22 Ağustos 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

22 Ağustos 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1723 —38 FİKİR VE SAN'AT ÂLEMİNDE HABERLER TEVFİK FİKRET Mazinin güzel hatıraları aradan seneler geçtikçe bizim için daha çok güzelleşiyor ve kaybolan saadetler gibi bu güzel ha- tıraların da acısını hissediyoruz. İşte Tevfik Fikret te böyle bir güzelliktir. Daha mektep sıralarında «Rebabı Şikeste> nın işlen- iş mısraları karşısında hayret ve incizapla açılan gözlerim bana ince NE nesiçle örülmüş düzgün misram ilk zevkini vermişti. Genç dimağım yeni bir âlemin ışığile parlamıştı. San'atın ilk coşkun ig ecanlarını yaşamağa er ei Bu tesiri yapan Fikretti. Ben san'atkâr Fikreti tanıyordum. Sonra aradan birkaç sene daha geçti. Galatasaray lisesinin edebiyat aşığı talebeleri arasında ben de şiir ve edebiyat ateşile yanıyordu ece mütalâlarında şiirler yazan ve fransız sembo- listlerini hararetle okuyan mektepli şairlerdik. İçimizde ressamlar a vardı. Bunlar meyanında Namık İsmail (o istidadının ilk ışıklarını göstermeğe başlamıştı. Ne olmuştu? Mektebin çatısı altında sıcak bir tılsım gibi esen bu havayı kim getirmişti? Bu hava nereden esiyordu ? ir tek sebep ve bik tek isim: Fikret! Evet Fikret müdürümüzdü. Büyük şairin müdürlüğü Galatasaray'ın içinde bir inkılap at aşığı bir nesil yaratmıştı. Fa- a hepimizin kalbini ısıtıyor, bize ümit, cesaret ve hararet veriyor, mektebin zarif bir şekilde tabedilen « Tiraje» namındaki talebe mecmuasında ilk defa intişar eden «Sabah olursa..» ve «Ferda» şiirleri Fikretin gençliğe en kuvvetli bir hitabesi tesirini yapıyordu. Hele Fikretin asil ve şefkatli ruhu... En ince, hatta en bel- libelirsiz mesi A bile kendini gösteren gençliğe muhabbeti ve çliği Şu ii tatlı ve derin bir hüzünle hatırlıyorum : Bir geceya- rısı yatağımda "uyanmıştım. Uzun ve büyük yatakhane boş ve sessizdi. Yalnız a mes'ut bir uyku içinde nefeslerini hissediyordum. Bir: ağımın yanından bir en gölge geçti ve bu gölge yanımdaki ER Ge i durdu. Koridordan başucumdaki cama vuran solgun hava gazı ışığında Fikretin çehresini tanıdım. Müdür eğildi, yanımdaki arkadaşımın üzerinden sıyrılmış olan yor- ganını, yavaşça kenarından tutatarak, uyandırmadan, - uyuya! silii Bugün ölümünün bir yıl dönümünü daha teessürle ee ken şairin o geceki peder şefkatini ve o şefkatin yüksek jestini gene ayrı bir elemle hatırlıyorum. Talebelik haya tımdan Fikrete ait bu hatırayı ilk defa olarak şuraya kaydeder- mukaddes bir hediyeyi mabetin mihrabına İlimiz abidin neş'e ve heyecanı rnhumu sarıyor. Derin bir vect içinde hissimin olgunluğundan hafifliyorum. Yeni yazılar etrafında Uyanış'ta üç nushadanberi başlıyan gençlik ve yeni sanat cereyanları gerek İstanbul, gerek İzmir gibi büyük şehirlerimiz matbuatında samimi satırlar ve görüşlerle karşılandı. Ancak bazı gazetelerde birkaç sütun muharririnin bu umumi neşeyi bulan- dıran e olmasaydı.. u sütunun doseldği bu yenilik karşısındaki hiddet ve düielülkem zn olmadığını işaret etmek isteriz. Bütün dün- yada her yeni san'at hamlesi ilk zamanlarda hep böyle anlaşıl- mamak yüzünden hücumlara uğrar. Fakat eğer bu yeni şey ya- şıyacak bir güzellikse ergeç mutlâka müspet bir iz eli st faya uğrar ve devam eder. Bu neticeyi de yalnız zaman edebilir. Çünkü en büyük hakem odur. Yoksa itiyatları rik sinmek ve bu itiyatlara uymıyan her yeni şeyi inkâr etmek ne san'atkârlara yaraşır, ne-de münekkitlere... Sabredelim ve biraz munsif olalım! — pe .Halit Fahri UYANIŞ 613 umuzuna çektı ve sonra yürüdü, sevimli gölgesi kapının a ndi. Fransız harp edebiyatı : «Henry Barbusse» den Bir hücum Bertrand (onbaşı) meyilli sahanın üzerinde, ayakta duruyor. Seri bir sk bizi topluyor. pini yaklaşıyoruz; o zaman : — öm , diye bağırıyor, ileri Biz ri hattını geçit Kimi aşıyoruz. Henüz üze- imi açılmıyor. Acemiler kayıp düşüyorlar: tekrar doğrulu- yorlar. ai ele yle ucunda yeniden toplanıyoruz, sonra yokuş aşağı daha atle yuvarlanımağa başlıyoruz: hareketlerimiz insiyaki bir şekilde süretleniyor! Bu selde arkamızdan tek tük kurşunlar geçiyor. Bertran Bombalarınızı burcafkaylı: son dakikaya saklayın! diye bağrıyor. Öde boylu boyunca ve korkunç ta- bir hat bo- akat sesi işidilmiyor; birdenbire, bütün inişin üzerinde muzlim alevler yükseliyor; rakalarla havayı sarsıyorlar. Soldar yunca havadan şarapneller dökülüyor; Bu bizi dünyadan ayıran, maziden ve istikbalden ayıran korkun Her tarafından gürliyen bu nagihani bulut kırşında topre ğa saplanmış gibi biran duruyoruz; sonra ayni zamanda bir hamle ile kalkıyoruz ve yi ileriye atılıyoruz. Büyük duman dalga- ları içinde sendeli birbirimize tutunuyoruz. İleride karma- karışık bir kitle halinde atıldığımız derinliklerde, keskin çatırtılar ve buhar haline gelmiş toprak siklontları arasında yer yer, yan yana iç içe kraterler açıldığını görüyoru z. Etrafımızda kopan e lar o kadar Esa ği bir uğu ultü yapıyor ki, kendimizi bu yıl- arının, hava ya taş ve demir döküntü- tü sü içinde yökbl oIİmuş hissediyoruz. Başımızın ucun- dan, iye de dibinden, suya a miş > demir sesi çıkaran taraka rın geçtiğini hissediyoruz, görüyoru elbet yanımda açılan bir infılğ akin ale vi ellerimi okadar yakıyor ki, silâhımı düşürüyor. Sallanarak silâhımı yerden aliyo- rum ve esmer parıltılı fırtınanın içinde ezici bir lâv yağinuru altın da is ve duman dalgaları tarafından sürüklenerek başım önümde mi atılıyorum. mden geçen infilâların dem yer ire yırıyor, dilme vuruyor, -şakaklarımıza çarpıyor. vede göğsü- müzden gelen bir iniltiyi menedmiyoruz. “ Küki ” Sokuşmmdan yüreğimiz bulanıyor, burkuluyor. Ölümün Gzinele eri bizi sürüyor, kaldırıyor, sallıyor. Yüvarlanır gibi gidiyoruz; nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Gözler büzülüyor, körleşiyor, yaşarıyor Önümüz badi, besi sahayı kaplıyan . şimşeklerle tutuşmuş bir tıkanmış Bir aldi hattı... siperler.. lâğımlar... Bu alev kasırgala- rının, bu korkunç amudi bulutların içinden lçizeğiz. Geçiyoruz. Bilmem nasıl geçmiş oluyuruz. Yer yer, ani ve maverai bir akisle aydınlanan şekiller görüyorum; bükülüyorlar, kalkıyorlar, düşüyorlar. Bu hadisenin dehşeti arasında işidilmed en görülen, bir takım çığlıkar çıkaran garip çehreler görür gibi oluyorum. Banğu oğlu Tahsin En son amerikan edebiyatından : Yokolmuş rüyalar nehri Kenton Kilmer Uzak mazinin kemeri altında kaybolmuş rüyalar nehri bu. ruşuk cildile, memnuniyet ve teselli denizine akar. k uzak mazinin kemeri altında yeniden binlerce akıntır a r gibi, süt rengi bir akışı vardır. Akar, akar ve teselli denizinde kaybolur. k mazinin kemeri altında büyük saltanatların ihtirasını taşır, karanlıklarda kıvrılır ve incili pırıltılar yapar. sularında ümit gemisinin çatlamıs, paramparça olmuş agrı v yarak teselli denizine akar. isli kıyılarda bir hayalet gibi dururuz. Orada parlak tasavvur ve hülyaların enkazı uzak mazinin kemeri altından Muslih Ferit teselli denizine akar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: