11 Ocak 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

11 Ocak 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2264—3579 eter Şimal Amerikasından Kanada'- ya kadar her yerde elden ele do- Taştı durdu. Bu rağbet, onun Â- lsska Hikâyeleri adlı ve birinci ka- dar güzel eğeri neğredilinciye ka- dar devam etti, Jack London, 6- serleri yüzbinlerle basılıp satılan bir muharrir olmuştu. Jack London'un eserlerinde tasvir ettiği ekzotik memleketler ve medeni dünyaya yabancı olan hayat çerçevesi Mipling'de de, Maurice Constantine- Weyer'de de vardır. Bu bakımdan Jack Lou- don'u, Alaska'ya dair yazdığı ro- manlarla şöhret bulan Constahtine- Weyer'e benzetmek mümkündür. Fakat onu «Amerikanın Gorki'si» diye tavsif edenler hakikatı daha güzel ifade edebilmişlerdir. ” Jack London, maceralarla dolu olan bu eserler üzerinde beş yıl ömrünü harcadı. Karalarda ve denizlerde geçen bu mâcer& roman- larından başını kaldırdığı zaman gençliğinde fabrikada geçen günle- ri ve bu günlerin meşakkatle dolu saatlerini hatırladı. «Artık bu şe- kilde çalışmıyacağım» diye karar verdi. Sosyetenin kurulu nizamina eden Jack London bu şuretle kar- şgmıza çıktı. İlk yazdıklarından pişman olan London, kendini ser- geriyane bir bohem hayatına kapup koyuverdi; Amerikanın «Hobo>ları- na karıştı. Makine devrinin vücude getirdiği, yersiz yurtsuz ve ekseriya anarşist olan bu insanlarla beraber yaşamıya başladı. Şömendöfer va- gonlarının dingilleri üzerinde yata- rak bütün Amerikayı bedava dolaş- tı. Fakat onun serbestliğe ve hür- riyete olan hudutsuz sevgisi pek çabuk söndü. Serserilik suçundan hapse mahküm oldu, Hapishaneden çıktıktan sonra, kafasına iki çey koymuştu : Durmadan okumak ve yazmak... Artık Dondon eline ne geçerse okuyan bir adam olmuştu. Bu bakımdan onun kendi kendisini yetiştiren ve binnetice eklektik bir münevver olduğunu #öyliyenler vardır. Bu mralarda London, bir taraftan Marx'ı okurken, bir taraf- tam da Spencer'i okuyordu. Aynı zamanda idealist Alman felsefesine hayran kalıyor, Nietzsche'nin «fey- Geçen sene irthal eden ressam Helil paşanın memleketimizde ilk yetişen kıymetli sanatkârlar arasında olduğunu yazmıştık. Merhum Servetilünuna kırk yıl evel alâkagöstermiş idi. Büyük edib ve üstad Recai Zade Ekremin «Araba sevdası» romanın?) dahi ilk muasir Türk romani olarak kendi resimleriyle donatmıştı. Ressam Halilin «Mangal Başı» adlı çok değerli bir tablosunu yukarıya dercediyoruz. Ressam Halil gördüğünü gördüğü gibi fırçasiyle resmedip tablo haline getirme- ge muvaffak olmuş çok kıymetli bir artist idi. Mangal başı tandır başı gibi bizim köy bayatımızı gösterir. Hele mangala cegvenin sürülmüş olması ve güyümün mangal kenarına konulmuş olması esere tamamile mahalli bir renk veriyor. kalbeşerrine karşı kendinde bir yakınlık duyuyordu. Fakat bu kao8 yavaş yavaş tasfiye olunuyordu... Jack London, yabanci müellif- ler arasında kepdine bir model aramıya başladı ve Maupassant ile Balzaç'du karar kıldı. Fakat bu, kendisini hiç de tatmin etmegi, Zira onlamn dünyaları bep eski dünya idi, Jack London'un gözleri önünde yep yeni bir bâl ve şimdiki- — Devamı son sayıda —

Bu sayıdan diğer sayfalar: