26 Ocak 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

26 Ocak 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No.19402—217 SERVETİFÜNUN 139 Kanuni Sultan Süleyman'ın Hayatı Yazan : Fairfax Downey ve bu suretle Buda'yı kurtaran yahudi karısı Süley- man'ın evile bütün ailesi de dahil olduğu halde cezi- ye vermekten muaf tutuldu. Buda Sultanın elinden çıkmamıştı. Fakat daha fev- kalâde bir hadise oldu. Küçük bir Macar kalesi olan Güns mevkii Türk ordusuna mukavemet gösteriyordu. Süleyman ile Sadırâzam İbrahim Paşa müdafaayı kır- mak için boşuna uğraşıyorlardı. Kalenin muhafızı Nicholas oJurüscis yanında 60 kişi kalıncaya kadar kahramanca müdafaa etti. Bunun üzerine Osmanlılar son bir hücum için şevke geldiler. Yıkık surların üze- rine bir dalga gibi çarpıyorlar, iç kalenin son duvar- larına kadar dayanıyorlar, önlerine çikan ve son mücadele ile boğuşan Macarları sürüp atıyorlardı. Nihayet topun gürültüsü ani bir emirle gökredi. Çelik çeliğe çatıştı, zafer nârası on bin Türk'ün hançeresinde toplanıyordu. O zaman kalenin içindeki kadınların çocukların ölüm saçan bir dehşetle titreyen tiz ve yüksek feryadı ayyuka çıktı. Ve birdenbire bu naçar insanla- rın, bu artık hiç merhamet ummayan zavallıların çığ- lığı bir an içinde dindi. Süleyman tüylerini diken diken ederi soğuk bir heyecanla Yeniçeri'lerini seyrediyordu. Harp ve katliam ile kızışan ordunun olduğu yerde donakaldığını gördü. Tam zaferin kazanılacağı anda (Umumi idareler, değişmeyen kadrolarını muhafaza ederek, eskidikçe daha ziyade karışarak, nihayet biri birinden kalın duvarlarla ayrılmış, müstakil küçük kuv- vetler zümreleri teşkil el (Şu son hadise, idarelerimizdeki hususi vasfı gös- teren bir şekildir: bunun, pek garip örneği, ayni za- manda işlerini görmek isteyen Gaz, Su, Telefon ida- relerinin anlaşamamaları yüzünden, Paris yaya kaldı- rımlarının, bir ay içinde üç defa kaldırımlanarak tekrar sökülüp bozulmasında görülür. (Bütün idarelerde daireler, ayrı yaşarlar ve tanış- mamakta ısrar ederler. Bundan da, en ufak bir iş için, halk, müz'iç zahmetlere uğrar. (Mmumi menfaat işlerinde idarelerin anlaşması hususundaki aciz, Fransa'ya has bir haldir. Bu, Alman- ya'da görülemez. (Bu fark, harp esnasında Amerika'dan gelen erzakı iki memleket arasında tevzi için Almanya ve Fransa hükümetleri tarafından tavassutu kabnl edilmiş ve vakit vakit Paris'ten Berlin'e gidip gelmesi için müsaade olunmuş olan M. Gerenin nazarına pek çarpmıştır. Bu zat demiştir ki: “Elimdeki muhtelif dairelere teallüku olan bir iş, Berlinde yirmi dört saatte netice- lenmişti. Paris'te ise, ayni iş için, ekseriya, o nezaret- len bu nezarete koşmak ve bu daireden o daireye koşturulmakla hafta geçerdi de gene iş neticelenemezdi. (Her idari yenilik teşebbüsü, bazı memleketlerde, hele Fransada, irsi intikalin ve göreneğin kuvvetli te- sirlerile kökleşmiş ruhi kanaatlerle karşılanır. (İşte bu müessirler dolayısıyladır ki tarihimizde, Tercüme eden: M. F. silâhları atmışlar perişan kalmışlardı. Sultan, coşan, gayrete gelen Macar'ların Yeniçerileri kaleden dışarıya süpürüp attıklarını ister istemez seyretmeğe mecbur kalmıştı! Ondan sonra yapılan hücumlarda da muvaffak olunamadı. Başka türlü tertibat alınmak istenildi, Fa- kat artık Süleyman ordusunun küçük mukavemet kar- şısında iyice bozulduğunu anlamıştı, fazla durmaktan cekinerek ordunun istikametini değiştirdi. Tilihsizlik yalnız bununla kalmamıştı. Avusturya içerlerine saldır- dığı altımş bin akıncı ihata edilmiş ve hemen hemen imha edilmişti. Hafif suvariler küçük bir kale karşi- sında âciz kalmış bozulmuştu. Süleyman dehasını kullandı. Bundan evvel pek çok harplerin kazanıldığı yere, sulh masasına geçti. Hab- sburg'ların murahasları (Grand Türk) denilen bu bü- yük adamın karşısında tir tir titreyorlardı. Süleyman sulhe talip olmuş değildi, sulhe razı ol- makla düşmanlarına lutfetmiş oluyordu. Habsburglar, tezellül ve fedakârlıklar bahasına bu sulhu adeta satın aldılar. Süleyman yenilmişti. Fakat daima cevval olan zekâsı sayesinde şerefini kurtarmış ve hezimeti zaferle örtmüştü. — Lütfen sahifeyi çeviriniz — muhalif görünüşlere rağmen, birbirini takip eden şe- killerde hep ayni esasların devam ettiği görülür! Bü- tün bunlar, hakikatte memleketi günden güne daha sıkı bir merkezi hakimiyete tâbi kılmağa çalışıyorlardı. (Birlik temin olundu; lâkin kafalarda yerleşmiş âdet- ler değişmiyordu. ii) yeni ünvanlar altında es- ki usul devam ediyor: Doktor le Ben, bni bir iki misal daha gösteriyor: Fransada idari işlerin müthiş ve pahalıya oturan, pek göze çarpan şekilleri defalarla parlemana arzedil- miştir. Bunlardan başlıcası, M. Camil Pellatanın, bah- riye bütçesi üzerine verdiği rapordur. Bunda şu cüm- leler okunmuştu: ( <Tersanelerde, en ufak bir iş için, on beş günlük çalışmağa lüzum gösteren hesap kâhatlarına ihtiyaç hasıl olur. Yüzlerce memur, hesaplar yapmak, naklet- mek, suret çıkarmak, bir çok defterlere geçirmek, bir pl cetveller doldurmak, taksim, cem etmekle uğra- şırlar, (Bu raporu veren zat, hususi sanayi idarelerinde, ayni işlerin nasıl görüldüğünü anlatmak için, Devlet tersaneleri gibi gemi yapmakta olan bir mücsseseyi ziyâret etti, Bu müessesede, kızak üstünde Brezilya için iki m bir büyük krüazör, bir kaç ta yelkenli vardı n istediği bir çok tafsilât ve teferrnate timini de desin gireni, çıkanı, kalanı gös- teren birer defter varki bunlar o dairelerin hesap işleri için kifayet ediyordu. Bu sadelikler sayesinde bu hu- susi sanayi fiatleri, Devlet tersanelerininkinden 9253-50 nispetinde daha azdı, : — Devamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: