19 Mayıs 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

19 Mayıs 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Miniminiler için: Büyük babam , Şimdi ben altmış yaşına gel - Miş bir ihtiyarım. Onun için dört Yaşmdı iken ne kıdar güzel bir Şocuk olduğumu tasavvur etme - Biz müşküldür. Kenarları brod - "ili elbiseler giyiyordum. Koyu ma i yim bana o kadar yakışır- ir Misafirliğe gittiğimiz zaman - lar pembe satenden bir pelerinim vardı. Yeni dostum, büğük babam- dr. O evden çıkmadığı için hep 0 munla oynaşırdık. Büyük babam en yaşında Ben daha onun kadar sevimli büyük baba görme- dim, | Bazen arabada beraber gezer - dik. Ben de dükkânların camekân- larında gördi bütün oyun - #akların isimlerini kendisine sa - Yardım. O da beni bir şekerci dük- nma götürür, ya şeker alır, ya - t pasta yedirirdi. Fakat hiç bir şekerci dükkâ - Dı, babamın çalışma odası kadar uma gitmezdi. Burası çalışma “dasından ziyade uyku odası idi. Büyük babam yazıhanesinin başı « Ma geçip koltuğuna oturduktan son ta derin bir uykuya dalardı. Ben e başka kimse içeriye giremez- i. Bunun bir sebebi vardı. Ben ya- Zhaneye girip büyük babamın kol! tağunda uyukladığını görünce, ben | de başka bir koltuğa çıkar ve ora- uyurdum. Büyük babamın bütün gününü Uyuklamakla geçirdiğini hiç kim - *&ye söylemezdim. Çünkü söyler- #em, yemekten sonra büyük baba- Mun; , — Alın, bunun uykusu var. Git- #in, yatsın, diye beni yatağıma gön €ceğini bilirdim. Sonra bu odada hoşuma gi - len ne çok şeyler vardı. İçi dol - durulmuş bir küçük kuş, bir kâğıt Presi küçük takvimler. Bunları do- kunmadan sadece seyrederdim. Bu azinelerden her birinin ne kadar ymetli olduğunu kestiremez - im, Bir gün gene odaya girdiğim zaman, o kadar çok kıymetli zan- Dettiğim bu şeyleri, kâğıt parçala- MU çerçöp ve saire ile yere attl - Muş gördüm. Büyük babam hep - mek için bir de süpürge Türk - Fransız heyeti (Başı 1 inci sahifede) fakat etmektedir. Heyet istasyonda arşılamağa gelenlerle tanışmış ve bir müddet görüştükten sonra Pera Palas oteline gitmişlerdir. Otelde biraz dinlendikten sonra “ant 10 da Taksime giderek Cümhu et âbidesine bir çelenk koymuş- ardır. 11,30 Union Française'e gi- Fransız sefiri Mösyö Kam- Merer ile Fransız Ticaret odası he- Yeti ile görüşmüşlerdir. Öğle üzeri Fransız Ticaret od tarafından heyet şerefine Union r “de bir öğle yemeği veril- miştir, Ziyafette sefir Mösyö Kam- Merer riyaset etmiştir. Ceneral kon *olos Mösyö Dubois Fransız Tica- Yet mümessili Mösyö Posseau, Mös Yö Reboul, İstanbul Ticaret odası ikinci reisi Habip Zade Ziya Bey, Marsilya konsolosümuz Kudret, ti ret odası reislerinden o Hüseyin bri, İhracat ofisi müdürü Cemal * karine ve otomobil klübü murah- azası Şükrü Âli beyler ziyafet- te hazır bulunmuşlardır. p, (Smeğin sonunda heyet reisi M. yili Prax bir — nutuk irat ederek ürk - Fransız dostluğundan bah. Setmiş ve demiştir ki: İSE Türkiye ile Fransa arasındaki dostluk yedi sekiz asırdan beri Sayet dostane ve namuskârane bir ilde devam etmiştir. Sizi namu- Tinla temin ederim ki Fransada ürkler, gayet namuslu, taahhüde- ma riayetkâr, (fazilet sahibi bir Pnillet olarak tanınmıştır. Bu his el- e bakir. Biz buraya bu münase- kati biraz tezelzü'e uğratacak olan Or hastalığın teşhisi maksadile gel- ik. Bu hastalığı tevlit eden mik- her iki memelektte de vard n ilerobu gözgöze gelerek, görü e da bir nutuk © söylemişve iki Memleket iktisadi münasebalının yakitafını temenni etmiştir. Sefir 4ğ05yö Kammerer de kısa bir nutuk yliyerek demiştir ki: Hesap oyunları | İl 1 | Dört köşeli bir odada dört ta- ne kedi oturuyor. Her kedinin kuy | Yuğu üzerinde bir kedi var ve her kedi üç kedi görüyor. Odada kaç kedi var? Cevap: 4 tane. Çünkü her kedi kendi kuyru- ğunun üzerine oturuyor ve diğer üç köşedeki üç kediyi görüyor. Faydalı hayvanlar Hoca — En faydalı hangisidir? Küçük Cemil — Tavuk efen - dim. Hoca — Neden? Küçük Cemil — Çünkü ken - disini doğmadan evvel de yiyo ruz, öldükten sonra da.. ————.. hazırlamıştı. — Yavaş, dedi, süprüntülerin içine girme. Büyük babam, masasını düzel. tiyordu Masasının üzerindeki fazla $ey- leri atıyordu. Benim o kadar kıy- metli zannettiğim ve el sürmeğe korktuğum şeyleri de atmıştı. İ — Büyük baba, ben dükkân aça cağım, bunları bana ver, dedim. — Veririm amma, bu odada | bir daha görmiyeyim. Ben artık her gün dükkân açar, düki kapattığım zaman bu €ş- yayi dolaba kaldırırdım. Bir gün büyük babam dolabı. | mı görmek istedi. Eline bir küçük | kuş, bir kâğıt (o presi ve küçük | takvimler.. | — Aa, dedi, bunlar ne hoş şey- ler böyle, Sonra hepsini alıp yazıhanesi- ne götürdü, masasının üzerine koy du. hayvan tuk söylemeği icap e ettirmez. Size erim. Türklerle ticari münasebetleri kuv- vetleştirmeğe çalışınız. Fransızlara çok muhabbet gösteren bu mem- leketi geziniz, yakından görünüz ve tanıyınız, Ve Fransaya döndük- intıbamızı Aanlatınız.,, Heyet ziyafetten sonra gezintiler yapmışla; Heyet reisinin beyanatı Fransız Ticaret beyeti nim res- mi mahiyeti haizdir. Heyet şehri- mizde İstanbul ve Fransız Ticaret odalarile ayrı ayrı görüşerek İstan- bul ile Marsilya arasında son za- manlarda azalmış olan ithalât ve k için ittihazı lâzımgelen ted leri görüşecektir. Dün heyet re- isi M. Felix Prax Union Français de bizi kabul ederek bu hususta şu beyanatta bulundu. : — Biz Türkiyeye Fransız hükü- metinin resmi müvafakatini haiz olarak geliyoruz. Bu itibarla i mizin nim resmi bir sıfatı vardır. Fransız Hariciye Nazırı M. Barhou bu ziyarete ( bilhassa ehemmiyet atfetmektedir. Son dakika ken ile görüştüğüm zaman bana Tü ye ile Fransa arasında iktisadi ticari sahada bir yaklaşma hu: ne pek ziyade ehemmiyet verdi ve bu hususta bana itimadı bülun- duğunu söyledi. İşte biz bu sahada da salışmak re buraya geliyo- ruz. Marsilya ile İstanbul arasında- b ai münasebatın sekiz asırlık ii ve mazisi v; e bu münasebat son dei il azalmış ve bugün dörtte bire inmiştir. Bunun sebepleri muhtelif. tir. En başta her iki hükümet ta. rafından kabul edilmiş kontenjan usulleridir. Binaenaleyh ticari ve | iktisadi münasebatımızı eski şekline irca. edebilmek için biz, Türk ve Fran- sız tüccarları elele vererek çalış malıyız Arada © müşkülâtı mucip olan noktala nelerdir? Biz Bu müş- Medeni Sual — Medeni bilgilerden mak sat nedir? 2 Cevap — Medeni insünların içti mai münasebetlerinde biribirle - rine karşı olan vazifelerini öğren- mektir. 5 — Medeni kime derler? C — Bir cemiyet dahilinde ya- şamakta olan, manen, maddeten terakki eden insanlara derler. S — İçtimai münasebetler ne- dir? C — İnsanların yaşadıkları müd detçe diğer insanlarla olan bütün ahval ve muamelâtı birer içtimai münasebettir. S — İnsanlar niçin cemiyet ha - hire yaşamağa mecbur olmuşlar - ır? C — Çünkü ihtiyaç hissetmiş - lerdir. $ — Bu ihtiyaç neden hasıl ol- muştur? € — İnsanlarda bu ihtiyaç ge - rek kendi şahsıfın, gerek kendi 'ne vinin bakasını temin etmek gibi bir sevki tabiiden ileri gelmiştir. S — Şahsm bekası ne suretle temin edilir? C — Yemek, içmek, soğuğa, sıcağa ve düşmanlara karşı makla temin edil S — İnsan kendisini karşı nasıl müdafaa eder? C — Soğuğa mâsip elbise giymekle, düşmanla- rm taarruzuna karşı mesken yap- mak , kale yapmak, müdafaa va - sıtaları tedarik etmek suretile mu- kabele eder. S — Nevin bekası nedir? € — Insanların nesillerinin ida- mesi için çocuk yetiştirmeleridir. S — İhtiyaç ne demektir? C — Arzu olunan ve tedariki zaruri olan bir şeyin bulunmama - sma ihtiyaç derler. Meselâ karnı- bunlara | mız açıktığı zaman yemek arzu €- deriz. İşte bu arzu bir ihtiyaçtan leri gelir. O yemeğin tedariki za - uridir. Çünkü yemek yemezsek aşıyamayiz. İnsanların deha bu - İ aun gibi birçok ihtiyaçları var - dır. S— Bir insan bütün ihtiyaçlarını kendi kendine defedebilir mi? C — Edemez. Çünkü muhtaç ol- duğumuz şeyler çoktur. İnsanlar tek başlarına her ihtiyaçlarımı te - min edemiyeceklerini anladıkları içindir ki, cemiyet halinde yaşa - mağa başlamışlardır . nelim, sonra (o mensup olduğumuz hükümetler nezdinde teşebbüste bulunarak ilerisini diplomatlara bırakalım... Fakat mevcut müşkü- lâttan bir kısmı vardır ki bunların bertaraf edilmesi için Türk ve Fransız tüccarmın aralarında anlaş ması kâfidir. Bu hususta hükümet- lerin de bir diyeceği olamaz. Bu maksatla çarşanba günün bu- rada bütün Fransız ticaret odası ve İstanbul Ticaret odası heyeti ile ayrı ayrı bir (toplantı yapacağız. e da İstanbul . Marsilya rünasebatının inkişafı çareleri gö- rüşülecektir. Marsilya - İstanbul ticari münasebatı hakkında hazır. lanmış bir dosyam vardır. Bu doş- ya görüşmemizin mevzuunu teşkil edecektir.,, Diğer günlere ait program: “Hazırlanan program mucibince bugün saat 10,30 da İstanbul Tica- ret odasımda heyet şerefine bir res- mi kabul yapılacak öğle üzeri Pe- rapalasla bir ziyafet verilecektir. 14,30 da Beykoz deri ve ayakkabı fabrikası gezilecek ve Boğaziçinde — gezinti yapılacaktır. Misafirler Yarın sefir M. Kammerer de he- yet şerefine bir öğle ziyafeti vere- cek, öğleden — sonra Cibali sigara fabrikası ziyaret edilecektir. He- yetten bazı zevat, akşam Ankara- ya hareket edecektir. 21 mayıs pazartesi günü heyet a- zasından İstanbulda kalanlar husu- si ziyaret ve temaslarda bulunacak- lardır. 22 Mayıs salı günü heyet Anka- radan âvdet edecektir. İstanbulda kalmış olan zevat o gün 8,15 te hu- susi bir vapurla Pendiğe giderek Ankaradan gelecek olan arkadaş- larını o karşılayacaklar ve oradan hep birlikte Yalovaya gidecekler- dir. İstanbul Ticaret odası Yalova da misafirler şerefine bir öğle ye- meği verecektir. 23 Mayıs çarşan- ba günü misafirler serbest surette ziyaretler ve gezintiler yapacaklar ve bilgiler $ — İnsan cemiyetleri nasıl te- şekkül etmiştir? C — Cemiyetin ilk hüceyresi ai- ledir. Karı koca ve bir de çocuk - larından ibaret olan aileler git gide çoğalmış, sonra bunlar bir arada yaşamanın lüzumunu takdir et - mişler, birleşerek evvelâ kabile - ler teşkil etmişlerdir. Sonradan bu kabilelerin birleşmesi ile milletler vücuda gelmiştir. Kavimlerin bu suretle birleşmeleri sayesinde köy- ler, kasabalar, daha sonra şehirler tesis edilmiş ve bugünkü cemi - yetlerin esası kurulmuştur. S5 — Bu kabileler nasıl idare e- dilirlerdi? C — Aileleri babalar idare et - tiği gibi, kabileleri de reisler ida- re ederlerdi. S — Bu reisler nasıl meydana çıkmıştır? € — Bunu iki lüşünebili. riz: 1) İptidai cemiyetlerin en bü- yük ihtiyacı düşmana karşı mu - Kavemet edebilmekti. Bunun için cemiyeti terkip eden fertler ara - sında tam bir inzibat bulunması şart olduğundan, bazı memleketler de kabileler halkı, bir çok tecrübe- lerden sonra başlarında bir reis bulunmadıkça muntazam surette harbetmek kabil olmadığını anla - mışlar ve içlerinden en akıllı ve kuvvetli bir zatı kendilerine reis in tihap etmişlerdir. 2) Bazı yerlerde ise kuvvetli ve cesur bir adam ortaya çıkmış, hâ- kimiyet iddia etmiş ve efradı ken- disine itaate mecbur kılmıştır. Bir çok milletler asırlarca böyle adam- ların keyfi emirleri altında yaşa - mışlardır. İstibdat ta bundan baş- ka bir şey değildir. | Bu reisler muhtelif memleket - lerde muhtelif isimler almışlardır. Serdar, emir, Bey, Han, O prens, Kral, İmparator, Padişah ve sai - te... idaredir. Çünkü millet kend sına geçireceği adamları kendisi seçer, icraatlarını mürakabe eder, | kendi kendini idare edecek kanun- | ları köndisi yapar. Türk milleti de on seriedenberi böyle feyizli bir i- dareye nail olmuş bulunmakta - dır. Bunuün içindir ki her gün te - Sür'at ve yavaşlık | Dünyada şimdiki halde sürat re- koru ziyadadır. ! Deniz tayyareleri için sürat re- | koru saatte 629 kilometre, 370 met redir. Yani saniye 175 metreden biraz fazla.. Fakat bir silâh kurşu- nuna nazaran bu bir şey değildir. Kurşun namlonun ağzından çıkar çıkmaz saniyede 800 metre gitmek tedir. Bazı top obüslerinin saniye- de 1500 metreyi bulduğu vardır. Bilhassa stratosferin denilen hava- nın yukarı tabakaları için müsta- | mel fişekler saniyede 12 kilomet- re katetmişlerdir. Hele radyumün saçtığı elektron- ların bombardırmanları daha müt- hiştir. Bu elektronların süratinin saniyede 20,000 kilometre olduğu-! heap edilmiştir. Ziyaya gelince, ziya saniyede | 300,000 kilometre kateder ve bu sü rate de henüz yetişen yoktur. Fakat ışığın hararetinde sürat yerine yavaşlık rekoru var ır. A- Eyilik etmek isterken... vusturyalı bir fizik âlimi şöyle bir mesele ile meşgul olmuş: Yanmış bir mum şöyle göze görünecek bir yere konuyor. Kuvvetli bir teles- kopla mumun ışığı yirmi kilomet- re kadar bir mesafeden görülebi- rakki ve irikişaf yolunda durma - d iyor. - Rüşvet meselesi i (Başı 1 inci sahifede) & yapan inkılâpçılar arasında sa - yılıyordu, Kendisini ortaya çıka- ran maslüp maliye nazırı Cavit - tir, Metr Salem o vakit yapılan is- tikraz işlerinde mühi ii namış ve bugün milletin sırtına a» ğır yük olan istikrazları o vakit daha ağır şerâitle temin etmiştir. Gene meşrutiyet senelrinde Metr Salem bir çok ecnebi serma- yedarlarına inkılâp ricalini tanıt - | tırmış ve bugün çalışan imtiyazlı | irketlerden hemen hepsinin im - tiyazlarının alınmasının birinci ro- lünü oynamıştır. İstanbulda eskiden Salem efen- di namile maruf olan Emanuel Sa- lem az zamanda mühim mevki tut- muş ve Metr Salem olmuştur. iz ün e Salem hariçte ve dahil öyle tanınmıştır : Beynelmilel maliyeci.. Bir çok ecnebi şirketlerin o mümessilliği, meclisi idare azalığı, meclisi ida - re reisliği üstünde bulunan Metr Salem bir sene evvel terkosun mü- bayaasında şirket namma müba - yaatı idare etmiş ve daha iki haf- ta evvel de tramvay şirketile Na- fia vekâleti arasında cereyan eden müzakeratta bulunmuştur İstinye Dok şirketi başında, Balya Kâra - aydın şirketi meclisi ( idaresinde Metr Salem görülür. Bugün Metr Salemin burada bir bürosu Leon Feraci de.. Rüşvet hâdisenin mühim sima- larından diğeri olan Leon Feraci tüccar ve komisyoncu olarak tanın maktadır. Daima büyük işlerin pe- şindedi İstanbulda üç tane de avukat Leon Feraci vardır. Bittabi onla- rm bu hâdise ile alâkaları yoktar. Meselenin iç yüzü Herkes bu suali soruyor? A - caba rüşvetin teklif edilmesine se- böğmdi Bu işin iç yüzü hakikaten şa - yanı dikkattir. Rüşvete kadar w- zayan bu meseleye dair şu malü - — Benian vezirotl bulüdu sne | Külü tanla edecek bedbirleri düşü | la ları 1 a eee a dele İstanbul telefon şirketinin ser- Tiyor. Mumun ışığı bu mesafeyi saatte 300,000 kilometre süratle mayesi şirketin teşkili anında İn- giliz lirası olarak konulmuştur. O vakittenberi şirket bu sermaye bah sinde altın esasını takip etmekte- dir, Şirket kurulduğu zaman ser- maye olarak 495,000 altın, İngiliz konulmuştu. Fakat sermayenin iş- liyen kısmı hiç bir vakit 328 bin İngilizi geçmemiştir. 157 bin liralık bisse senedi sa- tışa çıkarılmamıştır. Fakat bir ta- raftan da şirket 154 bin | liralık tahvilât çıkararak bir istikraz yap- mıştır, Sirket bir taraftan serma - yesinin bir Kismını ölü vaziyette | bırakırken , bir taraftan da istik - f raz yapmıştır. Şirket bu istikrazın hamille - rine faizi altın olarak vermekte - dir. Bu faiz senede 10 bin altın tutmaktadır. — e — G 2 Bu çocuk acaba ne düşünüyor diyeceksiniz? Sinema artisti olma ğı mı? Haber rel ki bu çocuk daha beş yaşındadır ve sinema ar- SEM Serinin cilesi de müreffeh geçiniyor. yirmi kilometre yüzük içinde bir. gram su koyalım, Acaba ne kadar © zaman içinde mumun harareti yü zxkteki suyun hararetini bir dere- | ce daha yükseletebilecek? Avusturyalı âlim bunu hesap et- miş ve bulmuş. Hesaplarına naza- ran, on milyon sene beklemek lâ- zrmdar. Fakat siz diyeceksiniz ki, mum yan: oi haydi haydi yarım saat d ilir. N Limana gelen vapurlar İstanbul limanı hakkında yapı- lan bir istatistiğe göre, mart ayı içinde limanımıza 710 vapur gel miştir; Geçen senenin mart âyile ukayese edilecek olunursa arada mühim bir fark yoktur. Limanımıza gelen vapurlar ira) sında İtalyan bandıralı > vapurlar birinci dereceyi, İngiliz ikinci dereceyi, Yunan vapurları da üçüncü — dereceyi iş- gal etmektedir. ; YAKUT En iyi cins krem, Gece ve gündüz kremi, En müşkülpesentlerin kremi. Hanımefendi: SİZİN kreminiz. ik Dünyanın her tarafında altın e-| hâkimi tarafından tam 6 saat is- sası terkedilmişken, telefon şirke - tinin altın esasından ayrılmaması- ticvap edilmişlerdir. Bundan son « ra tevkif kararı verilmiş ve her iki- nın sebebi ne olabilir? Anlaşıldığı-| si tevkifhaneye nakledilmişlerdir. na göre, şirket bir Küreme his sedarlarile muameleyi altın esa - $ı üzerinden yaparken bir taraftan da müşterilerile olan muamelesini kâğıt para üzerinden olduğundan hesabın tevhidinde kendiliğinden ortaya bir şanj meselesi çıkmak- ta, şirket te bu vaziyetteri bittabi istifade etmektedir. Ankarada tahkikat tcesine intizar ediyorlar. ii Görülen lüzum üzerine her iki- si de ihtilâttan menolunmuşlar - dır . İşe vaziyet eden Ankara müd- delumumiliği bu tahkikatla geceli gündüzlü meşgul olmaktadır. Cür- mü meşhudun tesbitinde maliye vekili Fuat Bey ve maliye müste- şarının rolleri olduğu için kendile- rinin malümatlarına müracaat edil- mesi muhtemeldir. Metr Salem ve Leon Feraci Ankara emniyet müdürlüğünde ge- Meir Salem ve Leon Feraci i- çin o gece Ankara palastan tevkif« haneye yatak getirilmişti. | Metr Salem o gece sabaha kadar uyuya: mamıştır. Leon Feraci ise saat 2 de girdiği odada derhal uyumuş- tur, İstintak hâkimliği iki suçlu ile beraber nezaret altına alınan Me- tr Salemin hususi kâtibi İzak Fe- raci efendi serbest bırakılmıştır. İstintak hâkimliği cürmü meş- hut esnasında bir kasa ve bir de ü içi lerce kalan ikinci şube şeflerinden Haci, komiser İsmet ve tahrri memuru Mahmut Bey- leri isticvap etmiştir. Metr Salem Rüştü Beyin veti almak hususunda gösterdiği ği şatları gördüğü zaman demiş- tir kiz “.- Efendim neendişe ediyor- sunuz. Ben bundan daha çok mü- him işler yaptım da hiç bir sızıl- ti çıkmadı. Benim sözüm — altın | er Sür ——. e 0 «e “NM

Bu sayıdan diğer sayfalar: