11 Ocak 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

11 Ocak 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

122 ÜKREŞ'li kadınlar semtlere göre ayrı- lır. Her bir semtin ayrı bir endumı, yü- röyüşü, gülüşü vardır; hep- sinin bir yere toplanışın- dan Bükreşin karakteristik : şen, oynak, hoppa kadını doğar. En kibar muhit kadını- nın ağzından bazan Teyden lâflar duyar, Teydeki hiz metçi kızdada “Calsa Vio- SERVETİFÜNUN SEHELİRILEE. BÜKRES V i6r4i,, nin 1000 kiralık manto Yazan: giyen kadınlarının proto. colaire jestleri gözünüze ili- şebilir... Cavit Yama # « Lipscani > caddesinde her akşam 7 ile 8 arasında, Bükreşin her tarafından gelen Havva'nın kardeşleri ile, «flört» buharı eser. Zengin <«garsonie» de buluşan tüccar ve yüksek zevat kadınları, mektebe karşı grev ilân eden kör- pe vücutlu kızlar, kısa roblu dak- tilolar, her nevi'den kadınlar. Gülüş, çağırış, yolda yorulmuş kahkaha... Sinemalar oteller, otomobiller faaliyette... ... Tabiat, iki otelin arasına gi- kışmış mütebessüm bir ayla, sırı- tarak, biiyük eserini tamamlamıya doğru kat'i adımla, yürür... > Benim için Doyna, Bükreşti: Gözlerinde, bütün Bükreşi okudu- ğum ve vücudunde bütün Bükreşli kadınların zarif çizgilerini getiren bu kız, günlerce ve aylarca nekâa- hast devresine gelmiş bir hastaya olduğu gibi, yatağımın başında bana hüzin dolu şiirler okurdu... Sabah erken, ben gazete'ye o Mociornita fabrikalarında vazife- sine doğru aynlırken, kulağıma gününü beni düşünerek geçirece- ğini vâdettikten sonra, akşam üze- ri yorgun. yeni bir kitapla dönü- yor. Ve Bükreğ'in ve bütün dünya- nın bizi unuttuğu saatlerde son- suz şiirler okuyup, yazmağa caba- hyordum... Her Bükreşli kadın gibi hassas olan Doyna, okuduğu ro- manların kahramanı ile beraber ağlıyor ve iztirap çekiyordu... Kar- hn bir gecede, Doyna, beni yalnız bırakmamak ister gibi, ellerimi yakalamış, gözlerini gözüme sapla» mış, ve sarışın saçlarını dünyanın en büyük hazinesi gibi kollarımın üstüne yaymış, son şiirimi okuyarak söndü... Gece idi... Dışarda, Bükreş, yeni ahenkler- le yeni günahlar düşünüyor, yalan- lar uydnruyordu... Fakir odamızdaki ampül benzini atmış benimle ağlıyordu... Allaha karşı ilk isyân dudakla- rımdan fırladı... Bir kış gecesi idi... Kar pençereleri beyaz çerçeve ile sarıyordu... # Bükreş,'her Avrupa şehiri gibi bohem bir şehirdir. Ve Bükreşli bohemler, mensub oldukları zümreyi iyi temsil eder- ler... Her tarafta mansardlar (tavan aram) evleri, şâir, edip, ressam, mualkışınaslar uzun saçlı insanlar belirirler... Bonapart! şosesindeki mansardı- mızda, karın iki metre yağdığı acı bir kış gününde, Salavin (Aurel), genç ve maruf şâir Oylica, her No. 2364—579 imkândan bhariç,- parasız, bir vaziyette kaldık. Yedi katı, inerken bin- bir plânla dönüyor, açlığın, Krut Hamsunun kitapların» da dahi bulunmayan ideo- lojilerini kuruyorduk... «Açlık, diyordu» Sala- vin muhakkak mücerret bir şeydir. Sıkıp, boğan bir pençeye benziyor... İnsanın barsaklarını tırnaklıyan uzun tırnaklı bir el...» Bir, ona hak verirken, komşu avlndan koparaca- gımız son tahtaları hesaplı- ç yor ve karı eritebilecek sıcaklık derecesini güneş- ten talep etmeğe gidecek istidâlar düşünüyorduk... .. Diğerlerinden hiç bir hususiyetile ayrılmayan renkâiz ve monoton bir gün de kalktık, (yerde yatıyorduk: Odun karyola, masa, iskemle etajer,soba- bın ağzından girerek sonsuz bir seyahate çıkmışlardı) Culica, kâğıt yemeyi tecrübe ettikten sonra, üçü- müzde dışarı fırladık : Hendese de rastlanan düm düz ve uzun bir sokaktan, bir şey bu- lacakmış gibi yürüyorduk. Kar, yine bol keseden atıyor, bizse ona ayni miktar'da küfür ediyorduk... «Salavin» bir kaldırımda, Culi- ca ve ben, ayni hizâda karşıki kaldırımlardan ilerliyorduk. Şehi- rin en şik ışıklı ve en çok Oto- mobilli caddesi ile kapu komşu» luğu eden sokakta Salavin bir- denbire bir paatahanenin önünde durakladı. Bizde duraklağdık... Pastahanenin kapısı ardına ka- dar açıldı ve içinden yalnız filim- lerde rastlanılabilen ve yalnız şâ- irlerin, < plâtonik » aşk çektikleri 1000 liralık manto giyen genç bir kadın ile, kırmızı kordelalı beyaz ve tülü bir köpek çıktı... Kadın kendini bekliyen oto- mobile doğru yürürken eldivenini çıkardı ve elindeki koca paketi aralıyarak iri bir pastayı tüğlü köpeğe uzattı; köpek nazlı bir 41ç- rayışla kadının kürküne tırmandı ve yamnm ağızla pastadan lütfen faırdı... — Devamı son sayfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: