24 Ocak 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20

24 Ocak 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

126 UYANIŞ yerlerinden fırlâmışlar ve ellerinde çalgılarile masaya tırmaşarak bütün bu velvele esnasında tamamile ahenkdar olmasa bile her halde fevk- elbeşer bir kuvvet sarfile «Yankiyy.. doodel. » Bestesini çalmağa başlamışlardı.. Bu sirada asıl (yemek maşasının üstüne, şişeler ve bardaklar arasına evelce zorla zabt- edilan adam atlamıştı. : İyice yerleşir ysrleşmez herif öyle bir nu- tuk iradına başladı ki dinlenilmiş olsaydı bila- şübhe pek müessir olduğu görülecekti. ayni za- manda yel diğermenin taklit eden adanı kolla- rını vucudile zaviyei kaima teşkil etmek üzere yanlar açırak büyük bir süratle odanın etra- fında Güya hakikaten hava ile işleyen bir diğirmen gibi dönerek yo- luna tesadüi eden herkese çırpup düşürüyordü. Ve kezı şampanya tıpasının patlayışı ve fişir- tısı yemekte şişe taklidi yapan adam tarafın- dönmeğe koyulmuştı. dan icra idiliyor ve mütaakiben sanki nagme- sinin her perdesi kendisinin halasına ait imiş . gibi terennüm eden kurbağa adam vakliyordu. Ve bütün bunların ortasında mütemadi bir eşek anırması hepsinin fevkıne yükselmişti. İhtiyar dostum Madam (Juyos)a gelince —ki zavallı ağlanacak bir halde idi— korkunç bir surette aklını kaçırmışı benziyordu. köşedeki mütevefliyenin yanında durmuş sesinin en yüksek perdesile bilafasıla (kukurikkoo.. kukurikkuuu) diye bağıriyordu. Ve artık felaketli facıanın sonü gelmişti. Bütün bu ( kukurikoo.. ) İeryvadları arasında hiç kimse hariçten tecavüze göstermediği için on velvele (o ve karşı hiç bir mukavımet pencere birden bir ande süratle kırılmıştı. Fakat; boğazlaşan, tepişen, tirmalaşan ve uluyan (oranğotan) veya (&oril) maymunlarına benzeyen bir sürünün bu pencerelerden aşağı atlayarak aramıza karmakarışık bir surette hü- cüm ettikleri bir sırada görmüş olduğum hayre- tengiz heyecan ve korkuyu asla unutamıyacağım! Müthiş bir dayak yedim; sonra bir sedirin altını yuvarlandım ve sessiz kaldım; lakin bu esnade odada ne olup bittigine kulak kesilmiş dınliyordum. On bes dakika kadar orada yattık- den şonra işitdiklerimden facaayı anlamağa baş- lamıştım: meyer bana izahat veren Monsinyör (Meylard) bunları ısyane kendisi teşvik etmiş ve bana mahza kendi marifetini anlatmış! Filhakika bu adam iki uç sene kadar evel fakat kendisde aklını kaçırmış ve bir hasta haline gelmiş.. muessesenin müdürü olmuştı; No.1693—8 bu cihet beni taktim iden seyahat arkadaşıma meçhuldı. On kadar gardiyan nagehani bir surette evvela uzerlerine tüyler delilerin taaruzuna oğramış, katran sürülmüş, sonra kemalidıkkatle yapıştırılmış ve öylece yeralte hüçrelerine ka- patılmıştı. Bir aydan fazla haps edildikleri bu müdet zarfında Monsinyör (Meylard) bunlara yalnız katran sürülmek ve tüy yapıştırılmak değil (ki bu sisteminin esasını teşkil ediyordu), fakat biraz ekmek ve bol su verilmesine se- havetle müsaade etmişti. bu su her gün onlara tulumba ile veriliyormuş. En nihayet, &ardiyanın birisi lağım mmecra- sından kaçmış ve digerlerini de kurtarmıştı. <mulâyemetle tedavi» usulu da bir çok müşkül- leriyle beraber şatoda tatbik idilmişti. Ve halâ bende kendi nevinde cidden mü- kemmel bir usul olması itibarı ile Monsinyor (Meylard) la tedavisi hakkında hemfikir olmak- tan kendimi alamıyordum! dediği gibi bu tedavi cidden basit, güzel, hiç eziyetsiz bir usuldır!. Yalnız şunu ilave etmeğe mecburum: her ne kadar Dok. (Tar) ve profesor ( Keter )in eserlerini Avrupadaki bütün kütüphanelerde aradımsa da bu güne kadar oğraşdığımı halde tek bir nusha bile bulamadım. 26 Temmuz 928 Tercüme eden : Cavat Tuğrul Fransız şiirlerinden: Hüzün « Alfret dö Musse » den Ben hayatımı ve kuvvetimi nisyana, dostla- rımla hatıraların mazisin terk ettim... Hatta dehamı herkeze kabul ettiren yüksek gururumu da parçaladım... Ben karanlık ufuklar arasında bir meş'ale olan hakıkati tanıdığım zaman onun bana a7iz Fakat onu neş'emi de bir dost olacağını zannetmiştim ... benliğimin hücra köşelerine salıp yavaş, yavaş hissetmeye başladığım zaman ondan nefret ettim. Ey fani... Bütün bunlara rağmen hakıkat daimidir... Ondan vaz geçenler engin ufukları aydınlatan bu meş'alenin huzmeleri içine giren karanlıkları görmekten çekinirler... Dinle ... Enginlerden akseden bir Nip Bu hicran ve hüzün âleminin nihayetsiz hatıralarından bana kalan yegâne şey, bir kaç defa ağlamamdan ibaiettir... seda Sehap Nafiz

Bu sayıdan diğer sayfalar: