8 Ekim 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

8 Ekim 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

308 Kritik : SERVETİFÜNUN No. 2094—409 SEMAVER" Gerek şekil, gerek muhteva noktasından ü- zerinde durduğum Semaver hakkında, şimdiye kadar bulduklatımı şöyle umumi bir tasnife t&- bi tutacağım. Yeknik itibarile malüim hikâye tarzından ta- mamen ayrılan Said Faik kitabında en ufak bir vak'ayı, basit bir hâdiseyi iç âlemini gösteren, kâfi bir vesile sayıyor. Hayal tarafı zayıf oldu- gundan vak'a ve entrigue icadına lüzum hisset- kmesizin, küçük bir fırsattan istifade ederek bize asıl söylemek istediği içini anlatıyor. Bu- nun içindir ki bütün hikâyelerinde karşımızda değişik tipler değil, münhasıran kendisini görü- yoruz. İç âlemini anlatmakta hususi bir temayülü var: maksadını derin tahlillerle değil, deruni tahlillerin realitedeki tezahürlerini söylemekle ifade ediyor. Gerçe bu, hareketi ve vak'a ica- dını icap edersede biz bunun yerine tasviri ikame ettiğini görüyoruz. Bu yüzden, hikâyele- rinde hâkim olan psikoloji tahlillerinden ziyade bunlara müvazi olan <Tezahürlerin tasviri» dir. Bunda okadar vecd sahibidir ki kullandığı dilin ewpression larını bile maksadı lehine değiştiriyor : «Vahşi kedilerim birer birer ortadan çekildi veyahut çevikliklerini, vahşetlerini terk ederek her nevi sergüzeştten pençelerini çekiiler». Memleket manzaralarından : üstündeki şimendifer köprüsü A -E ye ii GE in pri Bursada kurulmakta olan Merinos fabrikasını Mudanya demiryoluna bağlıyan iltisak hattı Hareketin yerini tutan tasvirlerinde hâkim olan unsur ise şiirdir. Hissi tarafı gayet kuvvetli ve görüşleri tamamen hususi bir san'atkâr kar- şısında bulunduğumuzu söyliyen yazıları İyris- mein güzel örnekleridir. Burada kim bilir ka- çıncı defa olarak «Kediler»i hatırlatmadan geç- miyeceğim. Ondaki İyrisme ve şairanelik bir cehdin mahsulü değil, s#pontanddir. Kendine mahsus bir hikâye ediş tarzı ve hatta üslübile karşımıza çıkan muharririn Semaver inde buldu- gum üç temi daha evvel imkân nisbetinde te- ferruatile yokladım. Bu üç esaslı unsur etrafın- da muhtelif daireler halinde biriken ve geniş- liyen temayüllerinde bile külliyyen enfüsi olan Said Faik bazan reel sahneler yaratmak ihtiya- cını duyuyor. Bu ihtiyaç onu hususiyetlerinden, bilnetice şahsiyetinden uzaklaştırıyor. Kâfi dere- cede geniş ve bol vocabulairee malik olamayı- şın zaafını kelimeleri gayet iyi hissetmek, nw- amcelarını vuzuhla göstermek ve onları hayrete değer bir san'atle yerli yerine koymak gibi mu- vaffakıyetleri örtmüştür. Bilhassa garip bulduğum, ilk okunuşta gayet uyuşuk ve bulanık bir tesir yapan hikâyelerinin okudukça ve düşündükçe anlaşılan kuvvetli dina- mizminin, keşfolunmak hususunda sartedilen cehdi karşılıyacak kadar bol oluşudur. Hatların- daki harekiyet ile üslübunun veya anletişinın ilk bakıştaki tezadını doğrudan doğruya ve ancak mubarririn bütün haya- tından gelecek kadar köklü bir tesirle izah edebileceğim sanı- yorum. Hülâsa önümüzde bize yep- yeni imkânlar getirecek gibi görünen, hayata iştiyakından gelen bir hürriyet sermestisi içinde tarzının eski kaidelerini tanımıyan, zengin bir iç âlemine malik ve buhranlarını kontrol edebilecek zekâda bir hikâyeci olan Said Faik, bütün kuvvetini teşkil ettiğini sandığını hassasi- yeti ve sonra görme kabiliyeti, şimdilik çok derin olmamakla şi ) Bu kritik serisinin bundan evvelki kısımları 401, 405, 408 ve 408 numaralı sa- yılarda çıktı. üzmemek. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: