11 Ocak 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

11 Ocak 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

124 Romantizm'in kenarında kalan şair: S$BRVETİFÜNUN HENRİ VON KLEİIST rında kalan büyük şair H. Kleist hakkında bir eser yaz- mışlar. Ben de bu kitabı hulasa ve hayatı hikâye etmek istiyorum. ÇOCUKLUĞU Beş asırdan beri Prusyaya iki müşir ve onsekiz general yetiştiren bir hanedan. Dört kızı var diye ba- bası pek mey'us. Nihayet 1777 de Henri doğdu, büyürse asker olacak. Annesi oğlunun ruhunu musiki ile yuğuruyor. Çocuk şiiri askerliğe tercih etti. Evleri, mahalleleri, aile hayatları neşesir, sönük, sessiz. Henri ateşli, çalışkan, oynak zeki bir çocuk. Çabuk kızıyor. Babası ölünce Berlinde bir Fransız mekte- bine gönderildi. Sarışın, beyaz ve ince tenli, kız sesli. Mektep arka- daşları onunla alay ediyorlar, ya- nında durgun, tenbel bir kuzeni de var; Henri'ye insanlardan, kadınlar- dan şüphe telkin ediyor. “Haydi gel beraber ölelim, hayat yaşa- ğa değmez, diyor. ektepte on beşine kadar kal- dı. Fransız ihtilâli, On altıncı Lou- is kaçmış, yakalanmış, Girondinler mağlup, cinnet içinde bir Fransa. Pariş üzerine büyük bir Alman ordusu gönderiliyor. Goethe de be- raber, bir vakitler büyük olan bir milletin can çekişmesini seyredecek, Fransızları küçük görüyor. Üç se- nedir Fransa ihtilâlden harap; para, hükümet yok; artık Fransa Alman- la milie et Georges Romieu'ler pin romantizminin kena- rın, Fakat aüsızın acayip sesler işi- dildi: Çarıklı, sopalı sürüler Marse- illaise çalarak ilerliyorlar. Volny, muntazam Alman orduları mağlup kaçıyorlar. .. “bugün bir devrin bitti- ği ve bir diğerinin geldiğini göste- rir,, diyor. Tahtlar, taçlar, sallanıyor. Herkes asker. Kleist ruyalarını bi- raktı, muhafız alayile harbe gitti. Yararlıklar gösteriyor. Fakat sulh- perver, Tahsik tefekkürü hep şiir ve musiki Kısaltan: Subhi Nuri İLERİ o Tam o sırada annesi öldü, ele- mini unutmak için şiir söyliyor. İlk mısra bir mezardır. Vakıa harebe, silâh, hücum, ölüm, romantik şeyler, Fakat as- kerlik bu değil ki; disiplin, talim, angarya, dayak var. Kadınları bile müthiş dövüyorlar. Kleist askerliği sevmedi. Hep ölmek istiyen kuzeni akıbet intihar etti. 18 yaşında olan Kleist'in daha sırası değil. Hakiki hayattan bık- tığı vakt şiir ve musikiye dalıyor, kurtuluyor. Bir de aşkı öğrenmek için bekliyecek. Goethe yalnız aşk için yaşanır veya ölünür demiyormu. Mülâzım oldu, üniforma, hürmet, bira ve mahmuz, mağlubiyet ve sulh. KADINLAR maaş, nihayet İlk kadın, Leuise, uysal, müsait güzel bir kız. Hemen evlenmek is- tiyor. Fakat Kleist esrarla, mühey- yiç şairane bir aşka taraftar. Louise pek mükedder darılıyor. Bu nasıl zabit? Hep şiir söyleyor, hiç baş- ka bir şey yapmıyor. Sonra Marie, Kleist'in güzel, zeki, melankolik karısı. Mes'ut değil, sevmediği kocasına sadık. Seviştiler, aşkları sonuna kadar de- vam etti. Fakat Kleist kadınlardan bıktı. Aşkın ıztırabı yeter, diyor, kendini ilme hasredecek. Saadet nedir? Ar- zuların tatmini mi? Hayır, çünkü, fikir arzuları doğurur, hudud yok- tur, başa çıkılmaz. Dinler göster- miyor mu? Saadet feragattadır, di- yor. Artık askerlikten istifa etti. Günde on sekiz saat çalışıyor. Evine, hemşirelerinin yanına gel- di. Başka komşu kızlar da var. Hep- sine ders veriyor. Bir tanesini be- gendi. Güzel Wilhelmi'ni öpdü, kan- dırdı, Fakat gizli kalmasını istiyor. Kız babasına söyledi. Mecburi res- men nişanlandılar. SERSERİLİK İlimden bıktı. Çalışmıyor. Hep düşünüyor. Ya ölmek veya serse- riyane, (sefil (yaşamak -istiyor. Bunu nişanlısına yazdı. Wilhel- min anlamıyor, kızıyor, razı değil. Mektuplarında Kleis zekâsından, şairliğinden, dehasından Oo gurur ile bahsediyor. Hürriyet taraftarı. Kendisini anlamadıkları için Alman- lara kızıyor. Parise gidecek, fakat parası yok. Ablası Ulrigue beraber gitmek şartile para veriyor. Yolda Dresde uğrayorlar, hemen bir kız seviyor, Caroline, artık memnun ve mesut. Mümkün olsa kalacak. Fakat ablası zorla götürüyor. Mütemadi- yen devam eden gece olur mu? Kabil mi, zekâm, deham, yok mu? diyor, bir çok eserler hazırlayor. PARİS Direktuar devrinin Parisini görü- yorlar. Yeni zenginler peyda olmuş. Kadınları adeta çıplak. Saçları kısa kesiliyor. Çorap yerine ayaklarda bilezik ve yüzükler var. Kadınların kucağında köpekler. Hep dans ve balo. Protestan Kleist'lere bu sefahat dokunuyor. Yollar pis ve çamurlu. Prusya sefaretinin salonuna, ziya- fetlerine kabul edildiler. Fakat onun aklı, kalbi Carolinede. Mektup ya- ziyor, anlatıyor. Artık eğlencelerden bıktı, kütüphanelere daldı, eserlerini hazırlıyor. Nişanlısıyle beraber |. |. Rousseau'yu taklit etmelerini, İsviç- rede bir köylü hayatı yaşamalarını teklif etti, tabii kız razı olmuyor. ” KÖY HAYATI İsviçreye gitti, eski arkadaşlarını No. 2264—319 ii) ininde münkün nie

Bu sayıdan diğer sayfalar: