam bulduğundan ve büt- çenin müzakeresi dün akşam ik- mal edilemediğinden bugün saat onda tekrar toplanılması kararlaş İ tarıldı lara karışmıştı. Bu yol komitelerin on çok dolaştıkları Balkanların ara- sında idi ve her çalısınm dibinde bir başka korkunç tehlikenin dişleri s- rıtı ; Hava karanlıktı, rüzgâr esiyordu. Bu yol “Belçika” köyüne ulaşan en kestirme yoldu. Ertösi sabah, evlerin bacalardan du- ris” te acı çığlıklar işidilmişti. Heyecan ve korku ile dışarı fırlıyanlar, saçlermi yolan bir kadının çeşme başmda hıçkı- rıklarla boğularak ağladığını gördü- ler. Bu kadın “Lepiska” nın teyzesi idi Köylüler evvelâ onun başma üşüştü- ler, sonra ne olduğunu anlıyamadan Le- piska'nın evine koştular, Ust katı dolaştılar, alt katı: dolaştılar ve güzel rakkasenin yatakodatma girer girmez donakaldılar: Bir yatağın beyaz hasse kaplı yastığın- da dalga dalga serpilmiş sarı saç leri görmüşlerdi. “Küçük Paris” in gül. yanaklı, şakrak sesli Lepiskast sapsarı | 20,30 -2 | 22,10: Musahabe, WERNER KRAUS. İlâveten : Radyo dünya havadisle tenzilâtlı matine. Bugün saat 11 de Bu günkü program İSTANBUL 1200 m. 8 » 19 Kemal Niyazi bey ve arka daşları. 19 - 20: Orkestra. 20 - 20,30: Belkıs Hanım. 30: Hanımlar saz heyeti, 21,30 - 22,3 Orkestra,Ajans veBor- sa haberi saat ayarı, ANKARA, 1538 m. 1230 - 1330 Ankarnpalas orkestrası 18. - 17. Riyaseticümhur filharmo- nik orkestranın senfonik konseri. - 1840 Alaturlen saz, - 198.10 Viyolon konseri (Ekrem 1940 2010 1910 1940 - 20.10 raporu. VARŞOVA, 1411 m. 13,10: Plâk. 16.55: Plâk. 18: kestrn konseri. 19,25: Hafif musi Müsahabe. 21,20: Senfonik konser. BUDAPEŞTE, 580 m. 18,35» Macar halk şarkıları. Mü- sahabe. 20,35:Macar besteleri. 22,45: Haberler. Müteakiben: Sigan mu- . 23: Haberler. Orkestra, 24,30: Fransızca ders Ajans haberleri ve (hava Caz, MÜNİH 532 m. 18: Konser. 20,30: Koro (heyet) tarafından © şarkılar, 20,50: Augı- burg'tan: © Solist opera musikisi haberler. 23,55: (Plâk ile) amerika'dan nakledilen haberlerin nesi VİYANA, 517 m. 18: Hafif musiki. 18,38: Haber ve 8 20, Neş'eli Kuntor konseri. 21,15: Marin Magdalena i- simli bir piyes. (o 23,15: Haberler. 23,35: Operet musikisi, MİLANO - TORİNO - FLORENSA . 20,35: Haberler. Plâk. e konseri. Zİ: Haber. radyo orkestrası, « Zi: Senfonik konser, 22: Müsahabe. 22,18: Konserin de- vamı, BRESLAU, 325 m. 1735: Hafif musiki. Müsahabe; 20,45: AMERİKA'dan naklen: Haf- tanm © haberleri. 2i: Filharmonik konser. 23: Haberler. 23,50: Müsa- habe 25,40: Dans ve tagannili kon- ISTANBUL BELEDİYESİ Darülbedayi temsilleri İstanbul Şehir Tiyatrosu Bugün matine saat 15,30 ve Ky püyük m İkramiye ıl” Opereti Umuma suvare saat 21,30 ve bir odun gibi hareketsiz yatıyordu. Köylüler ıstavroz çıkararak dizçöktü. ler, Bir ihtiyar, tevana bakan ve cam gi- bi parlıyan gözlerinin perdelerini in- li, Onu kırmızı bir yün kuşakla boğarak öldürmüşlerdi. Bir heyet... Usturumca kaymakamı Süleyman Kâ- ni Bey, dönmüş dolaşmış, nihayet Yeli- ça köyünde postu sermiş, yangelmişti Kaymakamın hakkı vardı. Elinden g0- leni yapmıştı. Sıcak bir odada ipek kaplı bir kanapeye yangelip “bulunuz!” diye emirler savurmak kolaydı ama, sarp Bal- kanlarda kurt inlerine benziyen köyleri teker teker dolaşarak bulunması isteni- len kimseyi aramak kolay bir şey değil- di. Evvelâ Amerikalı kadın — tanıyan kimse yoktu, Sonra hangi | köye gits* muhtarla papas kendisini yarım sar yoldan karşılıyorlardı. Yola çıkarken reyo gidileceğini kimseye söylemiyordu. (Devamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: