7 Temmuz 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 17

7 Temmuz 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— -— -. # No.1873——188 HİKÂYE SERVETİFÜNUN 93 SAADET ŞARKISI — En mesut adam!. Ona bu hükmü verirken, çok düşünmüştüm. Saadet nedir? Kafamın içinde bütün insan bahtiyar- lığının hazları, renkleri, sevinçleri belirmişti. Daha fazla ne, hangi şey saadeti temin edebilir, bu ada- mı en bahtiyar insanlar şekline koyardı? Bu: — En mesut adam. dı. Evet en mesut adam. “. Üstü başı eskice, uzun boylu, zayıf, orta yaşlı bir adamdı. Şapkası arkaya doğru eğilmiş, kafası yukarda ellerini kollarını bü- tün hızı ile sallaya- rak yürürdü. Daima ileri bakardı. Onun dönüp arkasına, yer nına baktığını hiç görmedim, Hızlı hızlı yürürdü. O, her akşam, aynı saatte kapının önünden işte böyle geçerdi, Muhakkak ki bir yere işe gi diyor, her akşam aynı saatte evine dönüyordu. O, beni o kadar alâkadar etmişti ki, ortalık kararmağa (başlar yınca, adeta onun yolunu bekler, pen- <cereden dakikalar. ea geçişini gözler- dim. Ona niçin bu kadar alâka duyuyordum 1.. Çünkü kafamın içinde: — En mesut adam!. diye yaşattığım hayal, bu her akşamki yolcuya ne kadar benziyordu!. Onun geçişini seyrederken, saadetin, gözle görünmiyen, elle tutulmıyan muşahhas vücudu geçiyor, sanıyor- dum. Yolun sonunda, o, gözden kaybolurken, kendi kendime mırıldanırdım : — En mesut adami. #“ Her akşam geçişinde, şarkı söylerdi. Onun sesini ta uzaktan duyardım. Sesi, güzel, tonlu, ölçülü bir ses değildi Fakat onda, ta içe işleyen bir yanıklık vardı. Tesirlidi. Dudaklarından sesler çıkarken, onun yüzüne, saadet bir tablo gibi gerilirdi. Ne mesut bir adamdı! Şairane bir tablo Sylvie, Philis'i ısıran arının acısını şifayap ediyor. YAZAN: Reşet Feyzi Onun her akşam aynı şarkıyı söylediğine dikkat etmiştim. Evet, her akşam aynı şarlı.. Pakat bu sesi hergün biraz daha coşkunlukla dinliyordum. Geçen kıştanberi, mesut adamın ağzından, başka bir şarkı işitmemiştim. İlk zamanlar, ben bu saadete yalnız hayrandım. Bu hayranlık, sonra merak, endişe, üzüntü ve niha- yet bilmek istediğim dehşetli bir sır oldu. Her akşam aynı saatte, aynı şarkıyı söyliyerek kapımdan geçen bu mesut adam kimdi1.. Onun şarkısı, gün günden yanıklaşıyor, neşesi artıyor, saadeti bir deniz gibi derinleşiyor, engin» giyordu. Ben onu, bütün etrafile, ne kadar alâkâsız o görüyor- dum.. Dünyadaki ilk insanlara mah. sus bir hürriyet içinde idi sanki, Yer yüzünde ondan başka kimse yoktu. O, böyle düşünü- yor, Zzünnediyor- dum. Ne etrafına bakar, ne kimse ile konuşurdu. Kendi içinden gelen şarkı- sını,dünyada tek ses olarak duyuyordu. Bilmiyorum, bu adamım saadet fıl- sımı, belki söyle- âiği şarkıda idi, “". Akşamın sessizliğinde, yollara akseden şarkı yoktu artık . Bu sesin kayboluşu dünyaya yeniden mihnet çöktürmüştü. Saadet ne1.. Bilmiyor, görmüyordum artık.. Her akşam, gözlerim, saatlerce yolların ucunda takılık kalıyor, kulağım coşkun şarkıyı bekliyordu. Mesut adam, artik geçmiyor; karanlık, taşkın bir su gibi yollardan akıyordu. Haftalar var ki sandef şarkısı susmuş, yalnız gözlerimin önünden akan gecelerin mersiyesi başla- mıştı... Bu metsiye o kadar devamlı idi ki, seneler geçti, mersiye dinmedi, imdi akşam yolculam, bu mersiyenin ağırlığı altında, bitkin, yürüyorlar. Şarkı söyliyen mesut adam, neşeli adam bir daha geçmiyor. —— ama

Bu sayıdan diğer sayfalar: