21 Şubat 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

21 Şubat 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

182 UYANIŞ Fenni Müsahabe: İlim, fen, üremesi, fenlerin çoğalması . — Mendelef cetveli . — No. 1697—12 FÜNUNUN HUDUDU VARMI? medeniyet, terakki ve tekâmül maniaları . — Bir profesörün makalesi .— İlinfler ve menşeleri .— Mikropların Super ve tasnifi ülüm - — i Fünunun namalıdut terakkisine başlıca ngel : insanın ta kendisi .— Perikies asrında ve şinidi .— İnsan gider, felek döner. 3undan belki otuz sene evel hatırlıyorum ki «yüz sene sonra» başlığı altında yazmış ol- duğum bir makalede ozaman, bir asır Sonra ilmin, fennin nelere muvaffak olacağına dair ilim erbabının tahminlerini kaydetmiştim. Bu sene velâdetinin yüzüncü yıl dönümüne müsadif olan meşhur fenni romancı Jül Vernin aykırı görülen hayallerinden bir takımı bugün hakikat sahasına girdi » deniz altında seyahat, havada seyahat.. gibi. Yüz seneye kalmadan nısıf asırdan az bir zimanda fen ve san'at âle- minde harikülâde terakkiler vücuda geldi. Bütün ilim ve fen meydanlarında biribirini takip eden tarakkileri, keşifleri, ihtiraları gör- dükçe şöyle düşünmek mümkün : ilmin önünde ilerilemesine mani olabilecek bir hail yoktur. İlim bütün kâinata şamildir, kâinat nazarımızda namahdut gibi ilmin terakkisi de buna tabi ve böyledir. Vakıa beşeriyetin bugünkü bilgisi, bilme- dikleri bir umman olmasına nazaran bir kaç katredir, bu itibarla da öğrenecekleri bipayandır. gö rüld üğü Bu halde ilmin ilerilemesine hudut tasavvu- runa lüzum vâr mı? Yakınlarda bu mes'eleyi Fransa âlimlerinden ve Marsilya darülfünunu müderrislerinden biri profesör Hulvig bir makalesinde tetkik ediyor. Bu tetkiki, Uyanış karilerne arza şayan gördüğümüz için, bundan bahsediyoruz. Bu zatın mukaddime makamında söyledikleri- ne göre, Irakta, Mısırda, eski Yunanistanda, Ro- mada vaktile hüküm sürmüş olan medeniyetler, bize bir alâyiş bırakarak, zevale uğramışlardır. Acaba şimdiki bizim medeniyetimiz de böyle bir akibete mahküm mudur? Bu sualin cevabını verebilmek için eski medeniyetlerle bugünkü medeniyet arasında bir mukayese yapmak muvafık olur. Fski medeniyetler dünyanın pek mahdut sahalarında intişar etmiştir. Bunlar ozamanlar yer yüzünde adeta vasi bir çöldeki vahalar gibi idi. Babil ve Asuri, Mısır, Yunanıstan ve Roma medeniyetlerinin dördü bir yere gelse bunların intişar sahaları sathı arzım ancak onda biri raddesinde idi. Bugünkü medeniyet ise cihanşumuldur, yer yüzünde meskün olan her noktaya yazılmıştır. Meselâ Spiçberg adasında kömür madenleri orakları işledilmektedir. Afrikanın orta yerle- rinde idroelektrik tesisatı vardır, hattı isti- vadan kutuplara kadar yer yer telsiz telgraf direkleri dikilmiştir. Bilhassa şimdiki medeniyetin “diğer bir var ki bu da fen üze- 'Tabiatin kuvvetlerini medeni- mahiyet rine müesses olmasıdır. istifade eden fen ve meziyeti teshir ve bunlardan yete büyük bir kudret vermiştir. Eski çöllerde kımile yere gömen müthiş kum gibi, altüst etmis olan tezelzülat tehlikesi bi- zim medeniyetimiz için varit değildir. Şu halde medeniyeti hazıra kadim medeniyetlere nispetle pek kuvvetlidir, kudretlidir, paydar olmağa kabiliyetlidir. vahalara ta- fırtınaları medeniyetleri, “> Medeniyetimizi daima yükseltmekte, tetki- klerle, tetebbülerle, taharrilerle mütemadiyen meşgul bulunmakta olan fen acaba bir mede- niyetle beraber demektir, tavakkui devrine ugrar mı?. Yüksek merdivenleri çıka çıka nihayet bir sahanlığa, bir sofaya gelindiği, ondan öte çı- kacak merdiven kalmayarak tavakkuf edildiği gibi fennin de duraklayacağı yer veya yerler olmayacak mı ? Elyevm tatbikat sahasında meselâ havayı nesiminin en yüksek tabakalarında tetkikat icrası için insanlar yükseliyorlar, yükseliyorlar, bir hadde kadar.. Daha ilerisine geçemiyorlar. Verin dibinde, arzın merkezinde ne var diye toprakları kazıyorlar. Kayaları deliyorlar, mer- kezi arza doğru iniyorlar, iniyorlar, yine bir hadda kadar.» İnsanlar fen ve san'at sayesinde elde ettik- leri vesanitle yüksek derece hararci, yahut aşağı derece bürudet hasıl edebiliyorlar. Bunlarda bir raddeye, bir dereceye kadar.. Bu noktalara ge - lince duralar!. Sanki tabiat bize diyor ki: daha ileriye gidemezsin, işte burada dur!.. Halbuki insanlar, fen adamları bu söze, bu ihtara hiç- te kulak asmaz gibi davranıyorlar. Sayi ame- İleri önlerine çıkan bir maniaya çarparak kırı-

Bu sayıdan diğer sayfalar: