18 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3

18 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tramvay Tarifesinde Bir De MİLLİYET, ÇUMARTESİ 18 MART 1933, gişiklik Olmıyacak Ekonomi İktisat siyasetimiz Bir İngiliz mali mecmuası iktısadi. yatımızda sitayişle bahsediyor İngilterede 1843 senesinde te- | da açık var. Bankalarımızm ser sis edilmiş olan o 7he Economist, Avrupanm en çok okunan (ciddi mecmualarından biridir. Bu risale her sene muhtelif memleketlerin iktisadi vaziyetlerini hülâşa eden bir hususi nüsha çıkarır: Yeni neş- rettiği “1932 senesinin tacaret ta- rihi..” dünyanm geçen sene ma- ruz kaldığı bir ç bir çok İznüşkül ve felâ- ketlerin tasvir ve tahlillerile dolu- dur. Almanya ve meş — va- Men ir. Buhran İs e ve Holandaya da Me etmiştir. Romanyada müşkülât Sinemi mk derecede artmıştır:Bu memleketin kredi mekanizması tamamen dur- muş gibidir. Ley, mütemadiyen sallanan bir para olmuştur. çede kapatılması imkânsız bi çık var. Romanya murahhasları Milletler Cemiyeti kapılarında is- tikraz almak için ( beyhude yere | dolaşıp duruyorlar. Yunanistan, Yugoslâvya, Maca- ristan, Avusturyanın ve Polonya- nm vaziyetleri ise pek daha iyi de- ğildir. Her memlekette işsizlerin adedi mütemadiyen artıyor. Ayni eser, Türkiye hakkında hülâsaten şu malâmatı vermektedir: “Türkiye, buhrana rağmen, ik- tasaden yükselmeğe muvaffak ol- muştur. Rb ee Merkez Ban- kasının tesisile paranın — istikrarı muhafaza olunmuştur. o Tediyat bilânçosunun mer'i - fasıllarında (Harici ticaret ve saire) salâh gö- rülmektedir. Gayri mer'i fasıllar (harici borçlarm faiz ve resülmal- leri ve mümasil kalemler) üzerin- de yeni Orman borçları ie müsait bir tesir yapmıştır. ü malları için yeni sarfiyat sahaları bulunmuş ve sanayi daha © fazla teşvik olunmuştur. ” “Görülüyor ki Economist Türkiye den ancak sitayişle dir. Bilhassa bir cümlesi dikkate şayandır: “Hükümetin iktısadi o ve mali vaziyeti iyi idare ettiğine olan iti- mat daima artmaktadır.” "Türkiyenin iktisadi vaziyetini sağlam ve iyi gören sadece The Economist değildir. Son zaman- larda bütün Avrupa matbuatında izle yazılara sıksık rastgeli- ”“Kökleşen ve kuvvetlenen reji- mimiz hariçte git gide daha fazla itimadı celbediyor. En kuvvetli memleketlerin paralarının sallan- dığı bir zamanda Türk lirası istik- rarmı muhafaza ediyor. Ne bütçe. mizde, ne de tediyat bilânçomuz. | BORSA (İş Bankınsından alınan cetveldir) 16 MART 1933 Akşam Fiatları İstilmazlar Tahvilât İstikrazı dahili 96,— — Yolları 6— $ Tramvay E Meyer SL2E $ Tünel i Saydi mah — 7 f Fehim i— 1178 ) Anadolu 120 T. asl 176 MU 4240 İzmir Bi i İetikrasr 00.4 messili 5040 ESHAM Ba. Nama 1015 $ Bomanti e İlamiltee 11— $ Terkiee o şü Münme MO $ Çimene Ar a lüyork 70 $ Tetihmt dey. Roj 410 $ Şark deyi © “a Şir. hariya © 15 $ Balya e Tramvayı Şark m. ecza 285 Umumi Sigorta 11.— 4 Telefen die ÇEK FİATLARI Pari M $ 1504 Londra ZARİ Vatan 130 Nüyork 4780 $ Madrit sö Milano 0245 4 Berlin 10949 Brüksel © 339,26 $ Varşova © © 1ZASO Avina 81455 4 Peşte 44350 Cenevre. 2.4412 $ Bükreş Sofin 06,77,75 $ Belgrat 35,04 Amsterdam — 1,1774 $ Moskova 1057 NUKUT (Satış) Kuruş Kuruş 206 Franz VI — İİ A Şi An 27— 1 İsterlin 732 $ 1 Pozeta 1 1 Dolar © 207,— $ 1 Mark B— ii a a b 7 — 2 Drahmi o 28,— $ 20 Ley 2. 20. İsvigre 820 $ 10 Dinar s,— 2 Lava 26— $ 1 Çermevaç | 1 Florin 85.— 2 Altin 9 21 Kur. Çek 122— $ 1 Mecidiye | 34— İİ Biskeet 2 mayeleri seyyâldir. Bir çok mem- leketler daha hazmetmemiş olduk- ları yemeklerin borçları tanı mazken, biz, dedelerimizin takın- ularını ödemeyi | kabulleniyoruz. Türk ismi üzerinde her ne suretle olursa olsun dedikodu yapılması- nı istemiyoruz. (Fransızca neşro- lunarak bütün dünyaya dağıtılan Merkez Bankası bülteninin basit, kısa, fakat beliğ rakamlarına göz atan bir ecnebi maliyeci “İnsanın bu istatistiklerin eski refah (o za- 'manlarına ait olduğunu zannede- ceği geliyor. İbtiyatkâr bir iktisat siyaseti. .. ve tedrici bir yüksel- me” diyor. İstanbuldan mutaasap ve huysuz bazı ecnebi simsarları- nın yazdığı “İstanbul mektupları" artık ciddi mecmualarda yerbula- mıyor. Hariçte itibar ve (o mevkiimiz günden güne kuvvetlenmektedir. Hükümet ve halkımız bu ihtiyat kâr ve düşünceli siyasetimizin gün geçtikçe daima daha fazla fayda- smı görecektir. Yalnız bazı gizli düşmanlarımızın memlekette yap- tıkları propagandalara inanarak, bu kadar mücadeleden sonra, lli- mana girerken geminin müvazene- sini bozmıyalım. Necati ÇAKIROĞLU Milâno panayırı Her sene olduğu gibi bu sene de nisanda Beynelmilel Milâno sergisi açılacaktır. Sergi komite- si, Türkiyenin Milâno sergisine iş- tiraki için, ihracat ofisini davet et- miştir. İhracat ofisi bu ölme sergisindeki en büyük pavyon #FarkiyoşU ayrılmışlar. SörgİYE tirak edecek müesseseler arasmda inhisarlar müdüriyeti, ipekli men- sucat fabrikaları ve Zingal orman şirketi de bulunmaktadır. Almanyada hububat BERLİN, 17 (A.A.) — Wolff ajansı bildiriyor: Alman istatistik ofisinin verdiği malümata göre 1933 şubatı sonunda Almanyada ikinci ellerde bulunan buğday ve un stoklarında evvelki aya naza- ran hissolunur derecede bir deği- şiklik olmamıştır. Şubatın sonunda buğday stoku > bin, çavdar stoku 538 bin ton Arpa stoklarında büyük bir azalma görülmüştür. Halbuki buğ day, un ve çavdar stokları hisso- | lunur derecede azalmıştır. Iinhisarlarda ütehassıslar İnhisar müesseselerini gayet iyi buldular Tekirdağındaki şarap fabrika- smı görmek üzere Tekirdağına gitmiş olan M. Wallace Clark'ın reisliği altında bulunan mütehas- sıs heyet şehrimize dönmüştür. A- merikalı mütehassıslar, inhisar. İ larda şimdiye kadar yaptıkları tetkikattan o mMemnundurlar. Dün Perapalas Otelinde intibalarını sorduğumuz M. Wallace Clark bi- ze şu izabatı Vermiştir: — Biz şimdilik İnhisarların bu- günkü hali hakkında malümat top lamakla meşgulüz. Bu tetkikat he- nüz bitmemiştir. Bu ei yapı- acak ıslahat hakkında verilmiş bir kararımız yoktur. Şimdiye kadar İstanbulda ji. kör, ispirto ve Cibali sigara fab. rikalarını gördük. Bu fabrikalar hepsi iyi bir haldedir. Tekirdaği şarap fabrikasıda e bir ballar. Bu fabrika, bil assa Türkiyede mevcut şarap fabrikaları için model olacak bir fabrikadır. Cibali sizara fabrikası büyük ve temiz bir fabrikadır, iyi bakıl- mıştır. Bu fabrikanın müdürü ve diğer memurları vazifelerini bi- hakkin iyi anlamış kimselerdir. Cibali fabrikası iftihar edilecek bir müessesedir. Şimdi ileride İnhisar idaresine Belediyede Konservatuvar Daha elverişli bir yerel B nakledilecek Konservatuvarın ıslahı | için Viyanadan — getirtilen ( profesör Marks müessesenin ahşap bir bi- mada bulunmasını doğru bulma- mıştı. Şehir meclisinde verilen munzam tahsisat üzerine konser- vatuvar için kâgir bir bina bulu- nacaktır. Binanın İstanbul ve ya- hut Beyoğlu tarafında olması hak kında henüz bir karar verilme- miştir. Maamafih konservatuva- rın Darülbedayiye yakın olması için Beyoğlunda münasip bir bi- maya taşmması fikri ileri sürül- mektedir . Seyrüsefer işleri Dahiliye Vekâleti Hn hazırlanan yeni seyrüsefer lâyihası hakkında Tikel belediyesinin mütaleasını sormuş- tur. Şehir içinde işliyen bütün ve- saiti nakliyenin tabi olacağı sey- rüsefer ahkâmı yeni baştan tan- zim edecek olan bu kanun lâyi- hası hakkında İstanbulun ihtiyaç- larını tayin ve tesbit etmek için be lediye reis muavinlerinden Hâ- mit Beyin riyaseti altmda bir ko- misyon teşkil edimiştir. Komisyo- na polis atıncı şube müdürü Faik, belediye makine şube müdürü Şe- fik, itfaiye müdürü Ihsan Beyler dahildir. Komisyon bir iki içtime- dan sonra raporunu hazırlıyacak- tır. Yeni itfaiye makinaları Yüz küsürbin liraya satm alı: nan yeni itfaiye aletlerinin kul- lanılmasıma başlanmıştır. Ancak itfaiyenin hortumları, ihtiyaca kifayet etmediğinden ve yeni makinelere uygun olmadığın- dan itfaiyenin ihtiyacını tamami- le telâfi etmek için elli bin resi hortum satın alınması Fakat, bütçenin darlığı yüzün. den ancak on altı bin metre hor- tum almacaktır. Yeni itfaiye makineleri alm- dıktan sonra itfaiye teşkilâtı tak- viye edilmiştir. Beyoğlu grupuna merbut olarak Halıcıoğlunda üç makinelik bir müfreze teşkil edil- miş ve faaliyete başlanmıştır. Bundan başka da Boğazın yu- karı semtinde mevcut deniz gru- pundan başka İstinyede bir de ka ra müfrezesi teşkil edilmiştir. Bun- dan başka bir kaç güne kadar İs- tanbul grupuna merbut olarak Ra mide bir müfreze daha faaliyete başlıyacaktır. Yeni tramvay tarifesi Yeni üç aylık tramvay tarifesinde şimdiki ücretler ipkaen tesbit edi- lerek Nafia Vekâletinin tasdikine gönderilmiştir. Usulen 20 gün zar fında vekâletten müsbet, menfi cevap gelmezse kesbi katiyet ede- cektir. Bu tarifeyi hazırlıyan komis- nda Belediye namına bulunan Müdürü Âsım Süreyya B. amele ücretlerinin yüksekliğine i- tiraz etmişti. Diğer aza, elektrik ameleliğinin ihtisasa teallik etti- ğini, ücretleri indirilirse mevcut ameleden başka işlere gidecekle- rin yerlerine hariçten mütehassıs amele bulunması müşkül olacağı. nı ileri sürmüştür. Asım Süreyya Beyin itirazı ra- pora dercedilmiştir. Vekületin müsbet menfi cevap vermemesi, komisyon ekseriyeti kararını tasvip ettiğini göstermiş addedilmektedir. verilecek şekli tayin etmekle meş lüz. — İnhisarların ticari bir mües- sese haline getirilmesi kanaatinde bulunduğunuz doğru mudur? -— Ben şimdiye kadar hiç kim- seye bu yolda bir kanaate bulun- duğumu söylemedim. Bununla be- raber resmi bir müessese hiç bir zaman i bir müessese kadar ticari bir zihniyetle idare edile- mez. Bununla beraber İnhisarlar- da ticaret fikrinin kâfi derecede ileilemiş olduğunu gördük ve bu daire az çok bir ticaret müesse- sesi gibi idare ediliyor. Burada tetkikatrmızdan bahse- derken bilhassa bize hükümet ta- rafmdan kolaylık gösterilmekte olduğunu söylemek isterim.” Turan gecesi... yük Türk gövdesinden kopan 4 miz Fiğ ems birarada kaynaştılar Geçen perşembe akşamı, Farah tiyatrosunda bir gece ( geçirdik. Bu "gecenin adı, “Turan gecesi” idi. Turan... Asırların kucağına sığmıyan Türkün ilk (kaynağı. Tarihlerin gidişini tersine çeviren ateş Türkün ilk parladığı dağ do- ruğu. &. Türkün ülküsü olan Turan. Fa kat bu Turanı, Enver Paşanın bir zamanlar silâhlandırıp ayaklan- dırmağa çalıştığı Turan'dan ayır- mak lâzım.. O Turan, bizim de- ğildi. Geçen gece, (yaşadığımız Turan ise bizimdi. Büyük Türk gövdesinden parça parça kopan bütün damarların na- sıl biraraya gelip kaynaştıklarını görmeli idiniz. ... Ural Türkü, Kırım Türkü, Kaf- kas Türkü, Azeri Türkü, ve Tür kiye Türkü... Bir çatı altında öz varlıklarını anmak için toplanan bu bir soy- dan, bir kökten gelme insanlar, Tanrım, o gece ne kadar kendi a- ralarında ve kendi kendilerinindi- ler. Etrafıma bakıyorum: o Hiç ya- bancı yok... Hep Türk.. Gündoğusunun Türkü, yukarı ülkelerin Türkü, Karadeniz yalısı- nm Türkü, Azakdenizi (o Türkü, Rumye gölünün Türkü ve Okum göllerinin, kızgın steplerin, serin Türkün soybelliliği, yumru alm- larmda ve çıkık elmacık kemikle- rinde bir mühür gibi açıkça oku- nuyor. Konuştukları dilde belki az çok değişiklikler var: Fakat O Ural'ı Türk konuşurken, Kırımlı Türk o- nu yabancı gibi dinlemiyor. Erzu- rum Türkü söylerken Azeri Tür- kü, başını Başka tarafa © çevirmi- yor. me im hep onlar konuştular, Yakilarımda bir su sarıltısınm ahen- gini bırakacağını ummazdım. Meğer, biz kendi kendimizden ne kadar uzaki Yakınlık içindeki ayrılığı, bu gece ne acı acı duydum. İstanbul- da hayır işlerile uğraşan bir Tu- ran Cemiyetimiz varmış. oBuce- miyet, Kırımdan, Kafkasyadan, Türkistan içlerinden sefil bir hal- de gelen vatandaşlara kucak açıp onlara elinden gelen yardımı esir. gememek için çalışırmış. “Turan gecesi” nin bıraktığı kazanç ta bu yoksullara sarfolunacakmış. o Ba- na bunları, perde açılmadan evvel kulağımda bulunsun diye anlatı- yorlar. Ve çok haklı olarak hâl dili ile: “Bizimle uğraşmıyorsu- nuz, bize yardım etmiyorsunuz! Biz, sizden ayrı değiliz!” demek istiyorlar. Bu aralık, yanımda oturan bir Kere avkadaş kolumu dürt- — Bak, Turan marşı çalıyor!. . Bunu söylerken, yüreği kimbi. Bir nasıl çarpıyordu ki, yüzü beye- candan kıpkırmızı oldu. Marsı a- yakta dinliyoruz. Bu ( dinleyişte bir tapmma hali var, Sanki Tu- ran bir Kâbe,. Ve burada topla- nanlar, o Kâbenin etrafını hayâl âleminde dolaşan bir takım hacı- lar. Sl GE elk SR şında önümüze bir tablo serdiler. Bu tabloda Türk ülkelerinde ya- şayanların her birinden birer nü- mune var, Kolkola verip gözleri Tanyerine çevirik, o dakikalarca hareketsiz kaldılar. Alkış sesle- | rinden kubbe yıkılacak gibi sarsı- yordu. Sıra, artık Türk şarkı ve oyun- larına geli . Bu sarkılarm bep- sinde derin bir yurt hasretinin iç- ten taşan ifadesi var. Sanki şarkı söylemiyorlar, hıçkırıyorlar, Bir yere notedebilmiş olsaydım bir i- ki parçasını buraya © geçirirdim. Baskı altında büyüyen milletlerin musikileri, hazin olur, bunu hep biliriz. Fakat Sark o Türklerinin şarkıları sade hazin değil, o hem hazin, hem coşkun.. Yalnız ağ- Jatmıyor, biraz da düşündürüyor. Bir “daüssıla” ki yalnız içsızısı ve göznemi olmamış. Arasıra feryat etmesini de biliyor. Şarkılar ke. muştur. sik kesik uzayıp giderken sahne- de bir genç haykırdı: — Biz buraya eğlenmiye dik. Yeter bu gamlı havalar. raz da şakrak şeyler dinliyelim.. zaman, bir oyun havası tut- turdular. Kadın, erkek hep bir a- rada oynanan bu oyun o kadar be- genildi ki iki defa tekrar ettirildi. Daha sonra, Ural'in, Türkistan” am, Kırımın, Kafkasyanın oyunla- rı, Âzeri takımmın o horalarını gel seyrettik. Orta Asyadan dünyanın *dört bucağına yayılan eski dedelerimi- zin ruhu da, sanki bu kubbenin te- pesine gelmiş bizi - seyrediyorlar. dı. “Turan gecesi” bitip te halk a- kın halinde dışarıya çıkarken ta- nıdık Ural'lr bir Türke rastladım. Ellerini göğsüne kavuşturarak çe- kingen sordu: — Bizim Tatarların eğlencesi- ni nasıl buldunuz? — Senin, Tatar dediklerin de kim? dedim, ben burada su karış- mamış Türkten başkasını görme- dim! M. SALÂHADDİN pa “Açık kuy kuyular Gene bir çocuk düştü. ve boğularak öldü Taksimde Sıraservilerde apartı man kapıcısı Hüseyin ağanın 4 ya şında Mihriban isminde kızı sokak ta oynarken üstü açık bir kuyuya Üsküdarda Hakimiyeti Milliye caddesinde Kasap Yorginin dük- kânı üzerindeki terzi atelyesinden yangın çıkmış, kısmen yandıktan sonra söndürülmüştür. Eşyanın 750 liraya sigortalı oldu ğu anlaşılmıştır. Tahkikat yapılmaktadır. polismiş Beşiktaşta Köy içinde İlhan sokağında oturan sabıkalı Kenan kendisine polis süsü vererek iki genci tehdit etmiş, fakat yakalan- mıştır. Damdan kaçan kadınlar Beyoğlunda Madam Maryam isminde bir kadınm evinde gizli randevu kabul etmekte olduğu ha ber alınmış ve zabitai ablâkiye memurları evvelki gece bu evde araştırma yapmışlardır. Kapıyı ev sahibi Madam Maryam açmış ve memurları içeriye sokmak istemi- yerek kapının önünde öyalamağa başlamıştır. Bu srrada içeriden'de bir takım sesler duyulmuştur. Me- murlar eve girince üst katta bir beende Se açil penceresinin de görmüşlerdir. Polisler bu kadınla rı yakala sonra pencereden LEŞ bir kaç kadının da yanda ki evin damından kaçmağa çalış- tıklarını görmüşlerdir. Dam üze- rindeki kadınlar da yakalanmışlar dır. Bu kadınlarla ev sahibi hakla rında zabıt varakası tanzim olun- Tramvay altımda Vatman Mustafanm idaresinde ki tramvay Şehreminine giderken Selçuk Sultan Camii önüne geldi. Şi sırada terlikçi çırağı 11 yaşında Hamdi arkadaki römorka asılmak istemiş, kaymış, tramvayın altına düşmüştür. Hamdi bir kaç adım tramvayın altında sürüklenmiştir. Hamdi tramvayın altında mubte- lif yerlerinden yaralı olduğu hal- de çıkarılmıştır. Kömür vurdu Kantarcılarda Paçacı sokağın- da seyyar satıçı 28 yaşında İranlı Mustafa mangal kömürü ile zehirlenmiştir. İranlı Mustafa ölüm halinde hastahaneye kaldırılmıştır. Koska cinayeti 931 senesi Cümhuriyet bayra- mı gecesi Koskada Orhanı öldü- ren ve Edibi yaralayan Arnavut Hasanm muhakemesine evvelki gün Ağırcezada devam edilmiş, şahitler dinlenmiş, muhakeme id- din ve müdafaa yapılması için başka bir güne bırakılmıştır. | Halk, esnaf, Belediye Eğer Belediye istatistikleri yan- İz değilse İstanbul'daki gezgi ayak esnafının yekümu on iki bini buluyormuş. Büyük caddelerin en kalabalık yerlerinde köşe © başlarında yol yatımı gibi işportalarını, sepetleri. ni, camekânlarını yerleştirip muh- telif akort ve tempolarla avaz avaz, mallarını satmağa uğraşan bu es- naf her günkü kazancı ile ekmeği- ni yiyebilen insanlardır. Onların yol keser gibi önümüze çıkmaları, ayaklarımıza dolaşma- ları kulaklarımızı tnalamaları ilk hamlede bizi sinirlendirir. Fa- kat karlı bir havada, yağmurlu bir günde bu zavallıların bir şey sata- mıyarak aç kaldıklarını düşündü- ğümüz dakikada bütün — hırsımız geçer. Böyle gezginci esnafın çok oldu- ğu yerler fakir yerlerdir. Çok ve az sermayeli esnafın adedi bir şeh- rin iktisâdi vaziyetini gösterir. İsviçre şehirlerinde gezginci es- nafa tesadüf edemezsiniz. Viyana Paris gibi çok büyük merkezlerde ayni bâl vardir. Yalnız(Paris) te kenar mahallelerde haftanın bazi günlerinde bizim pazarlar gibi a- deta panayır kurulur. Bu tarihi bir ananedir. Burada küçük, küçük barakalarda bir çok ucuz © şeyler satılır. Fakat bu esnaf (o buradan başka bir sokağa girip mal sata- maz, Hele İsviçre'de bakkal, kasap gi gi halkin ber günkü ihtiyacını ye- tiren esnaf çok işlerini telefonla görürler. Siparişlerini telefonla a- İr ve mallarını otomobille gön“le- rirler. Şüphesiz ki bubir varlık meselesidir. Altı, yedi yüz bin nüfuslu İstan- bul şehrinde on iki bin seyyar es- naf bulunması ve bunların hemen hemen şehrin muayyen merkezle. rinde dolaşması halkın sükünet ve rahatını kaçırdığı gibi belediye nin de teftiş ve mürakabe vazife- sini güçleştirir. Ceza, zaruret karşısmda mües- sir bir usül olamaz. Sermayesi zaten bir kaç liradan ibaret bir adamı cezaya çarpmak cezadan beklenen terbiyevi fazile- ti temin edemez. Bu adam ekmeği- ni çıkarmak için çalışmağa mec- burdur. Binaenaleyh daima menfi yol tutmaktansa bunları Paris pa- zarları gibi şehrin muayyen min- takalarında toplamak ve hattâ be- lediyeden az bir kira ile baraka te- min etmek gibi müsbet bir tetbir almsa zannederim halk ta rahat eder esnaf ta! Burhan CAHİT Maarifte Ziraat dersleri Köy mekteplerinde ehemmiyet verilecek Maarif Vekâletince köy mektep lerinde ziraat dersleri öğretilmesi için lâzım gelen esasları tesbite memur edilen komisyon bu husus- taki esasları tesbit etmiş ve bunla- rı rapor halinde Vekillik makamı na takdim etmiştir. Vekâletçe, raporda tesbit edi- len esaslar muvafık görülmüş ve bu esaslar etrafımdaki mesaiye başlanması tekarrür etmiştir. Bu husustaki mesai muayyen kısımlara ayrılarak hazırlanmak- tadır. Komisyon önü: i sene dört yerde köy mektebi muallimle rine mahsus olmak üzere kurslar tertibini kararlaştırmıştır. Bu kurs İnrmi ber birine elli muallim işti Tak etmek şertile iki yüz mualli- Konya lisesinden yetişenler cemiyeti Konya Lisesinden yetişenler ve elyevm şehrimizde bulunanlar ara larında bir cemiyet tesis etmek ü- zere dün Halkevinde danla ve cemiyetin kurulmasına vererek bir nizamname e cemiyet idare heyetine de Tıp fa- kültesi fiziyoloji Müderris Muavi- ni Sadi, Tıp talebesinden Rauf, Tahsin, Süat, Mühendis mektebi talebesinden Himmet, Eczacı mek tebi talebesinden Beşir ve Asistan Cemil Beyleri seçmişlerdir. Cemi» yet dünden itibaren çalışmıya baş-

Bu sayıdan diğer sayfalar: