27 Şubat 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

27 Şubat 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

214 UYANIŞ © Hikâye O gün kasabadan erkekli kadınlı altı - yedi muallim köye gezmeğe gelmişlerdi. Muhtar, bu kafilenin önünde gidiyor, köy hakkında melü- mat veriyordu. Yıkık bir kulübenin önünden geçerlerken muhtar, muallimlere döndü : — Burada. dedi, tam onbeş senedir kasa- baya inmeyen bir ihtiyar oturur; köyün kalıve- sine bile çıkmaz. Bu harabede tek başına ya- şar. Köyde, düşüp kalktığı eşi dostu da yoktur. Sabahleyin tarlasına gider, akşem sığırtmaçlar dönerken oda kulübesine Bilinmiyen Adam! No. 2082—377 ii YAZAN Enver Naci Güler ot mindere oturdu. Valnız adamda kızın karşısına geçti, mangalı önüne çekti, cez- veyi ateşe sürdü : — Sefa geldin kızım, dedi, sen bizim kö- yün yabancısısın, birisine misafir mi geldin ? — Köyü gezmeğe geldik. Şuradan geçerken bana sizin yaşayışınızı ve onbeş senedir kasa- baya inmediğinizi anlattılar da pek merak ettim ve sizinle konuşmağa geldim. İhtiyar, bu zamana kadar kendisinden sırrı- nın içyüzünü öğrenmek girer. Fakat onbeş yıldır kasabaya inmediği gerçek. Hatta geçenlerde vergi İ- çin yanına varmıştık da kendisinden sormuştum : — Ağa, demiştim, kaç yıldır kasabaya inmezsin ? Hiç yüzüme bakmadan: |! Çıplak bir kadın gibi soyundu düşünceler Bir şarkı gıdıklarken kansız damarlarımı. Bir dua, bir yalvarış duyuldu;.. Artık yeter ! Kafalar düşsün öne, saat vurdu yarımı. — Önbeş! demişti. — Peki neye inmezsin- ki? dedimdi de hiç cevap vermemişti. Kasabada bi- risine çokca borcu varmış- da ondan inmezmiş Bir rivayete göre de kasabada, onun bu köyden olduğunu bilmeyen birisini yarala- mış, indiği zaman kendi- RUH Işıklar titriyerek karardı yavaş yavaş, Nefesler ihtirasla yuvalarına girdi. Çırılçıplak soyundu, çarpıştı burda her baş Bu büyük mücadele kanunlu bir fikirdi... Alevden bir heyali uyandırdım uykudan, Mumlarım söne söne saat vurdu yarımı. Muhteşem bir eseri mahvetti üç damla kan: Topraktan bir ses duydum, kestim nabızlarımı. isteyenlere hep süküt ede- rek cevap vermişti. Fakat bu genç kızın karşısında susamayacağını, iradesine hakim olamayacağını sezi- yordu. Çünkü hiçde bir köylüye benzemeyen bu kız ona çok sıcak ve yakın görünüyordu — Evet, yavrum, dedi, onbeş senedir kasabaya in- medim. Feleğe o kadar küskünüm ki ölünceye ka- darda bu köyden dışarı çıkmayacağım. Bunun 8e- bebini nasıl anlatayım bil- mem ki... gene bayılmam, bu sefer belkide ölmem Cahid Saffet sini görmesin diye oraya gitmiyormuş. Bütün bu kurnazlıklarından do- layı ona köyde «Koca tilki> derler. Kafile, kulübeden biraz ilerlemişti. Muhtar, dönüp arkasına baktı ve birden haykırdı. — İştel,. bahçeye çıktı. Muallime Güler, dönüp bu ihtiyara bakar bakmaz kanının alevlendiğini sandı. Sıcak bir duygu onu bu münzevi ve esrarengiz adama yaklaştırmak istiyordu. Muallim arkadaşlarına bağırdı : — Siz gidin, gezin !. Ben biraz onunla ko- nuşacağım. Sonra köy odasında buluşuruz. Vurulurken çürük kapının çıkardığı boğuk ses bir iniltiye ne kadarda benziyordu. İhtiyar, «Kimo?> bile demeden kapıyı açtı, hiç tanımadığı bu genç kıza: — Buyurun evlâdım, dedi. ihtimali var.. İhtiyar, gözlerine dolan yaşları iradesile kalbine akıtmağa çalışarak sözüne devamı etti: — Bundan yirmi sene önce beni o korkunç harbe çağırdılar. Dört yaşındaki kızcağızımı anasız, babasız bırakarak hemen silaha sarıldım. Kızıma kim bakacaktı? bunu düşünemiyordum. O, iki yaşında iken anası ölmüştü. Köyde hiç akrabam da yoktu. Dört sene cephede düşmanla çarpıştıktan son- ra gazi olarak köyüme döndüğüm ziman hemen kızımı aradım. Fakat bulamadım. Hemşerileri. mi aradım, onlarda meydanda yoktu. Köye düşman girince hepsi çilyavrusu gibi dağıl- mışlar, sonra buralara başka yerlerden kaçan kardeşlerimiz yerleşmiş. Tam onbeş sene evvel bir gün kasabada do- laşırken bizim eski köylülerden birine rastle-

Bu sayıdan diğer sayfalar: