12 Mart 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

12 Mart 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

254 UYANIŞ No. 2064—379 — 2 - — Yazan : 4 Çeviren : eli | MEÇMULE DOĞRU. |" Kilimyan, Muru içeri alınca Paşa yerini değiştirmiş ve üzerine güneş gelen divanın bir köşesinde, bir ayağını altına almış vaziyette oturmuştur Ahmed, bir şişe rakı aramak için emir ala- rak gittiği bir sırada, Mur, Paşa ile yalnız kalmıştı. Ermeninin bu adam hakkında şöylemiş ol- duğu fenalıkları hatırlıyordu. Abdülkadir Paşa, şahsi menfaatinden başka bir şey düşünmiyen haris bir adamdı. İngilizlerin oyuncağı olur ve hangi milletin olduğu belli olmıyan geniş ma- likânesinin mahşulâtını mümkün olduğu kadar pahalı satardı. Bununla beraber, ihtiyarın nazarlarıyla kar- şılaşınca, Murun bütün fena düşünceleri silin- mişti. Zira mağrur hali ve şarka mahsus asıl- zade tavrı kendisine verilen Şeyh ünvanını tas- dik ettiriyordu. Ayni zamanda, kardeşi de bü- yük bir aşiretin reisiydi. Abdülkadirin çehresi zayıf ve esmerdi, Si- yah gözleri, karbeyazlığındaki saçlarının altında parlıyor; gümüşü ince bir sakal yanaklarının etrafını çerçeveliyor ve nahif çehresinin aşağı- sına kadar uzanıyordu. Şeyh, biraz evvel Ermeniye vurduğu asabi eliyle çok gelen güneş ışığından gözlerini sa- kınmak için şalının bir ucunu tutuyor; Mur ise, oldukça yaşlı görünen bu adamı seyrederken, kendisinin zaman ve mekândan çok uzağa geçe- rek başka iş âleme girdiğini hissediyordu. Kendi kendin — Bu Kilimyan benim gizli arzularımı çok iyi keşfetti. Burada hakikaten yeni, yepyeni bir hayat geçireceğim, diyordu. Tercüman, Şeyhin haberi olmadan daima fırsat gözleyen Menahim isminde, heyeti imurahhasa işlerinin çabuk biti- rilmesi için çalıştırılan bir Yahudi kâtiple bara- ber tekrar göründü. Kilimyanın Menahimi içinde birçok itti- hamları vardı. Bu yahudinin bütün şikâyet ve tazallumları tedafii bir tabiyeden başka bir şey değildi. Her an manevralarının keştedilmesinden ve Bağdat civarındaki yere gömülü altınlarınin ele geçmesinden korkar; evvelâ Şeyhin, sonra bütün kuvvetli ve nüfuz sahibi kimselerin kar- şısında titrerdi. Ermeni, Mura hasmının zaif noktalarını öğreterek her müzakerede gördüğü bütün şey- lerin teferrüatını dikkatle notetmesini tavsiye etmişti. Mur, bu gibi şeyleri düşünmüyor; ne isteneceğini ve kendisinden ne isteyeceğini bile bilmiyordu. Ehemmiyete şayan olan Musavi, işler hak- kında manasız ve biraz da ihtiyatlı konuşmağa başlıyarak kendisine ve memleketine karşı ya- pılan haksızlıkları uzun uzadıya anlatıyordu : — Bütün dünya bizim aleyhimizdedir; ade- ta bize musallat olmuştur. Gözlerimizin hade- kasına kadar bizi kemiriyorlar. Yavaş yavaş kinayelerini daha açık olarak meydana çıkarmağa başlıyor ve birçok düş- manlar tarafından istenilen petrol ve toprağın diğer hazinelerinden bahsediyor ve nihayet Şu- nu ilâve ediyordu : — Bizler zavallı ve fakir insanlarız. Arada sırada Kilimyan tercümanlık rolünü bırakarak söze karışıyor; fakat Menahim, Erme- ninin söz söylemesine mani olarak sırf kendi- sinin söylemesini iştiyordu Murun birçok kıymetli malfimatından ve ihtisasından istifade edileceğini bildiği için fenni ekspertizleri tevdi maksadıyla, Şeyhin böyle bir adama ihtiyacı vardi. Şeyh, teklifini yapmış; Murun şartlarınt bekliyordu. Fakat genç adam, henüz bir mah. pesten kurtulduktan sonra diğer birine girmek- ten nefret ettiği için düşünüyor ve kendisinin söylediği bir kelimeyi Ermeninin derhal tercü- me ettiğini görüyordu. Nihayet uzun münakasa ve teminattan sonra mesele ciddileşmişti. Mur, kendisinden munta- zam bir işin taleb edilmediğini ve ekspertiz. işlerinin haricinde temamile serbes olduğunu anlamıştı. Şu halde hürriyetini muhafazı .ede- cekti, Bu vaziyet ona kararını verdirerek ken- disine takmil olunan ödevi taahhüt ettirmişti. Ermeni komisyonunu henüz cebine atarken, yeni bir şahsiyet içeri girdi, Bu, müzakerelerde mühim yertutan bir adamdı. Mur bu adamdan büyük bir hatırşinaslıkla bahsedildiğini duy- muştu. Hattâ Kilimyan bile ona karşı olan meylini herkesin hürmetile birleştiriyordu. Yadudi neşeli bir tavurla bağırdı :

Bu sayıdan diğer sayfalar: